Fotocoutorist Dr. Tekook ile sohbet

Mustafa Çelebi - mustafa celebi

Almanya’nın Krefeld şehrindeyiz, İnrather caddesinin en sonlarında, şehirin dışında küçük bir mahalle. New York’ta resim sergisi ile tanınan ve ‘Fotocoutorist’ diye tanımlanan sayın Dr. Tekook, yeni açtığı stüdyosunu ziyaretçilere açıyor. Stüdyo bol bahçeli, dört tarafı sanat eserleri ile donanmış bir meydan. Kapıdan girdiğinizde öncelikle binanın çok eski olduğunu görüyorsunuz, eski binanın içinde yeni resim tabloları, heykeller ve modern resim sergisi hoş bir kompozisyon oluşturuyor.
Hiç bir şekilde yabancılık duygusuna kapılmadığınız gibi, adeta kendi
evinize girmiş gibi bir his uyanıyor yüreğinizde. Gelen ziyaretçilerin uzun süre kalmaları da bundan kaynaklanıyor olmasından şüphe yoktur diye düşünmekteyim.

Kapıdan içeri giriyorum. Beni görür görmez, “Merhaba Mustafa, hoşgeldin. Sevindim geldiğine” diyerek sıcak bir karşılama ile uzatıyor elini bana doğru. Yanında ki bir hanimefendiye işaret ederek, “Bu da eşim Hertha” diyor. Hanımefendi, çok daha sıcakkanlı, yürekten yaklaşımlarıyla hemen ortalığı sımsıcak ediyor. Doktor ile yan yana yavaş adımlarla ilerliyoruz içeriye doğru, resimleri dikkatlice seyrediyorum. Çok hoş tablolar asılı olan duvarda, bazen yağlı boya tabloları gözüme çarpıyor. Soruyorum:
– Bunlarıda mı sen yaptın?
– Hayır, diyor. Bunlar eşimin eserleri…
Tek tek eşinin yaptığı heykelleri, resimleri gösteriyor.

Çok mütevazi duruşuyla sohbete devam ediyoruz.
– Niçin burayı seçtin? diye soruyorum.
– Arka tarafa bakarmısın bir…, sessiz bir ortama ihtiyacım var çalışırken. Burada kendimle başbaşa kalabilirim, ayrıca yaz aylarında kapıda oturabilir, doğanın güzelliklerini nefesleyip resimler çekebilirim. Böcek, kuşlar, çiçekler… Herşey var burada, diyor.
Gösterdiği yere doğru bakıyorum. Gözümün alabileceği kadar doğa ile karşı karşıya kalıyorum. Köşede atların olduğunu fark ederek:
– Atlar varmış, çok güzel, diyorum.
– Evet, cidden cok sevdim burasını… Gerçi küçük bir yer ama…
– Küçük derken?
– ee bana yetiyor işte, diyor mütevazi bakışlarıyla.

Okumaya devam et  Bilkay Öney den kimler rahatsız oluyor?

Bu arada ziyaretçiler akın akın geliyor, içerisi doluyor. Benden izin isteyerek diğer misafirlerini ağırlamaya gidiyor. O sırada eşi yaklaşıyor yanıma, benim çocukluğumu bildiğini söylüyor, şaşırıyorum. Özrümü kabul etmesini dileyerek, kendisini hatırlayamadığımı dile getiriyorum.
– Hatırlayamazsın tabii, diyor. Çünkü sen çok küçüktün ben doktorluk yaptığımda.
– Sizde mi doktorsunuz?
– Evet…. ama uzun yıllar oldu.
– Gördüğüm kadarıyla yağlı boya resimleri ve heykel yapıyorsunuz. Cidden çalışmalarınızı çok beğendim. Hele şu tabloya bayıldım, diyorum ve duvarda asılı olan beyaz yüzlü, çok derin bakışlarıyla beni büyüleyen bir tabloya işaret ediyorum. Seviniyor beğendiğimi duyduğunda, tablo üzerinden derin konulara dalıyoruz. Din, siyaset, savaşlar… Kelime kelimeyi getiriyor. Bu sefer o gidiyor ziyaretçileri ağırlamak için, bizim doktor geliyor tekrar.
– Tekrardan merhaba dostum, beğendin mi, memmunmusun diye soruyor.
– Çok beğendim ve fazlasıyla memmun kaldım misafirperverliğinizden. Eşinizi de çok begendim, diyorum gülüyor…
Piposunu yakarak devam ediyoruz sohbetimize. Soruyorum,
– New York’ta sergi nasıl geçti?
Gözlerinin içi parlıyor:
– Süperdi, çok çok memmun kaldım New York’tan. Biliyormusun, yakında New York’ta yahudi müzesinde tablolarım sergilenecek?!
– aa cidden mi? Çok sevindim senin adına, bu büyük bir başarı.
– Evet… bende çok sevindim, hiç beklemiyordum güzel süpriz oldu benim için diyor.
– İnşallah doktorluğunu bırakmazsın, yoksa ben güvendiğim doktorumdan olacağım diyerek şaka yapıyorum, gülüyor.

Konuşmamıza başkalarıda katılıyor. Eğlenceli hoş bir ortam oluşuyor saatler ilerledikçe. Bu arada ziyaretçilerin kimisi gidiyor kimisi geliyor…
– Bu kadar ziyaretçi geldiğine çok sevindim, diyor.
– ee güzel iş çıkarıyorsun, insanlar seviyor. diyorum.

Saatler ilerliyor, akşam oluyor…
İzin istiyorum eşinden ve kendisinden. Tekrar tekrar teşekkür ediyorlar geldiğim için ve aslında bir yanım gitmek istemediği halde yola koyuluyorum…
Arka bahçeleri seyrederek, doğanın nefesini derince içime çekerek evime doğru ilerliyorum…

Okumaya devam et  Zemzem gizemi yoktur!

Mustafa Çelebi

İlginenler için:
Wolftek


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir