KÜRDİSTAN’ DAN KÜRESEL PAYLAŞIM DENGESİNE

8.5.2013 - kurdistan

Şubat’ta Başkan Obama Devlet Başkanı Putin’e yazdığı mektupta, füze savunma sistemleri konusunda işbirliği yapmak ve sistemin Rusya’ya yönelik olmadığına dair verdiği söze inanılmasını istedi.
Bu istek bölgesel pazarlarla çeşitlenmeye yönelen bugünün dünyasında, Rusya’nın geleneksel siyasi,ekonomi ve askeri gücüyle -hem, küresel barış,istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasının karşılanıp-karşılanmayacağı -hem de, bu iddiaya esas aldığı Birleşmiş Milletler Teşkilatı merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası sistem ağlarına yansıtılıp-yansıtılmayacağı ile ilgiliydi.

*
Bugün, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Rusya’dadır, iki ülke arasında ilişkilerin yeniden yapılandırılması,17-18 Haziran’da Kuzey İrlanda’da G-8 zirvesi vesilesiyle iki liderin görüşmesine hazırlık yapılıyor.
Bir süredir tartışılan ABD füze savunma sisteminde Rusya ile işbirliği yolunda engellerin kaldırılarak iki ülke ilişkilerinin yeni müttefiklik düzeyine çıkarılması,
Bundan hareketle uçuş yörüngeleri Rusya hava sahasından geçen Kuzey Kore ve İran nükleer füzelerine karşı işbirliği,
Uluslararası ve Kuzey Kafkasya’da Rusya’yı tehdit eder duruma yükselen Suriye ve Irak’taki radikal muhalefetin engellenmesi konularında öncü projelerin hazırlanacağı umuluyor.

*
Nitekim ABD iki küsur yıldır süren Suriye savaşının yayılarak radikal bir çatışmaya dönüşmesinden endişe etmektedir.
Washington’da birçok siyasi, çeşitli fırsatlarda yaptıkları konuşmalarda,Obama yönetimine çağrıda bulunarak bu savaşın bir an evvel durdurulması gerektiğini belirtiyor.
Siyasi gözlemciler Obama’nın savaşı bitirmek için türlü diplomatik girişimi yapmasına rağmen bir kara harekâtını kesinlikle düşünmediğini söylüyor.
Rusya’nın işbirliği ile Suriye ve Irak’ta radikal muhalefete birlikte engel olunmasından başka yol görülmüyor.

*
Ya da ABD’nin Yakın Doğu’da en büyük tehdit saydığı İran’ın nükleer sorununun dünya toplumunda uyandırdığı tedirginliğin düzeyini düşürmek üzere barışçıl nükleer programı için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması halinde esnek tutum alacağı öngörüsü üzerinde diplomatik arayışlarını sürdüreceği,
Bu arayışlarını hava sahası nükleer füzelerin uçuş yörüngesinde olan Rusya’nın işbirliğiyle yapacağı da anlaşılıyor.

*
Kimi diğer sorunların da çözülmesi ardından meşruiyeti ve güvenilirlik sorunu ile tartışılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde, ulusal çıkarları için ayrıcalıklı pozisyonlarını dünya siyasetinin belirleyicisi yapan “mevcut statüko” da değişebilecektir.
Eski dünyayı düzenleyen NATO,IMF,Dünya Bankası ve AB gibi gerek ekonomik gerek siyasi kuruluşlarla uluslararası sistemin yeniden düzenlenmesi -yani, bugünün paylaşım kavgasının karşılıklı olarak “paylaşımın dengelenmesi”ne dönüştürülmesi mümkün olabilecektır.

*
Bu esnada Atatürk’ün “Bütün soy gururumuzu,Türk olmanın içinde buluruz” ifadesiyle çizdiği ulusal bütünlükte ve “Bağımsızlıkçı, Antiemperyalist ve Çağdaş” olmak idealizminde Türkiye Devleti,
Kendi kaderine sahip çıkmayan, ulusal butünlüğü ve Türk’ün idealizmini ümmetçilik felsefesi dışında algılayamayan;
Başbakan Erdoğan’ın 10 yıllık iktidarında, küresel lider kalmak hedefinde ABD’nin Osmanlı’nın ardından devlet yapılanmalarında Vatikan benzeri ekonomik güç olunması projesine yönlendirilmiş -iken,

*
Şimdilerde İslam ülkelerinin yaşadığı karmaşanın bu vizyonu daraltması ve -muhtemelen, ABD’nin paylaşım kavgasını karşılıklı olarak paylaşımın dengelenmesine dönüştürmesi mecburiyeti noktasında;
Türkiye – şimdi,Suriye ve Irak jeopolitiğinde çıkarlarını teminen “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” dürtüsüne uğratılmış, tam manasıyla bir bataklığa çekilmiştir.

*
Erdoğan PKK’nın dağdan indirilip siyaset zeminine çekilmesini öngörüyor, 2023 ufkunu Türkiye topraklarından ve İran’ın batısından, Irak’ın kuzeyine,Suriye’nin kuzeyinden doğusuna ve Akdeniz’e ulaşan koridora kadar genişlemiş Orta Doğu Konfederal Devleti süslüyor.
Oh ne alâ! Muhtemelen ABD’nin paylaşım kavgasını karşılıklı olarak paylaşımın dengelenmesine dönüştürmesi mecburiyeti halinde zengin kaynaklar üzerinde sömürgeci egemenliğe son vermek,bunların Kürdistan’daki etkilerini en son kalıntısına kadar tasfiye etmek,bağımsız ve birleşik bir Kürdistan’da demokratik bir devlet yönetimi kurmak düşüncesinde Kürt ulus devletinin oluşturulacağını,kendisi ve iktidarının bu düşüncenin yalnızca taşeronu olduğunu,iş bittiğinde bir kenara atılacağını hiç düşünemiyor ,… derken,

*
Suriye-Irak jeopolitiğini de kapsayan,ABD-Rusya ilişkilerinin yeniden yapılandırılması olasılığı karşısında Başbakan Erdoğan Türkiye’yi yönlendirdiği tüm politikalarda köşeye kıstırılmış olduğunu görmeye başladığının emarelerini veriyor.

*
Cumhurbaşkanı Beşar Esad,ABD yönetimindeki batılı güçlerin Suriye’yi ele geçirmek üzere hepsini bir düşünce şemsiyesi altında topladığı El Kaide ya da Nusra Cephesi gibi örgütlere verdiği bilumum destekle savaş yürüttüğünü söylemektedir.
“Şahsi çıkarları için ülkesinin tümünü feda eder” ithamında olduğu Başbakan Erdoğan’a,”çok şey satın alıp satarak Filistin davasını sözde destekleyerek, Arap ve İslam arenasında kendilerine yer bulmaya çalıştı. Efendilerinin kendilerine biçtikleri rolü aşıp, kendilerine izin verilenin çok ötesine gitti. Bu rolden geri adım atması gerekiyordu. Ama Suriye’nin rolünde ısrar etmesi sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle Suriye davası, o’nun için siyasi açıdan sıkıntı yaratan ölüm- kalım meselesi haline geldi” ifadesiyle yeni reelpolitiği işaret ediyor.

*
Reelpolitik her an değişmekte -şimdi,Kürdistan üzerinden küresel paylaşım dengesi kurulurken,Başbakan Erdoğan dağılmaktadır,”Ey Beşşar Esed, vallahi bunun hesabını vereceksin. İnşallah, Rabbimin Müntakim sıfatı mucibince, Kahhar sıfatı mucibince, senin üzerine kutlu bir intikam olarak inecek. Allah izin verirse, bu caninin, bu katilin, dünyada hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı hamdedeceğiz, şükredeceğiz. Yaşananlar, tahammül sınırlarını zorlar bir hale gelmiştir” diyor -ve,

*
Birleşmiş Milletler Teşkilatı meşruiyet ve güvenilirliği tartışmalarında çırpınan Güvenlik Konseyi’nden,”Batsın sizin uluslararası siyasetiniz. Uluslararası toplumun soykırım girişimleri konusunda uyanmasını bekliyoruz. Arap Ligi toplanmalı. Esed’in arkasında daha büyük trajediler bırakması önlenmelidir. Füzeler de kullanıyor, bombaları kullanıyorlar” diye imdat istiyor.

*
Küresel “paylaşım kavgası” yerini “paylaşımın dengelenmesi” sürecine bırakmaktadır.
Kaçınılmaz, Başbakan Erdoğan’ın başına tüm haşmetiyle dünyanın göçmesi çok yakındır.
O’nun emeklilik günleri yaklaşırken, bu hengamede Türkiye’nin yeni Sevr ile zarara uğramamasını teminen;
Birincisi, ulusalcı güçlerin türlü anayasa değişikliği ya da yeni anayasa oyunlarına düşmemesi, ikincisi ulusal-milli merkezin büyütülmesi ve etkinleştirilmesi gerekiyor.

8.5.2013