HAÇLI İSLAMÎ LİBERAL DARBE DERİNLEŞİYOR

Mustafa Kemal Atatürk

Türkiye Ankara 12.Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan 12 Eylül Davasını konuşuyor. 
Gazeteci Oral Çalışlar,”Askeri darbe yapmış iki sorumluyu geçte olsa sanık koltuğuna oturtmayı başarmış bulunuyoruz.Yüz yıllık darbelerle dolu bir tarih açısından bu yargılama önemli” diyor.

*
Dünyanın gündemini belirleyen ABD Siyonizmi itikadî ve maddî çıkarları ya da küresel nufuzunu teminen hızlı,maksimum ve daha fazla kâr için devreye soktuğu disipliner teknikleri,esnek örgütlenmesiyle dünyada dağılımda olan mal ve hizmetin önündeki her türlü zor kullanımı engellemeyi hedefliyor.
Çünkü ABD Siyonizminin kapitalizmi tüm mal ve hizmeti küresel mülkü,malın ve hizmetin dağılımında kişilerin tercihini,özel mülkiyeti ve değiştirme özgürlüklerini ekonomik özgürlükler olarak sayıyor ve devletleri özel mülkiyetleri koruyan ve sözleşmelerin uygulamasını sağlayan kurumlar olarak benimsiyor.   
O nedenle kapitalizm için mülkün korunumu koruyucu haktır  ve işlevini yerine getirmeyen devlete vatandaşlarının ekonomik özgürlüklerini çiğnediği için müdahale etmektedir.

*
Büyük Atatürk’ün,”Uçurumun kenarından yıkık bir ülke,türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar,yıllarca süren savaş ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan,yeni sosyete ve bunları başarmak için aralıksız devrimler.İşte Türk devriminin bir kısa özeti”ni ödevlediği,”Cumhuriyetin Orduları,Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır” direktifine rağmen,

*
TSK 12 Eylül 1980’de Türkiye’nin 1960-70’li yıllardan ithal ikameli politikalara dayalı temel ekonomik kalkınma stratejisini yeniden kapitalizmin müdahalesine tabi tutmuştur.
Bu suretle Anayasa ve peyderpey çıkarılan yasalarla,daha dışa dönük bir ekonomik kalkınma stratejisi uygulanmış,dış ticaret rejimi,finansal sektör ve sermaye hareketleri
liberalleştirilmiştir. 
İhracaat sübvansiyonları,yüksek oranlı devalüasyonlar,kamu kuruluşları mal ve hizmetlerinde artışlar,IMF ve Dünya Bankasıyla uyum kredileri anlaşmalarıyla amâde bekleyen uluslararası kredi kuruluşlarına güven verilirken giderek Gümrük Birliği ve uluslararası tahkimle kapitalizme ufacık bir üye olunurken,
TSK bu müdahaledeki hizmeti karşılığında Türkiye’nin ulusal güvenliğinin caydırıcı gücünü oluşturan temel alt yapısını Kuzey-Atlantik Organizasyonu (NATO)çıkarlarına ilişiklemekle ödüllendirilmiştir! 

*
Bu kadar değil!Dayatılan yasalarla sermaye bir ulusun ürettiği emek değerine yeğ tutulurken insanlar ezilmiş,hapishanelerde çürütülmüş,işkencelere uğratılmış ve öldürülmüştür.
Kısıtlanan ifade özgürlükleri,dernek kurma,sendikalaşma,TRT yasaları ile temel eğitimden başlatılan yeni müfredatlar ve YÖK yasasıyla yeni bir neslin oluşturulması sağlanmıştır.
Bu suretle Türkiye sosyal yapısında insanı hem özgürleştiren hem sınırlamalar koyan,yardımlaşmalara imkan tanıyan,gruplaşmalara yol açan değişebilir sosyal ilişkileri ağı ya da dinamizmi paramparça edilmiştir.
*
Bugün yine kapitalizm Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinden hareketle Din’in sosyal yapıyı belirleyen bir sistematik olmasına izin vermeyen Anayasa’nın 24.maddesine rağmen Türkiye’den bir dünya imamına,cemaatine ve siyasal uzantısına,
İslami hilafetin temsilcisi Osmanlı’nın ardından oluşan devlet yapılanmalarında da ılımlı islam vizyonunun siyaset ve sosyo-kültürel yapıların biricik  belirleyeni ve  ekonomik güç olmalarının desteğini veriyor.
Böylece Kapitalizm hem köhne yargıları ve iktidar olmak hırslarından yakaladığı cemaatler,siyasal uzantı ve türevleriyle islamcı burjuvazi ve sermaye birikimi oluşturuyor ve bunları küresel ekonomiye entegre ediyor,
Hem de dünyada dağılımda olan mal ve hizmetin önündeki -mesela, islami cihad gibi itikadî kimi engeli ortadan kaldırıyor.
ABD Siyonizmi bunu mülkünün korunumunu teminen koruyucu hak olarak kabul ediyor!

*
Nitekim kapitalizmin isteğini bire-bir karşılayan Gülen Cemaati bir tarafta eğitim,sağlık gibi alanlardan oluşturduğu insan sermayesi yatırımı,öte yanda kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağladığı sosyal sermaye yatırımından geliştirdiği sermaye birikimiyle egemendir.
Üstelik savunma, güvenlik,yargı ve istihbarat konuları,merkezi ve yerel yönetimler ve ekonomik karar mekanizmaları,yatırım ajansları,kamu yetkilerini kullanan özerk kurumları da denetliyor.
Sermayenin gücü,yumuşak güc ve devlet gücüyle birlikte ve grup ruhuyla kişisel,kurumsal,toplumsal,evrensel düzeyde tüm kazanç ve kayıpları aynı eksende ele alıyorlar ve Türkiye Cumhuriyetinin ideolojik karakterini tamamiyle değiştirmiş bulunuyorlar…

*
Şimdi Ankara 12.Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan dava,12 Eylül Darbesinin 98 bin kişiyi örgüt üyeliğiyle suçladığı,71 bin kişiyi sıkıyönetim mahkemelerinde yargıladığı,571 idam kararından 50’sini infaz ettiği,171 kişinin işkenceden öldüğü gibi niceliksel değerleriyle yargılamaya hazırlanıyor.
Esas olarak Cumhuriyet ideolojisinin savunucusu TSK’nın -ola ki, bir kez daha koruma-kollama savıyla asla darbe yapmasını engellemeyi -bu suretle,siyasi uzantısıyla cemaatin kurduğu yeni düzenin meşruiyetini hedefliyor. 
Ne yani? 12 Eylül yargılamasından çıkarılan kıssalar yeni Anayasa’ya yol gösterici olacak mıdır?
Öte yanda Türkiye sermayesinin ürettiği cılız siyaset kültürü -fakat,parçalanmış sosyo-ekonomik yapıdan beslenen liberal Oral Çalışlar,mülkün korunumunu koruyucu hak olarak benimsemektedir -o yüzden,1982 Anayasasının “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlıklı bölümünün bireyin çalışması karşılığı doğan haklarına külliyen müdahale ettiğinden yanadır.
Müdahaleci hak’kı başkalarının işgücü ve serveti üzerinde haksız edinim sayıyor -doğrudur ama,”Yüz yıllık darbelerle dolu bir tarih açısından bu yargılama önemli” derken,  Türk Ulusunun Cumhuriyet Devrimine gönderme yapıyor ve haçlı İslamına payanda oluyor.

*
ABD NATO eski Daimi Temsilcisi Nicholas Burns,”Bugüne kadar bir Türk NATO Genel Sekreteri hiç olmadı.Türkiye’ye NATO’da lider olmak ve hak ettiği etkiye sahip olma imkanlarını sunmak gerekir”diyor.
Sonra her 10 yılda bir yenilenmekten köklenmeye imkan bulamadığı için takazaya lâyık TSK’dan bir generalin Avrupa Müttefikler Yüksek Komutanı olması -doğrusu, şakası bile kulağa hiç hoş gelmiyor… 

Haçlı islamcısı o’dur,liberali ve -artık, adı-sanı kalmamış generaller de budur.
Ne ki dünya bunlardan ibaret değildir… 

5.4.2012

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir