YOLUN SONUNA GELEN DİKTATÖRLER, HER ZAMAN, ZULÜM VE BASKI YÖNTEMİNİ SEÇERLER…Ali Eralp

Mustafa Kemal Atatürk

Farkında mısınız?
Zulüm, baskı, şiddet, sansür ülkemizde günlük uygulamalardan oldu.
Hak, hukuk hak getire…

Padişah konuşuyor:
“İstediğimi yaparım ben. İstersem bir gecede Twitter’ı kapatırım. İstersem bir gecede açarım. Kimse beni ilgilendirmez…”

“Gazeteciler, Genel Yayın Yönetmenleri benim dilediğim gibi hareket etmek zorundadırlar. Sözümden dışarı çıkamazlar, çıkarlarsa canlarına okurum…”

“İstediğim yere istediğim sarayı kondururum… Kimse bana karışamaz…“O binayı da yapacağım, içine de girip oturacağım…” “Ne yasakları dinlerim, ne mahkeme kararlarını…”

Ve AKP iktidarı, bu zorbalık uygulamalarını sürdürmeye kararlı görünüyor. Bunu gerçekleştirmek isterken de hata üstüne hata yapıyor, suç üstüne suç işliyor.


Suç denizinin yüksekliği boyunu aştı… Boğulmak üzere…
Yazma, çizme, haberleşme, konuşma, düşünme, protesto özgürlüğünü ortadan kaldırmaya çalışıyor.


En doğal insan haklarını paspas gibi çiğniyor.

Haksızlıkları, hukuksuzlukları protesto eden vatandaşların üzerine, TOMALARLA, gaz bombaları, coplarla, silahlarla yürüyor. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden saldırıyor. Yerlerde sürüklüyor.
Gözlerini çıkarıyor… Kafataslarını parçalıyor…
Canlarını alıyor.

NE KANUN TANIYOR, NE HUKUK…
Tüm dünyanın kullandığı Twitter’ı, tüm dünyanın ve Türkiye’nin gözünün önünde, gözünün içine baka baka yasaklamaya çalışıyor.
Başbakan, büyük bir “Gaflet ve dalalet” içerisinde, “Twitter miwitter, hepsinin kökünü kazıyacağız” deyiveriyor bir anda…
Ve… Aynı gece Twitter yasaklanıyor.
Bunun adına da “İleri demokrasi” deniliyor…

Bu nasıl bir korkudur, bu nasıl bir telaştır,  kasetlerden daha nasıl korkunç bir suç beklenmektedir ki bir Başbakan, tüm dünyanın kullandığı bir sosyal medya sitesini gözünü kırpmadan kapatma yoluna gidiyor… Gidebiliyor bir gecede…
Anlaşılan o ki her gün piyasaya sürülen kasetler, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları onun sinirlerini bozmaya yetmiş ve yasaklamalarla, bundan sonra çıkacakların da önünü kesmek istemektedir…


Şu anda Türk milletinin başında bir hükümet yoktur… Tüm iktidar, bakanlar, yöneticiler ortaya çıkan yolsuzluklar, hukuksuzluklar karşısında şaşkınlık içerisindedirler…

Şaşkın ördekler gibi hareket etmektedirler.

Ne hâkim tanıyorlar, ne savcı… İstediklerini görevden alıyorlar, istediklerini yeni görevlere atıyorlar…
Bugün “ak” dediklerine yarın “kara” diyorlar.

Dün, Türk bayrağını yasaklayanlar, miting meydanında bayrak sattığı için, gariban bir emekçiyi yerlerde sürükleyenler, gözaltına alanlar, elinde Türk bayrağı olduğu için, bir şehit anasını TBMM’ne sokmayanlar, Atatürk rozetli vatandaşları, yüce meclise, kendi meclisine almayanlar; ANT’ı, İstiklal Marşını okutmayanlar, İstiklal Marşı söylenirken ayağa kalkmayan, yerinde oturup, kahkahalı sohbetler yapanlar, BUGÜN UTANMADAN, SIKILMADAN, YÜZÜ KIZARMADAN, halkı uyutmak, kandırmak için Türk Bayrağına, İstiklal Marşına sarıldılar.

Onları siyasal propaganda reklamlarında simge haline getirdiler.

Onları da tıpkı din gibi, sömürü aracı olarak kullanmaya başladılar.
Vatanı bölerek, parçalayarak, satarak ihanet bataklığında kulaç atanlar, hidayete erip, sureti haktan görünerek bir anda MİLLİYETÇİ kesildiler.
Ama baskı, sansür, yasa dışı uygulamalar da bir taraftan devam ediyor…
Bu yol, yolun sonuna gelen diktatörlerin yoludur.


Yolun sonuna gelen diktatörler, her zaman, baskı ve zulüm yöntemini seçerler. Direnenleri, hak arayanları, haksızlıklara isyan edenleri susturarak, korkutarak sindirebileceklerini sanırlar.

İşte onların en büyük yanılgıları da burada başlar…

Mussolini, direnen, başkaldıran kitlelerin bir gün gelip, kendisini baş aşağı ayaklarından asacağını bilseydi, karanlık geleceğini görebilseydi o denli pervasız, korkusuz hareket edebilir miydi?
Hitler ölüsünün bile bulunamayacağını bilseydi, Nazi Kamplarında milyonlarca insana işkence, zulüm yapar mıydı?
Abdülhamit tam 30 yıl jurnalcileri kullandı, yurtseverlere nefes aldırmadı, “burnunu”çağrıştırdığı için “burun” sözcüğünü bile yasakladı.
Ne geçti eline?


Uyanışı durdurabildi mi? Vatan sevgisini yüreklerden silebildi mi? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gelişini önleyebildi mi?

Twitter, Facebook yasaklamaları kurtuluş değildir…
Hele hele zulüm, baskı, korku, engellemeler hiçbir zaman bir ülkenin sorunlarına çözüm olmamıştır…
Ne garip bir benzerliktir ki Mısır devlet Başkanı Hüsnü Mübarek de giderken Twitter’ı yasaklamıştı…
Başbakanın Twitter yasağı da şimdiden AKP’ye MÜBAREK olsun diyelim…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir