YENİ TÜRKİYE’NİN ÇÖKÜŞ ÖZETİ

Gelişmiş ülkeler merkez bankalarının mali sisteme para pompalamaları halinin küresel ekonomik büyümeyi canlandırmadığını, yeni mali kriz kaygılarıyla birlikte artan ekonomik gerilimlerle küresel kapitalist ekonominin 2008'de başlayan çöküşünü hızlandırdığını tesbit ettiler -şimdilerde, yeni bir model geliştiriliyor. - mossad agent

Gelişmiş ülkeler merkez bankalarının mali sisteme para pompalamaları halinin küresel ekonomik büyümeyi canlandırmadığını, yeni mali kriz kaygılarıyla birlikte artan ekonomik gerilimlerle küresel kapitalist ekonominin 2008’de başlayan çöküşünü hızlandırdığını tesbit ettiler -şimdilerde, yeni bir model geliştiriliyor.

*
Genel durgunluğun ortasında gerilim yaşayan gelişmiş ülkeler, kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretim biçimine bağlı kalmaları ve yurtiçi aktivitelerinin eksikleri nedeniyle gelişmiş ülke kategorisine ulaşmalarının olanaksızlığından harekete geçmiştir.
Tek küresel sistem içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin genel ekonominin gündemi içinde benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlendikleri yeni bir dünya öngörülüyor.

*
Mesela; Balkanlar,Kafkasya, Orta Doğu’yu kapsar Orta Asya’da ekonomiyi oluşturan kutuplar arasında rekabet yerine işbirliği geliştiriliyor.
Bu suretle,ülkelerin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmelerine, ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmelerine -nihayet,sürgit iş üreterek küresel büyümeye katkı koymalarına olanak tanınıyor -ki, işte bu “Yeni Dünya”dır.

*
Bu konsept, Kuzey İrlanda/Enniskillen kentinde toplanan son G8 Zirvesi’ndeki liderlerin sosyal ve ekonomik gelişme konularında pozisyonlarını uyumlaştırma kararı almasıyla küreselleşti.
O gün liderler küresel ekonomik büyüme ile istihdamı teşvik etme, küresel mali ve borçlanma krizine yol açan dengesizliklerin ortadan kaldırılması gibi konularda anlaştılar.
Üyelerin farklı görüşlerine rağmen, başlangıç noktasına iç savaşı komşu ülkelere, bölgeye ya da dünyaya yayılma potansiyeliyle tek başına küresel dengenin merkezinde yer alan Suriye sorununu çözümlemek ve Suriyelilere istedikleri değişiklerde yardımcı olmak kararını ortaklaştılar.

*
İngiltere Başbakanı David Cameron, Suriye konusunda anlaştıkları hususları şöyle formülize etti.
“Geçici bir yönetimi sağlayacak Cenevre sürecini desteklemek; Irak’tan dersler çıkararak devletin temel kurumlarının geçiş sürecinde korunmasını sağlamak; Suriye’yi teröristlerden ve aşırılık yanlılarından arındırmak için çalışmak; kimyasal silah kullanımını önlemek; Sünni, Şii değil tüm Suriyelilerin onayını alan bir Suriye hükümetini desteklemek!”

*
Makro planda bu formül; İsrail’in güvenliğinin merkeze alınması ve Filistin ile yeni bir barış sürecinin başlatılması ve sürdürülmesini teminen,Suriye ve İran sorunlarının diplomatik ve siyasal müzakerelerle çözülmesi: İslami radikalizmin dini ve siyasi liderleri ve kadrolarının tasfiyesi:Diğer bölgesel sorunların da çözülmesi ardından meşruiyeti ve güvenilirlik sorunu ile tartışılan BM Güvenlik Konseyinde, ulusal çıkarları için ayrıcalıklı pozisyonlarını dünya siyasetinin belirleyicisi yapan mevcut statükonun değişmesi için işbirliğinin yürütülmesi anlamına geliyor.

*
Nitekim, ABD ve İsrail özel kuvvetleri ve istihbarat ajanları ile Türkiye ve Arap ülkelerinde besleyip yetiştirdikleri İslamcı dini ve siyasi liderlerin, siyasetçiler, İslami özgürlük savaşçıları ve aktivist kuruluşlarının İslamcılık söylemlerinin asla demokrasi ile ilgisinin olmadığını: ülke ekonomilerini rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmayı başaramadıklarını: Başta Türkiye olmak üzere,Tunus’ta,Libya ya da Mısır’da ve başka ülkelerde de nifak saçan,ikiyüzlü ve takiyyeci politikalarıyla bireyler bazında kitlelerin hissen,fikren,fiilen zarar görmelerine neden olduklarını:Bu suretle İslamcı radikalizmi ürettikleri ve insanlık suçu işlediklerini görülmüş, İslami radikalizmin dini ve siyasi liderleri ve kadrolarının tasfiyesine başlanmıştır.

*
ABD ve İsrail’in yetiştirmeleri olan Arap ülkelerinde Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerlerinin tasfiye edilmeleri -mesela,Mısır’da başarı ile yürütülüyor.
Suriye’de,Irak’ta ve daha bir çok yerde İslamcı liderlere ve terör örgütlerine karşı amansız mücadeleler veriliyor.

*
Ne ki, 12 Eylül 1980 darbesinin açtığı yoldan ilerleyen İslâmcı bir medeniyeti kurma iddiasında Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen’in son 11 yılda;
CIA ve MOSSAD’ın desteğiyle ekonomik,siyasal ve toplumsal güç kazanarak Emniyet ve İstihbarat’ta örgütlenmeyle yargıda, merkezi ,yerel ve özerk idarelerde, sivil-askeri bürokrasi, üniversite, medya,siyasi partilerde yer elde etmeleri ve tüm sistemi kontrolleri altına alarak birbirine paralel yapıda AKP devletini ve cemaat derin devletini kurmalarının,Türkiye Kürdistan’ında da Kürt derin devletinin oluşmasına göz yummalarının komplikasyonları çerçevesinde tasfiye edilmeleri pek gıllıgışlı oluyor…

*
Halbuki,birbirine paralel bir parti devlet ve cemaatin derin devleti üzerinde kurdukları “Yeni Türkiye” daha şu son zamana kadar ana perspektif olarak Arap İsyanı ve Türkiye-Irak-Suriye üçgenindeki bölgesel dinamiğin ekseninde reelpolitik gerçekler ve idealist taahhütler arasında bir ahengin kurulmasını öngörüyordu.
Hiçbir resmi belgede Türk vatandaşlığının sosyolojik tanımlanmasına, devletin herhangi bir üst kimlik tasarlama girişimine geçit verilmiyor, eğitim müfredatının da bu esasları yansıtması planlanıyordu.
Kürt sorununun çözümü girişiminin desteklenmesi, yeni anayasanın son genel seçimlerden önce tüm siyasi partilerin söz verdiği şekilde eşit yurttaşlık garantisi ile genel seçimler öncesinde çıkarılması isteniyordu.
Ortadoğu’da sosyolojiler değişirken çıkacak mezhepsel ve etnik kimliklerin ulusal ya da bölgesel çatışmalara neden olmaması ve “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız “politikası yüzünden yeni anayasanın Başkanlık Sistemi çerçevesinde, milliyetçi değil çoğunlukçu ve otoriter olması gerektiği düşünülüyordu.
Daha neler,neler?

*
Birdenbire düğmeye basıldı -yani, paralel yapıyı oluşturan parti devletin lideri Başbakan Erdoğan ile cemaat derin devletinin lideri Fethullah Gülen’in dalına binildi.
İki yapının arasına sokulan nifakla, aralarında iş adamları,banka müdürleri,belediye başkanları,bakan çocuklarının da bulunduğu bir organize suç örgütü ile ilgili soruşturma açıldı.

*
Sanki mitolojik Prometheus’un ateşi çalıp insanlara vermesi üzerine Zeus’un o ana kadar mutlu,rahat yaşayan insanları cezalandırmak için yaptırdığı, tanrıların onu her türlü göz alıcı güzelliklerle süsleyip bezediği fakat, içinde bütün acıların,kötülüklerin olduğu bir fıçıyı taşıyan Pandora adlı kadının;
içinde ne olduğunu merakıyla fıçıyı açmasıyla bütün felâketlerin,üzüntülerin dünyaya yayılması, fıçıda ise yalnızca ümidin kalmasına benzer bir durum oluştu.

*
Soruşturma konusunun birinci yüzü; BM Güvenlik Konseyinin nükleer programından vazgeçmesi -aksi halde, gelirinin çoğunu petrolden sağlayan İran’ın merkez bankaları ile işlemlerinin askıya alınmasıyla fiziki ve psikolojik olarak çökertilmesini öngören kararının, Türkiye hükümetince by-pass edilmesine ilişkindir.
Bu bölüm,Yeni Türkiye devletini BM Güvenlik Konseyi kararlarına karşı uluslararası hukuku ihlal etmek zannı altında bırakıyor.
İkinci yüz;Türkiye hükümetinin bu by-pass işlemini bir suç organizasyonuyla İstanbul’da bazı arazilerin usulsüz olarak imara açılması, kazanılan milyonlarca liralık rantın -bir bölümünün, iç edilmesi- diğer bölümünün, aklanıp dövize ve altına çevrildikten sonra İran’dan doğal gaz ve hampetrol ithalinde kullanılmasıyla sağlanmış olmasıdır.
Bu bölüm de iktidarın ulusal hukuku ihlal ettiğini gösteriyor.
Üçüncü yüz, aralarına giren bir nifakla soruşturmaya konu olan fiilleri ortaya döken faillerin, deşildikçe varlığı ortaya çıkan ve hiç bir hukuka dayanmayan bir paralel devlet yapısı olduğunu gösteriyor -ki;
Bu durum, bu devlet yapısının mevcut anayasaya göre tüm kararlarının ve uygulamalarının şaibeli olduğunu -hem, AKP iktidarının-hem,cemaatin bir paralel devlet oluşturmakla müştereken anayasa suçu işlediklerini gösteriyor.

*
İşte, parti devletin lideri Başbakan Erdoğan bazı belge,ifade ve ilişkilerin deşifre olması halinde soruşturmanın kendisine ve partisine ulaşabileceği ihtimaline karşı tedbirler alıyor.
Ortada çok büyük yolsuzluk,rüşvet iddiaları ve bununla ilgili bir soruşturma varken,soruşturmanın yasalara ve hukuka uygun biçimde yürütülmesini önlemek ve olayın üstünü örtmek için elinden geleni yapıyor.
İnanılmaz bir keyfilikle Ceza Yargılama Yasası’nı hükümleri ve ilkelerini gözardı ediyor, cemaate büyük bir tasfiye operasyonu yaparken -son bir gayretle, HSYK’ı ya da temsil ettiği hukukun üstünlüğünü,TBMM’de çoğunluğu elinde tutan partisine bağlamaya çalışıyor.

*
Aslında Fethullah Gülen ile beraber Yeni Türkiye maskaralığını kurarlarken boşladıkları,
Kemalist Türkiye’nin insanlık ülküsü üzerinde devleti devlet,demokrasiyi demokrasi yapan iki temel evrensel ilkesini – birincisi, ulusun “Milli İrade”sini -ikincisi, “Hukukun Üstünlüğü”nü -ahmakça, farklı bir milli irade ve hukukun üstünlüğü algısında TBMM’de çoğunluğu elinde tutan AKP devleti üzerine geçiriyor.

*
Sıkıştıkça kendi kendine kümesini küçültüyor,bitiriyor-işte,açıkça yeni Türkiye tasfiye oluyor…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu”Stratejik Derinlik” vurgunu yemiş, paralel devletten yeni haberi olmuş rolde herkesi ahmak yerine koyuyor,”Görünür olmayan koalisyonlar bir ülkede etkinliği yok eder”diye mırmırlanıyor.
Bir başka yerde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ efeleniyor, veremeyecekleri hiçbir hesaplarının olmadığını belirterek,Yüce Divan’a çıkmaktan çekincelerinin olmadığını söylüyor!

*
Bu Özet’de Pandora’nın fıçısında kalan ümidin “Türk Halkı” olduğu biliniyor -fakat,onu dışarı çıkarmaya motive edecek görünür bir lider bulunmuyor.
O yüzden Pandora’nın acılarına,üzüntülerine,felaketlerine katlanmak, ortak aklın iyice olgunlaşmasını beklemek gerekiyor.

14.1.2014