DİRENİŞİN ARKASI VE ÖNÜ

6.6.2013 - Z6677 0

Taksim Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine alışveriş merkezi yapılmasının engellenmesi eylemi, iktidarın rejimin bekçisi ettiği ve eylemcilerin önüne çıkarttığı polisin zulmüyle internetin sosyal ağlarından gelişti ve başka bir boyuta evrildi.
Milyonlarca vatandaş 11 yıllık iktidarında Başbakan Erdoğan’ın bağımsızlıkçı,antiemperyalist ve çağdaş Türkiye ideali yerine ikame ettiği mezhebî fikir hayatına, ekonomik ve siyasal yönetim anlayışına, dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan politikalarına karşı bulundukları her yerde fasılasız alanlardadır ve “Başbakan İstifa, Yüce Divana” kararlılığında direniş sürdürüyor.
Bir direnişin olmazsa-olmaz karakterini Devrimci Önder Atatürk gösteriyor,”Milli mücadelede şahsi hırs değil,milli ideal,milli onur asıl etken olmuştur”diyor.

*
Bağımsızlıkçı,antiemperyalist ve çağdaş bir karakter olmayınca ne millî bir ideal ne de millî bir onur yeşermiyor, -nitekim,karşı-devrimci Başbakan Erdoğan -bakınız, nasıl da vebal ödemeye hazırlanıyor?
Şöyle başlamak gerekiyor -ki, ABD Türkiye’de Erdoğan ve Fethullah Gülen, Arap ülkelerinde Müslüman Kardeşler Örgütüyle kurduğu işbirliğinde askeri yöntemler kullanmaksızın Ortadoğu’yu sömürüye açmak üzere ulusal devlet modelinin aşılmasını öngören bir yeniden yapılandırma projesi işletmiştir.

*
Dışarıda Müslüman Kardeşler örgütü,Türkiye’de Erdoğan ve Gülen hareketleri aynı kanala açılmak kaydıyla yılların içinden muhtelif alanlarda oluşturdukları insan sermayesi yatırımı, bu insanlar arasında kurulan ilişkilerle bir hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından gelişmiş,
Türkiye’de AKP hükümetinin katkısı ve Marmara sermayesinin küresel sermayeye bağlılığından istifadeyle islami sermaye birikimi yapılmış, Cumhuriyet devletinin icra-yasama-yargı erkleri, tüm kurumları ve TSK üzerinden yeniTürkiye ve İslam Birliği, vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği, adalet yerine insan olmayı öngören yüzde 50’lik yeni bir toplum oluşturulmuştur.

*
Güya sınırlar anlamsızlaşacak ve Müslüman,Hristiyan,Musevi,Arap,Türk,Kürt her din,her mezhep, her etnik kimlik Ortadoğu’yu ortak vatan sayacaktı!
Olmadı, projenin uygulandığı her ülke ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerinin etkileşmesiyle istikrarsızlığa yuvarlandı, etkisizleşti.
İslam Birliği hayalini oluşturacak ülkeler birer birer ABD’nin dipsiz sömürüsüne yakalandı -ama, ABD bunları sömürmek öncesinde milyarlarca dolar yardım etmek zorunda olduğu anladı…

*
ABD, İslam dininin demokrasiye aykırı olmadığı savından geliştirilen ve inananları rencide eden Ilımlı İslam düşüncesinin akla-bilime ve vicdan-düşünce özgürlüğüne değil taassuba dayalı toplumlar oluşturduğunu -nitekim,
Müslümanlıktan koparılan çok sayıda insanın, Batı’nın İslam’a ve peygamberine vurmak için alanlar açtığı düşmanlığında pekiştiğini, radikalizmi yalnızca bu kaynağın ürettiğini de farketti.

*
Elbette ABD’nin dünyası bu denli küçük değildir!
Mesela -geç de olsa, füze savunma sisteminde Rusya ile işbirliği yolunda engellerin kaldırarak iki ülke ilişkilerinin yeni müttefiklik düzeyine çıkarılması,
Uçuş yörüngeleri Rusya hava sahasından geçen Kuzey Kore ve İran nükleer füzelerine karşı işbirliği,
Batı’nın tümünü ve Kuzey Kafkasya’da Rusya’yı da tehdit eder duruma yükselen-şu gün, Suriye ve Irak konumlu radikal muhalefetin, radikal terör örgütlerinin engellenmesinde ortak mücadele,
Asya-Pasifik’te sosyalist hukuk anlayışından gelişen Çin ile işbirliğinin geliştirilmesinden başka yol olmadığını da gördü!

*
Nasıl yürüyeceği bilinmez ama -işte, ABD,Rusya ve Çin arasında işbirliği gelişiyor.
İsrail’in güvenliği merkeze alınmış, İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planı yavaş yavaş geliştirilirken,
İsrail’e güvenliği konusunda teşvik vermek üzere Suriye savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi,radikalizmin tasfiye edilmesi, yeni Suriye’nin kurulması ardından,Irak’ta bir düzen ve İran’la nükleer programında diplomasiyle çözüm -karşılığında,
Diğer sorunların da çözülmesi ardından meşruiyeti ve güvenilirlik sorunu ile tartışılan BM Güvenlik Konseyinde, ulusal çıkarları için ayrıcalıklı pozisyonlarını dünya siyasetinin belirleyicisi yapan mevcut statükonun değişmesi işbirliği yürütülüyor.

*
Nihayet küresel paylaşım kavgası karşılıklı olarak paylaşımın dengelenmesine dönüştürülüyor.
Üç ülke aralarında stratejik müttefiklik düzeyini geliştiriyor -mesela, Ortadoğu’da paylaşımın dengelenmesi sağlamak üzere Suriye’ye siyasi çözüm için Cenevre Konferansına gidiliyor.
Esad rejiminin ve muhaliflerin neden,nasıl bir iç savaşın tarafları haline geldiği,dış saiklerinin sorgulanacağı bileşkesinden yeni Suriye’nin kurulmasına gidiliyor -ki,
Tayyip Erdoğan’ın islamcı felsefesine parsa toplamak karşılığında ABD’nin Ortadoğu çıkarlarından devraldığı yetki -şimdi, radikalizmin arkasında bir Eşbaşkan olmanın bedelini ödemesini gerektiriyor…

*
Üstelik Eşbaşkan Erdoğan idaresinde Türkiye; ABD, Rusya ve Çin’in geliştirdiği küresel paylaşımın dengelenmesi işbirliğinde, Türkiye’de,İran,Irak,Suriye’de bölünmüş Kürdistan’da kendi üstünde başka egemenliği kabul etmeyen Kürdistan ulus devleti üzerinden yapılacağı olasılığının işletildiği bu süreçte,
Silahların bırakılmasıyla terör sorununun sona ermesi karşılığı Kürt kimliğinin anayasal güvence ile kurumlaşması,Türklerin ve Kürtlerin bir arada kardeşçe ve eşitlik içinde yaşayacağı demokratik düzenin kurulacağı hayalini işletiyor.
Kürtleri Kürdistan Sorununda demokratik ve barışçıl yöntemleri esas alan kitlesel eylemleri sürdürecekleri mücadele zeminine terfi ettiriyor.

*
Bu bağlamda Erdoğan reelpolitiğin Türkiye’nin temel siyasi kimliği ve tarihsel birikimini kuşatmasına ve “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kavramı üzerinde odaklaşılmalıdır” tezinde yeni bir anayasa talebine sıkıştırmıştır.
Ne ki Erdoğan şahsi hırsıyla başkanlık ısrarı nedeniyle yeni bir anayasa için gerekli olan siyasî mutabakatı,
Üstelik Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi AKP’nin oluşturduğu merkezin diğer kutbu haline getirmek misyonu -bu yüzden, Cumhuriyet’in yok edilen niteliklerine sahip olmak mücadelesi vermek yerine bölüşüm tartışması, sınıfsal sorunlar, kişi hak ve özgürlükleri savunuculuğuna soyunan ve Kemalist Türk Devleti idealini yem eden politikasına rağmen kuramamıştır.

*
Şimdi,Suriye gelişmeleri paralelinde Türkiye, CHP’ninde katılacağı geçici bir anayasa ile Kürtlerin demokratik ve barışçıl yöntemleri esas alan kitlesel eylemlerini sürdürmesine yol açacak bir sürece ilerliyor.
CHP’nin katkısıyla anayasada başlangıç ilkelerinin korunacağı,cumhuriyetin niteliklerini öz bakımından laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti çerçevesine sıkıştıran, yerel yönetimlerin yetki ve ilişkilerinin yeniden düzenleyen,Milli Güvenlik Kurulunu anayasal kurum olmaktan çıkaran geçici bir anayasa!
Erdoğan’ın Ergenekon,Balyoz davalarındaki kilitlemelerinin aşılacağı, Özel Yetkili Mahkemeler ve Terörle Mücadele Kanununda gelişme sağlayacak ve Ergenekon’a karşı KCK tutuklularına da af getirecek bir süreç…

*
Ortadoğu’da dengenin kurulabilmesi için Erdoğan’ın -bilhassa,Suriye’de İç Savaşta bir tarafta aktif olması halinin,
Türkiye’de dengenin oluşması için de siyasi değil yönetsel ihlallerden,kusurlardan,suistimallerden -hem;uluslararası hukuka -hem de,ulusal hukuka karşı bedel ödeyeceği çok açıktır.
Türk halkının direnişi bu temaya oturuyor- ama, kurulmakta olan bu dengenin Türkiye önüne çıkaracağı, Kürdistan Sorunu ve bunu emsal alacak Ermenistan Sorunu ile başetmesi için;
Hepimizin ve önderlerin, Atatürk’ün “Milli mücadelede şahsi hırs değil,milli ideal,milli onur asıl etken olmuştur” şiarında olması gerekiyor.

6.6.2013