Tehlikeli tırmanışa doğru…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında yapıldığı iddia edilen ses kasetinin ortaya çıkmasından sonra siyasi ve ekonomi alanında oldukça gergin günler yaşanmaya başladı. Özellikle ses kayıtlarının çıkmasından sonra yurdun birçok yerinde insanlar sokaklara inmeye başladı. Protesto ve eylemlerin de hızla yayılmaya başladığını görüyoruz. Adeta Gezi olaylarını andıran tablolarla da karşılaşıyoruz.

Biz daha önce yazdığımız yazılarda protesto ve eylemlerle ilgili olarak özellikle şunları ifade etmiştik:

Şiddete başvurulmadan, kırıp, dökmeden, kamu ve şahısların mallarına zarar vermeden yapılan yürüyüş, protesto ve benzeri eylemler demokratik haktır. Biz, polisimize her zaman güveniyoruz ve kesinlikle de polislerimize karşı şiddete de karşıyız. Malımızı, canımızı emanet ettiğimiz, zor koşullarda sığındığımız polislerimizin de demokratik haklarını kullananlara karşı daha hoşgörülü ve şiddetten uzak durması gerektiğini anımsatmak isteriz.

                                              ORANTSIZ GÜÇ KULLANIMINA “HAYIR”

                                                 Geçmişte polis şiddetini, orantısız güç kullanımını gördük. Eylemcilerin can ve mal kaybettikleri de biliniyor. Toplumsal barış açısından her iki tarafın da böylesine istenilmeyen olaylardan kaçınması gerekiyor. Geçmişte çok acılar yaşandı, çok deneyimler elde edildi, o günlerin tekrar yaşanmasını istemiyoruz.

Şimdi gelelim bugüne:

Erdoğan ile oğlu arasındaki görüşmelerin ses kayıtlarının sızması üzerine, halk adeta sokaklara meydanlara dökülmeye başladı. Göstericiler, yolsuzluk, rüşvet, vurgun ve talana karşı eylemlere başladı. Ancak, yine polis şiddeti bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Hatta Eskişehir’deki gösterilerde yine satırlı, döner bıçaklı, şiddet uygulayan meçhul kişiler göstericiler arasında dehşet uyguladı.  

                                                    Çok açık ifade edelim, biz bu görüntülerden ürküntü duyduk, endişelendik. Toplumun resmen ikiye bölündüğü izlenimini edindik. Sadece Eskişehir’de değil, birçok yerde neredeyse aynı görüntüler vardı.

                                                TOPLUM AYRIŞTIRILIYOR

                                                   Zaten yıllardır bizi yönetenler “Bizim taraf, karşı taraf” söylemleri ile toplumun bölünmesine adeta katkı sağladı. Başbakan, Gezi eylemleri sırasında yaptığı konuşmada da “Yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz” diyerek bu ayrımcılığı ortaya koymuştu.

İşte bu noktada polisimize çok önemli görev düşüyor:

Polis, bizim çocuklarımızdır ve tarafsız hareket etmek, güvenliği sağlamakla görevlidir. Eğer, eylemcilere karşı, eli baltalı, döner bıçaklı, silahlı meçhul kişiler varsa bunlarla da mücadele etmek, bunları yakalamak, gözaltına almak durumundadır. Bakıyoruz, polis şiddetten uzak duran çocuklarla uğraşıyor. Asıl saldırganlar ortadan kayboluyor. Bu durumda ister istemez “Acaba?…” sorusu ile karşı karşıya kalıyoruz. İşte bu, bizi daha da endişelendiriyor. Tehlikeli bir tırmanışa doğru sürüklendiğimizi görüyoruz.

                                                  Ses kayıtları montaj mı değil mi, bu bizim işimiz değil. İlgililer gerekli araştırmayı yapacaklar, doğru olan da ortaya çıkacaktır. Ancak, Başbakan’ın ifadesi ile “Bunlar montaj, doğru değil” diyerek köşeye çekilmek hiçbir sorunu çözmez. Burada çok ağır bir suçlama vardır ve Başbakan bu suçlamalardan temizlenmek durumundadır.

BAŞBAKAN’A DÜŞEN GÖREV

Dikkat edilecek olursa Başbakan, sürekli olarak ortamı geriyor. Herkesle, her kesimle kavga ediyor, tehditler savuruyor. Toplumu hızla ayrıştırmaya yönelik söylemlerde bulunuyor. Adeta çatışma ortamı hazırlıyor. Böylesine yaşanan bir ortamda Başbakan’ın çok daha ılımlı, toplumun her kesimi kucaklayıcı, devlet baba sıcaklığını hissettirmesi gerekmez mi? İşte, Başbakan’ın bu ntutumu meydanların daha da ısınmasına yol açıyor.

AKP Milletvekili Burhan Kuzu “Ses kayıtları doğru olsa bile bu millet bizi bırakmaz. Bize mıknatıs gibi bağlılar” demiş.

Kuzu, eğer böyle bir ifade kullanmışsa, resmen bu milletle alay etmedir. Milletin basireti mi bağlı? Millet gerçeklere gözlerini mi kapatıyor? Doğruyu, yanlışı ayırt etmesi gerekenler, sandığa gittiklerinde bunun gereğini de yerine getirirler. Biz, Burhan Kuzu’nun bu sözlerinin yanlış anlaşıldığını, ya da hocanın böyle bir laf etmediğine inanmak isteriz. Burhan Kuzu, aynı zamanda milleti böyle görmenin ters tepeceğini de iyi hesap eden bir hukuk adamıdır. Devlet yönetimindekilerin çok daha duyarlı ve dikkatli hareket etmesi gerekiyor.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 

 

 

                                        


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir