HAÇLI İSLAMIN KOLTUĞU

İstanbul Suriye Dostları Konferansı sonuç bildirgesi gizlenmiş  önemli bir mesajı içeriyor.
Konferans BM Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın başlattığı diplomatik inisiyatif sürecinin ucunu sınırlıyor,Suriye muhaliflerine lojistik desteğin yolunu açıyor.
Fakat esas olarak İslami Hareketin -şimdi, tıkandığı Suriye'ye rağmen dünyada durdurulamaz tarihsel dönüşümünü yapmakta olduğu iddiasını ve bir talebini vurguluyor. *
Dışişleri Bakanı A.Davutoğlu konuşmasında,"Ruanda,Fildişi Sahili,Libya'dan gelen temsilciler hep kendi deneyimlerini gündeme getirdiler.Suriye'de uluslararası camia Bosna'da olduğu gibi gecikmemelidir.Kofi Annan'ın görevinin Suriye rejimine zaman kazandıracak gibi düşünülmemesi gerekir.O nedenle tek bir birleşik konum,pozisyon sahibi olmalıyız.Burada misyon Arap Ligi Planı'nın uygulamaya sokulması ve Birleşmiş Milletler (BM) yaklaşımının derhal uygulanmasıdır" ifadesinde, 
Başbakan Erdoğan'ın,"Elbette Özel Temsilci Kofi Annan'ın girişimlerinin sonuç vermesini istiyoruz.Ancak  zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişim şiddete zaman kazandırır. BM Güvenlik Konseyi üzerine düşen bu tarihi sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa uluslararası toplumun elinde,Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek kalmayacaktır" söyleminde BM'e yapılan vurgudan maksadın iyi anlaşılması gerekiyor. *
Erdoğan ve Davutoğlu'nun yönlendirdiği Suriye'nin Dostları Konferansının yaklaşımı BM Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın barış planı uyarınca ateşe son verilmesi,çatışma bölgelerine insani yardımın sağlanması,siyasi reformların yapılması misyonunun kazandıracağı zaman zarfında El Esad rejiminin muhaliflerin üstesinden gelineceği düşüncesine dayanıyor. 
Bu yüzden Davutoğlu ve Erdoğan konferansın katılımcılarını tek bir birleşik konumda pozisyon alarak kararlı eylemlerde bulunmasını ve BM teşkilatını baskıya almaya çağırıyor... *
Dünyada dev boyutlarda mal ve hizmet en yüksek hızla dağılımdadır -ne ki, bu pazarın denetiminde;
ABD'nin hızlı,maksimum ve hep daha fazla kâr için devreye sokulan disipliner teknikleri,esnek örgütlenmesiyle kişisel tercihler,özel mülkiyet, değiştirme özgürlükleri,
mülkiyetin istenildiği gibi kullanılabilmesi ya da bağışlanabilmesi önünde her türlü zor kullanımı engellemeyi hedefleyen kapitalizmi -son zamanda, küresel nufuzunda oluşan kaygılar sonucu,  Pazar ekonomisinin bir süre sonra mutlaka belirli bir azınlığın yararına,çoğunluğun zararına işleyeceğine olan inancıyla siyasal ve sosyal eşitlikçi, modernizasyona tabi tuttuğu sosyalizmini küresel güç yapmak rekabetinde Çin'in,
Dünyanın en önemli hidrokarbon kaynaklarının sahibi ve  boru hatlarında rekabetiyle tarihsel hegemon siyasetini yeniden gündeme getirmek isteyen Rusya'nın,
Ve Avrupa Birliği ve Euro alanında ulus devlet kimliğini koruyan Almanya'nın rekabetiyle karşı karşıyadır. * Birleşmiş Milletler Teşkilatı tüm ülkelerde adalet ve güvenliği,ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği sağlamayı amaç edinmiş uluslararası ekonomik,toplumsal ve kültürel iş birliğini oluşturmada en önemli kuruluştur. 
2.Dünya Savaşı ardından o günün şartlarıyla kurulan teşkilatın -bugün,değişen küresel politikalar,rekabetler çerçevesinde daha verimli çalışması ve daha etkin olması gündemdedir.
Teminen BM misyonunun yeniden belirlenmesi -esasen, Güvenlik Konseyinin yapısının değiştirilmesi gerekiyor.
Belirleyici olmak üzere İstanbul Suriye Dostları Konferansı katılımcılarından tek bir birleşik konum ve pozisyonda olmaları isteniyor! *
Bir çok ülkenin BM'de bir demokrasi fonunun oluşturulması,insan hakları komisyonu yerine insan hakları konseyi,barış komisyonu kurulması önerileri bir yana,
Fakat dev boyutlarda mal ve hizmetin dağılımında küresel denetimin sağlanmasında etkin olmak için,5 daimi üye ve iki yıllık süreyle seçilen 10 geçici üyesi bulunan BM Güvenlik Konseyinin yapısının değiştirilmesi için yoğun mücadele sürüyor.
Almanya,İtalya,Pakistan,Hindistan,Japonya,Brezilya,Güney Afrika Cumhuriyeti konseyin daimi üyesi olmayı bu suretle daimi üyeliğin sayısının artmasını ve veto hakkına sahip ülke sayısının çoğalmasını istiyor.
ABD, Kanada,Arjantin,Meksika,Kolombiya,İspanya BM Güvenlik Konseyinde yarı daimi üyelik yöntemini savunuyor ve veto hakkını kaldırıp üye ülkeler arasında eşitliğin sağlanmasından yana duruyor.
Çin ve Rusya veto haklarının sulandırılmasını istemiyor.
BM Güvenlik Konseyinin reforme edilmesinde küçük-büyük,zengin-yoksul,sorunlu-sorunsuz,bölge ülkesi-kıta ülkesi olmak gibi bir çok kriter uzlaşma arıyor. *
Türkiye 50 yılda bir 2 yıllık geçici üyelik şansı yanında uygulanması halinde yarı daimi üye olabilecek potansiyeldedir ya da mevcut statükonun devamını istiyor.
Almanya ve Japonya'nın daimi üyeliğine itirazı yoktur-fakat Hindistan,Brezilya ve Afrika ülkelerinin daimi üyelikleriyle birinci sınıf ülke konumuna geçmelerine karşı duruyor.
Diye biliniyor,halbuki; * Biliyorsunuz,ABD kapitalizmi İslami hilafetin temsilcisi Osmanlı'nın ardından oluşan Türkiye ve Arap devletlerinde İslami cemaat tabanından yükselen siyasi partilere ılımlı islam vizyonunda ekonomik güç olmaları yolunda destek veriyor.
AKP iktidarı hilafetin merkezi Osmanlı Devletinin yıkılması ardından Türkiye Cumhuriyeti Devletinin din ve mukaddesata dair ne varsa hepsini çağdaşlaşma adı altında tahrip ettiği savıyla bu destekten birinci derecede yararlanıyor. Bir yanında CIA,öte yanında MOSSAD olmak üzere bu desteği,"İslami Devlet" ve "Ümmetin Birliği" ajandasıyla kabul ederken,Kur'an ve Sünnet kaynağından Batı'nın yeniden tanımlanması amacının âlemlere rahmet olacağı inancındadır!  *
AKP iktidarının bu iddiasının siyaset ve diplomasi süreçlerinde ağırlık kazanmasıyla Ortadoğu'nun ülkeleri de kendilerine Türkiye'yi emsal görmeye başlamıştır.
Çünkü ABD'nin Arap-İslam ekonomisini pazar ekonomisine çekmesine ilişkin stratejik senaryosu milli gelir ve reel hayat arasında oluşmuş derin uçurumda halkların tepkisinden yararlanarak islami örgütler,medya,kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla yeni devlet ve rejim yapılandırmalarıyla-işte,Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendiriliyor.
Suriye dönüştürülmek istenirken  gelişmelerin yansımasıyla İran'ın da değişeceği planlanıyor. *
Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendirilirken-hele, o ülkelerde şu kanun hakimiyetinin kurulmasıyla birlikte kısa süre sonra;
Elbette bir Dünya İmamı'nın imameti (yol göstericilik),hilafeti (temsil etme) ve imareti (başkanlık yapmak) esası, iştişare(fikir alış-verişi),meşveret(danışma),karar,biat(seçim) ve itaat ilkeleriyle "Ümmetin Birliği" oluşacaktır. Dünya İmamı bir mürşid gibi imamet,hilafet ve imareti kendi sultasında kabul ederken,birer murid olan halk ilim,irfan ve manevi zenginlik kazanabilmek için mürşidine halis bir muhabbetle bağlılıkta olacaktır.
Muhabbeti teminen mürşidin suretini ya da hayalini  mütemadiyen tasavvur edecek ve o hayalin yol göstericiliğinde ilim-irfan denizinde erilecektir!
Biteviye mürşidi tasavvurla kulluk ya da aklın bir objeye sıkıştırılmasıyla beyinlerin uydurmasına yol açılırken,akıla ve bilime sırtı dönük hastalıklı toplumlar oluşacaktır. *
Ya Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendirilirken-hele,şu kanun hakimiyetinin kurulmasıyla birlikte kısa bir süre sonra küresel pazarlara çekilmek istenen büyük İslam ekonomisi!
Allah'ın koyduğu sınırlarda faizle ya da paradan para kazanmanın ve gararla ya da risk almadan para kazanmanın yasak,zenginin mallarının bir kısmının fakirlere zekât olarak verilmesinin zorunlu,duran paradan zekât alınan,kazancın emeğe dayalı olduğu,özel mülkiyetçi,kişisel kazanç ve teşebbüs özgürlükçüsü,serbest piyasacı,ücretin karşılıklı rızayla oluştuğu,gümrük serbestiyetçisi ya da "Ümmetin Birliği"nin ekonomisi! *
En başta ABD değişen jeostratejiler ve sosyo-politik şartlar çerçevesinde BM Güvenlik Konseyi daimi üye sayısının arttırılmasını istiyor.
İşte Ahmet Davutoğlu,eğer üye sayısı artmış olsaydı Rusya ve Çin vetosunun önemi kalmaz ve  Bosna'da,Ruanda'da,Fildişi Sahili,Libya'da ve şimdi Suriye'de bu acılar yaşanmazdı demeye getiriyor.
O nedenle Başbakan Erdoğan  zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişimi şiddetle reddediyor.
Ve AKP iktidarının İslami Hareketteki liderliğinden hareketle İslamın dünyada durdurulamaz tarihsel dönüşümünü yapmakta olduğu savıyla,Suriye Dostları Konferansı katılımcısı Arap-İslam ülkelerini tek bir birleşik konumda ve pozisyonda olmalarını sağlamayı,
Bu suretle İslamın imamet,hilafet,imaretini yükümlenmiş Türkiye'nin BM'de daimi temsilcisi olmasına doğru yelken açılıyor -elbette,ABD doğrultusunda Rusya ve Çin gibi başka dünyaların önü de tıkanmaya oynanıyor. *
Haçlı İslamı koltuk istiyor... 3.4.2012 - mossad agent

İstanbul Suriye Dostları Konferansı sonuç bildirgesi gizlenmiş  önemli bir mesajı içeriyor.
Konferans BM Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın başlattığı diplomatik inisiyatif sürecinin ucunu sınırlıyor,Suriye muhaliflerine lojistik desteğin yolunu açıyor.
Fakat esas olarak İslami Hareketin -şimdi, tıkandığı Suriye’ye rağmen dünyada durdurulamaz tarihsel dönüşümünü yapmakta olduğu iddiasını ve bir talebini vurguluyor.

*
Dışişleri Bakanı A.Davutoğlu konuşmasında,”Ruanda,Fildişi Sahili,Libya’dan gelen temsilciler hep kendi deneyimlerini gündeme getirdiler.Suriye’de uluslararası camia Bosna’da olduğu gibi gecikmemelidir.Kofi Annan’ın görevinin Suriye rejimine zaman kazandıracak gibi düşünülmemesi gerekir.O nedenle tek bir birleşik konum,pozisyon sahibi olmalıyız.Burada misyon Arap Ligi Planı’nın uygulamaya sokulması ve Birleşmiş Milletler (BM) yaklaşımının derhal uygulanmasıdır” ifadesinde, 
Başbakan Erdoğan’ın,”Elbette Özel Temsilci Kofi Annan’ın girişimlerinin sonuç vermesini istiyoruz.Ancak  zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişim şiddete zaman kazandırır. BM Güvenlik Konseyi üzerine düşen bu tarihi sorumluluğu üstlenmekten bir kez daha kaçınırsa uluslararası toplumun elinde,Suriye halkının meşru müdafaa hakkının desteklenmesinden başka hiçbir seçenek kalmayacaktır” söyleminde BM’e yapılan vurgudan maksadın iyi anlaşılması gerekiyor.

*
Erdoğan ve Davutoğlu’nun yönlendirdiği Suriye’nin Dostları Konferansının yaklaşımı BM Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın barış planı uyarınca ateşe son verilmesi,çatışma bölgelerine insani yardımın sağlanması,siyasi reformların yapılması misyonunun kazandıracağı zaman zarfında El Esad rejiminin muhaliflerin üstesinden gelineceği düşüncesine dayanıyor. 
Bu yüzden Davutoğlu ve Erdoğan konferansın katılımcılarını tek bir birleşik konumda pozisyon alarak kararlı eylemlerde bulunmasını ve BM teşkilatını baskıya almaya çağırıyor…

*
Dünyada dev boyutlarda mal ve hizmet en yüksek hızla dağılımdadır -ne ki, bu pazarın denetiminde;
ABD’nin hızlı,maksimum ve hep daha fazla kâr için devreye sokulan disipliner teknikleri,esnek örgütlenmesiyle kişisel tercihler,özel mülkiyet, değiştirme özgürlükleri,
mülkiyetin istenildiği gibi kullanılabilmesi ya da bağışlanabilmesi önünde her türlü zor kullanımı engellemeyi hedefleyen kapitalizmi -son zamanda, küresel nufuzunda oluşan kaygılar sonucu, 
Pazar ekonomisinin bir süre sonra mutlaka belirli bir azınlığın yararına,çoğunluğun zararına işleyeceğine olan inancıyla siyasal ve sosyal eşitlikçi, modernizasyona tabi tuttuğu sosyalizmini küresel güç yapmak rekabetinde Çin’in,
Dünyanın en önemli hidrokarbon kaynaklarının sahibi ve  boru hatlarında rekabetiyle tarihsel hegemon siyasetini yeniden gündeme getirmek isteyen Rusya’nın,
Ve Avrupa Birliği ve Euro alanında ulus devlet kimliğini koruyan Almanya’nın rekabetiyle karşı karşıyadır.

*
Birleşmiş Milletler Teşkilatı tüm ülkelerde adalet ve güvenliği,ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği sağlamayı amaç edinmiş uluslararası ekonomik,toplumsal ve kültürel iş birliğini oluşturmada en önemli kuruluştur. 
2.Dünya Savaşı ardından o günün şartlarıyla kurulan teşkilatın -bugün,değişen küresel politikalar,rekabetler çerçevesinde daha verimli çalışması ve daha etkin olması gündemdedir.
Teminen BM misyonunun yeniden belirlenmesi -esasen, Güvenlik Konseyinin yapısının değiştirilmesi gerekiyor.
Belirleyici olmak üzere İstanbul Suriye Dostları Konferansı katılımcılarından tek bir birleşik konum ve pozisyonda olmaları isteniyor!
*
Bir çok ülkenin BM’de bir demokrasi fonunun oluşturulması,insan hakları komisyonu yerine insan hakları konseyi,barış komisyonu kurulması önerileri bir yana,
Fakat dev boyutlarda mal ve hizmetin dağılımında küresel denetimin sağlanmasında etkin olmak için,5 daimi üye ve iki yıllık süreyle seçilen 10 geçici üyesi bulunan BM Güvenlik Konseyinin yapısının değiştirilmesi için yoğun mücadele sürüyor.
Almanya,İtalya,Pakistan,Hindistan,Japonya,Brezilya,Güney Afrika Cumhuriyeti konseyin daimi üyesi olmayı bu suretle daimi üyeliğin sayısının artmasını ve veto hakkına sahip ülke sayısının çoğalmasını istiyor.
ABD, Kanada,Arjantin,Meksika,Kolombiya,İspanya BM Güvenlik Konseyinde yarı daimi üyelik yöntemini savunuyor ve veto hakkını kaldırıp üye ülkeler arasında eşitliğin sağlanmasından yana duruyor.
Çin ve Rusya veto haklarının sulandırılmasını istemiyor.
BM Güvenlik Konseyinin reforme edilmesinde küçük-büyük,zengin-yoksul,sorunlu-sorunsuz,bölge ülkesi-kıta ülkesi olmak gibi bir çok kriter uzlaşma arıyor.

*
Türkiye 50 yılda bir 2 yıllık geçici üyelik şansı yanında uygulanması halinde yarı daimi üye olabilecek potansiyeldedir ya da mevcut statükonun devamını istiyor.
Almanya ve Japonya’nın daimi üyeliğine itirazı yoktur-fakat Hindistan,Brezilya ve Afrika ülkelerinin daimi üyelikleriyle birinci sınıf ülke konumuna geçmelerine karşı duruyor.
Diye biliniyor,halbuki;

*
Biliyorsunuz,ABD kapitalizmi İslami hilafetin temsilcisi Osmanlı’nın ardından oluşan Türkiye ve Arap devletlerinde İslami cemaat tabanından yükselen siyasi partilere ılımlı islam vizyonunda ekonomik güç olmaları yolunda destek veriyor.
AKP iktidarı hilafetin merkezi Osmanlı Devletinin yıkılması ardından Türkiye Cumhuriyeti Devletinin din ve mukaddesata dair ne varsa hepsini çağdaşlaşma adı altında tahrip ettiği savıyla bu destekten birinci derecede yararlanıyor.
Bir yanında CIA,öte yanında MOSSAD olmak üzere bu desteği,”İslami Devlet” ve “Ümmetin Birliği” ajandasıyla kabul ederken,Kur’an ve Sünnet kaynağından Batı’nın yeniden tanımlanması amacının âlemlere rahmet olacağı inancındadır! 
*
AKP iktidarının bu iddiasının siyaset ve diplomasi süreçlerinde ağırlık kazanmasıyla Ortadoğu’nun ülkeleri de kendilerine Türkiye’yi emsal görmeye başlamıştır.
Çünkü ABD’nin Arap-İslam ekonomisini pazar ekonomisine çekmesine ilişkin stratejik senaryosu milli gelir ve reel hayat arasında oluşmuş derin uçurumda halkların tepkisinden yararlanarak islami örgütler,medya,kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla yeni devlet ve rejim yapılandırmalarıyla-işte,Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendiriliyor.
Suriye dönüştürülmek istenirken  gelişmelerin yansımasıyla İran’ın da değişeceği planlanıyor.
*
Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendirilirken-hele, o ülkelerde şu kanun hakimiyetinin kurulmasıyla birlikte kısa süre sonra;
Elbette bir Dünya İmamı’nın imameti (yol göstericilik),hilafeti (temsil etme) ve imareti (başkanlık yapmak) esası, iştişare(fikir alış-verişi),meşveret(danışma),karar,biat(seçim) ve itaat ilkeleriyle “Ümmetin Birliği” oluşacaktır.
Dünya İmamı bir mürşid gibi imamet,hilafet ve imareti kendi sultasında kabul ederken,birer murid olan halk ilim,irfan ve manevi zenginlik kazanabilmek için mürşidine halis bir muhabbetle bağlılıkta olacaktır.
Muhabbeti teminen mürşidin suretini ya da hayalini  mütemadiyen tasavvur edecek ve o hayalin yol göstericiliğinde ilim-irfan denizinde erilecektir!
Biteviye mürşidi tasavvurla kulluk ya da aklın bir objeye sıkıştırılmasıyla beyinlerin uydurmasına yol açılırken,akıla ve bilime sırtı dönük hastalıklı toplumlar oluşacaktır.

*
Ya Fas,Tunus,Libya,Mısır,Ürdün,Somali,Sudan yeniden biçimlendirilirken-hele,şu kanun hakimiyetinin kurulmasıyla birlikte kısa bir süre sonra küresel pazarlara çekilmek istenen büyük İslam ekonomisi!
Allah’ın koyduğu sınırlarda faizle ya da paradan para kazanmanın ve gararla ya da risk almadan para kazanmanın yasak,zenginin mallarının bir kısmının fakirlere zekât olarak verilmesinin zorunlu,duran paradan zekât alınan,kazancın emeğe dayalı olduğu,özel mülkiyetçi,kişisel kazanç ve teşebbüs özgürlükçüsü,serbest piyasacı,ücretin karşılıklı rızayla oluştuğu,gümrük serbestiyetçisi ya da “Ümmetin Birliği”nin ekonomisi!

*
En başta ABD değişen jeostratejiler ve sosyo-politik şartlar çerçevesinde BM Güvenlik Konseyi daimi üye sayısının arttırılmasını istiyor.
İşte Ahmet Davutoğlu,eğer üye sayısı artmış olsaydı Rusya ve Çin vetosunun önemi kalmaz ve  Bosna’da,Ruanda’da,Fildişi Sahili,Libya’da ve şimdi Suriye’de bu acılar yaşanmazdı demeye getiriyor.
O nedenle Başbakan Erdoğan  zalim ile kurbanı aynı kefeye koyan her girişimi şiddetle reddediyor.
Ve AKP iktidarının İslami Hareketteki liderliğinden hareketle İslamın dünyada durdurulamaz tarihsel dönüşümünü yapmakta olduğu savıyla,Suriye Dostları Konferansı katılımcısı Arap-İslam ülkelerini tek bir birleşik konumda ve pozisyonda olmalarını sağlamayı,
Bu suretle İslamın imamet,hilafet,imaretini yükümlenmiş Türkiye’nin BM’de daimi temsilcisi olmasına doğru yelken açılıyor -elbette,ABD doğrultusunda Rusya ve Çin gibi başka dünyaların önü de tıkanmaya oynanıyor.
*
Haçlı İslamı koltuk istiyor…

3.4.2012

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir