ORTA ASYA VE TÜRKİYE

17.12.2013 - 7593

1990’da Amerikalı siyaset bilimcisi Joseph Samuel Nye ülkesinin düşüşte olduğu iddiasını tartışan “Amerikan Gücünün Değişen Doğası” adlı kitabında “Yumuşak Güç” kavramını geliştirdi.
Bugünün devletleri uluslararası ilişkiler alanında yumuşak gücün değeri, gerçekliği ve elde edilmesinin öneminde hemfikirdir.

*
Devletler güvenlikleri için tehlikelere karşı koymayı ve istedikleri sonuçları basit ve kısa zamanda almayı sert kaynakları askeri ve ekonomik güçleriyle sağlıyor.
Kültür ve tarih, değerler, izlenen iç ve dış politika, ekonomik gelişmişlik, bilim-sanat ve edebiyatta gelişmişlik, rafine insan gücü gibi unsurlar ise yumuşak gücün kaynaklarıdır.
Bu değerleri kullanmanın zor, zaman isteyen bir iş olduğu-fakat, elde edilen kazançların daha kalıcı ve uzun süreli olduğunda şüphe bulunmuyor.

*
Bakınız, son zamanda ABD yumuşak gücüyle Orta Asya’yı nasıl değiştiriyor, yeni Orta Asya ne anlama geliyor?
Yeni Orta Asya’da Türkiye’ye nasıl bir rol biçiliyor?

*
ABD ve Batı’lı büyük müttefikleri merkez bankalarının mali sisteme para pompalamaları halinin küresel ekonomik büyümeyi canlandırmadığını -tam tersi, yeni mali kriz kaygılarıyla birlikte artan ekonomik gerilimleri, deflasyonu, kur savaşlarını, ekonomik büyümede yavaşlama ve daralan piyasalarla küresel kapitalist ekonominin 2008’de başlayan çöküşünü hızlandırdığını tesbit etmiştir.

*
Genel durgunluğun ortasında gerilim yaşayan ABD ve liderliğindeki gelişmiş ülkeler, kişi başına milli geliri belli seviyeye ulaşan gelişmekte olan ülkelerin “Orta Gelir Kapanı”nda olduklarını keşfetmiştir.
Orta Gelir Kapanı; gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretim biçimine bağlı kalmaları ve yurtiçi aktivitelerinin eksikleri nedeniyle gelişmiş ülke kategorisine ulaşmalarının olanaksızlığı anlamına geliyor.
Gelişmekte olan hiçbir ülkenin geçmişte büyük çapta yabancı yatırımı çeken, teknolojilerini yükselten, ağır korumacılıkla yerli üretimi ve hizmeti geliştiren,nispeten gelişmiş teknolojiler ve kalifiye işgücü üzerinde kurulu rekabetçi üretim işletmelerine sahip olan Japonya ve Güney Kore’nin başarısına ulaşamayacakları öngörülüyor.

*
Mesela,Rusya Federasyonu,milliyetçi-devrimci motivasyonu ve en büyük tehlikenin ekonomik zayıflıktan kaynaklandığı tesbitiyle enerjiyi ekonominin temel politikası ve dış politikanın belirleyeni haline getirmesiyle uluslararası sistemde daha etkin rol almaya yönelmiştir.
1,9 trilyon doları bulan gayri safi milli hasılası,BM Güvenlik Konseyi’nde sürekli üyelik ve veto hakkı, uzay ve nükleer silahlar teknolojisi, Çarlık Rusyası-Ortadoks geleneği ve bu paralelde yetişmiş insan kaynağı,
-Biri, NATO’nun Ukrayna-Gürcistan istikametinde Doğu’ya doğru genişlemesini -diğeri, ABD/NATO’nun Füze Savunma Sistemlerini ulusal güvenliğine tehdit sayan eksende Askeri Doktrini,
Tüm gereklilikleri işleyen bir pazar ekonomisi oluşturmasında uluslararası siyasi baskılarla içişlerine karışılmasına rıza göstermeyen karakteriyle dikkat çekiyor.
Ne ki, Orta Gelir Kapanı’nda bir ülke olarak kabul ediliyor…

*
Bu yüzden, teknolojik ilerlemesiyle yakın sürede enerji açısından da kendine yeteceğini ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olarak siyasi ve ekonomik gücünü konsolide edeceğini planlayan ABD yumuşak gücünü Ortadoğu,Kafkasya’yı kapsar Orta Asya’da öne çıkarıyor.
Tek küresel sistemi içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı -mesela,Rusya’nın genel ekonominin gündemi içinde benzer yaklaşımlarda değil,kendisine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstleneceği yeni bir Orta Asya’yı öngörüyor.
Böylece ABD ve Rusya arasında rekabet yerine işbirliği gelişiyor; bu iki kutbun arasında Orta Asya’daki ülkelerin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmesine, ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmesine-nihayet, “İş-İş-İş” yaratarak küresel büyümeye katkı koymalarına olanak tanıyor.

*
Yalnızca, küresel büyümenin en önemli motoru ve dünyanın ikinci ekonomisi olan orta gelir düzeyli Çin’in gelişmiş ülke olacağı öngörülüyor.
Çin’in gelecek 15 yılda ortalama 5-6 oranında büyümesi halinde kişi başına gelirinin 20 bin dolar gibi yüksek bir düzeye çıkabileceği hesaplanıyor -ki,bakınız, işte, bu küresel büyümenin ve istikrarın başlıca umudu olarak kabul ediliyor -bu yüzden,Çin tatlı bir markajda tutulmaya çalışılıyor…

*
Orta Asya; eski Sovyet’in önemli bir parçası olarak devletlerin jeopolitik mücadelesinde karmaşık diplomasi ve politikaları bünyesinde birleştiren ABD,Rusya ve Çin’in Transatlantik mekân olarak değerlendirdiği bir alandır.
Şimdilerde ABD, Rusya ve Çin’in kendi çıkarlarını sağlamak üzere siyasi taban oluşturmaya çalıştığı -ancak, üçünün de Orta Asya’yı parçalamak değil, tek bir sosyoekonomik, kültürel ve jeopolitik alan haline getirmek amacında hangisinin başarılı olacağı henüz bilinmeyen farklı işbirliği modellerine sahne oluyor.

*
ABD yeni İpek yolu gibi bütünleştirici stratejik projeleri katılımcı ülkelere yaptırıyor,istikrarı sağlamak adına bölgede bulunan ABD/NATO güçlerinin 2014’te görevlerinin sona ermesiyle ABD’nin Orta Asya’da etkin faaliyeti Trans-Pasifik Ortaklığı,Transatlantik Ticareti projeleriyle gelişmeye meylediyor.
Halbuki ABD’nin bölgeyle ilgili net stratejisi işliyor-işte,Rusya ve Çin’in liderliğinde bölge ülkelerinin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmesine, ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmesine-nihayet, “İş” yaratarak küresel büyümeye katkı koymalarına yol veriliyor -fakat,ABD yine de Çin’in çevresini kuşatıyor!

*
Nitekim, Çin Kuzeydoğu ve Güneydoğu Asya’dan kaynaklanan sorunlara karşılık, Güney Asya ile dostane ilişkiler geliştiriyor.
Rusya,Hindistan ve Pakistan ile ekonomik,siyasi,kültürel ve güvenlik işbirliğindedir,büyük mali yatırımlarla bölgede etkinliğini arttırıyor, Avrasya’da denge kurmanın yolundadır.
Ya da Rusya Japonya, Vietnam, Kuzey Kore, Güney Kore ve Hindistan’la ilişkilerini yeni düzeye yükseltmek yönünde ciddi adımlar atıyor.
Bu ülkelerin her biri ile ekonomik, enerji ve askeri alanda işbirliği geliştiriyor.

*
Üstelik, Orta Asya’da Çin ve Rusya’nın geliştirdiği işbirlikleri birbirlerini engellemiyor:
Çin Rusya sınırları yakınlığında kendi jeopolitik nufuzunu ekonomik-mali unsurlarla güçlendirirken, Rusya Çin sınırları çevresinde bulunan ülkelerde esas olarak askeri-ulaşım altyapısı oluşturuyor.
İki ülkenin oluşturduğu dengede -şu anda,90 milyar dolar olan ticaret hacmının 2015’te 100 milyara yükselmesi hedefleniyor.

*
Diğer taraftan, Rusya; -özellikle, Kafkasya’da İslam-Türk Çeçen, Karaçay/Balkar, Nogay, Tatar, Ahıska Türkleri, Kıpçak/Kuman, Karakalpak halkları çerçevesinde ve Çin Uygur meselesinde yaşadığı etnik ve din terörüyle mücadele için önlemler alıyor.

*
Pekiy… Ortadoğu,Kafkasya ve genelde Orta Asya yeniden kurulurken Türkiye’nin 11 yıllık İslamcı hükümetinin dış politikasında yumuşak güç kullanımı var mıdır?
Türk dış politikasının yumuşak güç kullanma stratejileri ya da yumuşak güç potansiyeli ve kaynakları nelerdir?

*
AKP hükümeti Türkiye’nin dış politikasında yumuşak güç kazanma amaçlı olarak davranış biçimlerini, ekonomik ve insani yardımları, dış politikada Ortadoğu’da izlediği
düzenkurucu rolü ve kültürel etkileşim faaliyetlerini öne çıkarıyor.
Türkiye’nin yumuşak güç potansiyeli ve kaynakları olarak evrensel değerlerle uyumlu değerler ve politika,jeopolitik konum ve coğrafya, kültür ve tarih, ekonomik kapasite,askeri kapasite ve kurumlar olarak da “TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Kızılay” ı gösteriyor!

*
Dış politikada Ortadoğu’da düzenkurucu rolü çökmüştür.
TİKA ise 2005’te AKP’nin İstanbul’da 40 ülkeden 300’ü aşkın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla “Uluslararası İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı: Değişen Dünyada Yeni Bir Vizyon Arayışı” başlıklı konferansla,
40 İslâm ülkesinin sivil toplum kuruluşu vasıtasıyla sürdürülebilir gelişim,birlik,karşılıklı işbirliği çerçevesinde teknik ve sosyal faaliyetlerde çalışmalar ve İslâm Birliği gayesinde ortak refleksler geliştirmenin koordinasyonunun sağlanması için Başbakanlığa bağlı kurulan Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansıdır.

*
İslâmcı bir medeniyeti kurma iddiasında Türk Dış politikasının bazen ekonomik,bazen ilişkide olduğu halklarla ya da ülkelerle bağlantılarını güçlendirmek, bazen yeni nufuz alanları açmak görevi yapıyor.
Şemsiyesi altında -mesela, Mazlum-Der, AGD Üniversite Komisyonu, Genç İHH, Mavera Gençlik Hareketi, Özgür Açılım Hareketi, Milli Türk Talebe Birliği, Hür Beyan Hareketi gibi çok sayıda İslâmcı sivil toplum örgütü Kafkasya’da İslamcı hareketlere, Arap Baharının gelişmesinde Tunus’ta Libya, Mısır’da Suriye’de isyan hareketini yürüten İslâmcı örgütlere,rejimlere açıkça hem yurt içinde hem yurt dışında stratejik,taktik ve lojistik hizmet sunmuştur -bugün,Suriye’de savaşan radikalizme hizmet sunuluyor.

*
TİKA tarafından Tunus’ta İslamcı terör örgütlerine, kasasına ağır makinalı tüfek montajı yapılmaya uygun 30 adet 4X4 pick-up, 40 adet 4X2 pick-up, militan taşınması için 60 adet 14 koltuklu minübüs,5 adet 30 koltuklu,10 adet 50 koltuklu otobüs gönderildiği -henüz,TBMM Bütçe görüşmelerinde kayıda geçmiştir -ki;

*
Bu yumuşak gücüyle AKP iktidarı, Güvenlik Konseyinin Rusya, Çin ve diğer daimi ülkelerince BM’nin temsil ettiği uluslararası hukukun hilafına -özellikle Suriye’de devletin iç işlerine müdahale etmek,başka bir devletin sınırlarında iç savaş çıkarmak,barışı tehdit edici davranışlarda bulunmak,hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak benzeri suçlarla -şimdilik zımnen, itham ediliyor.

*
Türkiye yeni Orta Asya bir yana, tüm güçleriyle birlikte yumuşak gücünü de iki paralık edenlerin Lahey Uluslararası Adalat Divanına mutlaka sevk edileceği günlere giriyor…

17.12.2013