SUMERLER – İLK AKVARYUM

AKVARYUM

Sumerlerin yazmış olduğu pişmiş kilden çivi yazılı tabletler okunmaya başladığı zaman çevirileri yapan bilim insanları çok şaşırmıştı. Çünkü bu tabletler sıradan yazılar olmayıp çok güzel edebi eserler, siyasi yazışmalar, gündelik hayata ait bilgiler, tıp, coğrafya v.s. gibi bilgiler içermekteydi. Bunlar da Sumerlerin sıradan bir medeniyet olmadığını gösteriyordu.
Çevirisi yapılıp, incelen bu tabletlerden Sumerlerde balıkçılık ve balıkçılık endüstrisinin olduğunu görmekteyiz. Besin kaynakları içerisinde balık birinci sıralarda yer almaktaydı. Çiviyazılı metinlerin incelenmesi sonucunda bine yakın farklı balık çeşidinin olduğu görülmüştür. Finlandiyalı bilim insanı Armas Salonen 1970 yılında yazmış olduğu kitapta bunların otuz civarında olanının cinsini tespit edebilmiştir.
Sizlere altta kırıklarından dolayı okunabilen kısımlarını aktaracağım “BALIK EVİ” adlı metinde onaltı balık adı vardır ve kısa ve özlü ifadelerle betimlenmişlerdir. Bunlardan yarım düzine kadarı kabaca tanımlanabilmektedir. Bu “Akvaryum” adını verebileceğimiz metinin tamamı ateşli bir balıksever olan kişinin ağzından yazılmış söylevdir.
Şiir; konuşmacının balık için geniş, ferah, ulaşılmaz bir ev yaptırdığını, ona en iyi yiyecek ve içecekleri , özellikle bira ve tatlı kurabiyeler verdiğini söylemesi ile başlamaktadır

Balığım, bir ev …..
Balığım senin için bir ev yaptım, senin için bir tahıl ambarı yaptım,
Eve fazladan bir avlu, kocaman bir ağıl yaptım senin için,
İçini tütsüledim, bir şenlik kuyusu kazdım (?), yüreği neşelendiren bir yer,
Sık dokulu (?) evine kimseler yaklaşamaz, onu bitkilerle donattım (?),
Evde yiyecek var, en iyisinden yiyecekler,
Evde içecek var, mutluluk içecekleri,
Evinde, sinekler içki masasına üşüşmez (?),
Kapından içeriye (?) hiçbir sızlanan düşman ayağı girmez,
Un serpilen eşiğine ve sürgüsüne, buhurdanlık koydum,
Ev tatlı kokulu sedir ormanı gibi kokar,
Evin yanına bira koydum, en iyi cins bira koydum,
Bal birası ve …. kadar tatlı kurabiyeler koydum.

Burada konuşmacı bütün arkadaşlarını, tanıdıklarını, akrabalarını, dilediği herkesi evine çağırması için Balık’a ısrar eder.

Tanıdıkların gelsin,
Sevdiklerin gelsin,
Babanla deden gelsin,
Ağabeyinin oğlu gelsin, kardeşinin oğlu gelsin,
Küçüklerin gelsin, büyüklerin gelsin,
Karınla çocukların gelsin,
Arkadaşların, dostların gelsin,
Kayınbiraderin, kayınpederin gelsin,
Ben de gelirim (diyen) herkes doluşsun,
Komşularından gelmeyen kalmasın.

Fakat konuşmacının birinci olarak düşündüğü “sevgili oğlu” yani Balık’tır. Ona şöyle seslenir.

İçeri gir sevgili oğlum,
İçeri gir sevimli oğlum,
Gün geçiyor, gece geliyor,
Ay ışığıyla içeri gir,
Gün geçip de, gece gelince,
İçeri girip, orada dinleneceksin, orada senin için uygun bir yer hazırladım,
Ortasına senin için bir “iskemle” koydum,
Balığım, yattığında kimse seni rahatsız etmeyecek,
Oturduğunda, kimse seninle ağız dalaşına girişmeyecek,
İçeri gir sevgili oğlum,
İçeri gir sevimli oğlum,
Tuzlu bir kanal (içindeymiş) gibi sıkıntı (?) nedir “bilmeyeceksin”,
Irmak çamuru (içindeymiş?) gibi rahatsız edilmek nedir “bilmeyeceksin”,
Akan suyun (içindeymiş?) gibi rahatsız edilmek nedir “bilmeyeceksin”,
Akan suyun (içindeymiş?) gibi serme, (daha) yatağını serme,
Ay ışığı içeri girse de, (daha) yatağını serme,
Seninle gelip, hayranlıkla bakabileyim sana,
Bir ….. gibi seninle gelip, hayranlıkla bakabileyim sana,
Bir köpek gibi koklama yerine seninle gelip hayranlıkla bakabileyim sana,
Bir ….. gibi “durduğun” yere gelip, hayranlıkla bakabileyim sana.

Ho! Öküz gibi ahırına, koyun gibi ağılına!
Bir öküz gibi ahırına girdiğinde,
Balığım, Aşimbabbar (Yeni Ay tanrısı) senden memnun kalacak.
Bir balık gibi ağılına girdiğinde,
Balığım, Dumuzi senden memnun kalacak.

Yaklaşık onbeş dizelik bir kırıktan sonra, konuşmacı “Balığım, her türden balık seninle içeri girsin” diyerek, her birinin kısa, öz ve bilmecemsi açıklamalarla onaltı çeşit balığı tanımlamaktadır. Bunlardan saptanabilenler sazan, mersin balığı, yayın balığı, yılan balığı’dır. Bundan sonra ise konuşmacı Balık’a yeni yapılmış evine girmesi için yakarır. Çünkü gün geçmiş ve balık yiyen kuşlar, köpekbalıkları çevrede pusuya yatmışlardır. Metin şu sözlerle biter:

Balığım, gün geçti bana gel,
Gün (?) geçti, bana gel,
Balıkçıların kraliçesi tanrıça Nanşe, senden memnun kalacak.

Diğer yazılarımda görüşebilmek umuduyla esenlikle kalın.
Dip. Ark. Kadir YILDIRIMSAL
e-mail: kyildirimsal@istanbul.com


Yazıları posta kutunda oku