HELÂL ET!

HELAL ET! - almanya universite egitim

3-bin-sehidimizin-yattigi-misir-turkiye-icin-dikkate-deger-bir-toprak-parcasi

HELAL ET!

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

                Konuya damardan girelim..

Hıristiyan milislerinin Müslümanlara yönelik hunharca soykırım yaptığına dair uyarıların yoğunlaştığı Orta Afrika Cumhuriyeti’ne (OAC) asker göndermeye hazırlanan AB, Türkiye’den de destek istemiş.

AB’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Yüksek Komiseri Catherine Ashton’ın imzasını taşıyan mektupta, Türkiye’nin OAC için kurulacak misyona ne gibi katkılar sağlayabileceğine dair değerlendirmeleri sorulurken, asker gönderme konusunda spesifik bir talebin olmadığı ileri sürülmüş.

Mektubun ulaşmasından sonra Davutoğlu ile Ashton arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde de ağırlıklı olarak OAC konusu ele alınmış. Bu görüşmede de asker gönderme konusunun gündeme gelmediği iddia edilirken, Davutoğlu, Türkiye’nin asayişin sağlanması için birçok Afrika ülkesine katkıda bulunduğunu, Gambiya’da polis teşkilatına eğitim verip, destek sağladığını hatırlatmış. Davutoğlu, Türkiye’nin şu an için nihai bir karara varmasının söz konusu olmadığını, ancak OAC’de özellikle Müslümanlara yönelik katliamları durdurmak için yapılacak çalışmalara katkı yapmaya çalışacağını söylemiş.

Hükümetin, AB’nin OAC için istediği desteğin neler olabileceğini öncelikli olarak Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve TİKA ile görüşüp gelecek değerlendirmeler sonunda siyasi bir karara varılması bekleniyormuş. Asker göndermeye karar verildiğinde ise OAC için de ayrı bir tezkere hazırlanacakmış.

Aslında Türkiye’nin AB’nin OAC misyonuna destek verip vermeyeceği konusunun tam bir hafta önce Brüksel’de yapılan Türkiye-AB Siyasi Diyalog Toplantısı’nda da konuşulmuş.

Davutoğlu, katıldığı bir televizyon yayınında gündemdeki konuları değerlendirirken Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki olaylar için Türkiye’den asker talep edilip edilmediğiyle ilgili soru üzerine şunları söylemiş:

“Sakın ola ki kimsenin aklından Orta Afrika Cumhuriyeti’ne ilgimiz olmadı gibi bir fikir geçmesin. Geçen ay Afrika zirvesine katıldığımda Orta Afrika Cumhuriyeti’nin tüm komşularıyla bu meseleyi ele aldım. Son dönemde oradaki Müslümanlara yönelik katliamlarla ilgili tepkimizi gösterdiğimiz gibi her türlü çalışmanın içinde olacağımızı da söyledik”.

Estağfurullah..Ne haddimize Dâvutoğlu’nun “Sakın ola ki..” diye başladığı cümleye aksi fikir üretmek..

“Bize asker diye spesifik bir talep gelmedi” diyen Davutoğlu, “Ancak orada bir AB misyonu kurulması durumunda katkı yapıp yapamayacağımız soruldu. Bütün bunlar değerlendirilir. Nihai bir karar verilmiş değil. Ama İİT konusunda nihai bir tutumumuz var” değerlendirmesini yapmış.

Bu arada Brüksel’de Fransız Tümgeneral Philippe Ponties komutasında hazırlık çalışmaları süren operasyona katkıda bulunacak ülkeleri belirleme amacıyla bir toplantı düzenlenmiş. Toplantıya AB ülkelerinin yanı sıra Türkiye, ABD, Kanada, Gürcistan, Norveç ve Sırbistan da katılmış. Türkiye’den de ‘sahada ya da karargahta görev yapacak’ askeri katkı talep edildiğini belirtilmiş.

Yâni kısaca AB, Afrika için Türkiye’den asker istiyor.. Bunu bir kenara yazın..

O kenara yazdığınız yazının altına küçük harflerle şunu da yazın;

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Somali’ye yapılan doğrudan nakit yardımı 2013 sonu itibariyle sona erdirmiş. Reuters’e konuşan Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili Somali’ye yapılan doğrudan nakit yardımın 2013 sonu itibariyle bittiğini söylemiş.

Hükümet bütçesinin 110 milyon dolar olduğu Somali’ye, Türkiye’nin 2013’te ne kadar nakit yardımı yaptığı bilinmiyor. Ancak Somali Merkez Bankası’nın eski başkanı Abduselam Ömer, görevde kaldığı yedi ay boyunca Türkiye’nin yaptığı yardımın aylık 4.5 milyon dolar olduğunu ve bunun Merkez Bankası’na nakit olarak verildiğini söylemiş. Ömer’e göre ayda bir kez Türkiye’nin Mogadişu Büyükelçiliği’ne gider ve 4.5 milyon doları kutular içinde teslim alırmış. Ömer, “Her zaman 100 dolarlık banknotlar halinde olurdu” demiş.

Asker ve para….

Madem damar yolunu bir kere açtık, o halde bir taraftan da çeşitli serumlara devam edelim.

SERUM 1).“ Avusturya’da ırkçılık tartışmalarını alevlendiren olay, Linz İslam Cemaati adlı Müslüman kuruluşu üyeleri arasında bir etkinlik düzenleyerek kan bağışı kampanyası düzenleyip Linz Rotes Kreuz şubesine başvurmasıyla başladı. Ancak kuruluş üyeleri burada görevli kadın doktor tarafından ilginç bir gerekçeyle kapıdan çevrildiler. Müslüman ve Türk kanı almadıklarını söyleyen doktora tepki gösteren dernek yöneticileri ‘Avusturya’da tıbbi yardım için kan, renk, dil, ırk ve din ayırımı var mı?’ açıklaması yaptı”.

SERUM 2).”Danimarka’da bir süreden beri devam eden helal et tartışması geçtiğimiz hafta içerisinde Başbakan Helle Thorning- Schmidt’in de tartışmaya dahil olmasıyla daha da genişledi. Danimarka Devlet Televizyonu DR’ye konuşan Başbakan Thorning, bazı anaokullarının Müslüman velilerden gelen talepler üzerine helal et kullanmaya başlamasını eleştirdi. Başbakan, ‘Bence başkalarını toplumumuza kabul derken kendi değerlerimizi de unutmamalıyız. Kendi kültürümüze sahip çıkmalıyız” dedi.

SERUM 3).”Önümüzdeki Pazartesi gününden itibaren yürürlüğe girecek olan bir genelge Danimarka’da dini amaçlı kesimleri yasaklıyor. Bundan böyle dini ya da endüstriyel amaçlı yapılacak hayvan kesimlerinde hayvanların bayıltılması zorunlu hale getiriliyor. Gıda Bakanı Dan Jörgensen, son zamanlarda kendilerine bayıltmadan kesim yapmak için çeşitli başvurularda bulunulduğunu belirtti ve ‘Şunu söyleyebilirim ki, bu artık bundan böyle mümkün olmayacak’ dedi”.

SERUM 4). Danimarka’da Müslüman asıllı göçmenlerin ülkeye gelmelerinin yasaklanması tartışıldı. Tartışmayı başlatan Danimarka Halk Partisi üyeleri Anti Müslüman bir parti olduklarını açıkladılar.

Muhalefetteki aşırı sağ Danimarka Halk Partisi, Müslüman göçmenlerin ülkeye sokulmamasını istiyormuş. Danimarka Halk Partili Marie Krarup “Ülkemizdeki Müslüman azınlığın sayısını sınırlı tutmak zorundayız” derken partinin AB parlamentosu adayı Anders Vistisen, “Müslüman asıllı göçmenlerin ülkemize gelmelerini bir süre için de olsa durdurmamız gerekiyor. Bazı Müslüman ülkelerin vatandaşlarının ülkemize uyumları sorun yarattı ve bir türlü uyum sağlayamadılar. Bu nedenle çok acil bir şekilde Müslüman göçmenlerin ülkemize gelmelerini durdurmak gerekir. O zaman sorun çözülmüş olur” demiş.

Lolland bölgesi Höjbörgen şehrinde ikinci Belediye Başkan Yardımcısı olan Erik Kjaelgaard da “Müslümanlara yönelik yasaklarda ilk adımı, sınırlarımızda kontrolleri başlatarak atabiliriz. Ülkemize gelen Müslümanları sınırdan geri çevirebiliriz. Geri çevirdiğimiz Müslümanlara ‘senin dinin inancın nedir?’ diye sorduktan sonra gelmen gereken ülke burası değil, kendine bir Müslüman ülke bul” diyebiliriz demiş.

Daha geçtiğimiz on beş gün içinde Hollande, hem de Ankara’da “AB üyeliğiniz Fransa halkına sorulacak”; Merkel de Almanya’da; “Süreç ucu açıktır” dememiş miydi?

Yunanistan sınıra telörgü çekip hendek kazarken, Bulgaristan Türk TIR’larına kapıyı kapatmamış mıydı?

Bu kadar serum bu hastaya yaramaz.. Ayağa kaldırayım derken, hepten götürür..

Türk ve Müslüman deyince şimdiye kadar kırk takla attıran, bin dereden bin su getiren, ağaca tırmanmamızı isteyen, minarelerin boyuna bile ölçü getiren (Yunanistan) Avrupa…

“Almayacağız” demeyen ama “Şunları da yaparsanız düşünürüz” deyip “Meselâ Kıbrıs’tan vazgeçin” diye “sürece bağlı tutan” Avrupa…

Ama “O zaman bile garanti değil” diye kulağımıza fısıldayan Avrupa..

“Türk ve Müslüman göçmen” ve hattâ “Türk ve Müslüman kanı istemeyip”, “helâl et”i yasaklayan Avrupa..

“Sömürgesi” Afrika’da kuyruğu sıkışınca Türk ve Müslüman Mehmet’i “sahada ya da karargâhta” nöbete istiyor.

Fransız Komutan’ın emrinde..

Avrupa’ya yakışmayan “Türk ve Müslüman kanı” Afrika’ya pekâlâ gider, öyle mi?

Olur..

Emriniz olur..

Balığı da kavağa çıkaralım mı?

Kim verdi size bu çakma doktor diplomasını?

İmralı’daki eşkıya reisi yasal statü ve özel bakanlık tesisini isteyip, günlük basın ziyaretleri talebiyle “500.000 cinayet” tehdidi savururken..

Yeni fotoğraflar çektirip postacıları aracılığı ile servis ederken, posterleri artık duvarları kirletirken..

“Seçimlerden sonra özerklik” taleplerini “utangaç bir eda” ile duyururken..

Afrika’da Mehmet’in ne işi var?

Bu kadar yıl sonra yine;

“Yemen yolu çukurdandır

Karavanam bakırdandır

Zenginimiz bedel verir

Askerimiz fakirdendir”

…ağıtını mı yakacağız?

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir