Yanlış politikların faturası ağır oluyor…

NECDET BULUZ - said krd

NECDET BULUZ

 

                                                           Biz, baştan bu yana Türkiye’nin uygulamaya koyduğu Suriye politikalarının hep karşısında olduk. Suriye’de bir batağa saplanabileceğimiz ve özellikle bölgede bir mezhep çatışmasının başlayacağından endişe ettik. Bu endişemizi de konu ile ilgili yazdığımız her yazıda dillendirdik. Bugün, gelin noktaya baktığımızda Suriye politikalarımızın iflas ettiğini, bu yanlış politikaların da yükünün başımıza iş açmaya başladığını gördük. Şimdi, bizi Suriye batağına sürükleyenler bile bizim karşımızda yer almaya başladılar, bunu bile yaşamaya başladık.

                                                            Bakınız, Christan Monitor Dergisi, son sayısında Türkiye’yi masaya yatırdı ve Suriye’de uyguladığı politikaların yanlışlığına değindi. Dergide yer alan makalede “Türkiye, demokrasiden çok laik Suriye yönetimini zayıflatmayı ve Sünni bir yönetimi yeniden kurmayı amaçlıyor. Böyle bir durum, hem Suriye’de hem de bölgede etnik çatışmaları gündeme getirecektir. Türk halkı, Ankara’nın Amerika’nın piyonu olduğuna inanıyor. “görüşlerine yer veriliyor.

                                                         SURİYE SORUNU İLE BAŞBAŞAYIZ

                                                          Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun uyguladıkları Suriye politikalarının faturasının ağırlığı, yapılan son zamlarla milletin sırtından çıkarılmaya başlandı. Zaten, uygulanan bu politikalara kamuoyunun sıcak bakmadığını ve hükümeti desteklemediğini de görüyoruz.   

                                                          Şu durumda bile artık suçlanmaya başladık. Gelişmeler oldukça, Türkiye daha da suçlanacaktır. Çünkü bu işin içine kimse bulaşmak istemiyor, bizimkiler ise kendilerini bağlarcasına Suriye batağına balıklama atlamaya çalışıyorlar. Hiç kuşkusuz, bu işin ağır faturası da bize kesiliyor. Bu yükü de miletin sırtına yüklüyorlar.

                                                          Zaten, Amerika ve Batı’nın Suriye’deki gelişmelere kayıtsız kalmaları, Suudi Arabistan ve Katar’ın eskisi gibi iştahlı davranmaması bizim Suriye politikalarını yeniden masaya yatırmamız gerektiği gerçeğini de ortaya koyuyor. Çünkü hemen her ülke, Suriye’deki çatışmaların sonunun mezhep çatışmalarına dönüşebileceği endişesini taşıyor. Özellikle de cihadcıların, Esad’ın devrilmesinden sonra hem kendilerine, hem bölgeye bela olacağını hesaplıyorlar.

                                                           İsrail’in endişesi ise daha da büyük. Cihadcılar, Esad sonrası ülkedeki kimyasallara ulaşıp, bunu İsrail için kullanabilirler. Ya da bu kimyasallar İsrail’e karşı mücadele eden grupların eline geçebilir. Böyle bir durum karşısında bölge toz duman olabilir. Buna bir de iç çatışmalar ve mezhep kavgaları eklenecek olursa, bu işin içinde nasıl çıkılacak?

                                                         SIĞINMACILAR BÜYÜK SORUN

                                                          Suriye’den akın akın gelen mülteci sayısının 100 bini aştığı, sığınmacılara para yetiştirilemediği, kış aylarında bu faturanın daha da ağır olacağını ilgili bakanlar açıkladı. Hatta sınırda bekleyen 10 binin üzerinde sığınmacının var olduğundan da söz ediliyor.

                                                          Suriye’den Türkiye’ye gelen sığınmacılar nedeni ile ekonomimiz de zora girdi. Bizi bu işe bulaştıranlar şimdi ortalarda yoklar. Bir de üstüne üstlük, bizi bile eleştirmeye başladılar. Bunlar yetmiyormuş gibi Gaziantep gibi illerimizdeki üretimler de durdu. Ne Suriye’ye, ne de Suriye üzerinden diğer Arap ülkelerine ihracat yapamıyoruz. Bunun yanı sıra, Suriye ve çevremizdeki Arap ülkelerinden gelen turistler de kesildi. Bütün bunları alt alta koyduğumuz zaman, bu işin ekonomimize nasıl yansıdığını söylemeye gerek görmüyoruz.

                                                          ATEŞ ETRAFA SIÇRIYOR

                                                          Şimdi, Suriye ateşi Beyrut’a da sıçradı. Beyrut’ta bombalı saldırıda yaşamını yitiren Lübnan İç Güvenlik Kuvvetleri İstihbarat Şefi Visam el-Hasan’ın, Suriye hükümeti karşıtı oluşu, mezhepsel nedenlerle suikasta uğratıldığı söyleniyor. Hatta bu işte Suriye’nin parmağının bile olabileceği söyleniyor. Öyle veya böyle, Suriye ateşi etrafımızı sarmaya başladı, bunu görmemiz gerekiyor. Bu ateşin daha nerelere sıçrayacağını bile kimse kestiremiyor.

                                                           Bölgemizdeki gelişmeler giderek çok bilinmeyenli denkleme dönüşüyor. Hatay’da bulunan yabancı sayısını kimse bilemiyor. Bunların çoğunun yabancı ajan olduğu söyleniyor. Eli silahlı dolaşan bazı cihadcıların korku ve endişe saçtığı, bunların halka ve güvenlik güçlerine karşı da şiddet uyguladığı söyleniyor.

                                                            Başbakan da, Dışişleri Bakanı da şu gerçeği gördü:

                                                            Suriye Devlet Başkanı Esad, tahmin edildiği gibi kolayca gitmeyecek. Süreç uzuyor. Bu sürecin uzamasının faturası ise bize çıkıyor. Suriye yangının etrafımıza sıçraması ile bu işin içinden çıkmamız da mümkün görünmüyor. Zaten, dışarıdan da beklediğimiz hiçbir desteği ne sağlayabildik, ne de aldık. Kaderimizle başbaşayız. “Esad’ın günleri sayılı, kısa zamanda gidecek” diye iddialı konuşanların bu öngörülerinin duvara toslaması bir yenilgi ve iflas anlamına gelmiyor mu? Biz, işte bütün bunları alt alta koyup değerlendirdiğimizde, uygulanan yanlış politikaların başımıza iş açtığını bu nedenle söylemek durumunda kalıyoruz.

e.mail: [email protected]

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir