KIYAMETE KOŞAR ADIM

KIYAMETE KOŞAR ADIM - ne mutlu turk um diyene yazili tabela kaldirildi 3756172

-ne-mutlu-turk-um-diyene-yazili-tabela-kaldirildi-3756172

KIYAMETE KOŞAR ADIM

Hüseyin MÜMTAZ

 

“Müzik büyük ödülü”nü militan şarkıcıya verdik..

Kesmedi..

Tillo, Norşin, Dersim…

Yetmedi..

Van, Wan olsunmuş; Ağrı, Agiri, Erzurum da Erzerom..

Vah Dadaş’ım!..

Hem Erzerom yasa teklifini veren de Diyarbakır milletvekili..

Daha sırada kim bilir neler, nereler var?

Zannetmiştik ki, Van’daki “Muğlalı Kışlası”nın adını değiştirince tatmin olacaklar..

Deprem oldu, ilk mitingde “Bizi 7.2 yıkmadı TC’nin ne haddine..!” pankartı açtılar.

Şimdi de duyduk ki “O Tabelâ” kaldırılmış.

“Diyarbakır’da o tabela kaldırıldı.

Diyarbakır’ın merkez Yenişehir İlçesi Büyükalp Caddesi üzerinde asılı bulunan ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ yazısı ile Diyarbakır’ı simgeleyen karpuz figürünün bulunduğu 20 metre uzunluğundaki tabela valilik kararıyla akşam saatlerinde kaldırıldı. Karayolları işçileri, iki vinç yardımı ile tabelayı bulunduğu yerden kaynakla keserek indirdi. 1980 askeri darbesinin ardından asıldığı belirtilen tabelanın indirilişini bölgeden geçen vatandaşlar, ‘tarihi an’ diyerek fotoğrafladı.

Diyarbakır Barosu avukatlarından Mahsuni Karaman, bir süre önce Diyarbakır Valiliği’ne dilekçe ile başvuru yaparak tabelanın kaldırılmasını istemişti. Karaman, başvurusunda, tabelanın 12 Eylül 1980 askeri darbenin ürünü olduğunu belirterek, demokratikleşme paketi ile birçok düzenleme yapıldığını ve bu tabelanın da paket kapsamında kaldırılması gerektiğini savunmuştu. Karaman, dilekçesinde, ‘Demokratikleşme olarak nitelenen tüm çabalara rağmen halen mensubu olduğum 2 milyon Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ şeklinde hitap eden bir resmi anlayış ürünü olan bu yazının muhafazası anti demokratik olup Büyükalp Caddesi Vilayet Kavşağı’nda yer alan bu yazının silinmesini veya tabelanın kaldırılmasını saygılarımla talep ederim’ demişti”.

Atatürk 1938’de ölmemiş miydi?

Ölmemiş miydi de yaşarken söylediği söz “1980 ürünü” olabiliyor?

“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır” sözünü de silin, o  “tarihi an”ın da fotoğrafını çekin.

Okumaya devam et  Avrupa seçime gidiyor

Kim bilir neler bekleyerek! “o tabela”yı kaldırdığımızın “hemen ertesi günü” çanak çömlek patladı..

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Nusaybin’de Suriye sınırına yapılan duvarın durdurulduğunu söyledi.

BDP’nin Nusaybin’deki mitinginde, bölgedeki iller ve ilçelerden partinin kaldırdığı otobüslerle getirilenlerle birlikte yaklaşık 50 bin kişi toplandı.

Mitingde ilk konuşmayı yapan Ertuğrul Kürkçü, 1914’te çizilen sınırlarla dörde bölündüğünü öne sürdüğü Kürdistan’daki halkların uyandığı ve uyandığını dünyaya ilan ettiği görüşünü savundu. Kürkçü, “Kürtleri ayıran sınırları hiç bir zaman kabul etmediniz. Dünyada sınırlar kalkarken, Kürdistan’ın sınırlarla birbirinden ayrılması doğru değil. Biz Türkiye’nin diğer halkları olarak Kürt halkı özgürleşmedikçe, özgürleşmeyeceğimizi biliyoruz” dedi.

Ahmet Türk ise, bugünün Kürt halkının geleceği için tarihi bir gün olduğunu, verilen mücadele ile Kürt halkının özgür ve onurlu bir yaşam elde edeceğini söyledi. Türk, şunları söyledi:

“Bugün dört parça Kürdistan’ın, birleştirilmesi aşamasındayız. Kürdistan’a özgürlük aşamasındayız. Bugün Kürt halkını inkâr eden, kirli siyaset dönemi bitmiştir. Dört parça Kürdistan, özgür ve demokratik bir yaşam istiyor. Bu insanı bir talebimizdir. Bu talepler elde edilinceye kadar mücadele edeceğiz. Biz utanç duvarının kaldırılmasını yeterli bulmuyoruz. Sınırların kaldırılması yetmez. İnsani yardıma ve ticarete açılması lazım sınırların. Kürtler’in arasındaki sınırlar her bakımdan kaldırılmalıdır. Bu yüzyıl Kürt halkının yüzyılıdır. Ortadoğu’da Kürtler büyük bir aktördür. Kürtsüz, Ortadoğu’ya özgürlük, demokrasi ve kardeşlik gelemez.”

Selahattin Demirtaş da, “200 metre, 50 metre ötenizde bir devrim yaşanıyor. Bu halk Türkiye ve Türklerin düşmanı değil. Türkiye ve Türkler’e silah sıkmış değil. Sadece kendi toprağında meşru savunmasını yapıyor. Sınırları çetelere açarken, bu halkın önüne duvarları öremezsiniz” dedi.

Türkiye, Katar ve Suudiler destek vermezse Suriye’deki çetelerin orada 3 gün kalamayacağı görüşünü savunan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

Okumaya devam et  Ankara’da 18 Mayıs 1944 Tatar Sürgünü ve Soykırımı Protesto Edildi

“Kürtler özgür yaşamak istiyor. Türk Ordusu giremediği için Suriye’ye çeteler eliyle savaş yürütüyor. Baktılar ki oradaki devrimi durduramıyorlar, baktılar düne kadar terörist dedikleri halk, kendi düzenini kurmuş, bu kez duvar ve perde çekmeye çalışıyorlar. Bizler eğer bunu kabul edersek 100 yıl önce yaşananlar tekrarlanacaktır. Bedeli ağır mı olur? Bunu düşünmeyeceğiz. Çünkü kendi toprağımızda köle olarak yaşamayacağız. Biz sınırları kabul etmeyeceğiz. Kobani ve Kamışlı neyse, Kızıltepe ve Nusaybin odur.”

Serikani’deki direnişin, kendi direnişleri olduğunu ve oradaki kazanımların da yine kendi kazanımları olduğunu savunan Demirtaş, “Duvarı yapmayacaklarını belirtiyorlar. Bu halkın direnişini görünce elbetteki yapmayacaklardır. Sadece duvarların yapılmaması yetmez, sınırları ticarete açacağız. Gazze için bütün dünyayı ayağa kaldıracaksın ama Nusaybin’de İsrail olacaksın. Bu olmaz, Türkiye’nin amacı sınırları ticarete açmayarak, buradaki halkın direnişi bırakması ve mülteci olmasıdır. Rojava devrimi Ortadoğu’nun kaderini tayin eden önemli bir devrimdir. Sadece Nusaybin değil, bütün halk Rojava devrimine sahip çıkacaktır. Sürekli eylem içerisinde olacağız” dedi.

Daha ne desinler?

“Tağyir,tebdil ve ilga” kavramı “devlet”i kapsamaz mı? “Devletin sınırlarını yok saymak”, “bir parçasını ayırarak diğer üç parçayla birleştirmek” devleti bölmek, devleti yok etmek değil midir?

Bunun cezası yok mudur?

Çarşamba’nın gelişi Salı’dan belliydi.

Tesadüf, 29 Ekim haftasında “Barış ve Demokrasi Partisi Washington temsilciliği tarafından düzenlenen ‘Yeni Ortadoğu’da Kürtlerin Rolü’ başlıklı konferans Washington’daki Ulusal Basın Merkezi’nde yapıldı.

Yâni Amerika, bir çeşit “Kürt Konferansı”na, bir şekilde ev sahipliği yaptı.

Kime gözdağı verdi dersiniz?

Demirtaş, BBC Türkçe‘ye yaptığı açıklamada konferansla ilgili şu değerlendirmeyi yapmış: ”Konferans Amerika’da yapılan en kapsamlı organizasyon olması vesilesiyle önemli, ayrıca birinci ağızdan bizzat Kürt sorununun muhataplarınca anlatılması ve ilgililerce dinlenmesi mühimdi. Konferansın önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.”

Okumaya devam et  Suriye yenilgisinin sonuçları ve Petersburg

Kuzey Suriye ve çevresinde birçok yabancı aşırılık yanlısı unsur ve El Kaide militanları ile çatıştıklarını anlatan Salih Müslim ise video konferans ile yaptığı konuşmada özellikle ABD hükümetine seslenerek, “demokrasi için yaptığı mücadeleye daha çok ‘politik ve diplomatik desteğin verilmesini” ve ”Ortadoğu’da rol modeli olarak görülmeleri’ gerektiğini” vurgulamış.

BDP’nin tarihinde ilk kez düzenlediği Washington’daki bu toplantıda Economist dergisinin Türkiye muhabiri Amberin Zaman da bir sunum yapmış.

Zaman, ABD hükümetinin; Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye’nin politikasına uyarak, PYD lideri Salih Müslim’in ABD’ye gelmesine izin vermemesini eleştirdikten sonra son aylarda Suriyeli Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, çok zaman geçirdiğini anlatarak, burada tepki duyulan konulardan birinin Türkiye’den Suriye’nin kuzeyindeki aşırılık yanlılarına yapılan yardımlar olduğunu vurgulamış.

Zaman ayrıca PYD’nin bölgedeki en örgütlü grup olduğunu, Batı değerlerini paylaştığını, bu grubun ABD tarafından dost olarak algılanmamasının anlamsız olduğunu savunmuş.

”Kürtlerin zamanı geldi ve Kürt konusu da Washington’a tartışmaya başlanıldı” diyerek konuşmasına başlayan Cengiz Çandar da ”Türkiye, temelde, ne Suriyeli Kürtlerin ne de Türkiye’deki Kürtlerin kendi kendini yönetme hakkını hazmedebilmiş değil ” demiş.

“Kürtlerin zamanı” ve “Ortadoğu’da rol model”..

“Dört parçanın birleştirilmesi için sınırların kaldırılması”..

Hepsini alt alta koyun..

Çözüm için hiçbir sonuca varamıyorsanız yahut yüreğiniz sıkışıyorsa Girne’nin güneyindeki Beşparmaklar Dağı’na gidin.

Taşkent köyünün tam üstünde hâlâ uzaydan bile görülebilen TÜRK BAYRAKLARI var ve hâlâ “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazıyor..

10 KASIM’a 10 kala, Anavatan’da kaldırılan ama Yavruvatan’da korunması bir yana dağa taşa kazınan o sözün gölgesinde…

Bir resim çektirin..

Eşinize dostunuza söyleyin onlar da gitsin.. Onlar da resim çektirsin.

Sonra da çerçeveletip duvara asın.. 8 Kasım 2013

imagesYB33TUKJ

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ