İKİ ESKİ DOSTUN DERDİ GERİYOR BENİ

israilturkiye

 

Sadece kurulduğu tarihten itibaren değil ondan çok önce devlete küfretmeye başlamışlardı. İktidar olduktan sonra da —2011 seçimlerinden sonraya kadar da— hem devlete küfretmeye ve hem de rejime muhalefet etmeye devam ettiler. Güçlerini de ne gariptir ki bir ölçüde buradan alıyorlardı. En büyük koalisyon ortakları The Cemaatti. Daha önce kendi hocaları Erbakan’ı satmışlardı. Şimdi “Hocaefendi”yi de sattılar. “Artık devletin kendisiyiz” havasına girince The Cemaati “devlet düşmanı” ilan ettiler. Hatta kendilerine şirk koşulmaması gerektiğini bile söylediler (bkz. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Saçma Sapan Söylevleri, Adalet Bakanlığı, 2014).

Erbakan, bunları “Amerika’nın oyuncağı, İsrail’in maşası” ve daha nelerle itham ediyordu. Hatta ölümünden kısa bir süre önce “AKP’ye oy vermek Cehenneme bilet kesmek demektir” bile demişti. Erbakan’ın AKP’ye bulunduğu ithamların aynısını şimdi AKP’liler The Cemaate yapıyor. Milli görüş geleneğinden gelip de Erbakan’ın bu söylediğini bilmeyen var mıydı? AKP cenahından bunu bilmeyen var mıydı? Cemaat cenahından bunların, yani AKP’lilerin “malı götürdüklerini” bilmeyen var mıydı? Yalan dolanı bırakın! Tüm Türkiye biliyordu; sadece miktarı konusunda ihtilaf vardı. “Neden dün değil de bugün?” ayrı bir tartışmadır ve koalisyon ortaklarının kendi aralarında yapmaları gereken bir müzakere konusudur.

Şimdi; eğer ortada fiilen devlet (aslında hukuken de hükümet) yok ve “iki taraf” varsa, ikisine de muhalefet şerhi düşmüş bana ve benim gibi düşünenlere söylemediğini bırakmayan Hükümet (yani esasta Tayyip) ve The cemaat (yani esasta Hocaefendi) severlere iki çift lafım var:

1. On yıllarca aynı yastığa baş koyduğunuz insanın ne mal olduğunu bilmemekle en azından geri zekâlısınız.

2. Birinci maddedeki iyi niyetimi gözardı etmeyiniz, aksi halde sizin de “HAİN” olduğunuzu kabul etmek zorundayım!

Okumaya devam et  Cambaza bak cambaza

3. Hükümetseverler söyler misiniz, İsrail’e küfretmek imanın bir cüzü müdür?

4. Daha bir yıl (size kıyak, yoksa o kadar da olmadı) öncesine kadar Cemaatin sadece Türkiye’de değil bütün dünyada ne kadar da ulvi işler yaptığının propagandasını yapan, Başbakan “Olimpiyatlar”da övgüler dizerken alkış yarışına giren, “Emniyeti onlara bağladık” dediklerinde “böyle devlet, böyle hükümet olur mu?” demeyen, Cemaati eleştirenlerin ne İslam düşmanlığını, ne darbeciliğini, ne “Ergenekon”culuğunu bırakmayan Hükümetseverler, vahiy mi geldi? Yoksa yolsuzluk dosyası mı düştü başınıza…

5. Haşhaşinlere benzetildiğinizde niye alındınız Hocaefendiseverler? Ağlarken başından ‘takke’yi, devlette iken ‘takiye’yi eksik etmeyen siz değil misiniz?

6. Sayın Hükümetseverler ve sayın Cemaatseverler; bakıyorum devlet, yönetim, hukuk üzerine konuşmalarınızda, yazışmalarınızda, bağırıp çağırmalarınızda yine (ve bunca şeyin üstüne gene) atıf yaptığınız şey Allah, Peygamber, İslam ahlakı, İslam’ın şusu busu. Devletle sadece ‘vatandaşlık hukuku’ çerçevesinde bir ilişki kurmak neden sizi bu kadar zorluyor? Devletin, insanlarla sadece ‘vatandaşlık hukuku’ çerçevesinde bir ilişki kurması gerektiğini anlamak neden sizin için bu kadar zor?

7. Büyük bir cehdle ve birlik beraberlik içinde elinizle, eliniz yetişmiyorsa dilinizle, diliniz yetişmiyorsa buğz ederek yıktığınız tuğlalara tutunmaya çalışmak sizde bir şahsiyet bunalımı yaratıyor mu?

8. Hadi ben ikinizin de hem fikriyatına, hem müktesebatına, hem de fiiliyatına gıcığım, olur da küfredersem peşinen söylerim ki kusura bakmayın. Ama siz birbirinize?

9. Utanmıyor musunuz?