YETTİ BE, YETTİ ARTIK… VATANI BİTİRDİLER, SİZ HÂLÂ PARTİCİLİK PEŞİNDESİNİZ…

Mustafa Kemal Atatürk

Siz nerede yaşıyorsunuz?

Görmüyor musunuz olup bitenleri?

Görmüyor musunuz vatan üzerine yapılan ince hesapları?

Eşkıyalar sarmış dört bir yanımızı…

Kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyorlar Türk milleti ile… Seçim sonuçlarını diledikleri gibi değiştiriyorlar… Yüzde 33’lük oy oranlarını bir anda yüzde 43’lere çıkarıyorlar…

İtiraz ediyorsun, dinleyen yok…

İlçe seçim kurullarını teslim almışlar, il seçim kurullarını teslim almışlar… Babalarının çiftliği gibi hareket ediyorlar…

Gözünüzün içine baka baka, bir gecede, yasalarla il hudutlarını değiştiriyorlar… Oy kaybettikleri kentlere yeni mahalleler, köyler, ilçeler ekliyorlar, illerin sosyal yapısını bozuyorlar…

Muhalif oyları yeni ekledikleri yandaş oylarla etkisizleştiriyorlar, azınlık konumuna sokuyorlar…

Bu değişiklikler olmasaydı Ankara’yı alabilirler miydi?

Ve siz koyunlar, kuzular gibi seyrediyorsunuz… Birbirinizi yiyorsunuz…

Ve siz hâlâ particilik peşindesiniz…

Yargıçlar görevden alınıyor, savcılar yer değiştiriyor, emniyet mensupları tüm Türkiye’de hallaç pamuğu gibi atılıyor…

Uluslararası mahkemeler tarafından çeşitli hapis cezalarına çarptırılan Deniz Feneri sanıkları ve ayakkabı kutusunda para saklayanlar, rüşvetçiler, kara para aklayanlar salıveriliyor…

“Bakara makara” suresi diye dinle dalga geçenler, kutsanıyor, balkon konuşmalarında Başbakana eşlik ediyorlar…

Ama Orduya “Kumpas düzenlendi” denildiği halde, hala komutanlarımız içeride çile dolduruyor.

Katilleri serbest bırakıyorlar, aynı davadan yargılanan Tolon Paşa’yı bir yalancı tanığın ifadesine dayanarak içeride tutuyorlar…

Bu zulümdür, adaletsizliktir, zalimler Türk milletini, siyasal partileri yok sayıyorlar, hiçe sayıyorlar…

Ve siz koyunlar, kuzular gibi seyrediyorsunuz… Birbirinizi yiyorsunuz…

Ve siz hâlâ particilik peşindesiniz… En iyi biz biliriz, en iyi bizim partimiz diyorsunuz…

Irak’ın Kuzeyindeki aşiret reisleri, yedi bin yıllık bir dünya devletini yönlendirebilmek için iç işlerimize burunlarını sokuyorlar.

Bir avuç bölücü, vatanımızdan toprak istiyor. Türkiye Cumhuriyetine kafa tutuyor. Bebek katili APO cumhurbaşkanlarını belirliyor ve tüm siyasal partilerin başkanlarından daha saygın bir yere sahip bugün ülkemizde… Recep Tayyip’in has adamı…

Fabrikalarımız, limanlarımız, arazilerimiz yabancılar tarafından işgal edilmiş. Ekonominin yönetimi onlarda. Türk ulusu adına onlar karar veriyorlar. Artı değerlerimizi, zenginliklerimizi yağmalıyorlar.

Ayrıca, televizyonlarda, gazetelerde, evlerde, okullarda, mahallelerde, sokaklarda, köylerde yaygınlaşan emperyalist kültür ve din istismarı insanlarımızın üzerine kara bulutlar gibi çöktü. Etkisini giderek daha da artıyor.

Ekonominin, yoksulluğun, işsizliğin de önüne geçmiş durumda…

Şimdi de Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için kollar sıvandı… Türkiye üzerine ince hesaplar yapılıyor… Yeni tertipler düzenleniyor…

Ana Muhalefet partisi başkanına yumruklu saldırılar düzenleniyor… CHP – MHP dayanışmasını ve birlikteliğini parçalamak üzerine planlar yapılıyor. Hedef Recep Tayyip’in cumhurbaşkanı olması…

Vatan elden gitmek üzere… Vatan paramparça, lime lime edilmek üzeredir…

Böyle bir felaket ortamında, böyle bir kıyamet ortamında sağ yok, sol yok artık…

Türbanlı yok, türbansız yok… Ülkücü, devrimci yok…

Parti yok, dernek yok… Hele hele makam, koltuk sevdası yok hiç yok…

Ne var?

Vatan var… Vatansever ve vatansız var… Milli, gayri milli var.

Vatan haini mandacı, tam bağımsızlıktan yana olan var… Saflar bellidir.

Bundan böyle artık, işin ayrıntısına girmeden, ayak oyunlarını bir kenara bırakarak, herkes saflarını seçmek zorundadır.

Hedef, iktidar olmaktır

Haziran eylemleri ile birlikte Türkiye’de siyasal bilinç gelişmeye başlamıştır. Bu siyasal bilincin ve direniş gücünün devam ettirilmesi gerekir.

Önümüzdeki süreçte ışığımız, kılavuzumuz Atatürk’tür.

O, Ulusal Kurtuluş savaşına başlamadan önce ortak düşmanlara karşı birliği ve bütünlüğü nasıl sağlamışsa, biz de onun izinden giderek, bu kötü koşullardan, eşkıyalardan kurtulmak için ulusal birliği ve beraberliği sağlamak zorundayız.

Atatürk, parti binasında oturup memleket üzerine ahkâm kesseydi, tüm ulusal güçleri birleştirip eyleme girişmeseydi, her halde bugün Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet olmazdı…

Toparlanma, birleşme, tek hedefe yönelme, iktidara yönelmek demektir.

Temelinde ve hedefinde iktidarı amaç edinmeyen birlik, beraberlik çalışmaları ise sadece “Dostlar alışverişte görsün” girişimlerinden başka bir şey değildir.

Oysa Mustafa Kemal bu konuda tek şey söyler:

 “BİR AMACA DOĞRU YÜRÜRKEN, KİŞİSEL DÜŞÜNCE VE ÇIKARLARI, BİR TARAFA BIRAKARAK, EL ELE VERMEK İCAP EDER; BAŞARININ SIRRI BUDUR…”

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir