ATATÜRK’ÜN İSLAM DİNİNE HİZMETLERİ

Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk’e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu ve “dindarlara baskı yaptığı” şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çağdaş bir ulus yaratan Atatürk’ün, “onunla Allah arasında” kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her şeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk’ün de dediği gibi, “Allah ile kul arasındaki bağlılıktır”. Atatürk'ün inanıp inanmadığı, az yada çok inandığı kişisel bir tercih olduğundan sadece Atatürk'ü ilgilendirir, ancak "Atatürk'ün din düşmanı olduğu ve dindarlara baskı yaptığı" iddiası herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulması gerekir. - ataturk dua ederken 4

Kendine Özgü/Sade Bir Dindar

Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk’e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu ve “dindarlara baskı yaptığı” şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çağdaş bir ulus yaratan Atatürk’ün, “onunla Allah arasında” kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her şeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk’ün de dediği gibi, “Allah ile kul arasındaki bağlılıktır”. Atatürk’ün inanıp inanmadığı, az yada çok inandığı kişisel bir tercih olduğundan sadece Atatürk’ü ilgilendirir, ancak “Atatürk’ün din düşmanı olduğu ve dindarlara baskı yaptığı” iddiası herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulması gerekir.

Atatürk’ün hayatı incelendiğinde onun hayatının hiçbir döneminde hiçbir dine ve hiçbir din mensubuna kötü gözle bakmadığı, hangi dinden olursa olsunbütün dindarlara saygıyla yaklaştığı, hiçbir din mensubuna baskı yapmadığı görülecektir. Nitekim Atatürk, “Her türlü düşünceye ve inanışa saygılıyız” diyerek laiklik ilkesini hayata geçirmiştir. Atatürk’ün anladığı laiklik her şeyden önce dine ve dindara saygıdır. Aynı şekilde dinsizliğe ve dinsize de saygıdır. Yani düşünce ve inanç özgürlüğüdür.

Öteden beri Atatürk düşmanları, Atatürk’ü Müslüman-Türk milletinin gözünden düşürmek için Atatürk’e “dinsiz” diye iftira atmışlar, genç nesilleri bu çirkin iftirayla zehirlemişlerdir. İşin asıl şaşırtıcı tarafı, kendisini “Atatürkçü” diye adlandıran bazı çevrelerin de Atatürk’ü yüceltmek adına onu “dinsiz” diye adlandırmış olmalarıdır. Yani, bir grup “aşağılamak” için, bir başka grup ise “yüceltmek” için Atatürk’ün “dinsiz” olduğunu iddia etmiştir. Gerçek şu ki hiçbir konuda anlaşamayan din istismarcıları ile Atatürk istismarcıları “Atatürk’ün dinsizliği” noktasında anlaşmıştır. Örneğin, bugün Türkiye’de Atatürk’ün “dinsiz olmadığını” iddia edenler, hem Atatürk düşmanı yobaz din istismarcılarının hem de sözde Atatürkçü Atatürk istismarcılarının saldırısına uğramaktadır. Din istismarcısı Atatürk düşmanlarının ve  Atatürk istismarcısı söze Atatürkçülerin Atatürk’e yönelik bu asılsız iddialarına yanıt vermek için 15 yıllık bir çalışmayla 1153 sayfalık “Atatürk İle Allah Arasında” adlı bir kitap yazdım. Bu kitabımda Atatürk’ün din anlayışını, doğumundan ölümüne kadar çok ayrıntılı bir şekilde belgelere dayalı olarak inceledim. Neredeyse bütün arşivlere girdim, yerli yabancı bütün kaynakları taradım ve 15 yıllık çalışmalarının sonunda Atatürk’ün bu ülkeye gelmiş geçmiş en bilinçli ve en gerçek inananlardan biri olduğunu gördüm. Araştırmalarım sonunda; Atatürk’ün inancını kendi içinde yaşayan, toplumun her şeyden önce dinini anlamasını isteyen, bunun için de bir Dinde Öze Dönüş Projesi geliştiren, din istismarıyla ve yobazlıkla savaşan, başka inançlara saygı duyan “kendince samimi bir dindar” olduğunu gördüm.

Atatürk ve Din

Atatürk’ün nasıl “gerçek bir dindar” olduğunu bu makalenin sınırları içinde bütün boyutlarıyla özetlemek neredeyse imkânsızdır. Ancak yine de birkaç başlık altında onun kendine özgü dindarlığını şöyle özetlemek mümkündür:

  1. Atatürk, daha 7 yaşında annesi Zübeyde Hanım’ın isteği ile Kuran-ı Kerim’i hatmetmiştir. 8 Yaşında Kuran’ın tamamını ezbere okuyabilmektedir.
  2. Atatürk, daha çocukluk yıllarında Selanik’te Mevlevi-Bektaşi tekkelerine giderek ayinlere katılmıştır.
  3. Atatürk, Çanakkale Savaşı yıllarında yakın dostlarına, arkadaşlarına yazdığı mektuplarda Allah’a olan inancını dile getirmiş ve “Allah’ın inayeti sayesinde” bu savaşı kazanacaklarını belirtmiştir.
  4. Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında camilere, cem evlerine gitmiş, cuma namazlarını kılmış, cami minberine çıkıp “Allah birdir, şanı büyüktür” diye başlayan Hz. Peygamber’den övgüyle söz eden bir hutbe vermiş, TBMM’yi tekbir ve dualarla açtırmıştır.
  5. I. TBMM’de girişte hep bir hafıza Kuran okutmuştur. Aynı şekilde Cumhuriyet döneminde Topkapı Sarayı’nda Kuran okutma geleneğinisürdürmüştür.
  6. Atatürk, özel hayatında fırsat buldukça Kuran okumuş veya Kuran okutup dinlemiştir. Özellikle özel hafızı Hafız Yaşar Okur’a Kuran okutmuştur.Atatürk zaman zaman da manevi kızlarından Nebile’ye ezan ve Kuran okutup dinlemiştir.
  7. Atatürk’ün en yakın arkadaşı Fevzi Paşa ve annesi Zübeyde Hanım beş vakit namazlarını kılan, İsmet Paşa ise elinden geldiğince ibadetlerini aksatmayan insanlardır. Atatürk çevresinde namazlarını kılan ibadetlerini yapan herkese çok saygılı davranmıştır.
  8. Atatürk Kurtuluş Savaşı sırasında tuttuğu özel notları arasında zaman zaman “Hafızı çağırıp Kuran okuttuğunu” yazmıştır. Yine özel notları arasında “TANRI BİRDİR VE BÜYÜKTÜR” notu göze çarpmaktadır.
  9. Atatürk, cumhuriyeti ilan ettikten sonra 1930’lu yıllarda özellikle ramazan aylarında dönemin tanınmış hafızlarını köşke/saraya çağırarak onlara Kuran okutup dinlemiştir. Makamla Kuran okunmasına büyük önem veren Atatürk, hafızların makam hatası yapmamalarına ve ayetleri tane tane okumalarına büyük önem vermiştir.
  10. Atatürk, 1930’larda Çanakkale Şehitleri için her yıl Çanakkale Mehmet Çavuş abidesi önünde mevlit okutmuştur. Aynı şekilde her yıl annesi Zübeyde Hanım’a da mevlit okutmuştur.
  11. Atatürk döneminde okullarda din eğitimi devam etmiştir. Köy ilkokullarında din derslerinde “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri” adlı kitap okutulmuştur.
  12. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan yüzlerce camiyi onarttırmış ve yeniden yaptırmıştır. Hatta Eskişehir Mihalıççık camisini cebinden 5000 lira verip yeniden yaptırmıştır. Ayrıca Atatürk’ün yurt dışında Paris ve Tokyo camilerinin yapımına katkıda bulunduğuna ilişkin kanıtlar vardır.
  13. Atatürk, İslam dünyasıyla da yakından ilgilenmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında İslam dünyasının desteğini yanına alan Atatürk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da İran-Irak ve Afganistan gibi Müslüman ülkelerle Sadabat Paktı’nı kurarak, Hıristiyan haçlı saldırılarına karşı Müslüman ülkelerle birlikte hareket etmiştir.
  14. Atatürk, Müslüman ülkelerin liderleriyle de çok iyi ilişkiler geliştirmiştir. Örneğin Afgan Kralı Amanaullah Han ve İran şahı Rıza Pehlevi ile kişisel dostluk kurmuştur.
  15. Atatürk, 1937 yılında Filistin’e yönelik bir Siyonist- Haçlı Hıristiyan saldırısı olacağını haber alır almaz “Filistin’e el sürülmez” diye bir bildiri yayınlayarak Müslüman Filistinlilerin yanında olduğunu herkese göstermiştir.
  16. Tarihe çok meraklı olan Atatürk en çok Hz. Muhammet’ten etkilenmiştir. Onun savaşlarını bütün detaylarıyla öğrenmiş, liselerde okutulan Tarih kitaplarında İslam tarihi bölümünün yazımına bizzat katkıda bulunarak bu kitaplarda Hz. Muhammed’in savaşlarını anlatan haritaları bizzat kendisi çizmiştir. Tarih çalışmaları sırasında Hz. Muhammet’i eleştirmeye kalkanları, “Hz. Muhammet’in kıymetinden habersiz cahil serseriler bizim tarih çalışmalarımıza katılamazlar” diye azarlamıştır. Hz. Muhammet’ten, “Benim senin adın silinir ama o ölümsüzdür” diye söz etmiştir.
  17. Atatürk, 1922 Sakarya Savaşı’ndan 1934 Soyadı Kanunu’na kadar İslami içerikli “Gazi” unvanını ad olarak kullanmıştır. Soyadı Kanunu’ndan sonra da zaman zaman ad olarak “Gazi” unvanını kullanmaya devam etmiştir.
Okumaya devam et  Atatürk, dinci yobaz Said-i Kürdî’yi huzurundan neden kovdu?

Dâhinin Felsefi Kodları, Bilimsel Kafa Yapısı ve Din

Atatürk, çağını aşmış bir “savaş ustası”, gelmiş geçmiş en büyük örgütçülerden biri ve Asya’nın en büyük devrimcisidir. O tartışmasız bir “dahidir” . Bu kadar “üstün yeteneklere” sahip bir insanı, bir “dahiyi”  anlamak doğrusu çok da kolay değildir. Hele hele “okumanın” sadece “boş zaman” etkinliği olarak kabul edildiği, “felsefe” dersinin “önemsiz” görülerek müfredattan kaldırıldığı, kitabi ve akıl süzgecinden geçirilmiş bilgininin yerine “kulaktan dolma” nakilciliğin egemen olduğu bir toplumda, Atatürk gibi çağını aşmış bir “dehayı” anlamak, özellikle de onun “felsefi derinliğini” çözmek çok zordur. Buna, bir de değişik kaygılarla bu dehanın “çarpıtılması” da eklenince, Atatürk’ün “insana”, “evrene”, “doğaya” ve “tanrı”ya bakışını tam olarak ortaya koyabilmek neredeyse imkansızlaşmıştır.

Atatürk üzerine yaklaşık olarak 15 yıldır kafa yoran ve Atatürk’ü doğumundan ölümüne kadar inceleyen biri olarak şunu söyleyebilirim ki: Atatürk sürekli genişleyen evren misali sürekli gelişen ve olgunlaşan bir düşünce dünyasına sahiptir. Bir taraftan ömrünü adadığı toplumunu kurtarmaya çabalarken, diğer taraftan içinde yaşadığı “evreni” anlamaya çalışmıştır. Atatürk’ün felsefeden, tarihe, dinden, dile, matematikten kuramsal fiziğe kadar pek çok farklı alanda5000 civarında kitap okumasının altında “bilimsel zeka” ve “bilim insanlarına has bir “merak” ve “sorgulama dürtüsü” vardır. Atatürk’ün “göz kamaştıran başarılarının” anahtarını da burada aramak gerekir.

Yarı bağımlı, az gelişmiş bir imparatorluğun “sürekli değişimi arzulayan bir bireyi” olarak yetişen Atatürk, aile kucağında ve çevrede aldığı geleneksel dinsel eğitimden sonra (Zübeyde Hanım etkisiyle), eğitim hayatında, özellikle İstanbul Harp Okulu ve Harp Akademisi yıllarında dünyayı etkilemeye başlayan Pozitivizm, Materyalizm, Darvinizm, Sosyalizm üzerine kafa yormaya başlamış ve nitekim 1905’de not defterlerinden birine “Evvela Sosyalist olmalı maddeyi anlamalı” diye bir not düşmüştür. Atatürk’ün sonraki yıllarda karşımıza çıkacak olan “Akıl ve bilim” vurgusunun kökleri bu dönemlere gider. J. Jack Rousseau’dan, Montesquieu’ya, Namık Kemal’den Abdullah Cevdet’e birçok yerli ve yabancı aydının görüşleriyle bu dönemde tanışmıştır.

Atatürk bir taraftan pozitivizm ve materyalizm üzerine kafa yorarken diğer taraftan da “din üzerine” okumaya ve düşünmeye devam etmiştir. Okuduğu kitaplar arasında bütün tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarıyla birlikte özellikle İslam dini konusunda başta Kuran olmak üzere “yüzlerce kitap” vardır. Onun sıradan insanlardan farkı, atadan, deden gelen her bilgiyi çağının gelişmelerine paralel olarak yeniden değerlendirmesi ve sorgulamasıdır. Dolayısıyla mensup olduğu İslam dini de dahil, din ve tanrı kavramlarını bile yaşamı boyunca ciddi biçimde sorgulamıştır. Atatürk’ün, din ve inanç konusundaki görüşlerini anlamak için bu “sorgulamalara” da göz atmak gerekir.

Atatürk’ün, Lenin, Stalin, Napolyon, İskender gibi liderlerden ve devrimcilerden farkı “din üzerine” de ciddi bir biçimde, entelektüel düzeyde kafa yormuş olması ve dini yok etmek için değil, gerektiğinde sorgulayarak anlaşılması, anlaşılarak anlatılması için uğraşmasıdır.

Atatürk, özellikle Çanakkale Savaşı yıllarında, savaş meydanlarında karşılaştığı manzaralardan dolayı olsa gerek, din ve tanrı kavramı üzerindedüşünmüştür. Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’ndan yakın dostlarına yazdığı mektupların satır aralarındaki “Allah büyüktür”, “Allah dilerse olur”, “Allah’ın inayetine sağınarak çalışıyorum” gibi dinsel ifadeler ve Çanakkale anıları arasında bize aktardığı “Bombasırtı vakası”, onun 1915 yılında Çanakkale’de din ve Tanrı kavramını “içselleştirdiğini” kanıtlamaktadır. O günlerde askerlerinin inancıyla gurur duyan Atatürk, o günlerde bile “akılcı düşünceyi” bir kenara bırakmamıştır.

Türk insanının “inancını” çok iyi bilen Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında bilerek ve inanarak bir “dinsel meşruiyet politikasına” başvurmuştur. Müslüman Anadolu insanını, Hıristiyan işgalciye karşı en iyi birleştirecek şeyin İslam dini olduğunu görerek, Kurtuluş Savaşı’nın başından sonuna kadar İslam dininden övgüyle söz etmiştir. Bu sırada Meclisi dualarla açtırmış, bazen camiye, bazen cem evine gitmiş, bütün yazışmalarında dinsel bir üslup kullanmıştır. Atatürk, bunu yaparken aslında Kuran’daki “cihat” kavramından yararlanmıştır. O günlere ait “Hafıza kuran okuttum”, “Hafız Kuran okudu”, “TANRI BİRDİR VE BÜYÜKTÜR” biçimindeki kendi el yazısıyla tuttuğu özel notlarından kendisinin de samimi olarak Tanrı’ya yöneldiği anlaşılmaktadır.

Okumaya devam et  Atatürk’ ün İslam Dinine Yaptığı Hizmetler

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında, devrimler sürecinde “dinsel söylemlerden” neredeyse tamamen vazgeçmiştir. Büyük bir “taktisyen” olan Atatürk’ün 1923 sonrasında olumlu anlamda dinsel söylemlerini önce azaltmasının, sonra din eleştirileri yapmasının ve son olarak da dinsel söylemlerden tamamen vazgeçmesinin nedeni yine “stratejiktir”: Şöyle ki: Atatürk, nasıl ki Kurtuluş Savaşı yıllarında dinin, Müslüman toplumu bir araya getireceğine inanarak olumlu anlamda “dinsel söylem” kulandıysa, dinden “övgüyle” söz ettiyse, devrimler sürecinde de “akıl ve bilimi” esas alan “laik” bir devlet kurma sürecinde dinsel söylemlerden o kadar uzak durmuş, hatta zaman zaman sarsıcı “din eleştirileri” yapmıştır. Tanrısal kaynaklı monarşik Osmanlı’nın yerine kurduğu laik Türkiye Cumhuriyet’in lideri olarak Atatürk’ün, Cumhuriyet’in ilanından sonra da “dinsel söylem” kullanmaya devam etmesi onu, hep eleştirdiği “dinden meşruiyet alan” Osmanlı padişahları durumuna koyardı ki, hiç kuşkusuz bu durum büyük bir tutarsızlık olurdu.

Atatürk’ün İslam Dinine Hizmetleri

Atatürk, 1923-1938 arasında Dinde Öze Dönüş Projesi kapsamında çok önemli çalışmalar yapmış, bir anlamda 13. yüzyılda ardına kadar kapanan “içtihat kapısını” biraz olsun aralamayı başarmıştır.  Her şeyden önce İslam dininin “akla, mantığa uygun bir din” olduğu gerçeğini hatırlatmıştır. Din ile hurafeyi birinden ayırmak için mücadele etmiştir.

Özetlemek gerekirse Atatürk:

  1. Haçlı Hıristiyan emperyalizmine karşı İslamın “cihat” ilkesini hayata geçirerek verdiği Kurtuluş Savaşı sonunda hem Müslüman Türk insanının namusunu, canını, malını, vatanını kurtarmış, hem de camilerinde ezanların susmasını engellemiştir.
  2. Din işlerini yürütmek ve din istismarcılarının dini kullanarak halk üzerinde baskı kurmalarını engellemek için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur.
  3. İslam dinini “Türk’ün milli dini” olarak görmüş, Hz. Muhammed’i sahiplenmiş ve bu konuları da içeren Dinde Öze Dönüş Projesi’ni geliştirmiştir.Türk tarihinde İslam dini konusunda entelektüel düzeyde ciddi ciddi bizzat çalışan tek devlet adamı Atatürk’tür.
  4. İslam dininin ana kaynağı Kuran-ı Kerim’i bu konunun uzmanlarına Türkçeye tercüme ve tefsir ettirmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır tefis ve tercümesi.
  5. En güvenilir hadis kaynaklarından biri olan Buhari Hadislerini Türkçeye tercüme ettirmiştir. Kamil Miras tercümesi.
  6. Müslüman Türk halkının anlayarak, hissederek Tanrı’ya daha kalbi bir şekilde ve aracılara ihtiyaç duymadan yönelebilmesi için camilerde Türkçe Kuran, Türkçe hutbe ve Türkçe ezan okutmuştur. Bu iş için 1932 yılında İstanbul’un 9 hafızını özel olarak hazırlamıştır. Onlaraca camilerde önce Kuran’ın Arapçasını sonra Türkçesini nasıl okuyacaklarını bizzat göstermiştir. Eline Kuran’ı alıp tane tane Kuran’ın nasıl okunması gerektiğini göstermiştir hafızlara.
  7. İslam dininin akla ve bilime aykırı hiçbir şey içermediği gerçeğinden hareket ederek yeni Türk devletinin temeline “aklı” ve “bilimi” yerleştirmiştir. Din-bilim çelişkisi içinde savrulup gitmemiş, saf/öz İslam dininin akla ve bilime engel olmadığını düşünerek Müslüman Türkiye’nin aynı zamanda çağdaş bir Türkiye olabileceği formülünden hareket etmiştir. Atatürk, “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yalnız bütün sadeliği ile dindar olmalıdır. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif terakkiye aykırı hiçbirşey içermiyor”, “İslam dini akla ve mantığa tamamen uygun bir dindir.” gibi açıklamalarıyla din, bilim arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.
  8. İslam dininin gereği zannedilen, ancak aslında İslam diniyle hiçbir ilgisi olmayan ya da zaman içinde ilgisini kaybetmiş olan saltanat, halifelik, medreseler, tekke ve zaviyeler, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, fes gibi kurum, kavram ve objeleri kaldırmıştır.
  9. Cumhuriyeti ilan ederek yüzyıllar önce Emevi halifesi Muaviye’nin saltanata dönüştürdüğü devlet başkanlığını yüzyıllar sonra yeniden aslına, özüne, meşveret/danışma/halkın seçimi biçimine dönüştürmüştür.
  10. Laiklik ilkesiyle bir taraftan din ve devlet işlerini birbirinden ayırırken diğer taraftan din istismarını önlemiş ve din özgürlüğünü garanti altına almıştır.
  11. Yüzyıllar boyunca sözüm ona “dini nedenlerle” erkeklere göre birçok konuda geri bırakılmış, sınırlandırılmış, baskılanmış, hatta insanlık onuru ayaklar altına alınmış kadına, “analık vasfına” yakışır bir şekilde kadınlık ve insanlık onurunu yeniden kazandırmıştır. Atatürk’ün, Müslüman Türk kadınına verdiği medeni, sosyal, kültürel ve siyasal haklar her bakımdan İslam dininin ruhuna uygundur.
  12. Kazandığı Kurtuluş Savaşı ile emperyalizmin ayakları altında ezilen bütün bir İslam dünyasına “bağımsızlık” modeli oluşturmuş, Cumhuriyet döneminde ise İslam dünyasıyla çok iyi ilişkiler kurup, İtalya, Almanya ve Rusya gibi ülkelerin yayılmacı emellerine karşı Türkiye, Afganistan, İran ve Irak arasında Sadabat Paktı’nı kurmuştur.

Atatürk döneminde ezanlar okunmaya devam etmiş, camiler açık olmuş, ibadet yasaklanmamış, Kuran ilk kez anlaşılarak okunmuş, din adamlarının Allah ile kul arasına girmemesi, yani ruhban sınıfının oluşması –ki zaten İslam da ruhban sınıfı yoktur- engellenmiştirŞevket Süreyya Aydemir’in dediği gibi, “…Cumhuriyet inancı ve ibadeti serbest bırakmıştı. Namaz kıldığı için tek bir kişi suçlanmadı. Camiye gitmek kimseye suç sayılamadı. Camiler daima çık kaldı. Din ve itikat, zaten dinin kabul ettiği gibi Allah’la kul arasında bir iç bağlantı olarak kaldı.”

Atatürk’ün din dilini Türkçeleştirmesi, ezanı Türkçe okutması, halifeliği kaldırması, laiklik ilkesi, Arap harflerini kaldırması, tekke ve zaviyeleri kapatması ve kılık kıyafet devrimi gibi devrimlerinden hiçbiri İslamın özüne aykırı uygulamalar değildir. Hiç kimse şapka takmadığı için idam edilmemiş, İstiklal Mahkemeleri dini gerekçelerle tek bir din adamını bile idama mahküm etmemiştir. İdam edilenler ya vatan hainliğinden ya da devrimlere karşı halkı kışkırttığından dolayı idam edilmiştir. Kadınların kılık kıyafeti konusunda da hiçbir devrim kanunu çıkarılmamıştır. Bu tür iddialar, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarınca uydurulmuş yalanlar, safsatalardır.

Okumaya devam et  ATATÜRK DİNİ KULLANDI MI-1

Gerçek şu ki, Atatürk kişisel olarak, inansın, inanmasın, az ya da çok inansın aslında hiçbir önemi yoktur, çünkü O önce Kurtuluş Savaşı’yla sonra Türk Devrimi’yle Müslüman Türk insanını iki kere kurtarmıştır. Bu nedenle bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her Müslümanın Atatürk’e çok büyük bir minnet borcu vardır.

Atatürk kişisel olarak inanmazsa ne yazar! Onun inanıp ya da inanmaması inanların çoğunlukta olduğu bir ülkeyi ve o inanların inancını kurtardığı gerçeğini değiştirir mi?

NOT 1: ATATÜRK’ÜN CENAZE NAMAZI: Son zamanlarda DİN BEZİRGANLARI Atatürk’ü “dinsiz” gösterip Müslüman Türk insanının gözünden düşürmek için akıl almaz “cinliklere” başvuruyorlar. Örneğin Atatürk’ün cenaze namazının kılınmadığı yalanını yayıyorlar. İşte Gerçek: ATATÜRK’ÜN CENAZE NAMAZI 19 KASIM 1938 TARİHİNDE DOLMABAHÇE SARAYI’NIN MUAYEDE SALONU’NDA SAAT 8’İ ON GEÇE ATATÜRK’ÜN YAKIN DOSTLARININ ARALARINDA OLDUĞU BİR CEMAATLE DİN ALİMİ, DİYANET İŞLERİ BAŞKANI “ŞERAFETTİN YALTKAYA HOCA” TARAFINDAN KILDIRILMIŞTIR. Bazı din bezirganları da “Ama bu namazı gösteren bir fotoğraf yok” diyorlar. İyi de CENAZE NAMAZI KILINIRKEN FOTOĞRAF NEDEN ÇEKİLSİN? ATATÜRK VE DOSTLARI BUGÜNKÜ “DİN ŞOVMENLERİ”NE BENZEMEZ Kİ! UNUTULMASIN Kİ İBADET KULA ŞOV YAPMAK İÇİN DEĞİL ALLAH İÇİN YAPILIR! NAMAZIN CAMİDE KILDIRILMAMASININ NEDENİ İSE ATATÜRK’ÜN CENAZE NAMAZININ KILANIBİLECEĞİ BÜYÜKLÜKTE BİR CAMİNİN HENÜZ İNŞA EDİLMEMİŞ OLMASINDANDIR! ŞÖYLE Kİ ATATÜRK’Ü ÇOK SEVEN TÜRK İNSANI ONUN CENAZE NAMAZINA KATILMAK İÇİN NAMAZIN KILINACAĞI CAMİYE AKIN EDECEĞİNDEN YAŞANACAK İZDİHAM SIRASINDA ONLARCA İNSANIN ÖLMESİ MUHTEMELDİR. BUNU DÜŞÜNEN YÖNETİM ATATÜRK’ÜN CENAZE NAMAZINI DOLMABAHÇE’DE KILDIRMIŞTIR. BUNA RAĞMEN ATATÜRK’ÜN NAŞI SARAYBURNU’NA NAKLEDİLİRKEN ONU GÖRMEK İSTEYEN İNSANLAR CAMİ KUBBELERİNE MİNARELERİNE KADAR ÇIKMIŞ, BÜYÜK BİR İZDİHAM YAŞANMIŞ VE 20’DEN FAZLA İNSAN BU İZDİHAMDA ÖLMÜŞTÜR. Ayrıca İSLAMDA cenaze namazının mutlaka camide kılınması diye bir şart da yoktur. Doğrusu kişi nerede öldüyse namazın orada kılınmasıdır. Atatürk Dolmabahçe’de ölmüş namazı da orada kılnımıştır. YANİ İSLAMA SAPINA KADAR UYGUNDUR.

Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk’e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu ve “dindarlara baskı yaptığı” şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çağdaş bir ulus yaratan Atatürk’ün, “onunla Allah arasında” kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her şeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk’ün de dediği gibi, “Allah ile kul arasındaki bağlılıktır”. Atatürk'ün inanıp inanmadığı, az yada çok inandığı kişisel bir tercih olduğundan sadece Atatürk'ü ilgilendirir, ancak "Atatürk'ün din düşmanı olduğu ve dindarlara baskı yaptığı" iddiası herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulması gerekir. - ataturk dua ederken 4
Atatürk TBMM’nin açılış töreninde dua ederken

NOT 2KARABEKİR’İN GÜNAHI: Atatürk’ün “din düşmanı” ve “dinsiz” olduğu YALANINI besleyen en önemli kaynaklardan biri maalesef Atatürk’ün silah arkadaşı Kazım Karabekir‘in Atatürk ve din konusundaki UYDURMALARIDIR. Karabekir, 1923 sonrasında Atatük ile yolları ayrılınca, Atatürk’ün Nutuk’taki ithamlarına yanıt vermek için yazdığı kitaplarında Atatürk’ü “din düşmanı” gibi göstermiştir. Örneğin Karabekir, Atatürk’ün Kuran’ı bir kısım İslam karşıtı kişlere tercüme ettireceğini belirtmiştir. Oysaki bilindiği gibi Atatürk Kuran tercüme ve tefsir işini bu işin iki üstadına vermiştir. Mehmet Akif ve Elmalılı Hamdi Yazır. Yani tarih ve gerçekler Karabekir’i yalanlamıştır. Karabekir ayrıca Atatürk’ün “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkümdür!” gibi açıklamalar yaptığını iddia etmiştir. Ancak Terakkiperver Cumhuriyet Fırka üzerinden 1925 Şeyh Sait İsyanı ile ilişkili görülerek İstiklal Mahkemesinde idam istemiyle yargılanıp berat eden Karabekir’in Atatürk’e olan kin ve öfkesinin bir yansıması olan bu tür açıklamalarının neredeyse tamamı maalesef UYDURMADIR. Nitekim Atatürk, Karabekir’in bütün iddialarına 27 madde altında el yazısıyla yanıt vermiştir. Örneğin Karabekir’in “Atatürk bizim Bolşevik olmamızı istiyordu” iddiasına Atatürk şöyle yanıt vermiştir kendi elyazısıyla:”TAMAMEN ALÇAKA UYDURMUŞ, BANA YAPIŞTIRMAK İSTİYOR“. Şunu da eklemeliyim ki, Atatürk’ü halkın gözünden düşürmek için “din düşmanı” olmakla itham eden Karabekir, hiç de öyle beş vakit namazında koyu bir DİNDAR da değildir. Hatta evine gelen çarşaflı bir hizmetçiye, “Bir kere daha o çarşafla gelirsen o çarşafı yırtarım” demiş, Atatürk’ün bazı uygulamalarını da FAZLA DİNDARCA diye eleştirmiştir. Atatürk, İsmet Paşa, Fevzi Paşa Karabekir’e göre çok daha dindardır. Ancak Karabekir, dini en iyi şekilde istismar etme konusunda bütün bu paşalardan daha ileri gitmiştir. Bugün Atatürk düşmanı yobaz takımının Karabekir düşkünlüğünün nedeni, onun Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün silah arkadaşı olarak elde ettiği başarılar değil, Atatürk’ü “din düşmanı” olarak itham etmiş olmasıdır. Ah ah… Bu konuda da benim ATATÜRK İLE ALLAH ARASINDA adlı kitabımda geniş bilgi var.

NOT 3: Bu yazıya ek olarak “Cami Yalanlarına Yanıt Veriyorum” ve “O Yalan Çürüdü” adlı yazılarımla, özellikle de ATATÜRK İLE ALLAH ARASINDA adlı kitabımı öneririm.

Sinan MEYDAN

30 Mart 2013

BAZI BELGELER:

Atatürk’ün hediye ettiği Kuran’lardan: 8 teşrin –i sani (kasım) 1925 – Çankaya “Gazi Kız Numune Mektebine dikkatle okunmak ve… için hediye ediyorum.” Gazi Mustafa Kemal 

Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk’e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu ve “dindarlara baskı yaptığı” şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çağdaş bir ulus yaratan Atatürk’ün, “onunla Allah arasında” kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her şeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk’ün de dediği gibi, “Allah ile kul arasındaki bağlılıktır”. Atatürk'ün inanıp inanmadığı, az yada çok inandığı kişisel bir tercih olduğundan sadece Atatürk'ü ilgilendirir, ancak "Atatürk'ün din düşmanı olduğu ve dindarlara baskı yaptığı" iddiası herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulması gerekir. - osmanlica ataturk tanri birdir ve buyuktur

Atatürk, 1922 tarihli 18 numaralı not defterine, önce yapacağı yenilikleri, devrimleri yazmış sonra da iki kalın çigi arasına Osmanlıca “TANRI BİRDİR VE BÜYÜKTÜR” notunu düşmüştür.

Atatürk’ün kendi el yazısıyla, “Din, milliyet bir parçasıdır! Ancak bağnazlığın ulusları ümmet durumuna düşüreceğini unutmamalıdır!” notu.

Atatürk’ün Abdülbaki Gölpınarlı’ya hazırlatıp KÖY İLKOKULLARINDA okuttuğu “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri” adlı kitabın kapağı. (1930-1931).

Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk’e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu ve “dindarlara baskı yaptığı” şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çağdaş bir ulus yaratan Atatürk’ün, “onunla Allah arasında” kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her şeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk’ün de dediği gibi, “Allah ile kul arasındaki bağlılıktır”. Atatürk'ün inanıp inanmadığı, az yada çok inandığı kişisel bir tercih olduğundan sadece Atatürk'ü ilgilendirir, ancak "Atatürk'ün din düşmanı olduğu ve dindarlara baskı yaptığı" iddiası herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulması gerekir. - Hafiz YASAR OKUR
Atatürk’ün ÖZEL HAFIZI, Hafız YAŞAR OKUR


Comments

“ATATÜRK’ÜN İSLAM DİNİNE HİZMETLERİ” için 20 yanıt

  1.  avatarı

    kuranı yasaklatan birisi nasıl kuran okutuyor önce bunu açıkla

  2. nerede yasaklatmış?
    Devletde yasak olması gerektiğini bugün hala anlayamadın mı? Devlet her vatandaşına eşit durmalı.

  3. Istanbulu ikinci defa feth etmistir. Var mi bundan otesi…

  4. Mustafa Kemal’i araştırmışsın ama Kuranı hiç okumamışsın tipik bir çağdaş Kemalist siniz okumadığınız bir kitap hakkında ahkam kesmek

  5.  avatarı

    Lisselerde okutulan İslam Tarihi kitabı kendi yazdığı Medeni bilgiler kitabı Çanakkale savaşında M. Atatürk’ün Madam Corinne’e yazdığı mektup.Kazım Karabekire neden Kuranı Latin Türkçesine çevirmek istediğini hepsini biliyoruz siz anca masal anlatın millete

  6. Meclis konuşmasında neden gökten indiği sanılan kitaba göre yönetmeyiz, bizzat gerçek hayattan alırız diyor ve neden peygamberimize Arap uşağı diyor.Halk açlıktan sefalet içindeyken Yahudi şapkası kanunu çıkarıyorve çapa yapan adama şapka giydiriyor.sen kendini kandır.dunyada kendi dilini bitirip yeni alfabe yapan 2. Ülkeyiz. 1.si İsrail ataların diline döndü,biz ise atalarımızin dilinden döndük. 15 yılın çöp.

  7. Celaleddin Paşa avatarı
    Celaleddin Paşa

    Hayatı tam bir muamma olan biri, lakin kim ne derse desin, 1937’deki tbmm konuşmasında biz ilhamı gökten ve gaipten indiği sanılan kitapların doğmalarından ALMIYORUZ, ifadesi ile Allahın ayetlerini, gökten Cebrail adlı meleği ile peygamberine indirmesini sanılan ifadesi ile netleştirmiş, neden kabul etmezsiniz bilmem. Bütün DEVRİMLER, dini zayıflatmak için, laiklik dinsiz bir devlet demek. Peygamber efendimiz dinsiz bir devlet mi kurmuş? Kendisi bu gücü kendinde bulmuş. Uzatmayacağım, herkes bilsin, bu alemde tek gerçek olan ÖLÜM’ü yaratan Rabbime hamdolsun ki, bizim tek önderimiz Peygamber efendimiz. Herkes tercihini yapar, onun yolundan gidenlere de, birşey demiyoruz, herkes özgür bu konuda, bu sebeple bir saygısızlıktır yapacak değiliz. İsteyen inanır, isteyen inanmaz. Kalın sağlıcakla.

  8. Allah’in ayetine safsata diyen peygambere hakaret eden alimleri hocalari asanlarin dinle nasil bir alakasi oldugunu sormak isterim insanlari aldatmayin, zeka seviyeleriyle dalga gecmeyin bu millet aptal degil

  9. Kemalistsavar avatarı
    Kemalistsavar

    Aha tipik kemalist kafasından birisi daha bir de makalelerle göstereceğiz diyor . Atatürk dindar bir müslümanmış hatta 9 yaşında Kur’an’ı ezberlemiş hayatımda hiç bu kadar gülmedim amk adam çıksın İslam’a olan bütün nefretini kussun siz tabi Atatürk’ü Allah’tan bile üstün tuttuğunuz için sizin için sıkıntı yok. Adam mecliste biz gökten indiği sanılan kitaplara inanmıyoruz desin. Hz.Muhammed’e Arap uşağı desin. Ezanı da Türkçe okutmaya zorlasın. Kendi Nutuk kitabında İslam,Budizm ve Hristiyanlık gibi dinleri bir yana bırakıp kendi dinimizi oluşturalım desin. Sizin gibi andaval cahil orospu çocukları da hala adamı ilah saymaya ve zorla dindar etmeye çalışın.

  10. Serdar Yıldırım avatarı
    Serdar Yıldırım

    MUSTAFA KEMAL’İN ORDUSU
    Kurtuluş Savaşı zamanında
    Yunan birlikleri 1.5 yıl Bursa’da kaldı.
    Halka eziyet etti, yapmadığını bırakmadı.
    Padişah Vahdettin bu yapılanlara seyirci kaldı.
    * * * *
    Camileri yıktılar, yerle bir ettiler.
    İbadeti yasakladılar, ezanlar sustu.
    Ulucami’nin taşları, Demirtaş Köyü yakınına atıldı.
    O güzelim mermerler kırıldı, tuzla buz edildi.
    * * * *
    Sakarya Zaferi kazanıldıktan sonra,
    Türk Devleti’nin ve ordusunun gücünü dünya kabul etti.
    Bunun üzerine Yunan, Eskişehir, Afyon çizgisine çekildi.
    Sonra Büyük Taarruz başladı. (26-Ağustos-1922 )
    * * * * *
    Bir gün sabaha karşı Yunan kuvvetlerine telsiz geldi.
    Donanma, Gemlik, Mudanya açıklarında bekliyordu.
    Şakası yoktu, Taarruz Kemal geliyordu.
    Onlar, O’nun adını Çanakkale’den biliyordu.
    * * * *
    Gelen Mustafa Kemal’in ordusuydu.
    Yenilmez, yener, ezilmez, ezerdi.
    Hiçbir ordu, bu kuvvetler karşısında duramazdı.
    Yunan kaçarken Bursa’yı yaktı.
    * * * *
    Milli Kuvvetler, yunanı Gemlik, Mudanya önünde karşıladı.
    Onlar, hiçbir zaman denize ulaşamadı.
    Mustafa Kemal’in talimatı doğrultusunda
    Karşılarına Türk Birlikleri çıkmıştı.
    * * * *
    Mustafa Kemal diyordu: ” Hiçbir şey bu kadar kolay olmamalı,
    Yaptıklarının bedelini ödemeliler.
    Bu ülke sahipsiz değildir.
    Padişah sahip çıkmazsa, ben sahip çıkarım. ”
    * * * *
    Güney Marmara yunana dar geldi.
    Onlar 1.5 yıldır ne ektilerse onu biçtiler.
    Zulüm yaptılar, can aldılar.
    Aldıkları canları canlarıyla ödediler.
    * * * *
    Ulu Cami, Orhan Cami, Yıldırım Cami
    Yeşil Cami, Yeşil Türbe ve Bursa’daki pek çok cami ve türbe
    Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk tarafından,
    Aslına uygun olarak yaptırılmıştır.
    * * * *
    Bir de bütün yurdu düşünürsek,
    Türkiye Cumhuriyeti sınırları olarak
    Yüzlerce cami, binlerce türbe?
    Bir de Atatürk, İslam’a zarar verdi diyenler var.
    * * * *
    Sen hangi caminin yapılmasına katkıda bulundun?
    İslam’ın bu topraklarda gelişmesine nasıl destek verdin?
    Kendine bile faydan yokken İslam’ı Anadolu’da gururlandıran
    Atatürk’e saygı duy, O’nun devrimleri ışığında yolunu aydınlat.

    Yazan: Serdar Yıldırım

  11. İslam askeri avatarı
    İslam askeri

    Atatürk manevi kızı nebile hanımın Kuran okuduğu zaman kendisinin dinlemesinin haram olduğunu bilmiyormuymuş da okutmuş?
    O kızın ezan okunmasının mekruh olduğunu bilmiyormuymuş da okutmuş ?
    Abi işte siz böyle Atatürk ün kulu köpeklerisiniz. Ecdadkmız islam dininin inceliklerini detaylı şekilde bilirlerdi o yüzden onlar birer islam halifesiydi. Ama sizin bu yazdıklarınız tamamen fasafiso. Kendinizi kandırıyorsunuz ….

  12. Ümit tekin avatarı
    Ümit tekin

    Bir kadının kuran okurken bir erkeğin dinlemesinde ne gibi sakınca var anlamış değilim

  13. Ümit tekin avatarı
    Ümit tekin

    SerdarYILDIRIM’ın 11/4/2020 tarihli yazısını okuyupta hala anlamıyorsanız,Eğer birde beyana,belgeye dayalı aksini ispat edemiyorsanız,adama HASSİKTİR DEMEZLERMİ
    Sen çal çırp 16 saat eleman çalıştır 8 saat parası ver,Kul hakkı ye,yoldan geçen kadına kıza yan bak,kimseye faydan dokunmasın,hayatını senin kıçın rahat etsin diye savaş meydanlarında harcamış,insana laf söylersen adama HASSİKTİR DEMEZLERMİ..Neymiş rakı içiyormuş,sanane’SANANE’
    Ben çok gördüm Türkiye’de sarıkla cüppeyle gezip,ukrayna’pattaya’ya sex turizmine gidin orada 13,14 yaşlarında sabi sübyana yaptıklarını burada ballandıra,ballandıra anlatan din tacirlerini
    Ülkem için,vatanımın menfaatı için ALLAH RIZASI için savaşmış adam,ne yapmış rakı içmiş kafirmiş.Adama HASSİKTİR DEMEZLERMİ.

  14. HAsssssssssssssssssssSSSSSSiiiiiiİİİİİİİİİKKKKKKKKkkkkTTTTTTrrrrrlllNN avatarı
    HAsssssssssssssssssssSSSSSSiiiiiiİİİİİİİİİKKKKKKKKkkkkTTTTTTrrrrrlllNN

    EVT HAKLISIN ÜMİTCİĞİM ADAMA HASSİKTİR DEMEZLER Mİ EVT HASSİKTİR DERLER O YÜZDEN BENDE SANA DİYORUM: HASSİKTİR LAN PEZEVENK

  15. Emeğe Saygı avatarı
    Emeğe Saygı

    Çok açıklayıcı güzel bir yazı olmuş. Atamla ve türk milletiyle bir kez daha gurur duydum. Her zaman gurur duyuyorum. Zafer bayramımız yaklaşırken tüm kahraman şehitlerimizi ve atamızı anıyorum. Saygılar…

  16. Atatürk Nasıl Başardı? Beyaz Zambaklar Ülkesinde — Arganakon
  17. ApoMen avatarı

    Allahın bir güzel kulu burdakilerin hepsinin doğru kaynak göstersin başımın üstünde yeri var. Agam sadece burdaki yazılara götümle gülüyorum tamam kemalistler agam sizide anlıyorum ama şu adamın arkasından çekilin aq salın şu adamı her dediğiniz şeydeo adamdan bıkıyorum aq. Siz kemalistler olmasaydınız belki ben kemali sevecektim. Ama sizin yüzünüzden hem sevmiyorum hem saygıda duymuyorum. Sizden tek ricam var tanrınızın arkasından çekilin ve öyle tartışalım okey?

  18. Uzunca yazılmış … okudum, her şey aklıma otururken bilemedim hangi görüşe yol vereyim , en sonlarda Atatürk’ün bir yazısı örnek olarak gösteriliyor ve üzerinde iki çizgi arasında “ TANRI BİRDİR ve BÜYÜKTÜR” yazmış söyleniyor. … Benim bildiğim ALLAH Birdir ve büyüktür ….. burada Atatürk neden Tanrı kelimesini kulanıyor ? Allah’ı yani adıyla anmak yazmak Allah’a BİR ‘dir demek …. Tanrı kelimesi yaratana ad vermemekle diğer inançlara kaymak gibi …. Ben sadece bilirim ki Atatürk Türkiyemiz için hep oldu . onu saygı ile anıyorum … dini konusunda bilemedim maalesef ve bunuda asıl Allah bilir diyerek Ben bu konuda araştırıp sorup istemiyorum …. herkes kendi dininle sorumlu … herkesler aynı yerden geldik ve ayni yere gideceğiz ve sorguyu biz değil yaratan bilir . Herkeslerin görüşleri, dini, etkinliği, kültürü , eğitimi vsyr farklı olabilir SONUÇTA İNSANIZ ………Bu dünya senin benim değil zaten Sen ve Ben değerini bilmedikten sonra …….

  19. ömer avatarı

    Mustafa Kemal; osmanlı’nın yetiştirdiği bir subay, komutan ve devlet adamı. çocuk yaşta yetim kalmış ve eğitim için gurbete çıkmış. ve bir gün doğduğu topraklar, evi barkı yunan işgaline uğramış. bunun acısı bir yetim ve asker için ne olduğunu kim ne kadar bilir… din-iman her yaratılmışın önce kendisini bağlar-1, hayatı hep cephelerde ve hastalıklı bir şekilde heçmiş, vatanı ve milleti için hep savaşmış- 2, koca imparatorluğun ve milletin yok olup tarih sahnesinden silinmesine hayatı pahasına engel olmuş-3, PEKİ BUNCA BAŞARI KAZANAN ADAM, DİNSİZ İMANSIZ, ALLAHSIZ OLSAYDI benim inandığım ALLAH ONU MUVAFFAK ETMEZDİ. sizce!!!??? bunu da zındıklar düşünsün!!! ölmüşlerin arkasından olumsuz laf etmek benim inandığım; Allah, Kur’an ve Muhammed Peygamber’in kurallarına göre yasaktır. bunu da bilmiyorsanız siz din tacirlerine hatırlatırım. Allah’ın zulmü ve cehennemi başına vursun. diyeceğim bu….!!!!

  20. Ulkeyi dort bir yandan dusman isgalinden kurtaran bir adami elestirmeye kimsenin gucu yetmez 1 km kosmaya kalksaniz nefes nefes kalirsiniz gercek vatan severler ataturkcudur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir