Kamuoyu doğruları bilmek istiyor…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

Başbakan meydan meydan dolaşıyor. Ortaya çıkan ses kayıtları için “montaj” diyor. “Parelel devlet ile sonuna kadar mücadele edeceğiz” diyor. Cemaat tarafından Hükümetlerine karşı “tuzak” kurulduğunu belirtiyor,” Bizi devirmeye çalışıyorlar” diye yakınıyor. Darbeden söz ediyor ve “Darbecilerle mücadele ediyoruz” diyor. Milleti de 30 Mart’ta seçim sandığına çağırıp, “Bunlara en büyük dersi burada verecek olan millettir” diye ekliyor.

Ancak, bu söylenenler kamuoyunun beklediği şeffaflık mıdır? Bu söylenenlerle kamuoyu tatmin oluyor mu? Başbakan da bunun böyle olmadığını görüyor ama seçime kadar bu söylemlerle kendilerine yönelik suçlamaları unutturmaya çalışıyor. Yoksa ortada hukuku ilgilendiren bir konu varsa bunun aklanma yeri sandık değil, mahkemelerdir. Başbakan, bunu çok iyi bildiği halde mahkemeleri değil, kurtuluş yolu olarak sandığı görüyor.

                                                   YANIT BEKLEYEN SORULAR

                                                      Ortada yanıt bekleyen çok konu var,ancak şu iki önemli sorunun yanıtı bugüne kadar verilemedi. Muhalefet de, medyada da çağrı üzerine çağrı yapılıyor. Bir çağrıda da biz bulunalım:

                                                     Ortaya çıkan ses kayıtları eğer Başbakan’ın söylediği gibi “montaj” ise, bunların ortaya konulması ve kayıtların gerçek mi, yoksa montaj mı olduğu kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Devletin bütün birimleri Erdoğan’ın elinde bulunuyor. İstediği anda bu ses kayıtlarını anında çözdürebilir, ama bunu yapmıyor. Yapılan analizler ses kayıtlarının “montaj” olmadığını gösteriyor ama Başbakan bunları da göz ardı ediyor.

                                                     Başbakan’ın hemen her gün üzerinde durduğu ve suçladığı “paralel yapı, paralel devlet” kimse, bunlar kimlerden oluşuyorsa, niye ortaya çıkarılmıyor? Neden bunlardan hesap sorulmuyor? Ortada bir suçlu, ortada devleti yıkmaya yönelik bir çete varsa bunları ortaya çıkarmak, hesap sormak bugünkü hükümetin görevidir.

                                                        Geçenlerde Prof. Sami Selçuk’u bir TV kanalından izledik. Yargıtay Eski Başkanı Selçuk, kendisine yöneltilen tüm sorulara da samimi bir ifade ile yanıt verdi. Kamuoyunun Başbakan’dan beklediği şeffaflığı da ortaya koydu. Konumuz içinde yer aldığı için, Prof. Sami Selçuk’un bu açıklamalarından bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istedik.

PROF.SAMİ SELÇUK AÇIKLIYOR

Başbakan’ın 30 Mart’taki seçimde ortaya çıkacak tabloda alacağı oyların, kendisini temize çıkaramayacağını da söyleyen Selçuk hukuka inanan herkes gibi sandığı işaret ediyor ve “Hukuk karşısında paralel devlet diye bir şey yoktur. Bu işi çözmenin tekeli yargınındır. Halkın değildir. Halkın oyu sayılır ama yargıdaki oy tartılır. İkisi farklıdır. Çünkü yargıdaki oy bir duruşma sonunda değerlendirilerek yapılır. Bunun çözüm yeri yargıya aittir. Başkası bu konuda konuşamaz. Yani aldığınız oylarla siz beraat edemezsiniz, mahkûm da olmazsınız.”diyor.

                                                        Dahası da var. Bizim, yanıt aradığımız “Paralel devlet varsa, bunun ortaya çıkarılması” gerekir görüşümüzü de Selçuk şu sözleri ile destekliyor:

“Paralel devlet olduğu ve onun mensubu bazı yargıçların, savcıların iktidarın üzerine yürüdüğü söyleniyor. Eğer böyle birisi varsa bu bir kişiyse, 5 kişiyse, 500 kişiyse, 5 bin kişiyse tek tek gösterirsiniz, onlar hakkında gereği yapılır. Bunu yapmadığınız sürece sürekli bunu sözlerle çoğaltmaya ve insanları kandırmaya çalışırsanız, o sizin bileceğiniz iş. Ben bir yargıcım, somut ve kesin kanıtlara göre karar veririm. Eğer önüme gelen bin kişiden 999’unun suçu işlediğine dair elimde somut kanıtlar yok ise yüzde yüz o kanaate varmamışsam 999’unu suçu işlemiş olsalar bile tam anlamıyla kanıtlanmadığı için ben beraat kararı veririm.”

                                                    “BU İŞİ YARGI ÇÖZMELİ”

                                                         Yargıdaki sıkıntıları da değerlendiren Prof. Sami Selçuk’un bu konudaki görüşlerini yansıtarak bugünkü yazımızı noktalıyoruz:

“17 Aralık sonrasında bazı delillerin gerçek ya da sahte olduğuna karar verilmeli. Bu işi ille de yargı çözmelidir. Eğer bir arama kararı verilmeden kanıtlar toplanmışsa bu kanıtlar hukuka aykırıdır. Ama sadece ceza hükmünü kurarken bu böyledir. Öteki konularda değil. Bu siyasette, ahlakta ve özel bazı alanlarda sonuç doğurur. Ortada bir açmaz var. Buna benzer olayların yaşandığı hiçbir ülkede hiçbir bakan yerinde oturamaz. Çünkü yerinde oturursa bu olaylar yargının önüne geldiği zaman bakan ve yakınları hakkında verilmiş olan bir beraat kararı gölgelidir. Onun için sağlıklı bir yargılama yapılması için o kişi görevinden ayrılmak durumundadır.”

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir