Türk Dünyası ve Dilde, Fikirde İşte Birlik

UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası Komitesi Endonezya’nın Bali adasında 22-29 Kasım 2011 tarihlerinde yapmış olduğu 6’ncı  Olağan Toplantısında  Eskişehir’in 2013 yılında Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti olmasını uygun bulmuştur. - turk bayrak

UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası Komitesi Endonezya’nın Bali adasında 22-29 Kasım 2011 tarihlerinde yapmış olduğu 6’ncı  Olağan Toplantısında  Eskişehir’in 2013 yılında Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti olmasını uygun bulmuştur.

18 Mayıs 2012 tarihli Resmi Gazete’de ise  Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olmasıyla ilgili Yasa yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kültür Başkenti  açılış töreni  Pazar günü göz kamaştırıcı bir sunumla  gerçekleşmiştir. Bu yıl yapılacak etkinlikler ile Eskişehir Türk dünyasının bir yıl boyunca başkentliğini yapacak ve Kültürel Miras Başkenti olacaktır.

 

Eskişehir, baştan başa Kırım Türkü İsmail Gaspıralı’nın  “Dilde, Fikirde İşte Birlik” özsözüyle donatılmıştır.

Fakat acaba gerçekten Türkiye’de  “dilde” ve “fikirde” birlik var mıdır?

Nevruz etkinlikleri kapsamında Diyarbakır’da açılan pankartların tamamına yakınının  Kürtçe (Başur Azad’e, Rojava Azad’e, İsal we Serok, Bakur Azad bibin) olmasına rağmen, bazı pankartların Türkçesinin  (platformun üzerindeki Kürtçe ‘çözüme de direnişe de hazırız’)  olmaması benim dikkatimi çekmiştir.

Acaba Diyarbakır, başka bir ülkenin sınırlarının içinde midir ki, Türkçe pankart yazılmamıştır?

Bu durumda acaba “dilde birlik”ten söz etmek mümkün müdür?

Diyarbakır’da Türk bayrağı Nevruz kutlamalarında yoktur.  Buna karşılık Eskişehir’deki  açılışta  vardır.

Bu durumda “fikirde  birlik”ten nasıl söz edilebilir?

“Dervişin fikri neyse zikri de odur”  atasözüne mi inanalım yoksa “Sabreden derviş muradına ermiş” atasözü mü gerçeği ifade etmektedir?

Bunu zaman gösterecektir.

 

Türkiye’nin En Zenginleri Türkiye’nin Ulusal Gelirine Sahip

 

Ünlü finans dergisi Forbes‘ın dünyanın en zenginleri listesinde yer alan Türklerin sayısı geçen yıl  35’ten 44’e yükselmiştir.

Türkiye 44 dolar milyarderi ile birçok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesini geride bırakmıştır.  Bölgedeki bazı ülkelerin milyarder sayıları şöyledir: Türkiye (44), İsrail (17), Suudi Arabistan (8), Mısır (7), Güney Afrika (6), Birleşik Arap Emirlikleri (4) ve Kuveyt (5).

Okumaya devam et  İstanbul 2010 kültür başkenti gönüllü Programı

İstanbul’un 26 milyarderle ilk sırada yer aldığı listede, ikinci sırada 15 milyarderle Ankara  gelmektedir.  Kayseri  10 milyarderle üçüncü sıradadır.

Eskişehir’de de iki dolar milyarderi vardır.

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın en zengini, 73 milyar dolarlık servetiyle Meksikalı telekominükasyon devinin sahibi  Osmanlı torunu  Carlos Slim’dir.  İkinci sırada  67 milyar dolarlık mal varlığıyla Microsoft firmasının kurucusu Bill Gates  gelmektedir.  İspanyol perakende devi Zara’nın sahibi Amancio Ortega ise 3’üncü sıradadır.

Türkiye’nin en zenginler listesinde ilk sırada yer alan Ferit Şahenk, dünya listesinde de büyük bir sıçrama yapmıştır.  Geçen yıl 2.6 milyar dolarlık şahsi servetiyle listede 464’üncü sırada yer alan Şahenk, bu yıl 3.4 milyar dolarlık servetiyle 395’nci sıraya yükselmiştir.

Türkiye’nin 44 dolar milyarderinin toplam serveti (stok olarak) 774 milyar dolardır. 2012 yılında ise Türkiye’nin ulusal geliri (GDP) ise 753 milyar dolardır.

Bu durumda 44 kişinin toplam stok olarak serveti, aynı yıl tüm Türkiye’nin ürettiği gelirden daha fazladır.

 

Asgari ücret 2012  yılında 16 yaşından büyükler  için  brüt 886,50 TL,  net  olarak  701,14 TL’dir.

 

TÜRK-İŞ tarafından, çalışanların geçim şartlarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay düzenli olarak yapılan “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının 2012 Aralık ayı sonuçlarına göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 985,00 TL’dir.

 

Gıda harcamasıyla birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3.208,48 TL’dir.

 

Bu rakamlar, Türkiye’de büyük bir gelir dengesizliğini ortaya koymaktadır.

Okumaya devam et  Kırım Türkiye Açısından En Az Domates Kadar Önemlidir

Formun Üstü

Formun Altı

 

Formun Üstü

Formun Altı

Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktörü Pascal  Lamy’den Önemli Mesajlar

2005 yılından  bu yana Dünya Ticaret Örgütü (WTO)  Genel Direktörü olan Fransız Pascal  Lamy,  14 Mart 2013 tarihinde İKV ve TEPAV Ticaret Çalışmaları  Merkezi’nin ortak  düzenlediği toplantıda  “Çağımızda Küresel Tedarik Zinciri: Yatırım ve Ticaret Politikalarına Etkileri” başlıklı  bir konuşma yapmıştır.

Son yıllarda  imalat sanayinde  üretim sürecinin birden fazla ülkeye yayılması,  küresel ekonominin önemli bir özelliği olmuştur. Küresel üretim zincirlerinin yaygınlaşması sonucunda  mal ve hizmet ticareti farklı ülke ve firmalar arasında yeni bir ‘değer zinciri’ (value chain) oluşmasına yol açmış,  üretim süreci dünya  ticaretini  ‘görev ticareti’ (trade-in-tasks) haline getirmiştir.

Sistem içinde üretim zincirinde daha fazla katma değer sağlayabilen ülkeler kazançlı çıkmaktadır.

Bu durum ülkelerin yatırım ve ticaret stratejilerini belirlerken dünya ekonomisindeki  yeni yönelimleri de dikkate almaları ihtiyacını doğurmaktadır.

Gelişme yolundaki ülkelerde ihracata yönelik üretimin içinde ithal girdi payı yüzde 40’lara ulaşmıştır.  İmalat sanayisinde toplam ithalatın  yarıdan fazlasını (yüzde 60’ı) ara malı oluşturmaktadır. Bu oran hizmetler  ticaretinde  yüzde 70’ler  seviyesindedir.

Tarife dışı engeller  küresel üretim zincirlerinin işlevini bozmakta ve ihracata yönelik yurt içi üretimi  büyük ölçüde aksatmaktadır.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) verilerine göre dünya ticaretinde firma içi ticaretin (aynı yönetim tarafından kontrol edilen ancak farklı ülkelerde kurulmuş olan firmalar) payı  çok  yüksektir.

Gelişme yolundaki ülkeler  açısından  ticaret anlaşmaları yoluyla ticaretin serbestleştirilmesi  yeterli değildir.  

Bu sebeple küresel tedarik zincirlerinin faydalarını maksimize edecek ticaret politikaları izlenmesi gereği ortaya  çıkmaktadır.  Bölgesel  ticaret anlaşmaları ile yetinmeyip, ticaretin serbestleştirilmeye çalışıldığı WTO  sistemi yoluyla ticaret müzakerelerinin  devam etmesinin önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.

Okumaya devam et  Andımız Hepimizi Kapsadığı İçin Yasaklanması Doğru Değildir

Lamy, WTO’nun katma değeri ölçen ve çifte hesaplama sorununun önüne geçen yeni veri tabanı hakkında bilgi verirken, 2008 yılında yüzde 23 olarak hesaplanan hizmetler sektörü payının son verilere göre yüzde 45 olduğunu açıklamıştır.

Buradan çıkarılacak dersin, hizmetler ticareti önündeki engellerin kaldırılması olduğunu belirten Lamy, ithalatın madalyonun öbür tarafı olduğunu ve ithalatı kısarken ihracatın öldürülebildiğine de dikkati çekmiştir.

Pascal Lamy, bu yıl Aralık ayında gerçekleştirilecek Bakanlar Konferansı öncesi TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi’nde 15 Mart 2013 tarihinde  “Dokuzuncu  Bakanlar Konferansı’na Giderken: Dünya Ticaret Örgütü’nden Beklentiler” konulu bir bildiri sunmuştur.

Lamy, 2012’nin, 17’nci  yüzyıldan sonra ilk defa  yoksul ülkelerin zengin ülkelerden daha fazla üretim yaptığı yıl olduğunu belirtmiş, bunun uluslararası müzakere sisteminde birtakım çatlakları ortaya çıkardığını söylemiştir.

Genel Direktör,  Doğu-Batı ve Kuzey-Güney arasında sıcak bir bağlantı noktası olarak tanımladığı Türkiye’nin sınır ticaretinde sağladığı kolaylıkları övmüştür.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da sonuca ulaşamayan Doha Turu müzakerelerini hatırlatarak, son 10 yılın çok taraflı ticaret sistemi ve WTO açısından  zorlu geçtiğini, ticaretle bağlantılı pek çok konuda WTO’dan beklentiler artarken, konuya ilişkin ülkeler arasındaki farklılıkların giderilemediğini açıklamıştır.  

Türkiye’nin Gümrük Birliği’nden doğan sorunlarını gündeme getiren TOBB Başkanı, AB ile vize ve taşıma kotası engelinin yanı sıra serbest ticaret anlaşmalarında sorun yaşandığını, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakerede bulunmadan üçüncü ülkelerle anlaşma imzaladığını, bunun doğru bir davranış olmadığını söylemiştir.

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir