BAŞKANLIĞA YA DA EMİR-ÜL MÜMİNİN’LİĞE ASİMETRİK SAVAŞ

<p>
Kolektivist anarşizmin kuramcısı Mihail Aleksandroviç Bakunin'in,"Hiç kimsenin bir başkasını baskı altına almasının imkansız hale gelmesini mi istiyorsun?Öyleyse hiç kimsenin güce sahip olmamasını sağlaman gerekir"ifadesi giderek bir Ortadoğu belirleyeni haline geliyor. *
Cezayir'de parlamento seçimlerini, kampanyasında"CezayirTürkiye Olmayacak" sloganını işleyen Ulusal Özgürlük Cephesi kazanırken, seçimlere birlikte girme kararı alan üç İslamcı partinin oluşturduğu Yeşil Cezayir ittifakı sandıktan üçüncü sırada çıkmıştır.
Cezayir Büyükelçisi Ahmet  Bigalı seçim sonuçlarına  Yeşil Cezayir ittifakçısı edasıyla yaklaşınca,basında,"Elçi Cezayir'in hâlâ Türkiye'nin himayesinde olduğunu sanıyor"ana fikriyle  bir linç kampanyası başlatılıyor! *
Arap Baharı fitilinin ateşlendiği Tunus'a AKP'nin desteğiyle,kapsamlı seçim programlarına projesine sahip El-Nahda Partisi hükmediyor.
Karşısında liberal Ulusal Cumhuriyet Kongresi,merkez sol Ettakatol Parti,İlerici Demokrat Parti,eski Cumhurbaşkanı bin Ali'nin Arita partisi yüzde 40'lık bir blok oluşturuyor.
O esnada El-Nahta tıpkı Türkiye'de AKP iktidarının yaptığı gibi devlette güvenlikten-istihbarata,eğitiminden-ulaştırmaya,sanayiden-ekonomiye tüm birimlerde hızla ve yüksek sadakatte kadrolaşıyor.
Benzer işler Fas'ta yeni Anayasa'nın Kral 6.Muhammed'in yetkilerinin büyük kısmını meclise ve başbakana aktarması ardından ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı,
Mısır'da Halk Meclisi'nin yüzde 43'ünü tutan Müslüman Kardeşler Özgürlük ve Adalet Partisince de yapılıyor-üstelik,hepsi Türkiye'de AKP iktidarı gibi bir islami toplum projesine sahip bulunuyor.
Bu projelere ekonomik destek Suudi Arabistan ve Katar'dan,örgütlenme desteği Türkiye AKP iktidarından geliyor. *
Arap Baharının yüksek maliyeti çok yoğun sorunları çözmede -mesela, halkların yeni iş imkanları ve konut beklentilerinin karşılanmasında,eğitim ve sağlık reformlarının yapılmasında büyük güçlükler oluşturuyor.
Arap Baharını başlatan Tunus'lu öğrenciler,kadınlar,sendikalar,liberaller,demokratlar,sanatçılar -şimdi,El -Nahda iktidarının yarı demokratik,pragmatik, ikiyüzlü İslam modelinde kendilerine karşı yükseltilen hoşgörüsüzlük karşısında şaşkın,nasıl mücadele edecekleri bilinmezliğini yaşıyor.
Mısır'da da öğrenciler,kadınlar, liberaller,demokratlar,lâikler, Kıptiler ve her yerde hristiyan ve yahudiler de saflarını sıklaştırmayı deniyor ve cephe oluşturmaya çalışıyorlar- ne ki, giderek karşılarına dini diktatörlüklerinde pekişen iktidarlar buluyorlar.</p>
<p>*
Ya da Suriye'de Kofi Annan'ın barış planı yürürlükteyken ve anayasa reformu ardından yapılan yüzde 55 katılımlı meclis seçimlerinde BAAS partisi dahil 10 partinin koalisyonundan oluşan Ulusal Vahdet Partisinin kazanmasına rağmen ağırlığını Müslüman Kardeşler örgütünün oluşturduğu isyancılar ordunun bazı kentlerden geri çekilmesinden yararlanıyor ve terör saldırılarına devam ediyor.
Hâlâ ABD'nin BM daimi temsilcisi Susan Rice,Beşar El Esad'ın görevden ayrılması için ABD'nin Suriye'ye  daha fazla baskı uygulamasının peşinde olduğunu açıklıyor,Türkiye'de AKP iktidarı bu uğurda isyancı güçlere her türlü destekte bulunuyor.
Suriye'de durumun derinleşmesi komşu Lübnan'ı da doğrudan etkilemektedir ve Lübnan'ın ikinci büyük kenti Trablusşam'ın kontrolü  Suriye muhalefeti yanlısı Sünnilerce ele geçiriliyor.
Hakeza AKP iktidarı İnterpol'ün tutuklama emri çıkardığı firari Tarık Haşimi'ye verdiği destekle Türkiye-Irak arasında gerginliği giderek yükseltiyor.</p>
<p>*
Geniş Ortadoğu gelişmelerine dair çok örnek verilebilir-fakat,olay kısaca şu çerçevede gelişiyor;
ABD'nin tartışılan ekonomik ve siyasi etki gücü, Rusya ve Çin'in dolara dayalı ekonomi sistemi yerine geçecek bir ekonomi sistemiyle küresel güç olmak hedefi,zengin kaynakları ile Arap-İslam coğrafyasını rekabet alanı haline getirmiştir.
Üstelik Siyonizmin itikadı doğrultusunda o bölgede İsrail'in güvenliğinden giderek yayılmacılığının da sağlanması gerekiyor.
Teminen ABD hem İran'ı nükleer teknolojiden vazgeçirmek için BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisini yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı öngörüsünde bölge ülkelerinin siyasi rejimlerine müdahalenin yolunu açıyor.</p>
Yılların yasaklı islamcı sivil örgütlerinin ülkelerinin  orduları,polis güçleri desteğiyle ülkeleri rejimlerini ılımlı islami-liberalizme dönüştürürken -o esnada düşülen ekonomik ve sosyo-politik istikrarasızlıkla  küresel liberalizme ilişiklenmeler sağlanıyor -bu suretle,İran' da tecrit ediliyor.</p>
Hem de İran nükleer programı gerekçesiyle Avrupa-Atlantik,K.Kore nükleer programı gerekçesiyle Asya-Pasifik güvenliğini sağlamak için  yerleştirdiği Füze Savunma sistemleriyle Rusya,İran ve Çin'i de topraklarında kuşatıyor. *
ABD'nin küresel olaylarda nerede,ne zaman,nasıl olursa olsun düşmana karşılık verme yeteneğini öngören askeri stratejisi  bir saat gibi işliyor.</p>
Kısıtlı bir ekonomi girdisiyle fakat etkin diplomasi,kamuoyu oluşturma mekanizmaları, çıkarlara analitik yaklaşımla -işte, Suudi Arabistan'ı,Katar'ı,Türkiye'yi,Müslüman Kardeşler Örgütünü ve nicelerini kendi yerine savaştırıyor. *
Türkiye'de AKP iktidarı bu taşeronluğu tarihte görülmemiş bir cüretkârlıkla yerine getirmektedir ve Ortadoğu'da her taşın altından-hiç fütursuz, çıkıyor!
Başbakan Erdoğan,genişletilmiş İl başkanları toplantısında,"İşimiz sadece Türkiye'de değil çünkü AK Parti artık dünya partisidir"derken,
Aslında İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı,bütün varlıklara mutlak hakim Allah'a rağmen ulusal,milliyetçi gibi nitelikleri  kutsalmışcasına sayılan bir devletin olamayacağı,siyaseten bu hakimiyeti sadece müslüman halkların kullanabileceğine dair hevasını, küresel lider ABD'nin verdiği primle AKP nin artık bir dünya partisi olduğuna işaret eder gibidir.
Teminen -işte,Türkiye'den Ortadoğu'ya değiştirilen sosyolojilerde bireysel dini duyarlılıkları ağır basan insan tipi yerine siyasal manada dini anlayışları ön plana çıkaran ve cemaatleşmenin ötesinde partileşmiş,hedefini kendi radikal dini referanslarında belirleyen insan tipini ortaya çıkarmaya yönelik bireyselliğin temel alınacağı sosyo-politikler işliyor.
Sosyolojiler değişirken çıkabilecek mezhepsel ve etnik kimliklerin çatışmalarına engel olunması için gerekli otoriteyi sağlamak üzere " Başkanlık-Emir-ül Müminin"modeli de yeni Anayasada değerlendirilmek üzere gündemdedir. *
Bu gelişmeler karşısında İran,Rusya ve Çin dik kalabilmenin son kertesinde bulunuyor.
Rusya'nın ya da İran'ın belki de Çin'in de hem  denenmiş hem de  çağcıl tek yöntem olarak Bakunin'in,"Hiç kimsenin bir başkasını baskı altına almasının imkansız hale gelmesini mi istiyorsun?Öyleyse hiç kimsenin güce sahip olmamasını sağlaman gerekir"ifadesini hayata  getirmekten başka yollarının olmadığı anlaşılıyor.
"Hiç kimse" ABD adına Ortadoğu'da her taşın altından çıkan AKP iktidarında Türkiye'dir.   * AKP'nin sadece kendi hedefinde yürüdüğü,toplumsal uzlaşma arayışında olmadığı gibi toplumu kendi dünya görüşüne göre biçimlendirmeye hız verdiği ve "Başkanlık-Emir-ül Müminin'lik-İnanmışların Emirliği" aradığı -üstelik,Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin  maharetiyle Kemalist tüm birikiminden uzaklaşmış yeniCHP'den de hiç bir umut olmadığı bu süreçte,Türkiye Cumhuriyetinin çoğulcu demokrasi anlayışının hakim olduğu parlamenter rejim tehdit altındadır.
Fakat "İlahi Komedya" işliyor gibidir-bakınız, Türk'ler bu savaşı kendilerinden kabul etmezken,Büyük Atatürk,"Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"diyor...   17.5.2012</p> - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5


Kolektivist anarşizmin kuramcısı Mihail Aleksandroviç Bakunin’in,”Hiç kimsenin bir başkasını baskı altına almasının imkansız hale gelmesini mi istiyorsun?Öyleyse hiç kimsenin güce sahip olmamasını sağlaman gerekir”ifadesi giderek bir Ortadoğu belirleyeni haline geliyor.

*
Cezayir’de parlamento seçimlerini, kampanyasında”CezayirTürkiye Olmayacak” sloganını işleyen Ulusal Özgürlük Cephesi kazanırken, seçimlere birlikte girme kararı alan üç İslamcı partinin oluşturduğu Yeşil Cezayir ittifakı sandıktan üçüncü sırada çıkmıştır.
Cezayir Büyükelçisi Ahmet  Bigalı seçim sonuçlarına  Yeşil Cezayir ittifakçısı edasıyla yaklaşınca,basında,”Elçi Cezayir’in hâlâ Türkiye’nin himayesinde olduğunu sanıyor”ana fikriyle  bir linç kampanyası başlatılıyor!

*
Arap Baharı fitilinin ateşlendiği Tunus’a AKP’nin desteğiyle,kapsamlı seçim programlarına projesine sahip El-Nahda Partisi hükmediyor.
Karşısında liberal Ulusal Cumhuriyet Kongresi,merkez sol Ettakatol Parti,İlerici Demokrat Parti,eski Cumhurbaşkanı bin Ali’nin Arita partisi yüzde 40’lık bir blok oluşturuyor.
O esnada El-Nahta tıpkı Türkiye’de AKP iktidarının yaptığı gibi devlette güvenlikten-istihbarata,eğitiminden-ulaştırmaya,sanayiden-ekonomiye tüm birimlerde hızla ve yüksek sadakatte kadrolaşıyor.
Benzer işler Fas’ta yeni Anayasa’nın Kral 6.Muhammed’in yetkilerinin büyük kısmını meclise ve başbakana aktarması ardından ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı,
Mısır’da Halk Meclisi’nin yüzde 43’ünü tutan Müslüman Kardeşler Özgürlük ve Adalet Partisince de yapılıyor-üstelik,hepsi Türkiye’de AKP iktidarı gibi bir islami toplum projesine sahip bulunuyor.
Bu projelere ekonomik destek Suudi Arabistan ve Katar’dan,örgütlenme desteği Türkiye AKP iktidarından geliyor.

*
Arap Baharının yüksek maliyeti çok yoğun sorunları çözmede -mesela, halkların yeni iş imkanları ve konut beklentilerinin karşılanmasında,eğitim ve sağlık reformlarının yapılmasında büyük güçlükler oluşturuyor.
Arap Baharını başlatan Tunus’lu öğrenciler,kadınlar,sendikalar,liberaller,demokratlar,sanatçılar -şimdi,El -Nahda iktidarının yarı demokratik,pragmatik, ikiyüzlü İslam modelinde kendilerine karşı yükseltilen hoşgörüsüzlük karşısında şaşkın,nasıl mücadele edecekleri bilinmezliğini yaşıyor.
Mısır’da da öğrenciler,kadınlar, liberaller,demokratlar,lâikler, Kıptiler ve her yerde hristiyan ve yahudiler de saflarını sıklaştırmayı deniyor ve cephe oluşturmaya çalışıyorlar- ne ki, giderek karşılarına dini diktatörlüklerinde pekişen iktidarlar buluyorlar.

*
Ya da Suriye’de Kofi Annan’ın barış planı yürürlükteyken ve anayasa reformu ardından yapılan yüzde 55 katılımlı meclis seçimlerinde BAAS partisi dahil 10 partinin koalisyonundan oluşan Ulusal Vahdet Partisinin kazanmasına rağmen ağırlığını Müslüman Kardeşler örgütünün oluşturduğu isyancılar ordunun bazı kentlerden geri çekilmesinden yararlanıyor ve terör saldırılarına devam ediyor.
Hâlâ ABD’nin BM daimi temsilcisi Susan Rice,Beşar El Esad’ın görevden ayrılması için ABD’nin Suriye’ye  daha fazla baskı uygulamasının peşinde olduğunu açıklıyor,Türkiye’de AKP iktidarı bu uğurda isyancı güçlere her türlü destekte bulunuyor.
Suriye’de durumun derinleşmesi komşu Lübnan’ı da doğrudan etkilemektedir ve Lübnan’ın ikinci büyük kenti Trablusşam’ın kontrolü  Suriye muhalefeti yanlısı Sünnilerce ele geçiriliyor.
Hakeza AKP iktidarı İnterpol’ün tutuklama emri çıkardığı firari Tarık Haşimi’ye verdiği destekle Türkiye-Irak arasında gerginliği giderek yükseltiyor.

*
Geniş Ortadoğu gelişmelerine dair çok örnek verilebilir-fakat,olay kısaca şu çerçevede gelişiyor;
ABD’nin tartışılan ekonomik ve siyasi etki gücü, Rusya ve Çin’in dolara dayalı ekonomi sistemi yerine geçecek bir ekonomi sistemiyle küresel güç olmak hedefi,zengin kaynakları ile Arap-İslam coğrafyasını rekabet alanı haline getirmiştir.
Üstelik Siyonizmin itikadı doğrultusunda o bölgede İsrail’in güvenliğinden giderek yayılmacılığının da sağlanması gerekiyor.
Teminen ABD hem İran’ı nükleer teknolojiden vazgeçirmek için BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisini yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı öngörüsünde bölge ülkelerinin siyasi rejimlerine müdahalenin yolunu açıyor.

Yılların yasaklı islamcı sivil örgütlerinin ülkelerinin  orduları,polis güçleri desteğiyle ülkeleri rejimlerini ılımlı islami-liberalizme dönüştürürken -o esnada düşülen ekonomik ve sosyo-politik istikrarasızlıkla  küresel liberalizme ilişiklenmeler sağlanıyor -bu suretle,İran’ da tecrit ediliyor.

Hem de İran nükleer programı gerekçesiyle Avrupa-Atlantik,K.Kore nükleer programı gerekçesiyle Asya-Pasifik güvenliğini sağlamak için  yerleştirdiği Füze Savunma sistemleriyle Rusya,İran ve Çin’i de topraklarında kuşatıyor.

*
ABD’nin küresel olaylarda nerede,ne zaman,nasıl olursa olsun düşmana karşılık verme yeteneğini öngören askeri stratejisi  bir saat gibi işliyor.

Kısıtlı bir ekonomi girdisiyle fakat etkin diplomasi,kamuoyu oluşturma mekanizmaları, çıkarlara analitik yaklaşımla -işte, Suudi Arabistan’ı,Katar’ı,Türkiye’yi,Müslüman Kardeşler Örgütünü ve nicelerini kendi yerine savaştırıyor.

*
Türkiye’de AKP iktidarı bu taşeronluğu tarihte görülmemiş bir cüretkârlıkla yerine getirmektedir ve Ortadoğu’da her taşın altından-hiç fütursuz, çıkıyor!
Başbakan Erdoğan,genişletilmiş İl başkanları toplantısında,”İşimiz sadece Türkiye’de değil çünkü AK Parti artık dünya partisidir”derken,
Aslında İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı,bütün varlıklara mutlak hakim Allah’a rağmen ulusal,milliyetçi gibi nitelikleri  kutsalmışcasına sayılan bir devletin olamayacağı,siyaseten bu hakimiyeti sadece müslüman halkların kullanabileceğine dair hevasını, küresel lider ABD’nin verdiği primle AKP nin artık bir dünya partisi olduğuna işaret eder gibidir.
Teminen -işte,Türkiye’den Ortadoğu’ya değiştirilen sosyolojilerde bireysel dini duyarlılıkları ağır basan insan tipi yerine siyasal manada dini anlayışları ön plana çıkaran ve cemaatleşmenin ötesinde partileşmiş,hedefini kendi radikal dini referanslarında belirleyen insan tipini ortaya çıkarmaya yönelik bireyselliğin temel alınacağı sosyo-politikler işliyor.
Sosyolojiler değişirken çıkabilecek mezhepsel ve etnik kimliklerin çatışmalarına engel olunması için gerekli otoriteyi sağlamak üzere ” Başkanlık-Emir-ül Müminin”modeli de yeni Anayasada değerlendirilmek üzere gündemdedir.
*
Bu gelişmeler karşısında İran,Rusya ve Çin dik kalabilmenin son kertesinde bulunuyor.
Rusya’nın ya da İran’ın belki de Çin’in de hem  denenmiş hem de  çağcıl tek yöntem olarak Bakunin’in,”Hiç kimsenin bir başkasını baskı altına almasının imkansız hale gelmesini mi istiyorsun?Öyleyse hiç kimsenin güce sahip olmamasını sağlaman gerekir”ifadesini hayata  getirmekten başka yollarının olmadığı anlaşılıyor.
“Hiç kimse” ABD adına Ortadoğu’da her taşın altından çıkan AKP iktidarında Türkiye’dir.  

*
AKP’nin sadece kendi hedefinde yürüdüğü,toplumsal uzlaşma arayışında olmadığı gibi toplumu kendi dünya görüşüne göre biçimlendirmeye hız verdiği ve “Başkanlık-Emir-ül Müminin’lik-İnanmışların Emirliği” aradığı -üstelik,Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin  maharetiyle Kemalist tüm birikiminden uzaklaşmış yeniCHP’den de hiç bir umut olmadığı bu süreçte,Türkiye Cumhuriyetinin çoğulcu demokrasi anlayışının hakim olduğu parlamenter rejim tehdit altındadır.
Fakat “İlahi Komedya” işliyor gibidir-bakınız, Türk’ler bu savaşı kendilerinden kabul etmezken,Büyük Atatürk,”Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”diyor…
 

17.5.2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir