Eleştirilere hoşgörülü olabilmek…

Mustafa Kemal Atatürk

NECDET BULUZ

 

Başbakan Erdoğan, hiçbir zaman kendisinin eleştirilmesini istemiyor. Eleştiri karşısında da müthiş bir tepki gösteriyor. Son mitinglerdeki olaylara bakacak olursak, bu konuda Başbakan’ın tutum ve davranışını daha iyi görebiliriz. En küçük bir olay karşısında bile Başbakanlık korumalarının ev veya işyerlerine dalmaları, yasal tepki gösterenleri bile gözaltına almaları, toplum üzerindeki baskı ve korkuyu artırıyor.

Halk, şiddete başvurmadan, hakaret etmeden demokratik hakları çerçevesinde tepkisini ortaya koyabilir. Bunu haksız görmek, suç saymak doğru mudur? Böyle bir durumda balkonlara bile tazyikli su sıkmak, tepki gösterenleri yuhalatmak, saldırmak ne kadar demokratik bir harekettir, bunu sorgulayalım. Çünkü son günlerde bu tür olayları çok yaşamaya başladık.

                                              ELEŞTİRİLER VE HOŞGÖRÜLÜK

Hiçbir demokratik ülkede yaşanmayanları yaşamaya başladık. Geçenlerde de Aydın mitinginde boş ayakkabı kutusu satan bir satıcıyı bile yaka paça gözaltına alıp karakola götürdüler. Özellikle Başbakan’a karşı gösterilen demokratik her tepki, polis şiddeti ile karşılık buluyor. Biz, daha önceki yazılarımızda bunun yanlışlığına değinmiştik, bugün yineleyelim.

Köşe yazarlarının çoğuna karşı da Başbakan son derece öfkeli ve tepkili. Özellikle eleştiri niteliğindeki yazılara görüşünü meydanlara bile taşıyor. Herkes, Başbakan’ı, yaptıklarını, söylediklerini beğenmek, onaylamak zorunda değildir. Gerektiğinde eleştirilecek, görünen hataları varsa bunlar paylaşılacaktır.

Karikatürlere bile tahammül edemeyen Başbakan’ın birçok karikatüristle mahkemelik olduğunu da söyleyelim. Başbakan,”Herkes beni övsün, beni sevsin, kesinlikle beni eleştirmesin” demek istiyor.

KORKU İMPARATORLUĞU MU?

Açık söylemek gerekirse, Başbakan eleştirilere, aleyhindeki pankartlara, gösterilere hoşgörü ile yaklaşmıyor. Ortamı daha da gerecek nitelikte sert tepki gösteriyor. Hiçbir dönemde hiçbir Başbakan’ın eleştirilere karşı bu denli tepki verdiğini görmedik, duymadık. Bir köşe yazarı, neden Başbakan’ı eleştirmesin? Sokaktaki adam hakaret etmeden, şiddete başvurmadan neden protesto hakkını kullanmasın? Atatürk posteri açmak, sallamak neden suç haline getirilsin? Sosyal medyada, karikatür sayfalarında neden hesap sorulmayacak, neden suskun kalınacak?

                                                 Bir Başbakan, sabırlı olmasını, tahammül etmesini, hoşgörülü olmasını bilmelidir. Her konuya sağduyu ile yaklaşmak, kişiselleştirmemek, mesele etmemek, çıldırmamak, öfkelenmemek yönetenlerin en büyük özellikleridir. Biz, Başbakan’dan da bunları bekliyoruz, bunları görmek istiyoruz.

Geçmişte, döneme damgasını vuran Başbakanlarla, Cumhurbaşkanları ile yurt içi ve yurt dışı birçok geziye katıldık. Ne eleştiriler, ne hakarete varan yazılar, ne karikatürler gördük. Liderler, bunlara bakar, güler geçerlerdi. Hiçbir zaman mesele etmez, kişselleştirmezlerdi. Demirel ve Özal bunlara tipik örnektir. Demirel ve Özal için neler yazıldı, neler çizildi ama her iki liderin de bütün bunları hoşgörü ile karşıladığına bizzat şahit olanlardanız. Ecevit için yazılıp çizilenleri söylemek bile istemiyoruz. Bunlar da liderdi,bunlar da bu ülkeyi yönettiler.

                                                     Bugün, bir sindirme ve korku imparatorluğu kurulmak isteniyor. İnsanlar seslerini çıkarmaya, tepkilerini ortaya koymaya korkuyor ve çekiniyor. Elini kaldırana bile suçlu muamelesi yapılıyor. Böyle bir sistem ve yönetim şekli olabilir mi? Bu ortamda bırakın ileri demokrasiyi, normal demokrasiden bile söz etmek mümkün mü?

YİNE MAĞDUR EDEBİYATI

Aslında, Başbakan bunlardan da pay çıkarmaya çalışıyor. “Herkes bana saldırıyor” diyerek bir noktada mağdur edebiyatı yapıyor. Bunu meydanlarda kullanıyor. Son günlerde buna ek olarak yine “Başörtülü bacım” demeye de başladı. Sinirlerine hakim olamayıp, etrafına söylemediğini de bırakmıyor. Seçime değil de adeta savaşa gider gibi bir görüntü sergiliyor. Türk Tabipler Birliği de yayınladığı bir açıklamada “Biz, Başbakan’ın ruh halinden endişe duyuyoruz” diyerek görüşlerini dile getirmediler mi?

                                                   Ama artık AKP’ye geçmişte oy verenler bile, bugün Başbakan’ın mağdur edebiyatına eskisi kadar inanmıyor, hatta tepki gösteriyor. Ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, cemaatle çatışma, yargı ve emniyetteki deprem, ses kayıtları, para ve villalarla ilgili iddialar AKP tabanında bile artık sorgulanmaya başladı. Başbakanla ilgili şüpheler artmaya başladı. Biz, bundan sonra hiçbir şeyin artık eskisi gibi olamayacağını şimdiden görüyoruz.

e.mail: [email protected]

[email protected]

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir