Seçimin ardından: Kuzey Kıbrıs’ta Değişim sancılı başladı

<p>Dün KKTC'de 170 bin civarında seçmenin takriben yüzde 69'u sandık başına gitti ve önemli mesajlar verdi.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun "aktif rol oynadığı" iddia edilen bir hükümet düşürme opreasyonunun ardından gündeme gelen Erken Genel Seçim KKTC'de zorunlu değişimin başladığının ilk sinyallerini verdi.
Çok sayıda yılların politikacısı meclise giremedi. Çok sayıda yeni üyeye sahip elli kişilik mecliste sadece dört kadın vekilin olması da Kıbrıslı Türkler'in "çok modern bir toplum olmakla" övünürken başka ülkelerle yaptıkları kıyaslamalar açısından hayal kırıklığı yarattı.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve eski Başbakan İrsen Küçün arasında iki yıl boyunca süren "kim başkan olacak?" kavgasında çok yıpranan ve sonunda sekiz milletvekili koparılarak iktidardan düşürülen UBP (Ulusal Birlik Partisi) yüzde 29,17'de (14 milletvekili) kaldı. UBP'den transferlerle canlandırılmaya çalışılan Serdar Denktaş'ın Başkanı oldugu DP-UG (Demokrat Parti-Ulusal Güçler) buna rağmen yüzde 23,39'luk bir oy oranı (12 milletvekili) ancak üçüncü parti olabildi. CTP-BG (Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler) ise yüzde 37.42'lik (21 milletvekili) (bir başarı ile birinci parti konumuna geldi. Her zaman olduğu gibi yüzde 7 oy oranı (3 milletvekili) ile de TDP (Toplumcu Demokrasi Partisi) dördüncü parti olarak mecliste yerini aldı.
Aralarında eski Başbakan ve UBP Başkanı İrsen Küçük gibi şahsiyetlerin de olduğu eski meclis başkanı, eski bakanlar, UBP Genel Sekreteri ve yılların vekilleri meclise giremediler.
Seçmen hem UBP'de hem de CTP-BG'de çok sayıda tanınmış ve yıllardır mecliste oturan isme "yeter artık" deme ihtiyacı duydu.
CTP-BG Başkanı Özkan Yorgancıoğlu kendisinin aday olduğu Lefkoşa'da "zar, zor" bir şekilde partisinin dördüncü sırasını kazanabildi. CTP-BG seçmeni "Başbakan adayı" olan Yorgancıoğlu'nu değil hali hazırda Geçici Seçim Hükümeti'nin Başbakanı Sibel Siber'i liste birincisi olarak seçti.
"Birinci parti olmazsam istifa ederim" diyen DP-UG Başkanı Serdar Denktaş seçim akşamı herkesin ondan zaten beklediği gibi hiç kimseyi şaşırtmadan heyecanlanıp "olur ya ben de hükümette yer alabilirim" diyerek "dereyi görmeden paçaları sıvamayı" tercih etti ve "istifa edeceği sözünü" unutup "koalisyon hazırlığına başlıyoruz" mesajı verdi.
TDP koalisyon ortağı olmak için çok çabalamasına rağmen beklediği sonuca ulaşamadı. TDP Başkanı Mehmet Çakıcı istifa etmediği takdirde partisinin "Deniz Baykal'ı" olmaya aday.
Neyse magazini bir kenara bırakacak olursak gerçekci koalisyon olanakları ise üç adet.
Birinci olanak CTP-BG ve DP-UG Koalisyonu. CTP'lilerin "gönlünde yatan" koalisyon olarak pazarlandı seçim öncesinde. Geçmişte UBP ile çok çetin kavgalar veren CTP tabanının tercihi bu. Ancak komik olanı, "CTP tabanı UBP'liler ile anlaşamaz" teorisini ciddiye alacak olursak DP-UG'nin son transferlerden sonra Eroğlu'nun ve CTP tabanının en sorunlu olduğu eski UBP'lilerin partisi kimliğine büründüğü de bir başka gerçek! Eğer KKTC'de yeni bir şeyler olacaksa "hanedanın" desteklediği bir parti ile olmayacağı aslında açık bir gerçek olsa gerek. Sevilmeyen UBP'liler DP-UG'de de diyebiliriz.
Özellikle Türkiye ve KKTC arasında sağlıklı ilişkiler açısından bir CTP-BG-Derviş Eroğlu ve Serdar Denktaş Koalisyonu Türkiye'ye "ya sabır" dedirtecek bir model olabilir.
İkinci olası koalisyon modeli ise CTP-BG ve UBP Koalisyonu. Her ne kadar CTP'liler bu koalisyon modelinden ve UBP'den çekiniyor olsalar da aslında bugünden itibaren gerçekçi olmak yararlı olacaktır. CTP-BG'nin iyi analiz etmesi gereken "gerçek UBP kadrolarının artık neredeyse tamamen yenilenmiş olduğu" yani "biz UBP ile işbirliği yapamayız dedirtecek isimlerin olmadığı" bir UBP söz konusu olan. Ülkenin sahip olduğu sorunlar çözüm süreci göz önünde tutulduğunda KKTC için belki de en hayırlı koalisyon bu "Büyük Koalisyon" olurdu. CTP-BG için ayrıca UBP, CTP'lilerin Türkiye ile daha ahenkli şibirliği yapabilmesinin "köprüsü" konumunda.
Üçüncü ve şu anda teorik olarak var olan olanak UBP ve DP-UG Koalisyonu. Özellikle CTP-BG'nin Türkiye ile aşağıda dile getireceğim var olan sorunların çözümünü yokuşa sürmesi durumunda KKTC'deki aklı başında muhafazakarlar bu alternatifi ortaya atabilirler. UBP'de parçalanmaya kadar varan ve DP'ye bir UG'nin eklenmesine neden olan iki isimden İrsen Küçük artık mecliste değil ve bu durumda UBP Başkanlığı'nın süresi artık belli. DP-UG ise aynı kavganın diğer ismi "Derviş Eroğlu'un yönlendirdiği parti" kimliğinden sıyrıldığı an bu alternatif çok "ilginç" bir hale gelebilir.
UBP seçmeni zaten tercihlerini yaparken biz "70 yaşındakilerin kavgalarından bıktık" mesajını verdi. "Eski isimlerin yaşattıklarını" bir daha yaşamak istemiyorlar.
Tüm bu koalisyon modelleri konuşulurken CTP-BG'nin son hükümet dönemindeki "kötü karnesini" hatırlatmakta yarar var.
CTP-BG Hükümeti 2008’de "duvara toslamış" ve hükümeti bırakıp gitmişti.
Zamanın CTP-BG Hükümeti söz konusu dönemde "ekonominin gerçek rakamlarını Türkiye’den gizlemiş", kendi "başarısızlığından"sıkıştığı yerlerde devletin "hiç dokunulmaması gereken" fonlarını boşaltmış, devletin "bütün kurumlarını zaafa uğratmış" ve sonunda da "nefessiz kalarak" batmış ekonomiyi Türkiye’nin kucağına bırakmıştı. CTP-BG'nin KKTC'ye verdiği hasar 2012 sonuna kadar ancak toparlanabildi. Bu "korkunç boyutlardaki sorumsuzca" hasarın maliyeti Kıbrıs Türkü'ne önemli bir refah kaybı yaşattı. Türkiye'ye de en az 1 Milyar TL ilave maliyet.
O zaman "hesapsız kitapsız" kaynağa ulaşanlar ve ardından bu ekonomi "bir daha düzelmez" diye bırakıp gidenler, günümüzde Türkiye'nin desteğiyle KKTC'de ekonomik dengelerin düzeldigini görünce tekrardan iştahlanmış vaziyetteler.
İşte bu nedenlerden dolayı Türkiye bu defa "işi sıkı tutmak" ve "Kıbrıs Türkü’nün bir döneminin daha heba olmasını önlemek" zorunda. Olası bir "CTP-BG'nin de içinde yer alacağı koalisyona karşı önlemler" geliştirmesi şart.
Yani artık KKTC'de nasıl bir koalisyon gündeme gelirse gelsin Türkiye'nin desteği söz konusu olduğunda "çarçur edilecek tek bir kuruşunun" olması mümkün olmayacak yeni bir dönem başlıyor galiba.
"Kendi yağı ile kavrulmayı ve de çözüm konusunda Türkiye ile ahenk içinde çalışmayı amaçlayan bir koalisyon KKTC'nin en fazla ihtiyaç duyduğu şey olan değişim ve dönüşümün de sağlam temellerini oluşturacaktır.
Bu seçim sonucu değişimi sancılı da olsa başlattı! Sancısız değişim olmayacağına göre "hadi hayırlısı" diyelim.</p> - sandik secim

 

Dün KKTC’de 170 bin civarında seçmenin takriben yüzde 69’u sandık başına gitti ve önemli mesajlar verdi.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun “aktif rol oynadığı” iddia edilen bir hükümet düşürme opreasyonunun ardından gündeme gelen Erken Genel Seçim KKTC’de zorunlu değişimin başladığının ilk sinyallerini verdi.
Çok sayıda yılların politikacısı meclise giremedi. Çok sayıda yeni üyeye sahip elli kişilik mecliste sadece dört kadın vekilin olması da Kıbrıslı Türkler’in “çok modern bir toplum olmakla” övünürken başka ülkelerle yaptıkları kıyaslamalar açısından hayal kırıklığı yarattı.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve eski Başbakan İrsen Küçün arasında iki yıl boyunca süren “kim başkan olacak?” kavgasında çok yıpranan ve sonunda sekiz milletvekili koparılarak iktidardan düşürülen UBP (Ulusal Birlik Partisi) yüzde 29,17’de (14 milletvekili) kaldı. UBP’den transferlerle canlandırılmaya çalışılan Serdar Denktaş’ın Başkanı oldugu DP-UG (Demokrat Parti-Ulusal Güçler) buna rağmen yüzde 23,39’luk bir oy oranı (12 milletvekili) ancak üçüncü parti olabildi. CTP-BG (Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler) ise yüzde 37.42’lik (21 milletvekili) (bir başarı ile birinci parti konumuna geldi. Her zaman olduğu gibi yüzde 7 oy oranı (3 milletvekili) ile de TDP (Toplumcu Demokrasi Partisi) dördüncü parti olarak mecliste yerini aldı.
Aralarında eski Başbakan ve UBP Başkanı İrsen Küçük gibi şahsiyetlerin de olduğu eski meclis başkanı, eski bakanlar, UBP Genel Sekreteri ve yılların vekilleri meclise giremediler.
Seçmen hem UBP’de hem de CTP-BG’de çok sayıda tanınmış ve yıllardır mecliste oturan isme “yeter artık” deme ihtiyacı duydu.
CTP-BG Başkanı Özkan Yorgancıoğlu kendisinin aday olduğu Lefkoşa’da “zar, zor” bir şekilde partisinin dördüncü sırasını kazanabildi. CTP-BG seçmeni “Başbakan adayı” olan Yorgancıoğlu’nu değil hali hazırda Geçici Seçim Hükümeti’nin Başbakanı Sibel Siber’i liste birincisi olarak seçti.
“Birinci parti olmazsam istifa ederim” diyen DP-UG Başkanı Serdar Denktaş seçim akşamı herkesin ondan zaten beklediği gibi hiç kimseyi şaşırtmadan heyecanlanıp “olur ya ben de hükümette yer alabilirim” diyerek “dereyi görmeden paçaları sıvamayı” tercih etti ve “istifa edeceği sözünü” unutup “koalisyon hazırlığına başlıyoruz” mesajı verdi.
TDP koalisyon ortağı olmak için çok çabalamasına rağmen beklediği sonuca ulaşamadı. TDP Başkanı Mehmet Çakıcı istifa etmediği takdirde partisinin “Deniz Baykal’ı” olmaya aday.
Neyse magazini bir kenara bırakacak olursak gerçekci koalisyon olanakları ise üç adet.
Birinci olanak CTP-BG ve DP-UG Koalisyonu. CTP’lilerin “gönlünde yatan” koalisyon olarak pazarlandı seçim öncesinde. Geçmişte UBP ile çok çetin kavgalar veren CTP tabanının tercihi bu. Ancak komik olanı, “CTP tabanı UBP’liler ile anlaşamaz” teorisini ciddiye alacak olursak DP-UG’nin son transferlerden sonra Eroğlu’nun ve CTP tabanının en sorunlu olduğu eski UBP’lilerin partisi kimliğine büründüğü de bir başka gerçek! Eğer KKTC’de yeni bir şeyler olacaksa “hanedanın” desteklediği bir parti ile olmayacağı aslında açık bir gerçek olsa gerek. Sevilmeyen UBP’liler DP-UG’de de diyebiliriz.
Özellikle Türkiye ve KKTC arasında sağlıklı ilişkiler açısından bir CTP-BG-Derviş Eroğlu ve Serdar Denktaş Koalisyonu Türkiye’ye “ya sabır” dedirtecek bir model olabilir.
İkinci olası koalisyon modeli ise CTP-BG ve UBP Koalisyonu. Her ne kadar CTP’liler bu koalisyon modelinden ve UBP’den çekiniyor olsalar da aslında bugünden itibaren gerçekçi olmak yararlı olacaktır. CTP-BG’nin iyi analiz etmesi gereken “gerçek UBP kadrolarının artık neredeyse tamamen yenilenmiş olduğu” yani “biz UBP ile işbirliği yapamayız dedirtecek isimlerin olmadığı” bir UBP söz konusu olan. Ülkenin sahip olduğu sorunlar çözüm süreci göz önünde tutulduğunda KKTC için belki de en hayırlı koalisyon bu “Büyük Koalisyon” olurdu. CTP-BG için ayrıca UBP, CTP’lilerin Türkiye ile daha ahenkli şibirliği yapabilmesinin “köprüsü” konumunda.
Üçüncü ve şu anda teorik olarak var olan olanak UBP ve DP-UG Koalisyonu. Özellikle CTP-BG’nin Türkiye ile aşağıda dile getireceğim var olan sorunların çözümünü yokuşa sürmesi durumunda KKTC’deki aklı başında muhafazakarlar bu alternatifi ortaya atabilirler. UBP’de parçalanmaya kadar varan ve DP’ye bir UG’nin eklenmesine neden olan iki isimden İrsen Küçük artık mecliste değil ve bu durumda UBP Başkanlığı’nın süresi artık belli. DP-UG ise aynı kavganın diğer ismi “Derviş Eroğlu’un yönlendirdiği parti” kimliğinden sıyrıldığı an bu alternatif çok “ilginç” bir hale gelebilir.
UBP seçmeni zaten tercihlerini yaparken biz “70 yaşındakilerin kavgalarından bıktık” mesajını verdi. “Eski isimlerin yaşattıklarını” bir daha yaşamak istemiyorlar.
Tüm bu koalisyon modelleri konuşulurken CTP-BG’nin son hükümet dönemindeki “kötü karnesini” hatırlatmakta yarar var.
CTP-BG Hükümeti 2008’de “duvara toslamış” ve hükümeti bırakıp gitmişti.
Zamanın CTP-BG Hükümeti söz konusu dönemde “ekonominin gerçek rakamlarını Türkiye’den gizlemiş”, kendi “başarısızlığından”sıkıştığı yerlerde devletin “hiç dokunulmaması gereken” fonlarını boşaltmış, devletin “bütün kurumlarını zaafa uğratmış” ve sonunda da “nefessiz kalarak” batmış ekonomiyi Türkiye’nin kucağına bırakmıştı. CTP-BG’nin KKTC’ye verdiği hasar 2012 sonuna kadar ancak toparlanabildi. Bu “korkunç boyutlardaki sorumsuzca” hasarın maliyeti Kıbrıs Türkü’ne önemli bir refah kaybı yaşattı. Türkiye’ye de en az 1 Milyar TL ilave maliyet.
O zaman “hesapsız kitapsız” kaynağa ulaşanlar ve ardından bu ekonomi “bir daha düzelmez” diye bırakıp gidenler, günümüzde Türkiye’nin desteğiyle KKTC’de ekonomik dengelerin düzeldigini görünce tekrardan iştahlanmış vaziyetteler.
İşte bu nedenlerden dolayı Türkiye bu defa “işi sıkı tutmak” ve “Kıbrıs Türkü’nün bir döneminin daha heba olmasını önlemek” zorunda. Olası bir “CTP-BG’nin de içinde yer alacağı koalisyona karşı önlemler” geliştirmesi şart.
Yani artık KKTC’de nasıl bir koalisyon gündeme gelirse gelsin Türkiye’nin desteği söz konusu olduğunda “çarçur edilecek tek bir kuruşunun” olması mümkün olmayacak yeni bir dönem başlıyor galiba.
“Kendi yağı ile kavrulmayı ve de çözüm konusunda Türkiye ile ahenk içinde çalışmayı amaçlayan bir koalisyon KKTC’nin en fazla ihtiyaç duyduğu şey olan değişim ve dönüşümün de sağlam temellerini oluşturacaktır.
Bu seçim sonucu değişimi sancılı da olsa başlattı! Sancısız değişim olmayacağına göre “hadi hayırlısı” diyelim.

Okumaya devam et  Avrupa “paralel” Parlamentosu