İKİ YAŞAMLI TÜRKİYE

Mustafa Kemal Atatürk

Mersin/Tarsus’ta, KCK’nın “Sosyal Alan Yapılanması”kapsamında Türkiye Futbol Federasyonu’na alternatif olarak oluşturulan Mezopotamya Kulüpler Birliği’nde Roj United Spor,Botanspor,Amedspor,Hakkari Gücü,Şahin Gençlik,Girne Gençlik,Zilanspor ve Kemal Pirspor futbol kulüpleri mücadele veriyor.
Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı yönetiminde 28 Şubat soruşturmasında emekli ve muvazzaf askerler nezdinde TSK’ya ikinci dalga operasyon yapılıyor.
Yandaş basının kalemşörlerinden Emre Uslu ve Akif Beki birbirlerini  psikolojik savaş vermek ve kara propaganda yapmakla suçluyor.
Osman Ulagay’ın büyük puntoyla yazılı”Türkiye Kime Kalacak” başlığının altında daha küçük puntolarla “Başbakan’ın Yazdırdığı Kitap” başlıklı kitabı piyasadadır.
Ulagay Başbakan Erdoğan’a,”Bu kitabı yazmama neden olan,sizin tavır ve politikalarınız”diyor-fakat, ülkedeki birikimin önemli bir bölümünü temsil ettikleri halde AKP’ninkine alternatif bir Türkiye projesinin üretilememiş olmasına da isyan ediyor…
    
*
Nasçılığı bertaraf eden lâik,hayatın gerçeği ve onun zorunluluklarından oluşan temel ilkelere dayanan Cumhuriyetin,karşı devrimci dinsel ya da siyasal bölücülüğü bertaraf etmesi ve karşı devrimci hareketlere karşı durması gerekmekteydi…
Ne ki yıllarca eğitim,sağlık gibi alanlardan insanların kalitelerini oluşturmayla insan sermayesine yapılan yatırımlar ve kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından ve AKP iktidarının merkezi ve yerel idarelerde sağladığı yürütme,yargı üstünlüğüyle ekonomik karar alma mekanizmalarındaki dirayetinden devasa bir  islamisermaye birikimi oluşmuş bulunuyor.
Bugün bu birikim partilere siyasetleri bazında destek verdiğini,desteği çekmesi halinde ise toplumsal sigorta mekanizması gibi düşünülmesi gereğini istiyor! 
Ya da “devlet benim”diyor…

*
Türkiye’de il yönetimi  giderek mevzuatından uygulamalarına son döneminde Osmanlı Devleti merkezi yönetiminin taşra örgütlenmesini andırıyor.
1861’de Avrupa’nın baskısı ve azınlık başkaldırıları Cebel-i Lübnan’a özerklik tanınmasının,ardından Vilayet Nizamnamesiyle Tuna Vilayetine(Vidin,Silistre,Niş)yeni bir mülkî düzenlemenin yolunu açmıştır.   
1.Meşrutiyet Anayasa’sıyla 24 il özel idaresinde adem-i merkeziyetçi yapı oluşturulmuş, yetkisi güçlendirilmiş vali ve halkın seçtiği Yerel Meclislerce yönetim sağlanırken,vilayet   özerk ve müstakil bir yerel yönetim kurumu haline gelmiştir.
Ne ki yerel meclislerin ve güçlü valinin tasarrufuna rağmen kontrol edilemeyen adliye,her türlü gelir,harcama,vergi ve rüsümat işleri Osmanlı Devletinin yıkılmasının da en büyük nedenlerinden biri olmuştur!
Yürürlükte olan İl Özel Yasası 1913 tarihli bu yasayı esas alıyor,1921 Anayasası il ve nahiyelerin tüzel kişiliğini kabul ediyor ve doğrudan halk tarafından seçilen il meclislerine yönetsel özerklik veriyor,iller ekonomik ve toplumsal ilişkiler bakımından birleştirilerek Genel Müttefiklik Mıntıkaları oluşturuyor-ne ki,yerel yönetimlerin özerkliğinde ve yerel görevlerde adem-i merkeziyet ilkesi bulunmuyor!

*
Adem-i merkeziyyet bir idarî bölümde il,belediye,köy gibi parçaların belirli konularda kendi kendilerine idare yetkileri anlamına geliyor. 
AKP ve dayandığı toplumun sigorta mekanizması olduğu iddiasındaki devasa islami sermaye İslam düşüncesi ve  pratik siyaset geleneğinin,islami sayılabilecek bir siyaset teorisi olmamasına rağmen, hakimiyet’in islami bir orijin,tanrısal egemenliği dünyevi-siyasal alanda da tesis etmenin dini bir zorunluluk olduğundan hareket ediyor.
Adem-i merkeziyeti Köylerin Altyapılarını Destekleme Projesi,Belediyelerin Altyapılarını Destekleme Projesi,İl Özel İdareleri ve Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı altında Bölge Yatırım Ajansları vasıtasıyla sağlıyor.
Bu oluşum üzerinden ekonomik kalkınma ve demokratikleşmeyle birlikte hak ve özgürlükleri inandıkları  panislamcı liberal doğrultuya çekip götürüyorlar.
Eğitimden-sağlığa,ulaştırmadan-sanayiye,mimariden-kentleşmeye,kültürden-sanata,itikatten-ibadete yaşamın her tarzında -asla mahalle baskısıyla değil,bir gereklilikle dönüşümü zorluyorlar.

*
Öte yanda örgütlü toplum,demokratik katılım,ekolojik yaklaşım ve toplumcu ekonomi model ve konfederal ulus,anayasa,siyaset ve vatan felsefe ve ideolojisinden sorumlu PKK hareketinin ideolojik gücünü oluşturan KCK;Yurttaşlık Meclisleri denilen İl ve Belediye meclisleri gibi organlarda ve çok sayıda sivil toplum örgütündedir.
Kürtlerin iradesini komün,ocak,meclis ve kongrelerle gündeme getiriyor ve her düzeyde katılımla Türkiye’de demokratik ulusu,dışarıda Kürt Ulusunun üstünlüğünü esas alıyor.
Türk devletine paralel bir uygulamayla vergi topluyor,kurallara uymayanların özeleştiri esasında yargılamasını yapıyor,gençleri askerlik hizmeti için dağa gönderiyor,yerleşim bölgelerinde asayiş ve güvenliği sağlıyor…
Eh! Mersin/Tarsus’ta da, KCK’nın “Sosyal Alan Yapılanması”kapsamında Türkiye Futbol Federasyonu’na alternatif olarak oluşturulan Mezopotamya Kulüpler Birliği’nde Roj United Spor,Botanspor,Amedspor,Hakkari Gücü,Şahin Gençlik,Girne Gençlik,Zilanspor ve Kemal Pirspor kulüpleri de futbol mücadelesi veriyor!         

 

*
Bu kadarı fazladır! İslami sermaye AKP ve diğer partilere de siyasetleri bazında destek verdiği,desteği çekmesi halinin ise toplumsal sigorta mekanizması gibi düşünülmesi iddiasından yükseltiği demokrat ve gelişmiş Türkiye vizyonunuyla-işte,devrededir.
Her zaman vesayet  olarak tanımladığı Atatürkçülüğün yeniden doğrudan,geleneksel yollarla, entrikalarla,dedikodularla memleketi geriye götürmesi emellerinde kendisine bir kulvar açmasının yolunu tıkama gayretindedir. 
O nedenle demokratik lâik Cumhuriyetin karşı devrimci dinci siyasete karşı korumakla yükümlüsü TSK’nın -bu ahlâki duruşu,şimdide 28 Şubat soruşturmasının ikinci dalgasıyla darbeliyor.
İslami sermaye egemenliği AKP iktidarı eliyle Kürt hareketinin  siyasal düzleminde müzakerelere açık olunduğunu fakat terörle mücadele kararlılığını de sürdüyor…
*
Pekala,yandaş basının kalemşörlerinden Emre Uslu ve Akif Beki’nin birbirlerini  psikolojik savaş vermek ve kara propaganda yapmakla suçlaması ne anlama geliyor?
Osman Ulagay’ın işaret ettiği Türkiye birikiminin önemli bir bölümünü temsil eden kitlenin ya da yeniCHP,MHP ve diğerlerinin de-artık,egemen islami sermayenin panislamcı liberal,ileri demokrasi vizyonuna katkı koyabilecek,şeklen alternatif Türkiye projeleri üretmeleri gerekiyor.
Teminen Türkiye’nin bu düzleme getirilmesine hizmet etmiş islamcı liberal entellektüelizmi ve kurumları yarını oluşturmak üzere bir görev paylaşımı adabında ayrışıyor.
Mesela cemaat AKP’den boşalıp tarafsızlığa yöneliyor, adı Emniyet ve İstihbarat görevlisi olarak anılan cemaatçilerin bu kurumlarla alakaları olmadıkları mesajları veriliyor,bir kısım basın üzerinden yandaş imajının silinmesi için cemaatçi gazeteciler farklı ufuklara yöneliyor gibi adımlarla giderek yeniTürkiye bileşkesinde iki kesiminde projeler üretmesi süreci geliştiriliyor.
Ulagay’ın “Türkiye Kime Kalıyor” sorusunun yanıtının-şimdilik,Kürtleri de varsayarak bu perspektifte oluştuğunu belirtmek gerekiyor.

*
Halbuki Büyük Atatürk gerçeği gösteriyor,”Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir.Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir”diyor.
21.4.2012

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir