Şimdi de “Sonbahar sıcak geçer mi?” endişesi…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

Gezi Parkı eylemleri ile aşlayan protesto gösterileri, öyle görünüyor ki bugünkü AKP iktidarının en büyük kâbusu olmayı sürdürüyor. Özellikle, Gezi eylemcilerinin sonbahar ile birlikte yeniden hareketleneceği söyleniyor. Üniversiteler açılacak, spor müsabakaları başlayacak, Meclis yoğun gündem ile toplantılara başlayacak, yaz sıcaklarının rehaveti sona erecek. Gezi olaylarının da kaldığı yerden yeniden başlayacağı endişesi içindeki Hükümetin şimdiden bunun önlemlerini almaya başladığın da görülüyor.

Başbakan Erdoğan’ın hemen her konuşmasında Gezi eylemlerine değinmesi, eyleme katılanları tehdit etmesi, korkutması boşuna değildir. Nitekim “Sonbahar sıcak geçer mi?” sorusuna karşılık Başbakan’ın “Güvenlik güçleri hadlerini bildirir” şeklinde yanıt vermesi, bir endişenin dile gelmesidir. Tehdittir, sindirme ve korkutmadır. Ayrıca “polis devletine doğru mı gidiyoruz?” sorusunun da yanıtı niteliğindedir.

                                                  TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN SORUNLAR

                                                      Sonbaharın Türkiye açısından çok sıcak geçeceği, çok sıkıntıların ortaya çıkacağı bir dönüm noktası olacağını biz de şimdiden görmekteyiz. Öncelikle, Hükümet olanların Anayasal hakları çerçevesinde gezi eylemcileri ile uğraşması yerine, çok daha önemli noktalara odaklanması gerekiyor. Şiddetten uzak eylem yapanları kovalamak, spor müsabakalarında suç sayılmayan slogan atanların yakasına yapışmak, insanları sindirmek,tehdit etmek,korkutmak yerine, ülkeyi bölmeye hazırlanan gruplarla mücadele etmek daha doğru bir seçenek olacaktır.

                                                      Kaldı ki, yanı başımızdaki Suriye üç parçaya bölünüyor. Eskiden sadece Esad ile komşuyduk. Şimdi yeni komşular geliyor. PKK’nın kontrolündeki PYD ile ortada Esad ile daha uç noktada muhalif grup Nusra ile daha sorunlu bir Suriye bizi bekliyor. Bugüne kadar uygulanan yanlış politikalar yüzünden Suriye batağına battıkça battık. Önümüzdeki en büyük sorun budur. PKK’nın meşrulaşmasıdır. Çünkü Suriye’deki gelişmeler, Türkiye’deki bütün taşları yerinden oynatacaktır.

                                                 PKK TEHLİKESİ SÜRÜYOR

                                                    Güneydoğu’da PKK hâkimiyeti bütün hızı ile devam ediyor. Örgüt, şimdi de “Her eve bir silah” kampanyası başlattı. Güneydoğu’da herkes silahlanıyor. Kendi güvenlik güçleri ortalarda cirit atıyor. Kimlik kontrolleri yapılıyor. Alternatif bayram kutlamaları kararları alınıyor. Polisle çatışmalar sürüyor. Kamu binalarına ve araç-gereçlere zarar veriliyor. Hükümet sürekli tehdit ediliyor, isteklerin yerine getirilmesi için süre veriliyor.

Hükümet olanlar asıl bunlarla uğraşmalıdır. Ülkeye, insanlara, devlete zarar verenler, Türkiye’yi hızla bölünme noktasına getirmek isteyenler bellidir. İnsanları kamplara ayırmak, gerilim politikaları uygulamak, polisi kendi halkına karşı şiddet uygulayarak kullanmak yerine, bölücülerle mücadele etmek kamuoyu desteğini de yanına almak demektir. Bu yapılmıyor.

                                                      Suriye’deki gelişmeler en çok PKK’nın işine yaramaktadır. Eğer mücadele edilecek, karşı gelinecek bir konu varsa bu yanı başımızda PYD’ ye karşı yapılmalıdır. Güneydoğu’da her alanı “kendi bölgem” diyen ve devlete meydan okuyan bölücülere karşı yapılmalıdır.

                                                      ASIL UĞRAŞILMASI GEREKEN

                                                      Geçenlerde yazdık ve uyardık, bugün yineleyelim:

PKK, şehirlere indi, şehirlerde örgütleniyor. Eylemlere hazırlanıyor. PKK’nın yapacağı eylemler Gezi eylemlerine de benzemez. Şiddet, yakma, yıkma ne ararsanız bölücü örgütün eylemlerinde görebilirsiniz. PKK kanadından gelen tehditlerde “İsteklerimiz yerine getirilmezse, geniş kitleleri sokaklara dökeceğiz” açıklamaları geliyor. Siz, şiddetten uzak “gezi eylemcileri ile statlarda protesto sloganları atanları nasıl sustururuz?” hesapları yapıncaya kadar, kapımıza kadar dayanmış bölücü tehlikeyle uğraşmalısınız. Suriye batağından nasıl kurtulmanın hesaplarını yapmalısınız.

                                                       Kamuoyundaki rahatsızlıklar artıyor. Bu rahatsızlıklar arttıkça da eylemler hız kesmeyecek gibi görünüyor. Sonbaharın sıcak geçeceği endişesi de buradan kaynaklanmaktadır. Erdoğan, öncelikle bu rahatsızlıkları giderebilecek önlemleri almalı, yumuşak üslup kullanmalı, toplumu germemelidir. İnatlaşma, polis gücünü aşırı kullanma, tehdit ve sindirme pusuda bekleyen yasa dışı güçleri de harekete geçiriyor. Bu tür kargaşalar dış güçlerin de iştahını kabartıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse biz Türkiye’de böylesine görüntüler görmek istemiyoruz. Gezi eylemlerinde ortaya çıkan tablo örnek alınmalıdır.

e.mail: [email protected]