ÇOCUĞUN ADINI KOYMAK

ÇOCUĞUN ADINI KOYMAK - Belgrad cicekci cocuk

ÇOCUĞUN ADINI KOYMAK

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Denizi geçip derede filan boğulmuyoruz.. Daha kelimelerle boğuşma aşamasındayız. Bir türlü, “neşet mi eder”, yoksa “yayılır mı” yahut “kaynaklanır mı” olduğuna karar veremedik.

Çocuk 31 yaşına geliyor ama daha adını koyamadık.

Adını koyamadığımız için masada neyi konuşacağımızı da bilmiyoruz.

Neden OKTY idik, neden sonra KTFD olduk, sonra da neden KKTC?

Rum’la federasyon teşkil edecek idiysek; muhtemel bir Kıbrıs Federasyonu’nun Türk kanadı değil miydi KTFD?

Konfederasyon düşündük ki KKTC olduk, bağımsızlık ilan ettik.

O zaman bağımsız bir devlet gibi hareket etmeliyiz.

Bağımsız devlet masaya eşit şartlarda oturur. “Önce size bir güvenimiz artsın” diyen karşı tarafa masa altından “bir şeyler/Maraş” uzatmaz..

Biz “bağımsız” mıyız kardeşim? Bana fazladan bir şeyler önermen lâzım ki, lütfen masaya oturmaya ikna olayım.

1959-60 Anlaşmalarına atıfta bulunuyorsan, başlangıç olarak o noktayı alıyorsan yanlış yapıyorsun.

Madem 1960’a dönecektin, KKTC’yi şaka olsun diye mi kurdun?

1960’ı yok sayan, yıkan seni ikna etmeli..

Nasıl eder bilmem ama önce sen kendini bileceksin.

“Sen seni bil sen seni,

Sen seni bilmez isen patlatırlar enseni”. (İlk satır Hacı Bayram, ikinci satır Cem Karaca’dan)

Çocuğun adını koyacaksın.

Ama önce sen kimsin, ona karar vereceksin.

Baştan başlayalım..

“Kıbrıslı” mısın?

Türk müsün, Elen misin?

Maruni misin, linobambaki mi?

Müslüman mısın, Katolik mi, Ortodoks mu?

Komünist misin, sosyalist mi, enternasyonalist mi?

Liberal mi, faşist mi, demokrat mı?

Türksen, “kıprsılıtürk” mü (ikisi de küçük) yoksa “Kıbrıs Türkü” mü? (ikisi de büyük)

Rum’un komünisti önce Rum sonra komünist oluyor da “bizimki”ler nasıl önce de komünist, sonra da komünist oluyor?

Enver Hoca’cı mı, Mao’cu musun, Stalinist mi?

Behice Boran, Aybar ekolünden misin, Mustafa Suphi’ci mi?

Okumaya devam et  KKTC’de Petrol Kuyusu

Sultan Galiyev’i bilir misin?

Komünist, sosyalist, entarnasyonalist isen nasıl oluyor da AB-D’nin Annan’ist (yahut Ban-ki moon) sömürge planına yandaş/yoldaş oluyorsun?

Embedilirken ne hissediyorsun?

2004’de dolar-euro karşılığında embedildiğinde neler hissettin?

Karen Fogg/Sorosçu çocuklarıyla yoldaş yoldaşa, yandaş yandaşa ne güzel günlerdi o günler?

Baştan başlayalım..

Bir önceki yazımızda; “ ‘kıprıslıtürk’, Elen bir adada Elen çoğunluğun hakimiyetini kabul eder.. ‘Kıbrıs Türkü’ ise büyük Türk dünyasının Kıbrıs’ta yaşayan ayrılmaz bir parçası olduğunu” demiştik.

Mümtaz Soysal; “Kıbrıslı Rumlar, Osmanlı devletinden önce farklı etnik kökenlerden ve inançlardan gelmiş olsalar bile çoğunlukla Ortodoks Hıristiyan oldukları ve genellikle Yunanca konuştukları için çoğu zaman ada dışında Grek olarak biliniyorlar. Osmanlı egemenliği sayfasını çoktan çevirdikleri için aradaki ‘Rum’ sözcüğü onların gözünde pek makbul değil. Kendilerini, daha geniş bir Yunan medeniyeti içinde ‘Kıbrıslı’ diye özel bir kimlikle de tanımlıyorlar. Dolayısıyla, eşitlik için adada kurulacak bir federasyonun adı, Türk-Yunan Kıbrıs Federasyonu olması gerekir” diyor.

“Kıbrıslılık”, Rumların “Kendilerini, daha geniş bir Yunan medeniyeti içinde tanımladıkları özel bir kimlik” ise, bize uymaz efendiler..

Biz büyük Türk dünyası içinde yaşadığımız yerden mülhem “Kıbrıs Türkü”yüz.

Aynen; Batı Trakya, Musul, Kerkük, Karabağ, Rodop Türkleri gibi..

“Musullu Türk”, “Azerbaycanlı Türk” diyemeyeceğinize göre “Kıbrıslı Türk” de diyemezsiniz.

Gelelim şu iyice karışan din/millet meselesine..

Daha önceki yazımızda Anastasiadis’in; “Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkleri birbirinden ayıran şeyin din olmadığını, milliyetçilik olduğunu” söylediğini;

Dışişleri Bakanı Kasulidis’in, “Planın reddi Helenizm için olumsuz olur!” dediğini;

Hürriyet’ten Ömer Bilge’nin de, “Yeni kurulacak devlette, Türk ve Rumlar Katolik nikâhında olduğu gibi birbirlerinden ayrılamayacak” dediklerini belirtmiştik..

Son olarak Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber de bu din/devlet/millet konusuna müdahil oluyor ve; “2004’te Annan Planı’na ‘evet’ diyen DİSİ Partisi şu anda iktidarda. Daha önce ‘bizim sınırlarımız Girne’de biter’ diyen Rum Başpiskopos Hrisostomos da şimdi DİSİ’yi destekliyor. Bu olumlu bir gelişme, çünkü halk liderinin yanı sıra kiliseyi de dinliyor” diyor.

Okumaya devam et  Büyük Orta Doğu Projesinin Perde Arkası

Yâni; 1.Toplumları ayıran şey din değil-milliyet;2.Fakat “yengi” plan Helen milleti için olumlu; 3.Müslüman (Alevi-Sünni?) ve Ortodokslar, Katolik nikâh kıyacaklar; 4.Rumlar kiliseyi dinler.

Kafanız mı karıştı? Bakın, Kıbrıslı Türklere “Rumlarla birlikte yaşamaları için bir şans daha verme amacıyla müzakerelerin başlamasına desteklediğini” ve bu “desteğinin belirli şartlarda devam edeceğini” kaydeden papaz Alithia’ya ne diyor;

“Hepimiz Türk Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın ve Dışişleri Bakanı’nın utanmadan iki devletten söz ettiğine şahit oluyoruz. İki devlet federasyon değildir. Akıllarını başlarına almalarını diliyorum. Akıllarını başlarına almazlarsa, çözüme gideceğimizi zannetmesinler, müzakereler çöker. Kilise’nin tutumu budur…Ancak müzakereler çok yakında bataklığa saplanacak çünkü Türkler ve Ankara net bir federasyondan söz etmedi, etmiyor, etmeyecek”.

Prof.Dr. Hüseyin Pazarcı’nın konuyla ilgili çektiği “Ultra Sound” ve MR’da ise şu görünüyor;

“Yani, iktidarın dıştaki konumu çok zayıf. Batı, özellikle ABD, hazır Türk tarafının zayıf konumda olduğu bir ortam varken bundan yararlanmak, çözüm olarak sundukları ‘tek Kıbrıs’ dayatmasını gündeme taşımaya çalışıyor. AB zaten, Kıbrıs Rum yönetimini tüm Kıbrıs’ın temsilcisi olarak kabul ettiğinde, bu yaklaşımı benimsemişti. Şimdi Türk hükümetinin zayıf olduğu bir ortamda ödün koparma amacındalar. Eğer tek Kıbrıs olursa, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz yatakları sorununun da çözülebileceğini düşünüyorlar. Üstelik de bu durumun petrol ve doğalgazın Anadolu üzerinden geçirilmesiyle Türkiye’nin de işine yarayacağını ileri sürüyorlar. Oysa, böyle bir ortamda Türkiye’nin lehine adil, kalıcı ve barışçı çözümü içeren bir formül mümkün görünmüyor. Yalnızca ödün görünüyor.”

O halde…

O halde ey Kıbrıs Türkü..

Ey; 1571’de Kanuni’nin uğruna iki evladını öldürttüğü, Hürrem’in oğlu Sarhoş Selim’in sorgusuz, sualsiz fermanla yeni fethettiği ada’ya sürgün ettiği Yörük/Türkmenlerin torunları olarak sen ne diyorsun bu işe?

Yine “yes be annem” mi diyeceksin, yoksa bir kere daha “yes be annem” denilirken seyir mi edeceksin?

Okumaya devam et  Rumlar Çözümden Kaçıyor

Bu iş oturduğun yerde kahveni yudumlayarak masa başında bilgisayardan sanal âleme mesaj gönderip yazı yazmakla, yazı-makale paylaşmakla, bildiri yayınlamakla olmaz.

Olmuyor. Her gün yazı yazıyorum, iki kişi okuyor.

Üçer-beşer, üç-beş köye gideceksiniz..

Gidilmedik köy, çalınmadık kapı bırakmayacaksınız..

Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır.. Köylünün o acı kahvesine ortak olacaksınız..

Embedilmişler 2004’de öyle yaptılar.

Yine yapacaklar.

Nicosia’da gece “toplantı yapıp”, sabah olunca dolar-eurolarla Metehan’dan Lefkoşa’ya geçecek ve köylere dağılacaklar.

Embedilmişlerin gittiği her köye ertesi gece siz gideceksiniz..

Hadi 1963’ü unuttunuz, anlatmıyorsunuz; 2004’ü hiç hatırlamak istemiyorsunuz ama ileride çocuklarınız, torunlarınız “Dede, baba.. 2014’de sen ne yaptıydın?” diye sorunca onların yüzüne bakacak yüzünüz olmalı..

Karar verin artık..

Lenin, “NE YAPMALI?” sorusuna cevap olarak koca bir kitap yazmıştı.

Çözüm oysa hesap meydanda.. “Mahalli Leninistler” elbirliği ve oybirliği ile bizi, tamamına sahip olduğumuz adanın dörtte birine sıkıştırmışlar bizi.

Adayı Rum’dan mı almıştık ki onlara vereceğiz?

Hâlbuki bakın Arif Nihat Asya, sadece dört satırla şunu söylüyor;

 

“Ey Lefkoşa, kalmış bize ancak bir ucun;

Gitmiş yarıdan fazlası on bir burcun..

Elden çıkacak yavaş yavaş eldeki de

Gelmezse, bugün yarın, mukadder yolcun”.

 

Yine yolcu mu bekleyeceksin Kıbrıs Türkü, kendi yoksa kaderine kendin mi sahip mi çıkacaksın?25 Şubat 2014

 

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

 

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir