Turizmde havanda su dövmek mi?…

NECDET BULUZ - turizm

NECDET BULUZ

 

Ne zaman yurt dışına gitsek, gördüğümüz tablo, turizm konusunda hangi noktada bulunduğumuzu bize çok net biçimde gösteriyor. Yurt dışında turizmde iddialı olan ülkeler bu konuyu çok ciddiye alıyorlar, hedef büyütüyorlar. Sistemi oturtmuşlar, aksamadan çalışan bu sistem sayesinde de turizmdeki hedeflerini yakalayabiliyorlar.

Türkiye, şu anda Dünya’da en çok turist çeken 6.ncı ülkesi olmasına rağmen, dünya turizm gelirinde ilk 10’a giremiyor.

Eğer bizde “Her şey dahil sistemi” olmazsa bugün Türkiye’ye gelen turist sayısı yarı yarıya iner. Bunu çok iddialı söylüyoruz. Zaten işletmeciler de bunu bildikleri için bir türlü bu sistemden vaz geçemiyorlar. Çoğu işletmelerin turizm mevsiminde bile zarar ettiğini biliyoruz. Yine de ucuza yatak veren bu işletmelerde kaliteden söz etmek mümkün müdür?

Bakınız, Alanya’dan Tekirova’ya kadar uzanan uçsuz bucaksız Antalya sahillerinde 1000’in üzerinde otel “her şey dahil” sistemi mile hizmet veriyor. Antalya Havaalanı’na 3 dakikada bir uçak iniyor, kalkıyor. Uçaklar dolusu turist “her şey dahil” otellere naklediliyor. Çok az para harcıyorlar.

Buradaki sıkıntıya da göz atalım:

Akdeniz’de sahili olan ülkelerin hemen hepsi “her şey dahil” sistemle konuk ağırlıyor. Daha önce bu yoktu ya da çok az vardı. Şimdi rekabet ortamı, Yunanistan, İspanya, İtalya gibi Akdeniz ülkelerinin ekonomik kriz içine düşmeleri de bu rekabeti kızıştırıyor. Kaldı ki, AB üyesi ülkeler birbirine destek amacı ile AB dışındaki ülkeleri pek tercih etmiyorlar. Bugün bizde olan her şey adı geçen ülkelerde de bulunuyor.

Yine bazı ülkelere giden turist sayısında azalma oluyor, ya da fazlalık da olmuyor ama gelirde yükselişin var olduğu görülüyor. Demek ki, çok turistin gelmesi, gelirin fazla olduğu anlamına gelmiyor. Kitlesel turizmden bekledikleri parayı kazanamayan ülkeler böylelikle başka arayışlar içine giriyorlar,bunda da başarı sağladıkları görülüyor.

Kitle turizminde yüksek fiyata oda satılmasının da zorluğunu buna eklediğimizde turizm alanında yeni arayışlar içinde girilmesi kaçınılmaz görünüyor. Yıllardır biz de bunu söylüyoruz, bu konu üzerinde duruyoruz. Kitlesel turizmden iyi para kazanmamız mümkün değil. Bunun yanı sıra çevre kirliliği, tahribat da ekonomimize ayrı bir yük getiriyor. Uzun vadede bunun sıkıntılarını da yaşamaktayız.

Kongre, sergi, spor, sağlık, termal ve toplantı turizmine verilecek ağırlık, hem turizmin 8-10 gibi aylara yayılmasını sağlayacak, hem gelir düzeyi yüksek konukların ağırlanması ile turizm gelirinin artması sağlanmış olacaktır. Yoksa yazımızın başlığına da aldığımız gibi turizm konusunda havanda su dövmeye devam etmiş oluruz.

Şimdi, yetkililer kalkıp “Türkiye’ye gelen turist sayısı artıyor. Hedefimiz 40 milyon turisti ağırlamak” diyorlar. Desinler, Türkiye’ye gelen turist sayısının artması o kadar önemli değil. Önemli olan, Türkiye’nin gelen turistten para kazanması, Dünya Turizm gelirinde ilk 10’un içine girmesidir.

Yıllardır çaba gösteriyoruz ama Dünya Turizminde neden ilk 10’un içine giremiyoruz bu sorgulanmıyor. Nedenleri iyi araştırılmıyor? Turist sayısının artması, gelirin artması anlamına gelmiyor ki. Kaliteli zengin ve para harcayan turisti yakalayamıyorsak işimiz zor demektir.

Dünya ortalamasında kişi başına 1066 Dolar olan uluslar arası turizm harcaması Türkiye’de 750 Doları aşamıyor. Geçen yıl 33 milyon 827 bin yabancı turisti ağırlayan Türkiye’nin kişi başına harcamada dünya ortalaması ile olan negatif farkı ortaya koyarsak yıllık 10 milyar Dolara yaklaşan bir kayıbımızın olduğunu görürüz. Bu kayıp rakamı ciddiye almalıyız.

Bazı ülkeler toplumsal maliyeti düşük turizm alanlarına yatırım yapıyor. Gelir düzeyi yüksek insanların kalabileceği, eğleneceği veya çeşitli deniz sporlarının yapıldığı, çevre ve tarihsel dokularla zenginleştirilmiş turlar genellikle kişiye ya da küçük gruplara özel kaliteli hizmet anlayışı ile yoğrulmuş bu tür turizm hamlelerinin de giderek artmakta olduğunu görüyoruz.

İşte, bu noktada Türkiye’nin zenginliği ortaya çıkıyor. Türkiye coğrafyasına baktığımızda kültürel, termal, tarih, yürüyüş, kanyon, mağara turizminde rakiplerimizden çok üstün ve zengin olmamıza rağmen, ne acıdır ki onlardan geride kalıyoruz. Bunun için özel uzmanlık gerekiyor. Bu konuda da özel bir yatırımı ve sektörel eğitimi şart görmekteyiz.

İşin ilginç yönü, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “stratejik hedefler” programlarına baktığımızda bu yazdıklarımızın projelerine yer verildiğini görüyoruz. Ama hamle yapıp bunu ayağa kaldıramıyoruz. O zaman, kâğıt üzerinde kalan projeler bir işe yaramıyor.

2013 turizm yılından bazı rakamları da sizlerle paylaşalım:

2013 yılında Türkiye’ye gelen 33 milyon 827 bin 474 yabancı konuktan 25,3 milyar Dolar gelir elde edildi. 5 milyon 398 bin 752 gurbetçi vatandaşın Türkiye ziyaretinden 6,7 milyar Dolar gelir elde edildi. Gurbetçi vatandaşların ortalama harcaması 1252 Dolar olarak belirlendi. 2014 yılında Türkiye’ye gelen 14 milyon 66 bin 840 yabancı konuktan 11,1 milyar Dolar elde edildi. 1 milyon 966 bin 19 gurbetçi vatandaşın Türkiye ziyaretinden 2,5 milyar dolar gelir elde edildi. Gurbetçi vatandaşların ortalama harcamaları 1280 Dolar olarak belirlendi.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir