Şam’a girmek kolay,ya sonrası?..

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

                                                    Bizde savaş yanlıları ve kışkırtıcıları çok. Vuruyorlar, kırıyorlar, Suriye ile askeri verilerimizi kıyaslıyorlar, “3 saatte Şam’a gireriz” diyorlar. Özellikle de mezhep çatışmalarını körükleyen çevrelerin bu konuda sesi daha gür ve sorumsuzca çıkıyor. Türkiye’nin gücü var, Şam’a 3 saatte girmesine gireriz de ya sonrası?

                                                     Suriye krizi çıktığında özellikle şu konuyu gündeme taşıyarak özetle şunları yazmıştık:

                                                     “ Suriye’deki iç savaş, mezhep savaşına dönüşürse, bölge bizi de içine alabilecek bir ateş çemberine dönecektir. Türkiye’nin destek verdiği Özgür Suriye Ordusu içinde Afganistan, Libya, Irak, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerden gelen Cihadcı, El Kaideci, Müslüman Kardeşler gibi Sünni-İslamcı savaşçılar bulunuyor. Bu grup, Suriye’de adeta Şii’lere karşı öldürme savaşı veriyor. Aslına bakılacak olursa, Suriye’de mezhep çatışmaları yaşanıyor.”

                                                      Önümüzde böyle bir tablo var. Hatay’da ve Suriye’de yaşayan Şii kökenliler şimdi korku içindeler ve Esad’ın devrilmesi ile birlikte, Sünni gruplarca katliamlarla karşı karşıya kalacaklarını düşünüyorlar. Bu nedenle de Esad karşıtlarının karşısında duruyorlar.

                                                       Burada şu noktaya da dikkat:

                                                       Özgür Suriye Ordusu’na karşı İran’da Suriye’de Esad’a destek veriyor. Şii’lerin boğazlanmasına izin verilmeyeceğini ilan eden İran’ın Suriye’de savaşan gönüllü askerlerinin de bulunduğuna dikkat çekiliyor.

                                                        Şimdi kalkıp Türkiye’nin Şam’a girmesini isteyen, destekleyenler bu tablo içinde bu savaşın hangi boyutlara taşınabileceğini acaba hiç düşünmüyorlar mı? Bu savaş çığırtkanlığını yapanlar da bellidir. Türkiye’nin Suriye’ye girmesi sorun olmayabilir ama ya sonrası? Bu iç savaş, bu mezhep çatışması bizden uzak kalabilir mi? Bir kıvılcım bizi bir anda kavuran ateşin içinde bırakabilir. Zaten, bunun provalarının uzun zamandır yapıldığını da görüyoruz.

                                                         Bizim endişemiz, bölgede bir mezhep çatışmasının yaygınlaşmasıdır. Zaten dış güçler de bunu istiyor. Böyle bir çatışma bölge ülkelerini daha da zayıf düşürecek, Müslümanlar Müslümanlara kıldırtılacak ve dış güçler de daha önce hazırladıkları bölgenin değişen haritalarını devreye sokacaklardır.

                                                        Dikkat ediniz, daha önce Suriye konusunda AKP Hükümetine destek veren yandaş medya bile, bu konuda frene basmaya başladı. Şam’a girilmesi halinde, çıkılmasının imkansız olduğu tartışılıyor. Bunun Türkiye’ye maliyetinin ağır olacağı vurgulanıyor.

                                                        Böyle bir savaşın ve çatışmanın galibi olamaz.

                                                        Bir de işin ekonomik boyutunu gözlerden uzak tutmamamız gerekiyor. Savaş, gözyaşı, ölüm, sakatlık, yokluk demektir. Ekonomik çöküntü demektir. Bir savaş, Türkiye’ye ekonomik krizlerin en ağırlarından birini yaşatır, bunu unutmayalım.

                                                        Türkiye’de ekonomi, son alınan önlemlerle kontrol altına alınmaya başladı ama sıkıntı halen sürüyor. Şu anda da yavaşlama süresine girmiş bulunuyor. Geçtiğimiz yıl yüzde 9’larla büyüyen gayrı safi milli hasıla bu yılın ilk yarısında yüzde 3’e iniverdi. Ekonomi daralmaya gidiyor. Sonunda da ne olacağı belli değil. İşletmeler sıkıştı, inşaat sektörü önünü göremiyor, karşılıksı çekler çoğalıyor, bankalar alacaklarını tahsilde zorlanıyor. Son yapılan zamlar, ekonomimizin kötüye gitmekte olduğunun çok açık bir göstergesidir. Böyle karanlık bir ekonomik tabloda, bir de savaş konusu gündeme gelirse ne olur? Biz, öncelikle oturup bunun hesabını kitabını yapmak zorundayız.

                                                         Haydi, elimizi kolumuz sallayarak 3 saatte Şam’a girdik, ya sonrası? Türkiye, sadece bu saydıklarımızla mı karşı karşıya kalacak? Hayır… Pusuda bekleyen PKK tehlikesini de hesaba katalım. PKK, böyle bir durumda daha da eylemlerini artırmaya yoluna gidecek, Suriye’deki uzantıları PYD ile birleşme ve dayanışa ile Türkiye’yi arkadan vurmaya çalışacaktır. Bunda, pusuda bekleyen Türk ve Türkiye düşmanı hain Barzani’yi de unutmayalım.

                                                            Savaş karşıtlığı, hiç bir zaman vatan hainliği değildir. Vatanını seven, geleceğini düşünen, ülkesinin bölünmesini istemeyen herkesin bizimle aynı görüşte olduğunu sanıyoruz. Eğer savaşa bu kadar hevesliysek, bizim için asıl tehlike PKK’dır, gücünüz varsa, fırsat elinizdeyse Kandil’e 3 saatte girin, bu bölücü terör yuvalarını kurutun. Bunu biz de bunu destekleriz. Yanı başımızda yıllardır ülkemizi bölmeye çalışan, binlerce Mehmetçiğimizi şehit edenlere karşı hiçbir şey yapmayalım, yanı başımızdaki Suriye’ye sudan bahanelerle savaş açalım öyle mi?

                                                              Bugün, kamuoyunun yüzde 70’i Suriye ile savaşa karşıysa, bizim bu görüşümüz doğrultusunda olduğu içindir. Bir de “Kandil’e bayrak dikmeye gideceğiz” deyin, bakın kamuoyunun desteği ne olacak?

                                                       

  


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir