ULUSAL İDEAL VE ULUSAL ONUR GÖNDERE ÇEKİLMEZSE

Mustafa Kemal Atatürk

Taksim Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine alışveriş merkezi yapılmasının engellenmesi eylemi, iktidarın eylemcilerin önüne çıkarttığı polisin zulmüyle genişledi.
Türlü birikimde milyonlarca vatandaş merkezinde kendisini belirleyen biricik doğru Türklüğün yüce iradesinde bütünleşti -diğerlerini, cezbetti.

*
Yüce irade Türklüğün ulusal ideali ve ulusal onurdur -buna; Atatürk “Milletimiz yüzyıllardan beri iki kuvvetin, iki zorba kuvvetin, iki yok edici kuvvetin baskısı altında üzüntü ve elem duymakta idi.
O kuvvetlerden -birisi, doğrudan doğruya memleket ve milleti yönetmek iddiasında bulunan zorbalar – ikincisi, bütün bir emperyalist ve kapitalist âlemidir.
Millet içerideki cahil ve dalgınların ve hainlerin telâkki ve ifade edemeyecekleri büyük bir aşkla ve aşkî bağ ile vicdanî bağ ile bağımsızlık ve onuruna bağlılıkla aynı zamanda bu iki kuvvete karşı isyan etmiş ve mücadeleye başlamıştır” ifadesinde dikkat çekiyor.

*
Milyonlar -bu iştiyâkla, Başbakan Erdoğan’ın Batı’daki aydınlanma sürecini tersleyen yöntemlerle vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği, adalet yerine insan olmak benzeri uygulamalarına,dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan ekonomik ve siyasal yönetim anlayışına ve oluşturduğu fikir hayatına isyan ediyor.
Bu iştiyakla, Eşbaşkan Erdoğan’ın emperyalizmin evrensel tek pazarın oluşturulmasında sürdürdüğü kavgaya ortak olması karşılığında, Türkiye’yi İslam ülkeleri içinde tüm müslümanların haklarını savunan dini bir çekirdek haline getirme oportunizmine isyan ediliyor.

*
Erdoğan, emperyalizmin tek pazar oluşturmak yolunda Orta Doğu’da sürdürdürdüğü mücadelenin Eşbaşkanıydı.
Suriye ve Irak jeopolitiğinde “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” vaadi peşinde PKK’ya silah bıraktırma açılımı yaptı.
Pan-kürdik bir yapı ve Büyük Kürdistan Devleti idealinde Kürtlerin hukuksal olarak sahipleneceği özerk bölgelerinden Türkiye’nin kıyı şehirlerine,limanlarına uzanmasını -bunun,Türk ve Kürt olmak üzere iki etnili karma bir cumhuriyetle yapılmasını öngördü.

*
Ne ki, emperyalizmin Orta Doğu’daki alanı Suriye,İran ve destekleyicilerinin direnişiyle daralmaktaydı.
Çünkü Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan Sünni-Şii/Alevi eksenindeki yüksek gerilimin İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonuna neden olduğu -hem,Ortadoğu barışı için umutları tükettiğini -hem de,İsrail’in güvenliğini sekteye uğrattığı görülüyordu.

*
İsrail’in güvenliği merkeze alındı ve Filistin ile yeni bir barış sürecinin başlatılması ve sürdürülmesini -teminen,
Suriye’de geçici bir yönetimi sağlayacak Cenevre sürecinin desteklenmesiyle tüm Suriyelilerin onayını alan yeni bir Suriye Federal devletinin ve hükümetinin desteklenmesi kararına geçişle Orta Doğu jeopolitiği değiştirilmeye-yazıldı…

*
Öylece Erdoğan’ın Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır öngörüsü iflas etti.
Aksine Orta Doğu’da paylaşımı ortaklaştıran taraflar, zengin kaynaklar üzerinde Kürtlerin öneminden hareketle;
Kürtlerin demokratikleşme perspektifinde kurumsal kimlikleri esasında birlik ve dirliklerini teminen siyasal nicelik ve niteliklerini kazanması talebi olan Kürt Sorununu Türkiye,Suriye ve İran’ın çözmesine,
Irak Kürdistan’ında da kendi üzerinde egemenliği kabul etmeyen bir ulus devlet kurulması anlamında Kürdistan Sorununun desteklenmesinde uzlaştılar.

*
Erdoğan’ın inşa ettiği bu yapıda -işte,DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Diyarbakır’da Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nın sonuç bildirgesini,
“Türkiye Cumhuriyeti, resmi kurucu ideolojisiyle tekçi ulus-devlet anlayışının en ağır örneğini yaşatmıştır. Kuzey Kürdistan’da Kürt halkı ve Kürdistani tüm toplulukları baskı ve sömürüyle yok etmeye-göç etmeye ve Türklük içinde eritmeye zorlamakla kalmayıp, Anadolu’daki farklılıklara da yaşam hakkı tanımamıştır. Bu bağlamda, Asuri-Süryani, Ermeni, Laz, Gürcü, Alevi, Hıristiyan, Musevi, Arap, Çerkes, Türkmen, Mıhallemi, Yezidî, Romanlar gibi halklar ve kültürler ile İslami grup, cemaatler ve özellikle kadınlar inanılmaz bir baskı ve yıldırma mekanizmasının mağdurları olmuştur” ifadesiyle açıklıyor!

*
Türkiye Devletinden kullanılan dil ve uslubu değiştirmesini/her türlü askeri hareketliliğe son vermesini/Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü/Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi statülerini belirleme haklarına sahip olduğunu kabul etmesini / Kürdistan’ın bir statüsü olmadan Kürt Sorununun çözümünün olmayacağının bilinmesini /Çağdaş demokratik bir anayasa ile Kürdistan halklarının kendi kimliği ile örgütlenme özgürlüğünün tanımasını /Anadilde eğitim ve Kürtçe’nin resmi dil olarak Anayasa’da güvence altına almasını /Siyasetin-sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu bir mekanizma ile kamu kaynaklarını Kürdistan’a aktarmasını /Siyasi tutukluların serbest bırakılması için yasal düzenlemeleri yapmasını / Kürdistan topraklarında yaşayan Ermeni,Süryani gibi bir çok halkın, her din ve mezhepte inanç gruplarının uğradığı tahribat nedeniyle Cumhuriyet Devletiyle yüzleşmenin yolunu açmasını / Faili meçhullerin aydınlatılması için sorumlulukların yerine getirilmesini talep ediyor.
Vay Canına! Alınan bu kararlarda Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İslam Kalkınma Örgütü ve Avrupa Birliği’ni sorumlu davranmaya davet ediyor…

*
Milyonlarca insanın ulusal idealleri ve ulusal onurlarıyla bütünleştiği direnişine ana muhalefet partisi CHP, tüzel kişiliği ile değil gerçek kişileriyle destek vermektedir.
O yüzden direnişin gönderine ne ulusal idealler ne de ulusal onur çekilemiyor!

*
“Yoksa, direnişin heyecanı mı sönüyor” karamsarlığı yayılırken,direnişin gölgesinde kalan “Demokratik Çözüm” müzakeresi yeniden kızışmaktadır.
İşte, Murat Karayılan kendilerinin verdikleri sözleri yerine getirdiklerini,devletin ve hükümetin yaklaşımından kaygı duyduklarını açıklıyor.
“2-3 hafta içerisinde, özellikle de TBMM kapanmadan bazı adımların atılmasını bekliyoruz. Madem 6 aydır bir süreç başladı, tek mermi patlamıyor, PKK geri çekiliyor ve birinci aşama bitti;buyurun siz de samimi adımlar atın, bir görelim sizi… Yoksa süreç böyle yürümez”diyor, posta koyuyor!

*
Direnişler Başbakan Erdoğan’da mecal bırakmamıştır.
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi bir öneri yapıyor -buna göre, Erdoğan önce ülke genelinde meydana gelen direnişleri ve nedenlerini iyi analiz ederek değerlendirmeli ve bundan gerekli dersleri çıkaran bir bakış açısına gelmelidir.
Sonra birlikte “Demokratikleşme ile hak ve özgürlükleri merkeze alan bir programı Meclis’in tatile gireceği Temmuz ayının ilk haftasına kadar yasalaştırabiliriz” diyor!
Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nın sonuç bildirgesinde yer alan seçim barajı, gösteri ve toplantı yürüyüşleri, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması başta olmak üzere bir demokratikleşme paketini gerçekleştirme çağrısında bulunuyor.

*
CHP -ya Erdoğan’a şaka yapıyor -ya da, Erdoğan’ın ve Kürt Sorununun imdadına yetişiyor.
Nereden bakılırsa bakılsın bu duruş ulusal ideal ve ulusal onuru çerçevelemiyor.

22.6.2013