ABANT PLATFORMUNDAN 2. CUMHURİYETİN ANAYASASINA DOĞRU

demokratik ve lâik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan,eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir.Türkiye'yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz"mektubundaki düşüncenin yerinde yeller esmektedir...  - 1748579
Bir zamanlar devletin rotasını çizen Encümen-i Daniş’in 1995’te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller’e verdiği,”A
 nayasaya dayalı

demokratik ve lâik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan,eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir.Türkiye’yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz”mektubundaki düşüncenin yerinde yeller esmektedir… 

Ya da Genelkurmay Başkanı iken İlker Başbuğ’un,”Bazı cemaatler öncelikle bir ekonomik güç olmak sonra sosyo-politik yaşamı biçimlendirerek dine bağlı tek tip yaşam tarzını  sosyal kimlikleri olarak ortaya koymaya çalışmaktadır.Sorun,dinin ve dini duyguların kendi amaçları için alet ve araç olarak kullanılmasıdır”düşüncesi de uçup gitmiştir.
Daha da ötesi -bugün,Türkiye devlet hayatında Birinci Cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk’ün,”Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler,meczuplar memleketi olamaz.En doğru,en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır” düsturu da mazi olmuştur.
*
YeniTürkiye, yeniCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Denizli Ticaret Odası’nda söylediği,”Gerçekten de belli inanç grubuna dahil insanlar bir araya gelip ortak manevi duygu yaratabiliyorlar.Buna saygı duymalıyız” ifadesi, 
Ya da Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporuna düşen,”Türk ordusunun laik bütünlüğünün ve operasyonel yeteneğinin” garanti altına alınması gerektiği gerçeğinden yükseliyor! 
Zaten AKP,çoğunluğu oluşturmanın rahatlığıyla azınlığın hak ve duyarlılıklarına bakmaksızın programı doğrultusunda iktidardır…  

*
Program;İslami hilafetin temsilcisi Osmanlı’nın ardından oluşan devlet yapılanmalarının Batı’ya entegrasyonuna ilişkindir.
Teminen ekonominin sahibi Batı,siyaset ve sosyo-kültürel yapının da biricik  belirleyeni olarak Ilımlı islam vizyonuyla islam coğrafyasının ılımlı cemaatlerine ya da tarikatlarına,Vatikan benzeri ekonomik güc olmaları yolunda destek veriyor.
Vatikan doğrudan ya da dolaylı olarak sahip olduğu gelir kaynakları ve muazzam iletişim gücüyle dünyanın her yanında milyonlarca insana,kendi Tanrı’sını  ve dinini en iyi pazarlayan ve o insanları çekip-çeviren bir holding gibidir.
İslam coğrafyasının pek çok islami cemaat ya da tarikatı da “Ümmetin Birliği” ya da “İslami Devlet”  ajandasıyla hareketle,”Kur’an ve Sünnet” kaynağından Batı’nın yeniden tanımlanması amacının da  âlemlere “rahmet” olacağı inancındadır!

*
Nitekim Batı’nın isteğini bire-bir karşılayan Fethullah Gülen, Batı’nın cemaatine ekonomik ve siyasal desteğiyle bir tarafta insanların eğitim,sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı,
Öte yanda kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağladığı sosyal sermaye yatırımından da gelişen devasa bir sermaye birikimi oluşturmuş bulunuyor.
Bir yanda sermayenin gücü öte yanda yumuşak güc,birlikte;grup ruhuyla kişisel,kurumsal,toplumsal,evrensel düzeyde tüm kazanç ve kayıpları aynı eksende ele alıyorlar,
din ve geleneksel kültür,insan ve sosyal sermaye birlikteliği ve istikrar ile mütemadiyen büyürken,kurdukları İkinci Cumhuriyet’e dair asla bir şüphe bulunmuyor!

*
Cemaatin Abant Platformu sosyal sermaye yatırımları içinde en etkilisidir -bugün,İkinci Cumhuriyet’in Encümen-i Daniş heyetinin de aralarında olduğu hukukçular,aydınlar,
yazarlar,çeşitli branşlardan akademisyenler ve yeniCHP milletvekilleri “Yeni Anayasa’nın Çerçevesi”konusunda toplantıdadırlar.
İkinci Cumhuriyetin anayasasında vatandaşlık ve kimlikler,ana dilde eğitim,üniter devlet,özerklik dengesinde yerel yönetimler,inanç özgürlüğü,diyanet ve cumhurbaşkanının konumu tartışılıyor.

*
Platform yeni anayasanın devleti değil insanı esas alan bir metin olacağına,yargının devleti değil hukuk düzenini koruyan bir yapıda olması gereğine dikkat çekiyor!
Toplantının düzenlenmesiyle özgürlükçü ve katılımcı değerlerin çoğulcu demokrasiyi daha ileri seviyelere çıkartacağı iddiası söyleniyor!  
Bilgilerine başvurulan kimi katılımcının aldığı bu gazla gözleri kamaşmıştır,cemaat gerçeğini unutuyor-işte,biri,”Türkiye’nin bütün renkleri burada, gökkuşağı gibi.Toplantı, ayrılıklar üzerinden değil, ortak paydalar üzerinden yola çıkılarak bir yurttaş anayasasını şekillendirmek konusunda katkı sunacaktır”derken,
Diğer biri egosunu zapt’edemiyor,”Abant Platformu hem öğreticiliğini hem eğiticiliğini çok güzel şekilde ortaya koyuyor.Eski katı demokrasi anlayışının yerine, demokrasinin esnek hâle gelmesine katkı sunacak bir platform” diyor!

*
YeniCHP katılımcılarının ajandasında anayasal üst kimliği “Türk Milleti”değil,”Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” oluşturuyor.   
Bu bağlamda ulus,üniter devlet ve milliyetçilik kavramları Atatürkçülüğe ve kuruluş felsefelerine aykırı demokratikleşme talepleriyle etnikçi,mezhepçi ve bölgeciliğe dönüşmüştür,lâikliğe prim verilmiyor…

*
Halbuki cemaat,”Yeni Anayasa’nın Çerçevesi”konulu toplantıda kimi siyasi partiyi,kimi katılımcıyı gaflet ve delalete düşürmüş fakat onların üzerinden grup ruhunu da yükseltilmiştir.
Nasılsa,İkinci Cumhuriyetin çoktan hazır anayasası -işte, hazırdaki din ve geleneksel kültür,insan ve sosyal sermaye birlikteliği üzerinde gün yüzüne çıkmayı bekliyor.
Belli ki bu anayasa Türkiye’den  Ortadoğu’ya değiştirilen sosyolojide,bireysel dini duyarlılıkları ağır basan insan tipi yerine siyasal manada dini anlayışları ön plana çıkaran ve cemaatleşmenin ya da örgütlenmenin ötesinde partileşmiş,hedefini kendi radikal dini referanslarında belirleyen insan tipini ortaya çıkarmaya yönelik bireyselliği öngörmektedir.
Türkiye’den Ortadoğu’ya sosyolojiler değişirken çıkacak mezhepsel ve etnik kimliklerin ulusal ya da bölgesel çatışmalara da neden olmaması için anayasanın milliyetçi değil çoğunlukçu ve otoriter ya da siyasal islamcı olması gerekiyor.
Mevcut anayasanın Cumhuriyetin niteliğinde Atatürk milliyetçiliğine bağlılık ve Atatürk’ün inkilâp ve ilkeleri doğrultusu,devletin bölünmez bütünlüğü ve dilinin Türkçe oluşunun değişeceği anlaşılıyor.
O halde Anayasanın diğer bir çehresini de dili ve geleneklerinin özgürlüğü karşılığında Kürtlere insan ve sosyal sermayeden pay teklif edilerek,giderek Türkiye refahından faydalanma arzularının yükseltilmesi amacı oluşturuyor.

*
Abant Platformunda yükümlenen katılımcılar yeni anayasa ile gündemi ısıtmaya hazırlanıyor.  

12.3.2012
Okumaya devam et  Abant’dan Erbil’e konsolosluk çıktı!

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir