DEĞİŞİME OBAMA TARZIYLA DEVAM

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Hussein Obama

Yakın gelecekte mevcut büyüme hızlarıyla gelişen pazarların gelişmiş ülkelerin çok ilerisinde olacağı,mal ve finansal akımların değişeceği öngörülüyor,dünyanın başka bir ekonomik,teknolojik ve jeopolitik çağa doğru değişimi sürüyor.
2008 Başkanlık seçimlerini “Değişim” sloganıyla kazanan Barack Obama ikinci kez başkan seçilirken yeniden Amerikan toplumundaki değişimin dünyaya yansımasının simgesi oluyor.
Başkan Obama sanki  ya evrensel tek bir pazara ya da bölgesel pazarlarla çeşitlenmeye yönelen bir dünyanın serdümeni gibidir.
*
Obama’nın vizyonunu 22 Mayıs 2012’de açıkladığı,ABD’nin küresel liderlik deklarasyonu olan Ulusal Strateji Belgesi belirliyor.
Belge Amerikanın vatandaşların güvenliklerini ekonomik,siyasi,askeri ve etki sağlamaya yönelik gücüyle noksanlıkları olan uluslararası sisteme rağmen küresel işbirliği sayesinde yaratılacak barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlanacağına,böyle bir dünyanın da sadece askeri değil yetki devri,yeniden yapılanma gibi insan odaklı yöntemlerle kurulacağını beyan ediyor.
*
Rusya dünyanın en önemli hidrokarbon üreticisi ve başlıca nükleer güçlerinden biridir.
Sovyetler Birliği zamandaki yakın çevrede ilgi alanları oluşturma doktrinini -bugün,uluslararası hukuka saygı,ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkma,diğer ülkelerle dostluk ilişkilerini geliştirme,tüm Rus vatandaşlarının her yerde çıkarlarını korumak esasları çerçevesinde uzak çevreyi de kapsar yeni doktrine değiştirmiştir.
Devletinin ve milletinin tarihi ve geleceğini yeni ekonominin ve modern yaşam standartlarının oluşturulması başarısını,Rusya’nın lider ve bütün Avrasya’nın çekim merkezi olma yeteneğine bağlamış bulunuyor.
*
Bugün Pekin’de süren dünya siyaseti ve ekonomisine önemli etki yapması beklenen Komünist Parti’nin 18.Ulusal Kongresiyle Çin,dünyada yaşanan ekonomik krizden de yararlanarak sağladığı kalkınmasıyla etkisinin ve gücünün dünyaya katkı sağlayacağı öngörüsündedir.
Çünkü Çin dışarı açılmayı temel alan sosyalist hukuk düzeni,kültür ve sosyalist piyasa ekonomisinin dinamizmi ile hızlı gelişimi, bilimsel gelişmesi, ekonomik kalkınması,hedefi ve stratejisiyle giderek dünya ile daha sıkı bir şekilde birbirine bağlanıyor ve ayrılmaz hale geliyor.
Bu eşleniklik Ulusal Kongre öncesinde Devlet Başkanı Hu Jintao,Çin’in Asya-Pasifik’te süper deniz gücü olduğu söylemiyle pekişiyor.

*
Bu bileşkede barışçıl ve istikrarlı bir dünya için birlikte yaşamın engin tecrübesiyle politik sürtüşmelerin bir kenara bırakılıp  ilerlemenin temel  şartları olarak gelişen ve doğru adımlar atabilen ülkeler,sağlam ve sosyal temeller,hukukun üstünlüğüne katkı koyan aktif ve sorumlu sivil toplumlar gerekiyor.

*
En esaslı sorun güvenlik alanında birbirlerine ortak ve birbirlerini dengeleyen güçler olma stratejik işbirliğinde dünyanın en büyük iki oyuncusu ABD ve Rusya’nın  Füze Savunma Sistemleri konusundaki  anlaşmazlığıdır.
Başkan Obama’nın ABD’nin liderliğini teminen İran’ın ve Kuzey Kore’nin nükleer programına dair uluslararası kamuoyuyla tam işbirliği içinde olmaması bahanesiyle konuşlandırdığı  Füze Savunma Sistemleriyle Rusya’yı ve Çin’ide kuşatması krizi sürüyor.
Rusya ABD’nin NATO vasıtasıyla Füze Savar Sistemleriyle askeri güç kullanma olasılığını ulusal tehdit sayıyor,Nükleer Silahların Azaltılması Anlaşması’ndan ABD ile yeterli tecrübe edinildiği savındadır,füze saldırılarına karşı küresel savunma yükümlülüğünde ortak olmaya hazır olduğunu ya da  füze savunma sistemlerinin egemen olduğu toprakları algılamamasını -bunun için,ABD’den Füze Savunma Sisteminin nükleer altyapısına karşı olmayacağına dair doğru stratejik bir seviyede,eşit şartlarda,içişlerine karışmadan ve karşılıklı çıkarlara saygı çerçevesinde garanti istiyor.
Aksi halde yılların birikimi,güçlükleri,deneyimiyle sağlanmış saldırı ve savunma silahları dengesinin küresel ölçekte  bozulacağını öngörüyor.

*
Son noktada ABD, İran tehditinin nasıl gelişeceğinin bilinmediği bir ortamda askeri gücünden iskontada bulunamayacağından hareketle Füze Savar Sistemlerinin Rusya’ya karşı kullanılmayacağına dair yazılı bir garanti vermiyor.
Şimdi Başkan Obama’nın Füze Savunma Sistemleri konusunda soğuk savaşın kalıntılarından uzaklaşarak Rusya ile ortak alan ve temas noktaları bulması gerekiyor.

*
Bir başka sorunu ABD’nin İslam ülkelerinin yapıları ve sorunlarını aşma kapasiteleri doğrultusunda ekonomik değişkenleri ile sosyo-politik değişkenlerinin birbiriyle etkileştirilmesi ve İslami kurguyla  ekonomilerinin yutulması sürecinde Rusya’nın ve Çin’in olası kayıpları oluşturuyor.
Hem Rusya hem Çin Yakın Doğu’da jeopololitik dengeyi sağlayan başlıca unsurlar olarak sayılıyor-nitekim, jeopolitik dengede BM Güvenlik Konseyinde bir konsensüs sağlanamadığı için Suriye’de tarafların zafer kazanıncaya ya da sonsuza kadar savaşacakları anlaşılıyor.

*
ABD’nin eleştirilerinden sonra muhaliflerin Katar/Doha’da yapılan toplantısında Ulusal Konseyin muhalefetin bir parçası olmaktan çıkıp Suriye muhalefetinin çatı örgütlenmesi haline gelmesi hedefinin birleşmeye mi yoksa yeni ayrılıklara mı neden olacağı bilinmiyor.
Suriye muhaliflerinin birleşmesinde Ulusal Konsey Ulusal Girişim Kurulunu reddediyor,Müslüman Kardeşler Cemaati de Konseyin varlığının korunmasını ve alternatif bir yapının kurulmasına karşı çıkıyor-sonuçta, uluslararası toplum tarafından tanınacak bir geçiş hükümetinin kurulmasında liderlik sorunu yaşanıyor. 
Sorun sürdükçe ve Ulusal Konseyin yapısında değişiklik olmadığı sürece ABD Suriye Dostları Toplantısına katılmayı reddediyor.
Rusya ABD’nin Suriye ile ilgili politikalarını gözden geçirmeye başladığı düşüncesindedir,kurulacak geçiş hükümetinin Esad’a karşı bir platform olmamasını -aksine,müzakereye yol açıcı hüviyette olunmasını istiyor.
Başkan Obama’nın  Yakın Doğu’da istikrarın oluşmasını teminen Suriye’nin bölünmeden barışa katkı vermesini sağlaması gerekiyor.

*
Çünkü İsrail-Filistin sorunu da sürüyor ve çözümü için BM bünyesinde ABD-Rusya-AB VE BM’den oluşturulan Ortadoğu Dörtlü’sünün müzakereleri de yeniden başlamalıdır. 
ABD’nin Türkiye ve Osmanlı’nın ardından oluşan devletlerde İslam Birliğinin ekonomik güç olması vaadi ile sağlamaya çalıştığı değişimde Tunus’ta, Libya’da,Mısır,Yemen’de İslami Cihad’ın temsilcisi İslami örgütlere iktidar yolu açılmış,iktidar sorumluluğuyla  İsrail’in radikalizme karşı güvenliğinin sağlandığı sanılmıştır -ama şimdi, Suriye başta olmak üzere tüm İslam coğrafyasında fonlanan,silahlandırılan ve meydanlara salınan radikal unsurların giderek korkulu birer terör örgütüne dönüştüğü görülüyor.
O nedenle İsrail-Filistin sorunu çözümüne Ortadoğu Dörtlüsüyle birlikte Arap Birliğinin de katılması gerekiyor.
Başkan Obama’nın İsrail’in her gün büyüyen güvenlik açığına çözümü bekleniyor.

*
Yakın Doğu’nun en büyük tehditini oluşturduğu varsayılan İran  mütemadiyen uranyum zenginleştirilmesiyle ilgili görüşmeler yapmaya hazır olduğunu açıklıyor.
Nükleer probleminin dünya toplumunda uyandırdığı tedirginliğin düzeyini düşürmek üzere barışçıl nükleer programı için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması halinde esnek tutum alacağını bildiriyor.
Karşılığında güveni sağlamlaştırmak amacı ile gerçekleştireceği her adıma karşı kendisine uygulanan yaptırımlardan birinin kaldırılmasını öngörüyor.
Başkan Obama’nın İran’ın nükleer programıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi 5 Daimi üyesi ile Almanya’nın müzakerelerinin yolunu açması gerekiyor. 

Off! Obama’yı Afganistan’da,Irak’ta ve daha nicesinde yarattıkları türlü sorunlar bekliyor.

*
Türkiye bulunduğu coğrafyada tarihi birikimi ve ziyadesiyle İslamiyete mensubiyeti fırsatından AKP iktidarıyla serdümen Başkan Obama’nın  tayfalığındadır.
Esad Eset yapılmıştır ama kalıcı ekonomik zararlardan başka bir sonuç sağlanamamıştır.
Şimdi hava sahasını Suriye istikametinde uçan Rusya-Ermenistan-iran uçaklarına neredeyse uçuşa yasak bölge haline getiriyor öte yanda ABD ve NATO ile görüşerek NATO sınırları bağlamında Suriye’den gelecek tehditlere karşı fiili bir tampon bölge oluşturmak üzere Patriot füzeleri yerleştirmek istediğini fısıldıyor.
ABD’den yetki devralan  Eşbaşkan Erdoğan’da Endonezya 5.Demokrasi Forumunda Suriye’de yaşananlara dikkat çekiyor ve BM’in yenilenmesi gereğini  söylerken;dünyasını ABD liderliğinde evrensel tek bir pazara sıkıştırıyor!
9.11.2012

ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir