S. FİGEN ÖZEN : "Bayrak yere düşerken"

Minare boyları müslüman nüfusa göre uzayacakmış

“Bayrak yere düşerken
Alkışlayan piçleri
Kahredecek Türk milleti
Destek veren güçleri”

Kocatepe’yi, Dumlupınar’ı, Çiğiltepe’yi hiç ziyaret ettiniz mi? Eğer şehitlerimizin kanıyla kutsanmış o toprakları ziyaret ettiyseniz, bir anıt çarpacaktır gözünüze…

O anıtın karşısında diz çökmek isteyecek, göz yaşlarınız yanaklarınızdan bir sel misali akacaktır. Tek bir kol ve bir sancak…

Şehit olan bir yiğit, ruhunu HAKK’a teslim ettiği anda bile tek bir şeyi düşünmüştür. Nöbetini tuttuğu sancağını yere düşürmemek ve onun onurunu şerefini korumak. Ölü bedeniyle bile nöbetini tutmaya devam etmiş, katılaşmış koluyla sancağını dimdik tutmakta ve dalgalandırmaktadır.

“ZAFERTEPEÇALKÖY ŞEHİT SANCAKTAR MEHMETCİK ANITI

Atatürk, 31 Ağustos 1922 günü muharebe meydanını gezerken şehitler arasında düşman topçu mermisinin açtığı çukura gömülmüş bir sancaktar görür. Bu aziz şehit, toprağın üstünde katılaşmış kolu ile sancağı dimdik tutmaktadır. Manzara karşısında duygulanan Başkomutan, savaş sonrasında yapılacak Şehit Asker Anıtı için bunun sembol alınmasını emreder.

Kocatepe’yi, Dumlupınar’ı, Çiğiltepe’yi hiç ziyaret ettiniz mi? Eğer şehitlerimizin kanıyla kutsanmış o toprakları ziyaret ettiyseniz, bir anıt çarpacaktır gözünüze… - image00134

Atatürk, 30 Ağustos 1924 günü anıtın temel atma töreninde yaptığı konuşmada, bu Anıtın taşıdığı anlam ve önemle ilgili olarak; ‘‘Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada sağlamlaştırıldı, ebedi hayatı burada taçlandı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, Devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Burada temelini attığımız ‘‘Şehit Asker Abidesi’’ işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakâr ve kahraman Türk Milletini temsil edecektir. Bu Abide Türk Vatanına göz dikenlere, Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, cesaretini, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır .’’tarihi sözünü söylemiştir.”

Ve tarih

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yolu trafiğe kapatan grupla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada ölen Ramazan Baran, bugün Diyarbakır’da toprağa verildi. Baran’ın cenaze töreninden sonra yüzleri kapalı bir grup, 2. Hava Kuvveti Komutanlığı’nın bahçesinin duvarından atlayarak direkte asılı bulunan Türk bayrağını indirdi.”

“Bayrak yere düşerken
Alkışlayan piçleri
Kahredecek Türk milleti
Destek veren güçleri

Okumaya devam et  Sn. Lutfi Ozter'in kaleminden KIBRIS OLAYLARI

Susmayın ey milletim
Bayraksızda ar olmaz
Susar ise yiğitler
Vatan bize yar olmaz”

Aşık Sefai…

Ve şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aleyhinde tek bir sözcük yazmayan ben; başta Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları olmak üzere ve Türk bayrağının indirilmesine sessiz kalan o üstedeki komutanı derhal istifaya davet ediyorum.

Davet ne kelime? İstifa etmeleri gereklidir diyorum.

Bayrak vatan demektir, namustur, şereftir. Sen eğer ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğünün ve daha önemlisi; “İSTİKLÂL”inin sembolü olan bayrağın indirilmesine ses çıkarmıyor, tepkisiz kalıyor, o hainlerin bunu yapmasını sadece seyrediyorsan, sen şerefini yitirmişsindir.

“Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz.

Onun yaşamak için bir çaresi vardır. Şerefini korumak!” Gazi Mustafa Kemal Paşa…

Eğer bir asker vatanının bölünmez bütünlüğünü, bayrağının şerefini koruyamıyorsa; yaşamak onun için sadece züldür.

Tam bu noktada Albay Reşat Çiğiltepe’yi, askerliği sadece omuzlarındaki yıldızlara ve sırtındaki üniforma zannedenlere hatırlatmak görevimdir. Asker olmak, Çankaya’da “HAZIR OL”a geçip, baş kesme değildir.

Gerekirse bu vatan için rütbelerinden vaz geçip, şerefiyle ölmektir.

Vatanının ırzına geçilirken,” misliyiyle cevap verilecektir” şeklinde bir cevapla bu olayın üzerini örtmeye kalkar ve milleti her zaman yaptığın gibi hamasi nutuklarla uyutmaya kalkarsan, Başbakanlık makamı da iflas etmiştir.

“Bayrak indirilmesi konusu, bununla ilgili olarak benim söyleyebileceğim en şiddetli cümle neyse onu siz benden duymuş olun. Konuyla ilgili teftiş başlatıldı. Bunun çocuk olması bizi ilgilendirmez. Bir çocuk bizim kutsalımız olan bayrağı alıyorsa bunun bir karşılığı olacaktır. Çocuktur diye bizim bayrağımıza, kutsalımıza saldırılmasına müsaade etmemiz mümkün değil. Direkten bayrağımızı indirme cüretinde bulunuyor. Orada bulunan askerdi, komutandı hepsi bunun bedelini ödeyecektir.”

Okumaya devam et  ATATURK’S ADDRESS TO THE AMERICAN PEOPLE (1925. ANKARA)

Evet, bir bedel ödenecektir. Ödenmesi de gerekir. Ancak bu bedeli, önce Türkiye’yi bu hale getiren, PKK ile masaya oturan, mutabakat yapan ve Öcalan gibi vatan haini ile görüşen siyasi erkin yani iktidarın ödemesi gerekir.

Erdoğan” Kutsalımız saldırmalarına müsaade etmeyeceğiz.” demektedir. Hangi kutsalımız? İktidarınız döneminde tüm kutsallarımız ayaklar altında çiğnenmedi mi? “Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım.” söylemi size ait değil mi?

Siz iktidara gelmeden önce Avusturalya’da yaptığınız bir radyo konuşmasında, şehitlerimiz için “KELLE” demediniz mi?

Ve hatta şehit ailelerinin karşısına geçip PKK tarafından kalleşçe şehit aileleri için “ Farz edin ki trafik kazasında öldüler!” ifadesini kullanmadınız mı?

Siz Türk milletinin kutsalı olan her şeyi yok saydınız, “trafik kazası, kelle” söylemiyle de şehitlerimizi ve onların acısını yüreğinde yaşayan bizleri rencide ettiniz.

Diyarbakır’da 2. Hava Üssü’nde bayrağı gönderden indiren eli güçlendiren, Türk’ün öz yurdunu küresel çetelerin piyonlarına peşkeş çeken “Açılım Süreci” nin mimarları değil mi?

Bu nedenle “kutsal”dan bahsetmeniz garabetin de ötesindedir. İndirilen o bayrakta bu sürecin mimarlarının da “PARMAK İZLERİ” vardır.

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun, üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.”

Hiç kimse kusura bakmasın, Türk bayrağının askeri üste gönderden indirilmesi, “İstiklâl Marşı”mızın ilk kıtasını paylaşarak, geçiştirilecek bir olay değildir.

Vatanın ırzına geçilmiştir. Namus karası temizlenmelidir.

Üstelik bu ihanet de ilk değildir.

“9 AĞUSTOS 1991….
BAYRAK İNMEDİ…….

Yer Şem­din­li­’nin Sa­man­lı Ka­ra­ko­lu… Ta­rih 9 Ağus­tos 1991… Sı­cak bir yaz ge­ce­si, gü­neş ha doğ­du ha do­ğa­cak. Ge­ce­nin ses­siz­li­ği ani­den ro­ket­ler ve ma­ki­ne­li tü­fek atış­la­rıy­la bö­lün­dü. 150 ki­şi­lik te­rö­rist gru­bu, Sa­man­lı Ka­ra­ko­lu­’nun önün­de dal­ga­la­nan bay­ra­ğı in­dir­mek üze­re sal­dı­rı­ya geç­miş­ti. İş­te o ge­ce o ka­ra­kol­da bu­lu­nan 33 as­ker, eşi­ne az rast­la­nan bir kah­ra­man­lık des­ta­nı­na im­za at­tı. Ça­tış­ma­da 10 as­ke­ri­miz şe­hit ol­du, Sa­man­lı Ka­ra­ko­lu bi­na­sı yan­dı, yı­kıl­dı. Ama ka­ra­ko­lun ka­pı­sın­da­ki o bay­rak in­dir­til­medi.”

Okumaya devam et  Doç.Dr. Ulvi Keser : MARE NOSTRUM – UYGARLIĞIN MERKEZİ (BÖLÜM I VE II)

Emperyalizmin kapı kullarına, babası belirsiz piçlere, bayrağıma el uzatmaya kalkışan vatan hainlerine, küresel çetelerin işbirlikçilerine elbette misliyle cevap verilecektir.

Ancak bu cevabı verecek tek güç vardır. O güç de TÜRK MİLLETİDİR.

“Susmayın ey milletim;

Bayraksız da ar olmaz.

Susar ise yiğitler,

Vatan bize yar olmaz.”

Türk milleti; istiklalin, namusun, ırzın, vatanın, geçmişin, geleceğin olan ve şehitlerinin kanıyla kutsanan bayrağına sahip çık!


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir