Turkiyede liselerden Milli Güvenlik dersinin kaldırılmasi ve Amerika

- Ben Başbakanlık Müsteşarlığı’na geldiğimde, Başbakanlık Müsteşarı’nın oynatmaması gereken taşları oynattım. Başbakanlık Müsteşarı, Türkiye’nin geleneksel anlayışı içerisinde devleti koruyan birisidir. Ben, Başbakanlık Müsteşarı olarak devleti değil, halkı koruyan bir tavır içerisinde oldum. Bu bütünüyle Başbakanlık Müsteşarlığı tarzını değiştiren bir anlayıştır. - omer dincer MEB

ABD’de subayların verdiği “milli güvenlik” dersi var mı acaba?!… (ABD’de 2 yılı aşkın süre görevli bulunan Sayın Haydar Ateş’in mektubu

 - Ben Başbakanlık Müsteşarlığı’na geldiğimde, Başbakanlık Müsteşarı’nın oynatmaması gereken taşları oynattım. Başbakanlık Müsteşarı, Türkiye’nin geleneksel anlayışı içerisinde devleti koruyan birisidir. Ben, Başbakanlık Müsteşarı olarak devleti değil, halkı koruyan bir tavır içerisinde oldum. Bu bütünüyle Başbakanlık Müsteşarlığı tarzını değiştiren bir anlayıştır. - omer dincer MEB
AMERİKA’DA İKİ YILDAN FAZLA KALAN BİR ARKADAŞIN,
MEB.’NIN MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİNİN KALDIRILMASI İLE İLGİLİ
SAVUNDUĞU GEREKÇEYE CEVABIDIR. YORUM SİZİN…
(Ç.H.)
Değerli arkadaşlar,
Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklama gazetelere şöyle yansıdı.
“Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Milli Güvenlik dersinin kaldırılma amacıyla ilgili ”Hiçbir ülkede milli güvenlik dersi gibi bir ders yok. Sadece Polonya’da savunma eğitimi ismiyle bir ders bulunuyor. Hiçbir ülkede askerlerin derse girdiği bir uygulama yok. Bu yönleriyle de AB de bizi çok eleştiriyordu. Doğrusu biz de değişen dünyaya bu vesileyle ayak uydurmuş oluyoruz” diye konuştu.
Devlet görevlileri ve özellikle bakanlar birşeyler söylerken konuyu iyi araştırmalı veya araştırtmalı, söyledikleri şeyler gerçek bilgi ve belgelere dayanmalıdır. Dinçer ne diyor bu konuşmasında “Hiçbir ülkede askerlerin derse girdiği bir uygulama yok.” Bu açıklama öncesinde ABD’de bulunan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ne sormuş olsaydı, muhtemelen farklı bir yanıt alacaktı.
Şimdi 2 yıldan fazla süreyle görev yaptığım ABD’de olan bir uygulamayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
ABD’de her lisede Binbaşı veya Yarbay rütbesinde bir subay üniforması ile daimi olarak bulunur. Görevlerinden birisi, her lisede bulunan ve ilerde silahlı kuvvetlere girmeyi düşünen ve derslere üniforma ile giren öğrencilere nezaret etmek, onların askeri eğitime hazırlanmasını sağlamak, liselerde bulunan “Öğrenci Bölükleri’ne komuta etmek, yaz eğitim kamplarını planlamak ve en önemlisi de liselerdeki “Amerikan Tarihi” derslerinin öğretmenliğini yapmaktır. Amerikan Tarihi derslerinin kapsamı, bizim Milli Güvenlik Dersi’nin konularını kapsadığı gibi daha da geniştir. Bu subaylar aynı zamanda tüm öğrencileri takip eder, ulusal güvenliğe ilişkin olarak ileride sorun çıkarabilecek, silahlı kuvvetler ve ülke aleyhine faaliyet gösteren ve gösterme ihtimali bulunan öğrencileri ilgililere bildirerek işlem yaptırırlar.
Her iki çocuğumda liseyi ABD’deki görevim esnasında bitirdiğinden, bu konudaki bilgim oradaki diğer diplomatik görevli personelden biraz daha fazladır.
ABD’de eğitimde çok önemli bir uygulama vardır. Lise’yi bitiren her öğrenci, 2 ders hariç, diğer dersleri zayıfta olsa borçlu olarak üniversiteye devam edebilirler. Ancak 2 önemli dersten, yani “Amerikan Tarihi (American History)” ve “Vatandaşlık Dersi (Amerikan Government)” derslerinden barajın altında kaldıkları takdirde sınıfta kalırlar ve üniversiteye gidemezler. Yanı ABD’de, lisede görevli üniformalı subaydan geçerli not alamayan öğrenci üniversiteye gidemez. Bunun anlamı şudur: Amerikan devleti, tarihini ve ulusal güvenlik kavramını bilmeyen ve vatandaş olarak görevlerini öğrenemeyen hiç kimseyi üniversiteye göndermemekte ve onların devletin belli kademelerine gelmesini engellemektedir. İşte devlet – vatandaş arasında olması gereken ilişkilerden birisi budur. Çünkü, tüm dünyada eğitim sisteminin birinci görevi, Anayasakl düzene bağlı vatandaş yetiştirmektir.
ABD’de her üniversitede de, başlarında bir Albay ve onun mahiyetinde çalışan Yarbay ve Binbaşı rütbesinde birkaç subay vardır. Bunlar da üniformaları ile görev yaparlar. Bunlar üniversitelerde bulunan “Öğrenci Taburları”na komuta ederler. Liselerdeki subayın benzeri görevleri üniversitelerde yaparlar. Aynı zamanda üniversitelerde eğitim gören diğer askeri personel de bunların emrindedir.
Bu subaylar da, liselerde olduğu gibi bazı derslere girerler. özellikle ulusal güvenlikle ilgili tüm derslere bu subaylar girer. Bu subaylar aynı zamanda girdikleri derslerle ilgili yüksek lisans veya doktora seviyesinde eğitim görmüş kişilerdir.
Bu açıklamalar ışığında , Milli Güvenlik Dersi ile ilgili söyleneleri sizlerin takdirlerine bırakıyorum.
Sağlıkla kalınız.
Haydar Ateş
====================================
Nuray BABACAN / ANKARA
13 Temmuz 2011

Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirildikten sonra kitaplarında “intihal” yaptığı iddiaları yeniden gündeme gelen Ömer Dinçer, “Benimle ilgili operasyonu başlatan şu anda içeride, Ergenekon’dan tutuklu olan bir paşa” dedi.

İntihal iddiasının tam bir facia olduğunu iddia eden Dinçer, şunları söyledi:

Okumaya devam et  Türk Devriminin Anahtarı: Eğitim Birliği Yasası Neden Gerekli İdi?

Ergenekon projesidir

– İntihal iddiası, tam bir faciadır. İntihal beni en çok yaralayan bir olaydır. Ergenekon’un benim müsteşarlıktan alınmam için hazırladığı özel bir projedir. O zaman hepsinin bilgisini de aldım. Çalışma Grubu’nun 20 maddelik stratejik hedeflerinden bir tanesi de Başbakanlık Müsteşarının görevden uzaklaştırılmasıydı.

– Ben Başbakanlık Müsteşarlığı’na geldiğimde, Başbakanlık Müsteşarı’nın oynatmaması gereken taşları oynattım. Başbakanlık Müsteşarı, Türkiye’nin geleneksel anlayışı içerisinde devleti koruyan birisidir. Ben, Başbakanlık Müsteşarı olarak devleti değil, halkı koruyan bir tavır içerisinde oldum. Bu bütünüyle Başbakanlık Müsteşarlığı tarzını değiştiren bir anlayıştır.

Polis bana anlattı

– Kendini devlet yerine koyanları korumadığım için bunlar başıma geldi. Ben o tarihlerde, bütün devletin bilgilerinin aktığı merkezi bir yerde duruyordum. Benimle ilgili operasyonu başlatan şu anda içeride, Ergenekon’dan tutuklu olan bir paşa. O talimatı verdiği günden 3 gün sonra, Emniyet İstihbaratı bana bilgi notu olarak, ‘şu paşa şunları şunları şöyle bir şey yapmıştır’ dedi.

– Bana tek taraftan gelen bir bilgi olsa ihtiyatla karşılayabilirim. Ama hem Emniyet’ten, hem MİT’ten bunları doğrular bilgiler geldi. Belgeler elimde. Başbakanlık Müsteşarı olmadan benim peşime hiç düşülmedi. Ne olduysa, ben 2003 Ekim’inde müsteşar olduktan sonra oldu.

– Benim o yazdığım İşletme Yönetimine Giriş, İşletme Yönetimi ve Stratejik Yönetim diye 3 seridir. İşletme Yönetimine Giriş kitabını 1994-95’te yazdım. O dönem, ders kitaplarında kaynakça olmazdı, ‘ben öyle olmasın, ciddiyet gelsin’ diye Türkiye’de ilk kez ders kitaplarında kaynakça göstermeyi başlatan hocalardan birisiyim.

Alıntı 4 yıl sonra

– Ne oldu biliyor musunuz? Kitap 1995’te çıkmış. 2003 yılında 6’ncı baskısını yapmışım. 6’ncı baskıyı almışlar – MİT Müsteşarı o dönem bana, ‘Bu bir kurmay çalışmasıdır’ dedi – Uzmanı olduğunu iddia eden birisi, 2003 yılı baskısını almış, sayfa sayfa, bölüm bölüm karşılaştırmış, 11 kitaptan 51 başlık halinde intihal iddiasında bulundu. Benim o iddia edilen kitapta takriben 500’e yakın dip not var. Ve hiçbir kişi yok ki, iddia edilen kişi o dipnot – kaynakçada olmasın.

Okumaya devam et  Anayasanın Eşitlik ilkesinden faydalanın!

– Kitabımın 1995’te çıktığını gözardı etti. 1998-2001 yıllarında basılmış kitaplardan intihal etmiş konuma düştüm. Bu ülke bana onlardan dolayı ceza verdi. Daha komiğini söyleyeyim; kendi kitabımdan, başka bir kitabıma intihal yapmakla da suçlandım ben.

Anamın ak sütü gibi profesörüm

İNTİHAL tartışması önceki gün TBMM’de hükümet programı görüşmelerine de damgasını vurdu. CHP’li Muharrem İnce’nin “Korsan yayını intihalciler yapar. Bizde intihalci yok. Sağınıza solunuza bakın, intihalci görürsünüz” sözleri üzerine kürsüye gelen Dinçer, şunları söyledi: “Benden önce gelip konuşanlar o kadar dürüsttürler ki; kendisinden 4 yıl sonra, 5 yıl sonra çıkmış kitaptan alıntı yaptığım için beni intihalle suçlarlar. Bunlar o kadar dürüstler ki; benim kendi kitabımdan aldığım bilgileri intihal yaptığım iddiasını dile getirirler. Benim profesörlüğüm de alınmadı, benim öğretim üyeliğim de alınmadı. Bunun bir kurgu olduğu, bugün kendi arkadaşlarının yaptığı bir senaryo icabıyla gerçekleştirildiği ve o senaryo sahiplerinin de bugün hesap vermekte olduğunu unutarak gelip burada konuşma cesareti gösterirler. Anamın ak sütü gibi profesörüm. Doçentim de, doktorum da. Bunların hepsi anamın ak sütü gibi helal.”

Cezasını YÖK kaldırmış

TÜRK siyasi hayatına 11 Nisan 2003 tarihinde Başbakan Başmüşaviri, 21 Ekim 2003 tarihinde de Başbakanlık Müsteşarı olarak giren Ömer Dinçer’le ilgili “intihal” (aşırma) iddiası 2005 yılında gündeme geldi. 2005’te YÖK Genel Kurulu, Ömer Dinçer hakkında “İşletme Yönetimine Giriş” isimli kitabında intihal yaptığı gerekçesiyle, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” cezası verdi. Ömer Dinçer, Ankara 1’inci İdare Mahkemesi’ne itiraz etti. Mahkeme, 2008’de Dinçer’in itirazını reddetti. Dinçer, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevini yürütürken, YÖK’ün yeni Genel Kurulu, 23 Aralık 2010’da 5 yıl önce verdiği intihal nedeniyle öğretim üyeliğinden çıkarılma cezasını sessiz sedasız kaldırdı. Dinçer, 5 yıl sonra hem intihalden hem de intihal nedeniyle verilen cezadan kurtulmuş oldu. Dinçer, 7 Temmuz 2011’de açıklanan 61’inci hükümetin Milli Eğitim Bakanı oldu.

Okumaya devam et  İbrahim Betil: ‘İlkokulda başörtüsü serbest bırakılsın’

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir