Bu polisle nereye kadar?

Oysa derdimiz şu... - Ataturk chp

Gezi Parkı protestolarıyla başlayan süreçte ve en son Berkin Elvan cenazesinde hep birlikte bir kez daha tanık olduk ki, toplumca ortak bir ‘polis sorunumuz’ var. Saçma sapan yok “AKP’nin polisi” yok “Paralelin polisi” komplolarına o kadar kaptırdık ki kendimizi, polisle ilgili gerçek derdimizin ne olduğunu unuttuk.

Oysa derdimiz şu…

İster AKP’nin polisi, ister Cemaat’in polisi, isterse CHP’nin polisi olsun, polis gücünün pek az çatlak ses dışında değişmeyen karakteri fecaat derecede şiddet düşkünü olması, ne meram anlatırsak anlatalım hakkını sokakta arayan insanlardan nefret etmek için eğitilmiş olması, cinsiyetçi olması, homofobik olması, biz aşağıdakilerin değil, toplumu yöneten egemen mutlu azınlığın çıkarlarına göre hareket etmesi…

Tüm bunların hepsi ve merkezinde de tekrar ve tekrar şiddet!

Bu sorun AKP’yle başlamadı, 17 Aralık’la hiç başlamadı. Bu sistemsel bir sorun.

Bu sadece benim gözlemim de değil üstelik. Polisin nobran hal ve tavırları karşısında toplumun hatırı sayılır bir kesiminin zihninde benzer bir öfke ve değişime yönelik bir beklenti var.

Bu ülkede polis gücünü radikal bir reformdan geçirmeye ihtiyacımız var. Tartışmayı bir an önce başlatmalıyız.

Talepler aşağı yukarı belli.

***

Gittikçe daha fazla bir uzay savaşları ordusuna benzeyen bu polis gücü derhal demilitarize edilmeli, biber gazı, T.O.M.A. gibi silahları elinden alınmalı, kullanımları yasaklanmalı.

Görevi başında suç işleyen polisler amirlerinin uygun bulup bulmamasına bakılmadan herhangi bir soruşturma başlangıcında derhal açığa alınmalı.

Polis akademisi ve polis okullarının dersleri sivil gözlemcilerin denetimine açılmalı. Ne kağıt üzerinde öğretiliyor, ne kapalı kapılar ardında öğretiliyor görünür hale gelmeli. Bulgular ve ihlaller düzenli raporlarla kamuoyuyla paylaşılmalı.

Gizli genelgeler açıklanmalı. Çevik kuvvet müdahale prosedürleri sivil gözlemcilerin denetimine açılmalı. Gerekiyorsa her daim hazır bekleyen bir birim olarak çevik kuvvet lağvedilmeli.

Okumaya devam et  Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman) Gezi Parkı olayları ile ilgili kararını verdi

Polisin toplumsal olaylara müdahale yetkisi sadece nefret suçları, linç girişimleri gibi olaylarla sınırlandırılmalı. Grev, protesto, yürüyüş gibi eylemlere ve toplantılara polisin müdahale edemeyeceği anayasal düzeyde güvence altına alınmalı.

Tüm üst düzey polis bürokratlarının gelirleri şeffaf olarak denetime açılmalı, şirket çıkarları değil kamu vicdanı doğrultusunda hareket edeceklerini güvence altına alan diğer finansal kontroller getirilmeli.

***

Listenin azını fazlasını tartışırız.

Şüphesiz bütün bunların hepsi radikal bir polis reformunu gerektiriyor. Merkezinde şeffaflık, sivilleşme ve adalete ilişkin talepler olduğu için de, halihazırda AKP hükümetinin yolsuzluğu ve ergenekoncuları aklama girişimine karşı verilecek mücadeleyle de göbekten bağlı ve bu mücadelenin güçlendirilmesini gerektiriyor.

Kolay bir iş mi, değil. Ama bu yapılabilir. Bu mümkün.

Alper Ard

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir