Dost bildiklerin düşman çıkarsa…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

                                            Başbakan Erdoğan, TÜMSİAD’ın iftar yemeğinde yaptığı konuşmada Mısır’daki askeri darbecilerin 200 kişiyi öldürüp 1000 kişiyi yaraladığı olaylara değinip, aynen şunları söylemişti, bir anımsayalım:

                                              “ Hani nerede Avrupa, nerede AB, nerede Avrupa değerleri, sağa sola demokrasi dersi verenler? Onlarca insan ölürken, Tahrir Meydanı’nda havai fişeklerle eğlenenler beni çok üzüyor. Bizim polisimiz göstericilere tazyikli su sıkıyor diye üzerimize gelenler Mısır’daki katliamlara ses çıkarmıyorlar. BBC ve CNN gibi kanallar bu olayları yayınlamıyor.”

                                             Başbakan’ın bu konuşmasındaki bu alıntıyı biz de destekliyoruz. Doğrusunu da söylemiştir. Batı’nın Mısır’daki olaylara sessiz kalması iki yüzlülüktür, sehtakarlıktır.

                                                    DARBEYİ SIKI DOSTLAR TEZGÂHLADI

                                                       Mısır’daki askeri darbeyi kınayan ve özellikle de son olaylardaki katliam gibi ölümleri lanetleyenlerin başında geliyoruz. Mısır’da bir vahşet yaşanıyor. Biz, daha önce bu konularda yazdığımız yazılarda “Dış güçler Müslümanları Müslümanlara kırdırıyor, sonra da geçip seyrediyorlar” diye yazmıştık. Mısır’da hem bu kıyım yapılıyor, hem çıkar mücadelesi veriliyor. Anladık, küresel güçler Müslüman kıyımını yaptırıyor, seyrediyor da, sanki buna Müslüman ülkeler destek olmuyor mu? Mısır darbesinin ardında Suudi Arabistan ve Katar yok mu? Suriye’deki Müslüman katliamlarını destekleyen ve yaptıranlar sadece küresel güçler mi?

                                                Başbakan’ın, yaptığı konuşmada unuttukları var, onu da biz ekleyelim:

                                             Mısır’daki askeri darbenin göbeğinde Amerika ve İsrail var. Suudi Arabistan ve Katar gibi Arap ülkeleri de bu darbenin hazırlayıcısı ve oyuncularıdır. Başbakan’ın, sadece Batı’yı ve AB’yi suçlaması yetmiyor. Amerika’dan, İsrail’den özellikle de Suudi Arabistan’dan, Katar’dan hiç söz etmiyor. İşlenen cinayetlere, katliamlara Amerika, Suudi Arabistan, Katar ses çıkarıyor mu, kınıyor mu? Adı geçen bu ülkeler neden suçlu masasına oturtulmuyor anlayanınız var mı?

                                                DIŞ POLİTİKA KAYGAN BİR ZEMİN

                                                    Bugün, dost bildiklerin, yarın çıkarları öne çıktığında en azılı düşmanın haline gelebiliyor. Bunu iyi görmek, iyi okumak gerekiyor. Mısır’daki asker darbe ve endişe edilen iç çatışmaların başlaması bunun somut bir örneğidir. Adamın da, ülkenin de gözünün yaşına bakmıyorlar. Dost bildiklerin, ummadığın bir anda düşmanın haline gelebiliyorsa, buraya bir nokta koymak gerekmez mi?

                                           Amerika müttefikimiz, İsrail ile görünüşe bakmayın, Erdoğan’ın ara sıra efelendiğine inanmayın dostluğumuz AKP Hükümeti döneminde tavan yaptı. Suudi Arabistan ve Katar ile bir olup, Suriye üzerine politika ürettik ve hala bu yapılan yanlışların faturasını ödüyoruz. Ancak, adı geçen bu ülkeler bugün Mısır’daki bu darbenin ana unsurları olmasına rağmen Erdoğan hiçbir konuşmasında bu ülkeleri suçlama adımını atmamıştır, dikkatlerinize sunuyoruz.

                                                    Birçok konuda suçlama yapmak kolaydır. Ancak, her yapılan suçlamalarla bir noktaya varılamayacağını da görebilmeliyiz. Son yazılarımızın birinde, Başbakan Erdoğan’ın içeride ve dışarıda giderek yalnızlaşmaya başladığına değinmiştik. Eğer, kendi sorumluluklarımızı bir kenara atar, yapılan yanlışları sürdürme inatçılığından vaz geçmez, aydın kesimden ve Batı’dan koparsak, hiç kimse alınmasın ama siyasi gücünüz olsa bile bunun parıltısının kalmayacağını da kabul etmek gerekiyor. İçte ve dışta böylesine bir kopuş var ve bu da Başbakan’ı giderek yalnızlaştırıyor buna bir kez daha değinmekte yarar görmekteyiz.

                                            KENDİMİZİ DE SORGULAMALIYIZ

                                             Mısır’daki olayları ne kadar kınarsak kınayalım, ne kadar karşı çıkarsak çıkalım, dış güçler böyle istiyorsa gidişi değiştirmek mümkün değildir. İşte dış politikada güçlü devlet olmak, belirleyici devlet olmak bu gibi durumlarda ortaya çıkar. Türkiye olarak, buna bir şey yapabiliyor musunuz, ya da adı geçen dış güçlerle birlikte hareket edip, konuyu istediğiniz noktaya çekebiliyor musunuz? Kaldı ki, bu olayları tezgâhlayanlar, daha düne kadar kol kola girip, Suriye üzerine politika ürettiğiniz ülkelerdir.

                                                     İşte bu noktada şapkayı önüne koyup, “Nerede yanlış yapıyoruz?”un hesabını yapmak gerekiyor. Dış politika, kaygan bir zemindir ve olayların gidişine göre de belki de saat başı yeni politikalar üretilmesi sanatıdır. Mısır’daki ve çevremizdeki olaylar, gelişmeler bizim bu konulardan ne kadar kopuk ve uzak olduğumuzu bir kez daha ortaya koymaktadır.

e.mail: [email protected]