GÖKTÜRKLER’İN PSİKOLOJİK AĞIRLIĞI

GÖKTÜRKLER’İN PSİKOLOJİK AĞIRLIĞI - gokturk2

gokturk2

GÖKTÜRKLER’İN PSİKOLOJİK AĞIRLIĞI

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

               2013’e METELER ve GÖKTÜRKLER’le başladık, hayırdır inşallah..

Niyet okuyuculara bakılırsa Amerika, dünya çapında uygulamakta olduğu “bol sorunlu” ama “ince” dış politik oyunların uygulama aşamasında psikolojik savaşı iyice abartmış.

Habere göre “İran’ın nükleer çalışmaları konusunda gerilim tırmanırken ABD’den de çok farklı hamleler geliyor”muş.

Haber şöyle;

“Kum şehri yakınlarında yeni nükleer yakıt tesisi bulunduğunu açıklayan İran ‘ın faaliyetlerine ilişkin yeni tartışmalar süredursun, Hürmüz Boğazı’nda savaş gemileri, denizaltılar, hovercraflar ve savaş uçaklarının katıldığını yeni bir tatbikat başlatması da Ortadoğu’yu iyice ısıttı…

Tam da bu sırada ABD tarafından basına ilginç bir poz servis edildi.

Reuters tarafından ‘İran’la ilgili hazırlanan son raporun Başkan’a sunulduğu toplantı’ başlığıyla servis edilen fotoğrafta, ABD Başkanı Obama, stratejik danışmanları Ben Rhodes ve David Axelrod’la Oval ofiste oldukça rahat bir ortamda sohbet ederken görülüyor. Meyve tabağına doğru uzattığı bacaklarıyla ‘ben çok rahatım’ mesajı veren Obama, İran’a da ‘pek umurumda değil yaptıklarınız’ mesajı gönderiyor.

Bilindiği üzere ABD Başkanı’nın Oval Ofiste çektirdiği fotoğraflar, son dönemde Amerikan çıkarları için psikolojik harp unsuru olarak kullanılmaya başlanmış, birçok pozuna farklı anlamlar yüklenmişti”.

Haberin son cümlesindeki yorum; bana çok kısa bir süre önce bir başka vesileyle yine Obama’nın telefonla konuşurken serbest kalan elinde tuttuğu kocaman beyzbol sopasıyla “servis edilen” diğer bir fotoğrafını hatırlattı.

Hayırlara vesile olsun..

Fakat aynı anda ve eş zamanlı olarak bir takım yeni varyasyonların sergilenmesi de “havuç-sopa” ikilemini çağrıştırmıyor değil..

ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir grup ülkeye ABD donanmasından füze güdümlü kapasiteye sahip fırkateynler hibe edilmesini öngören yasa tasarısını onaylamış.

Tasarı Türkiye’ye, “Oliver Hazard Perry” sınıfına ait, “USS Halyburton” ve “USS Thach” adlı iki fırkateynin hibe edilmesi için ABD Başkanı Barack Obama’ya yetki verilmesini içeriyormuş. Tasarının ilk versiyonunda gemilerin hibe edileceği ülkeler arasında Türkiye’nin adı yer almazken, ABD yönetiminin girişimleri sonucu Türkiye’nin adı daha sonra listeye eklenmiş ve yürürlüğe girebilmesi için Senato’da da onaylanması gerekiyormuş.

Oysa aynı günlerde aynı Amerikalılar; Şırnak-Ilıcalar’da METELER jandarma özel harekât timi tarafından “etkisiz hale getirilen” iki teröristin üzerinde ele geçen ve “sadece” Amerikan kuvvetlerinde kullanıldığı ifade edilen FGM 148 roketatarı ve mermilerinin “deneme uçuşu yapan bir ABD helikopterinden düşmüş olabileceğini”, zekâmızla alay eder biçimde ifade etmemişler miydi?

ABD helikopteri “deneme uçuşu” yapacak başka yer bulamamış mıydı?

Kapıyı açık mı unutmuşlardı uçarken de silah “düşmüştü”?

Nasıl ve kaç metre yüksekten “düşmüştü” mermisiyle beraber de, “kullanılır halde” yere inebilmişti?

Gelelim yine şu “hibe” kültürüne..

Dünyanın gelişen, yükselen, parmakla gösterilen ve her türlü ekonomik krizlerden etkilenmeyen nadir ülkelerinden Türkiye; “kullanılmış” bir “şey”i hem de hibe olarak “edinmeyi” nasıl içine sindirebiliyor?

Madem sindirebiliyor, PKK’lıların bile kafasına düşen FGM 148’ler veya her 10 yılda bir ihtiyaç duyduğumuz o “çok önemli” PATRİOTLAR neden “hibe” olarak kabul edilmiyor?

Tam sırası ama “Veren el” özdeyişini sakın hatırlatmayın bana burada…

“GÖKTÜRKLER nerede kaldı” mı diyorsunuz?

Geçen haftayı, büyük bir kadirşinaslıkla “GÖKTÜRK-2” adı verilen Türk uydusunun fırlatılması ile geçirmiştik ve bu arada gündeme ODTÜ gelmişti, hatırlayacaksınız..

Yine geçen hafta dünyada 8 kuruluşun açıkladığı ”en iyi dünya üniversiteleri listesi”nin karşılaştırmalı raporu yayımlandı.

Meğer ODTÜ 8 farklı sıralama sisteminden 5’inde ilk 500’e girerken İstanbul Üniversitesi 4 sıralama sisteminde ilk 500’de yer almış. Böylece ilk kez ODTÜ, 5 farklı dünya sıralamasında ilk 500’e girmiş olmuş.

Ve…

Bir taraftan GÖKTÜRK-2 ile gururlanırken öte yanda….

Meğer yine başkent Ankara’da Göktürk dönemi rölyef ve heykellerini metro inşaatına kurban etmişiz… Doç. Dr. Osman Altıntaş tarafından yapılan ve 5 üniteden oluşan rölyef ve heykellerden artakalanlar bilinmeyen bir yere götürülmüş.

GAZİ Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Osman Altıntaş’ın Keçiören Belediyesi önündeki parka yaptığı Orhun Anıtları’nın bire bir rölyefleri metro inşaatının kurbanı olmuş. Ulaştırma Bakanlığı’nın bölgede yürüttüğü metro çalışmaları sırasında rölyefler kısmen tahrip edilerek bilinmeyen bir yere kaldırılmış. Yine Altıntaş’ın yaptığı, Alparslan Türkeş’in 16 yıl önce açtığı Şehitler Anıtı da kısmen tahrip edilmiş.

Baş döndürücü bir hızla yaşıyoruz. Uğradığımız “şok”lar  her saniye değişiyor..

“Havuç-sopa”, “Veren el-alan el”den sonra şimdi de “perhiz ve lâhana turşusu”..

Ama yadsınamayan bir gerçek var..

Su yolunu buluyor, dere yatağında akıyor..

Tarih TÜRKLERİN paçasına yapışmış, bırakmıyor..

Önce METELER, sonra GÖKTÜRKLER…

Sırada kim bilir başka neler var?2 Ocak 2013

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir