AYAĞA KALKIŞ

30.4.2013 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Başbakan devlet yönetiminde savaş ve barışın ve müttefikliğin geliştirilmesi yöntemini “Bu dünyada insanlar bir kere aldatılınca, gerçekten bile şüphe duyarlar” ilkesinden yürütüyor.
Kızılcahamam’da il ve ilçe başkanları toplantısında, “Can havliyle,terör bitmesin diye çırpınıyorlar.Kolay değil…On yıllardır kurdukları tezgah alt üst oluyor. Ekmek teknelerini kaybediyorlar.Ellerinde milleti korkutacak, sindirecek, siyaseti dizayn edecek hiç bir malzeme kalmıyor. Bunlar iktidar olsa,Türkiye’den çıkacak teröristleri mağaralarına geri yollarlar” diyor.

*
Bu kafayla Osmanlı’nın külünden bir bağımsızlık savaşı,bir ulus devlet birikiminde yıllardır Türk Milletinin katlandığı sadece terörle mücadelede değil, Cumhuriyet Devletini “Kürt Sorunu ve Kürdistan Sorunu” komplikasyonlarıyla muhatap etmemek üzere verdiği yılmaz mücadelede ödenen canları,kanı,gözyaşını hiçe sayıyor.

*
Yazık,onlarca yıllık “Kürt Sorununu” ve “Kürdistan Sorununu” bir hokus-pokusla “Terör Sorunu” mertebesine indirgemeye çabalıyor.
İşte,”Yoksul gariban ailelerin çocukları dağa çıkıyor, şehit oluyor, naaşı geliyordu. Bu kan ticareti içinde al gülüm ver gülüm şeklinde geçinip gidiyorlardı. Şimdi takke bir kez daha düştü. Bunların ellerinde tek bir tutunacak dal vardı o da terördü. Şimdi o da sona eriyor. Ve onlar da son sığınaklarını kaybediyorlar” diye Türkiye’nin karşı-karşıya kaldığı en büyük sorunu sulandırıyor.

*
İnsaf! Türk halkının dikkatinden PKK’nın Kürtler özgürleşinceye kadar mücadele zemini olarak dağın yerine şehirlerin, kan ve gözyaşıyla beslenen silahın yerine kürtçülüğün siyaset yöntemlerini esas alan kitlesel eylemlerini sürdürme kararlılığını kaçırıyor.
Silah bırakma ve terörün noktalanması halinde bu mücadele yöntemini benimsemeyen ve bunun sona ermesi için çaba gösteren 4 coğrafyanın Kürt kesimleriyle de kucaklaşılacağı, edinilen tecrübe ile Kürt Sorunun çözülmesi aşamasına geçileceği hedefini ağzına bile almıyor.

*
Kürtçü, Kürt Sorunuyla farklı ideolojilere rağmen demokratikleşme perspektifinde kurumsal kimliği esasında birliğini,dirliğini ve ortak dille siyasal nicelik ve niteliklerini kazanmanın talebindedir.
Teminen Cumhuriyetin esaslarına karşı örgütlü toplum,demokratik katılım, toplumcu ekonomi modeli için konfederal ulus, anayasa,siyaset ve vatan konsepti için direniyor…

*
Bu noktada -lütfen,Erdoğan’ın partisinin Akdeniz Bölgesi milletvekilleriyle yaptığı bir toplantıdaki,”Tam aksine eyalet yapılanmaları güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Osmanlı’da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan eyaleti var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden bunları vermiş. Bunlar 2023’ün konusu” ifadesini hatırlayınız.
Bu ifade Erdoğan’ın Türkiye’ye yapılan emperyalist saldırının yarına ilişkin boyutlarına da ortak olduğunu gösteriyor.

*
Eşbaşkanın vicdanı titremiyor -o yüzden,10 küsur yıllık iktidarında mesela,teröristlerin bulunduğu alanda hakimiyet kurabilmiş midir,terörist nerede ise bulunup etkisiz hale getirilmiş midir,sınır bölgelerinde giriş-çıkışlar kontrol edilmiş, siyasal alanda yapılan mücadelenin yasal çerçevede olması temin edilmiş midir?
Ya da sürüsüne bereket yasal düzenlemeye rağmen teröristler caydırılabilmiş midir,Suriye, Irak ve İran’la emperyalizmin taşeronu olarak sürgit yeni nesil savaşmaktan fırsat bulup örgütün yuvalandığı o ülkelerle ortak hareket edilmiş midir, örgütün uluslararası desteği kesilmiş, finansman yolları engellenmiş midir ya da terörle mücadele ulusal gücün bütün unsurlarıyla yapılmış mıdır,..bir umurunun olmadığı anlaşılıyor -ama,

*
Hâlâ, “Müzakere,taviz verme ve pazarlık asla ve asla söz konusu değildir.Biz bugüne kadar milletin menfaatlerini pazarlık konusu yapacak kadar düşmedik,alçalmadık” diyebiliyor.
Bu ifadesi Zübeyir Aydar’ın,”Misak-ı Milli’yi özellikle vurguluyoruz. Misak-ı Milli’nin güncellenmesi bizim bir talebimizdir “söylemini karşılamıyor.
İşte, bir Eşbaşkan olarak Kürt Sorununun halledilmesinden sonra sıranın Türkiye’de, İran,Irak,Suriye’de bölünmüş Kürdistan’da kendi içindeki çeşitli gruplar yönünden kendisinden başka egemen gücü kabul etmeyen bir ulus devlet kurulması anlamında Kürdistan Sorununun çözümüne geleceğini de biliyor.

*
İnanılır gibi değildir -ama, Başbakan süreci terör sorununa indirgeme çabasıyla -aslında, yakın geleceğin önce Kürtçülük,sonra Kürdistan Sorunlarının hamisi gibidir ve “Cumhuriyeti taze bir filiz gibi görenler, temellerin her an sarsılacağını zannederler. 10 yıldır birileri Türkiye’nin bölündüğünü Cumhuriyet’in temelinin sarsılacağını bir papağan gibi dile getiriyor. Onlar ne dediyse tersi oldu. Onlar her zaman kaybetti” diyor!

*
Bir Eşbaşkan olarak ortak olduğu plan; Türkiye’nin bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Misak-ı Milli’nin soysuzlaştırılmasıdır.
Türkiye’yi uluslararası hukukta belirleyen Lozan Barış Anlaşması Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmiştir -ne ki, Lozan’da İngiltere’nin fitne ile geliştirdiği zengin petrol kaynaklarıyla Musul ve Kerkük sorunları -işte, Kürtçünün Şeyh Sait İsyanından bugünlere geliyor.
O yüzden Başbakan, Kürtçünün Kuzey Irak,Kuzey Suriye Kürdistanı’nda Türkiye’nin ekonomik desteğine bağımlılığı oluşturmak ve NATO’cu TSK’nın müdahalesinden korku karşılığında dengelediği o bölgenin dünya petrol ihtiyacının çoğunu karşılama kapasitesiyle ekonomik çıkarlara İslamcı vizyonuyla yardımcı olacağına inandırılmış ve öyle olacağını da sanıyor!
Bu yöntemin kesinlikle asgari bir bölgesel savaş nedeni olacağını idrak etmiyor.

*
Türk Milleti üzerinde bu pazarlıkta yeni CHP’nin mimarı Kemal Kılıçdaroğlu, vatandaşların çözüm sürecine ilişkin kaygıları olduğunu söylemektedir, “Bu kaygıları giderecek olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çıkacak,millete görüşmelerin ne olduğunu,hangi aşamaya gelindiğini açıklayacak” diye fısıldıyor.
Koltuğunda oturduğu Büyük Atatürk’ü, O’nun “Mazinin kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür. Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkını, haysiyetini, şerefini tanıtmağa kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar. Haysiyetinin bir zerresine, vatanın bir avuç toprağına vuku bulacak tecavüzün bütün mevcudiyetine vurulmuş darbe olacağını artık Türk milletinin farketmediğini sanmak hatadır” ifadesini anlamaya feraseti yetmiyor.

*
Yahu,bir işe yara! Muhalefet liderisin -işbu süreci ,her yerde düzenleyeceğin mitinglerde anlatsan ya!
Gök kubbeyi kaygıların ve varsa ihanetin üzerine çökertsen ya!

30.4.2013