S. FİGEN ÖZEN : “TEŞKİLATA, NİHAYET FAALİYETE BAŞLAMAK LAZI MDIR!”

19 Mayıs 1919 tarihi; Türk milletinin bir kişinin egemenliğine isyan edilen, milli egemenliğe geçiş sürecine ilk adımın atıldığı bir tarihtir. Türk’ün kurtuluş ve kuruluş destanı bu tarihten itibaren yazılmaya başlanmıştır. - image00152

19 Mayıs 1919 tarihi; Türk milletinin bir kişinin egemenliğine isyan edilen, milli egemenliğe geçiş sürecine ilk adımın atıldığı bir tarihtir. Türk’ün kurtuluş ve kuruluş destanı bu tarihten itibaren yazılmaya başlanmıştır.

Durdurulması mümkün olmayan bir hareket başlamıştır.

Samsun’da ve daha sonra da Havza’da yapılan hazırlıklar “İstiklâl-i Tam” bir devletin temel taşı olmuştur. Milli hareketin başladığını duyuran ”…Milli bağımsızlığımızın ve tarihimizin kurtuluşu, ancak milletin tek vücut olarak savunması ile kabil olacaktır…” gibi bildiriler dağıtılmıştır.

Yurdun bir çok yerinde, özellikle İstanbul’da mitingler düzenlenmiş, Kadıköy’de Darülfünunlu Münevver Saime Türk milletini teşkilatlanmaya çağırmıştır.

İşgale, teslimiyete isyan büyük bir uyanışla Türk yurduna dalga, dalga yayılmıştır.

Bir Millet Uyanıyor!”

Dirilen ve yeniden şekillenen “İrade-i Milliye” bağımsızlık mücadelesinin temelini oluşturacaktır. Ancak “Teşkilatlanmak lazımdır.”

21-22 Haziran 1919…”Amasya Tamimi”

“Ülkenin ve milletin istiklâli tehlikededir. Ülkenin ve milletin istiklâlini gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Karar kesindir, kurtuluş ve devrim yolculuğuna Türk milleti ile birlikte çıkılacaktır.

23 Temmuz 1919… Erzurum Kongresi toplandı,.

Erzurum’da, temeli atılan “teşkilatlanma” fikri meyvesini vermiş, özellikle Yunan işgali altında olan Batı Anadolu’da “şuralar” toplanmıştır. Yurtseverler bir araya gelerek “Kuvva-i Milliye” milis teşkilatlarını kurmuştur.

4 Eylül 1919… Sivas Kongresi milli egemenliğe dayalı yeni bir Türk devletinin adeta kuruluş bildirgesidir. Ancak hala bazı delegelerle var olan İstanbul yönetimine olan sadakat kesin adımların atılmasını ertelemiştir.

Kongrede, ”vatanın bölünmez bir bütün olduğu” konusunda milletin temsilcileri birleşmişlerdir. Ülkedeki tüm yerel direniş örgütleri ”Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında tek çatı altında toplanmıştır.

“TEŞKİLATA, NİHAYET FAALİYETE BAŞLAMAK LAZIMDIR.”

Sivas’ta oluşturulan ”Heyet-i Temsiliye”, milli iradeyi azim ve kararlıkla haykıran bir öncelikle hareket etmesine rağmen, İstanbul hükümeti ile bağını tamamen koparamamıştır. Sivas Kongresi; ”Kurucu Meclis” özelliğinden yoksundur. Ancak alınan kararlar son derece önemlidir. Teşkilatlanmada son derece önemli bir adım atılmış ve bu kongre ile birlikte vatanın kurtuluş mücadelesine adım atılmıştır. .

Okumaya devam et  ARAŞTIRMA DOSYASI /// Yrd.Doç.Dr. İlknur HAYDAROĞLU : OSMANLI SARAY MUTFAĞINDAN NOTLAR

Sivas Kongresi Kararları:

1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.

2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.

3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

4. Kuvay-ı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.

5. Manda ve himaye kabul olunamaz.

6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması mecburidir.

7. Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.

8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.

Alınan bu kararlarla ve bir Temsil Heyeti’nin seçilmesiyle milli egemenliğe geçişin ve irade-i milliyeyi hakim kılmanın ikinci evresi tamamlanmıştır.

Üçüncü aşamada ise ulusal egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı’nın milli güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başladı.

23 Nisan 1920… Saat 14.00

“Hakimiyet bila kayd-ı şart milletindir.” Yeni Türk devletinin kuruluşunun temeli Ankara-Taşhan’da atılmıştır. Başkanlığa ilk olarak en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey seçilmiştir. Bu heyecanlı günü yaşayan bir tanık yaşadıklarını şöyle anlatmaktadır:

”O gün, şimdiki Ulus Meydanında bir tabur piyade sıralanmıştı. Askerlerin arkasında da Ankaralılar toplanmıştı. Saat ikide birkaç yüz kişilik bir kafile, başlarında Mustafa Kemal olduğu halde Taşhan’a iniyordu. Bu bir avuç insan, yok edilmek istenen bir ulusu kurtarmak için birleşmişlerdi. Hepsinin ümidi de Mustafa Kemal’de idi.

Büyük Millet Meclisi olarak kullanılacak taş binanın pencerelerine ufak bayraklar asılmıştı. Binada başka bir olağanüstü durum göze çarpmıyordu. Sağdaki küçük kapıdan, önce Mustafa Kemal, mebuslar içeriye girdiler. Bir koridoru geçtikten sonra sağdaki salona girdiler. Salonda tahta bir kürsü tam kapının karşısına konulmuştu. Oturmak için de okul sıraları dizilmişti. Salonu ısıtmak için bir soba kurulmuştu.

Okumaya devam et  ASKERİ DARBELER VE TOPLUMSAL ETKİLERİ : 1960, 1971 ve 1980 DARBELERİ

Sobada eğri büğrü birkaç boru yükseliyordu. Tavanda da bir gaz lambası sallanıyordu.

Herkes yerine oturunca, Sinop mebusu olan yaşlı bir zat başkanlık kürsüsüne geldi.

Meclisi açtı. Onun bu sırada yaptığı konuşma heyecanla dinlendi. Meclisin ertesi günkü toplantısında, Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi’nden beri geçen olayları açıkladı.

Bundan sonra Büyük Millet Meclisi’nin hak ve yetkilerini belirten bir teklifi Meclis’e sundu. Bunun kabul edilmesiyle Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kazandı. O günkü toplantıda Mustafa Kemal Birinci Başkan seçildi. Böylece Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu.”

”Milli egemenlik, devleti kuran ve yöneten gücün belli topluluklara veya kişilere değil, doğrudan doğruya millete ait olmasına denir.”

20-Ocak-1921…Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1.Maddesi… “HAKİMİYET BİLA KAYD-I ŞART MİLLETİNDİR.” demektedir.

Bağımsızlık Savaşı kazanarak kurulan dünyadaki tek devletin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu bilinen bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Mustafa Kemal’in önderliğinde Türk milletinin kanla, irfanla ve devrimle kurduğu, temeli ”İstiklâl-i Tam” bir devlettir.

.Yeni kurulan bu devletin dayandığı esaslar tam bağımsızlık anlayışı ve milletin egemenliğidir.

1920-1938 yıllarında Cumhuriyet’imiz tam bağımsız, milletimiz ise tam egemendir.

Devlet’in kısıtlı imkanlarına rağmen, Düyun-u Umumiye hariç, hiç dış borcu yoktur. Enflasyon %0,büyüme hızı ise % 8-9’dur.

Bir takım uluslar arası kuruluşlar ”Uyum Yasaları”adı altında dayatmacı ve milletin, ülkenin çıkarına olmayan yasaları çıkarılması için TBMM’ne baskı yapamamaktadır.

Bu on sekiz yıllık muhteşem devri Fransız tarihçi Jean Paul Roux yazdığı kitapta şöyle tanımlamıştır.

”Türkiye Cumhuriyeti Devleti,Türk budununa dayanan,Türk kalmak isteyen, kendini Türk hisseden Türkler tarafından, Türkler için yönetilen bir devlettir.”

Ancak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938′de HAKK’a yürümesiyle Milli Devrim tamamlanamamış ve devrimin demokratikleşme sürecine son verilmiştir.

Okumaya devam et  KÜRT SORUNU DOSYASI /// M. Şevket EYGİ : KÜRT YAHUDİLER

“Hakimiyet bila kayd-ı şart milletin değildir.” kavramı egemen olmuştur ülkeye… Günümüze gelene kadar milletin egemenliği ucundan, kıyısından yontulmuştur.

Emperyalizmin süt anası olduğu bir partinin iktidar olduğu son on iki yıldır, “Hakimiyet bila kayd-ı şart küresel çetelerindir.”

Türk milletinin geleceği tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkışmıştır.

Milletin iradesi ile açıkça alay edilmektedir. Bir PKK’lı terörist, bölücü başı Öcalan “Devleti ben idare ediyorum” demektedir.

Millet bağımsızlığını yitirmiş, sahibi olduğu ülkede ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir. Devlet ise milli onurunu yitirmiş, bir dikta heveslisinin elinde oyun hamuruna dönüştürülmüştür.

Türklük aşağılanmakta, Türk milleti etnik kökenlere bölünmek istenmektedir.

Borç batağında yalpalayan Türkiye, ekonomisini yabancı sermayenin insafına terk etmiştir.

Hal böyle iken “Ulusal Egemenlik Bayramı”ndan bahsetmek mümkün müdür?

”Efendiler! Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türkiye ve Türkiye halkının beka ve istiklalini temine çalışıyor. Çünkü Türkiye’nin asıl sahibi, meşru ve gerçek sahibi olan Türkiye halkının kati arzu ve iradesi budur. Mustafa Kemal Paşa

Bu vatanın gerçek sahibi, yüce Türk milletinin iradesi gerçekleşmelidir. Bu irade ise “Tam Bağımsız Türkiye”dir.

O zaman derhal faaliyete başlamak lazımdır.

Figen ÖZEN

22.04.2014


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir