POSTAL
HÜSEYİN MÜMTAZ
Bir buçuk senedir şehit cenazesi gelmiyormuş..
Gelmez tabii..
Memleketin derelerini, tepelerini, dağlarını, yaylalarını, ovalarını teslim ederseniz gelmez..
Yahut…
Memleketin derelerini, tepelerini, dağlarını, yaylalarını, ovalarını “geri” teslim alırsanız; Türk Bayrağını dikerseniz gelmez..
Verirseniz niye gelsin?
Yol kontrolünü kim yaparsa meydan onlarındır.
Yollar kiminse onlar kimlik sorar.
Tepeler kiminse onlar bayrak diker.
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde baraj güvenliğini sağlamak amacıyla yapımına 6 ay önce başlanan jandarma karakol inşaatını engellemek isteyen ve 3 gündür eylem yapan, aralarında BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt’ün de bulunduğu BDP’liler karakolun ihata duvarına PKK flamaları ve Öcalan bayrağı asmış.
BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, ’Baraj ve su tüneli güvenliği’ adı altında bölgedeki askeri alanların yaygınlaştırıldığını, bölgenin birçok yerinde karakol inşaatlarının hızlandırılmasının kendilerinde ciddi bir kaygı oluşturduğunu söylemiş. Zümrüt, “Yapılan karakollar son 1.5 yıldır başlatılan demokratik süreç ile birlikte diyalog ve görüşme sürecine denk düşmeyen bir yaklaşımıdır. Karakol yapımlarına son verilip koruculuğun kaldırılması gerekiyor” demiş.
“Emriniz olur!”
..derseniz çatışma, şehit neden olsun ki?
Bayrak dikerse neden çatışacak ki?
Boğaz’ı alttan üç defa birleştirmek; üstüne üç köprü, etrafına üç havalaanı, yanına da “Kanal İstanbul” yapmak kolay..
Ama memleketin diğer tarafında karakol yapmak zor.
Dağlar öyle de şehir içi başka türlü mü?
Hakkâri Emniyet Müdürlüğü’nün kentin Merzan Mahallesi’nde kuracağı polis noktası inşaatı, Hakkâri Belediyesi tarafından “imar planına uygun olmadığı” gerekçesiyle mühürlenmiş.
Oysa Silvan tepelerinin tesliminin bir gün, Hakkâri şehir içine de polis noktası yapımının engellenmesinin iki gün öncesinde “askerlikte bir dönem bitiyor” başlıklı şu haberi okumuştuk da koltuklarımız ne kadar kabarmıştı!
“Kara Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Maliye Okulu ve eğitim Merkezi Komutanlığında Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirilen nanoteknoloji ürünü askeri kamuflajla uyumlu haki renkli bot, deneme sürecine alındı.
Yarbay Tamer Gökdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada bulundu;
‘Gelişen teknolojinin ışığında Kara Kuvvetleri’nin kullandığı botlarda da ciddi atılım yapmaktayız. Halen kullandığımız ayakkabı, gore-tex astarlı bir bot. Bu botun özelliği soğuk iklim koşullarına uyumlu olmasıdır. Gelişen teknolojiyle beraber botların hava alma ve teri dışarı verme konusunda gelişmeler oldu. Bununla uyumlu bir bot geliştirdik. Bu bot dışarıya hava verebiliyor, hiçbir şekilde suyu almıyor, antibakteriyel özelliği, kaymama özelliği var. Yumuşak ve burnunda düşmelere karşı ayak parmaklarını koruyan bir sistem var. Topuk kısmında da destek sistemi var. Personel arazide gezerken gayet rahat şekilde, dört mevsim, dünyanın en iyi botunu giyerek dolaşabiliyor’.”
Karakol/kalekol yapamıyorsun;
Kaçırılan askerleri “başkaları” kurtarıyor;
Alay Komutanı’nın geçeceği yola uzaktan komutalı mayın konulup/patlatılıyor;
Seçilmiş belediye başkanlarının oğulları/kızları “dağda” ölüyor;
Bir başka “seçilmiş” belediye başkanı yasa dışı gösterilere katılıp PKK adına suç işlediği gerekçesiyle 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılıyor.
Diyarbakır’dan sonra Kulp’da da Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözü kaldırılıyor;
“Onlar” Düzce ‘de bile İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmıyorlar.
Sonra kalkıp “askerlikte bir dönem bitiyor” manşetiyle “nanoteknolojik postal” yapıyoruz..
“Onlar”ın Mekap’la gezdikleri yolda, belde, dağda, bayırda dolaşamayacaksak “nanoteknolojik postal” neyimize?
Bu arada yapılacağı söylenilen, çocuk katillerine verilen cezaların arttırılması ile ilgili yasa değişiklikleri; İmralı’daki bebek katilinin koşullarının ağırlaştırılmasını da kapsayacak mı acaba?
13 Mayıs 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın