ÇOCUKLUĞUMUN RAMAZANLARI

1999 yilinda yillik iznine giden Umran’i deprem oldu diye cocuklari bir daha geri gondermediler. Onceleri dagin tepesinde tek basina kalan Umran 2000 yilinda Clifton’a tasindi. Evin hemen yakininda  cami vardi. Ramazandan bir kac gun once ziyaret ettiginde Gaffar hocayla tanisti. Anne-ogul iliskisi onlari iyice yakinlastirdi. Ramazan gelip cattiginda evde yalniz kalan Umran kalkar kalkmaz solugu camide aliyordu. Onceleri evde ne varsa goturup pisiriyordu camide.  3-5 kisiyle birlikte iftar yapiyorlardi. - umran unlu

 

Sofrasını hazırlamış ezanın okunmasını bekliyordu. İçi bir başka buruktu bu ramazan. Herkes gibi  o  da eski ramazanları özlüyordu.
Tek kişilik sofrasına baktı ve çocukluk yıllarına dalıp gitti.
Konakta kalabalık bir ailede büyümüştü. Ramazanlarda iftar sofraları otuz kırk kişinin altına düşmezdi.
Saatler öncesinden iftar hazırlığına başlanır ve evin gelinleri bütün hünerlerini döktürürlerdi.
Mis gibi kokan tarhana çorbasıyla açarlardı oruçlarını. Arkasından yöresel yemek çeşitleri gelirdi. En sonunda da kınalı parmaklarıyla açtıkları baklavayı getirirdi gelinler.
Herkes sofrada beklerdi ezanın okunmasını.Yalnız çocuklar kapı önünde beklerdi nedense.  Ezanın okunmasıyla kaşıklar alınır ve büyük bir neşe içinde iftar yapılırdı. Arkasından kahveler içilip camiye teravi namazına gidilirdi.
Hele sahuru hiç sormayın. Gece saat onikiden sonra meydandaki köy fırını yakılır, gelinler koca koca tepsilerle haşhaşlı afyon bükmesi yaparlardı.  Yanına mutlaka yarma erikten ya da üzüm eriğinden hoşaf olurdu.
Gece boyu fırındakiler ayrı eğlenir, evdekiler ayrı.
Dayısı pişmaniye yapardı siniler dolusu.
Çocukluğundaki ramazanlar hep kışa rastlıyordu.
Sonra dayısı deve oyunları düzenler resmen orta oyunu sergilerdi. Ümran’ın tiyatro tutkusu dayısından geçmişti besbelli.
”Yaşlanıyorum galiba, geçmişe özlem duymaya başladım” diye geçirdi içinden.
Sonra dünyanın öbür ucundaki çocukları geldi aklına. Yıllardır ilk defa yalnız ramazan geçirecekti.
Derin bir iç geçirdi.
Amerika’daki ramazanları hatırladı.
Bir ara öylesine daldiki kendi kendine konuşmaya başladı.
‘’ Bazen acaba diyorum, bu yaban eller çocukluğumuzu da mı çalmış’’
ABD  de Türkler genelde aynı yerlerde oturuyordu.

1999 yilinda yillik iznine giden Umran’i deprem oldu diye cocuklari bir daha geri gondermediler. Onceleri dagin tepesinde tek basina kalan Umran 2000 yilinda Clifton’a tasindi. Evin hemen yakininda  cami vardi. Ramazandan bir kac gun once ziyaret ettiginde Gaffar hocayla tanisti. Anne-ogul iliskisi onlari iyice yakinlastirdi. Ramazan gelip cattiginda evde yalniz kalan Umran kalkar kalkmaz solugu camide aliyordu. Onceleri evde ne varsa goturup pisiriyordu camide.  3-5 kisiyle birlikte iftar yapiyorlardi.

Tam 13 yil gecti aradan. Simdi her ramazanda hayatin akisini dondurur Umran ve ramazan tadini doyasiya yasamak icin kucuk bir oda kiralar camiye yakin. Artik 150 kisiden fazla insan gelmektedir iftara. Ogrencisi, issizi, evlisi, bekari, kadini, kizi, colugu, cocugu… Herkes gucunun yettigince uc-bes kurus verir camiye. Butun ramazan bu paralarla iftar yemekleri hazirlanir. Umran yataktan kalkip dusunu alir almaz camiye kosar, uc arkadas birbirinden guzel yemekler hazirlarlar. Iftardan once mukabele okunur. Aksam namazinin arkasindan iftar yapilir cosku icinde. Caylar icilir, dereden tepeden sohbetler yapilir tatli tatli. Teravi namazi kilinir. Yine  cay ve meyve esliginde sohbet ler yapilir. Kucuk cocuklari olan ve sabah erken ise gidecek olanlar evlerine gider. Zamanin nasil gectigini anlayamazsiniz. Umran tek basina sahur sofralari hazirlar. Caylari demler. Bir de bakmissiniz ki sahur vakti yaklasmis. Sahur yapilir sabah namazi kilinip, herkes everine dagilir.
Hani eskiden es, dost iftara cagrilirdi ya, simdi gerek yok, herkes camide hep birlikte iftar yapiliyor. Umran’in duasi hic degismez”Allah’im  ordumuzu, yurdumuzu, cumhuriyetimizi  kisisel cikarlarinin ustunde tutacak, ulke topraklarini peskes cekmeyecek, yonettigi insanlara adil davranacak, ulkemizi cagdas medeniyetler seviyesine yukseltecek, demokrasimizi kesintiye ugratmayacak, ATATURK ilkelerine sahip cikacak, ordusunu hapse gonderip, ulke dusmanlarini bas koseye oturtmayacak, halkini otekilestirmeyecek, insanini gruplara ayirip birbirine dusman etmeyecek, birlik ve beraberligimii koruyacak, gencligine sahip cikacak, geriye degil, ileriye goturecek, inaniyormus gibi halki kandirmak yerine, gercekten inancli olup kul hakki yemeyecek yoneticiler nasip et.”
Umran o kadar guzel ramazanlar yasiyorduki son 13 senedir, almak yerine vermenin guzelligini, dusman olmak yerine her kesimden insanla dostca paylasmanin hazzini duyuyordu. Cok mutlu ve huzurluydu. Tek uzuntusu ulkesinde yasananlardi. Ulkesinin ve insanin acisini yureginde hissediyordu. Ne yazikki elinden hicbirsey gelmiyordu dua etmekten baska…
Artik hic ozlem duymuyordu cocuklugunun ramazanlarina.
Nice saglikli,huzurlu ve mutlu ramazalara….