YENİ NESİL ÇOCUKLARIMIZ

Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk’ün,1935’te CHP 4.Büyük Kurultayında verdiği,”Uçurum kenarında yıkık bir ülke,türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş  ondan sonra  içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler.İşte Türk devriminin bir kısa özeti”nden yükselen Türkiye Cumhuriyeti;
Yeni nesillerinin yetiştirilmesinde eğitimin milliliği,eğitim-öğretim birliğinin temel alınması,eğitim sisteminin bilime dayandırılması,lâikliğin esas alınması,yaygın eğitim,
kız çocuklarının eğitimine önem verilmesi,düşünce ve hareket birliğinin sağlanması,öğretmenlik mesleğinin tercih edilir bir meslek haline getirilmesi ilkelerini esas alıyordu.

Yıllar sonra Başbakan Erdoğan partisinin İstanbul İl Gençlik Kolları Kongresindeki,”9 yıl boyunca reformlarla uyguladığımız kararlı politikalarla gerçekleştirdiğimiz sessiz devrim niteliğinde değişim ve dönüşümle,kurumların uyum ve koordinasyonunu en güçlü şekilde temin ettik”ifadesi ise İkinci Cumhuriyetin bir kısa özetidir.
İlkini beceren Erdoğan, İkinci Cumhuriyet yeni nesillerinin Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabındaki,”Dilinin, dininin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum. Kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlikten bahsediyorum”
istikametinde olacağına işaret ediyor…

*
İkinci Cumhuriyet’in inşasında temel argüman Gülen Cemaatinin AKP iktidarıyla birlikte vesayet ve demokrasi ikilemidir.
Birlikte Birinci Cumhuriyetin esasını oluşturan Atatürk ilke ve inkilâplarının merkezi,seçkinci ve otoriter zihniyette olduğu ve kurumlarıyla birlikte toplum üzerinde kontrolü ve tahakkümüyle demokrasi üzerinde vesayet sorunu oluşturduğu düşüncesinden verilen savaşım-bugün Devlet’te Atatürk ideolojisini savurup atmış bulunuyor.
Emperyalist sistemin desteğinde aydınlanma fikrine dayalı Cumhuriyet’e alternatif İkinci Cumhuriyet,İslamcı sermaye düzeninin devlet’i oluşturan yasama,yargı,icra organları ile tüm devlet kurum-kuruluşlarındaki  İslamcı muhafazakâr-liberal ittifakından yükseliyor.
Devletin görünen yüzünü Türkiye liderliğine yürüyen Başbakan Erdoğan altında diğer siyasi oluşumlar,görünmeyen yüzünü de Gülen ve cemaati oluşturuyor! 
*
İşte o vesayet denilen Atatürkçü ideolojinin gündelik hayata sirayet eden ve rutinleşen zihniyetine karşı  insan yetiştirme düzeni de bir süredir elden geçiyor.
Mevcut müfredat vesayetçiliğin her türlüsüne karşı duyarlılık geliştirilmesi yönünde yeniden düzenleniyor…
*
Akılcılar aklı yöneten ana fikirlerin doğuştan geldiğini,ampiristler ise sonradan kazanıldığını savunuyor-yine de,her iki akımda da “öğrenme“ortak noktayı oluşturuyor.
Öğrenme bir uyarıcıyla oluşan davranış ve tepkilerin değişimiyle gerçekleşmektedir;türleri,ögeleri,şekilleri,ilkeleri,stratejileri ve etkileri Öğrenim Felsefesi kapsamındadır.
Algı ya da idrak ise bireyin öğreniminden hareketle toplumun oluşturulması temelidir.
Yeni nesillerin yetiştirilmesi sırrı da -işbu,noktadan başlıyor;öğrenirken algının çekip çevrilmesiyle insandan-topluma ya da vicdandan-toplumsal hak ve hukuk anlayışına istenilen rota çizilebiliyor…

*
AKP’nin 8 yıllık zorunlu eğitimi 4.sınıfın ardından ortadan kaldıran ve açık öğretim uygulanmasını başlatan,eğitimi 4+4+4 şeklinde yeniden düzenlenmesiyle ilgili yasa tasarısı yeni neslin oluşturulmasında  sadece gelinen bir aşamayı gösteriyor. 
Zorunlu eğitim parçanarak 12 yıl düzenlemesiyle örgün eğitim kaldırılırken çocukların 11 yaşından itibaren okula gitmesinin önüne geçilip hem açık öğretime,hem Kuran kurslarına aynı anda devam etmesi ve kız çocuklarının başlarına türban takmasının önü açılıyor.
Dört yılın ardından kız çocuklarının eve kapanma olasılığı da kuvvetlidir-fakat,olsun;İmam Hatip okullarında  dindar nesil yetiştirme fırsatı zenginleştiriliyor! 

*
Yeni nesil yetiştirmede eğitim-öğrenimde gelinen nokta elbette bu kadar değildir.
Dinci kadrolaşma,kuran kursları,dinsel içerikli yayınlar artırılırken din felsefesinin yayılmasıyla bilimsellikten uzaklaşılma süreci alabildiğine sürüyor.
12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan süreçte emperyalist sistemin desteğinde İslamcı muhafazakâr-liberal ittifakının İslamcı sermaye düzeninde  yarının büyükleri Türk çocuklarının güdülmesini teminen algılarıyla oynanması da dikkat çekiyor.
*
Çocuk beyninin idrak,dikkat,irade,hafıza,muhakeme,zeka ve oryantasyon fonksiyonları uyarılıyor ya da körletiliyor!
Şahsi gözlemimdir-mesela,okula yeni başlamış minik çocuğa,harfler küçük boyutta yazılışlarıyla tanıtılıyor ya da çocuğun yazıyı öğrenmeye başlamasında el yazısına ağırlık veriliyor!
Çocuk,gözü ve eliyle küçültülmüş bir objede sürüklenirken ve alıştırma biteviye tekrarlanırken dikkat fonksiyonu daralıyor ve küçülüyor-sanki,umursamaz bir toplumun oluşturulması  hedefleniyor!
Ya da çocuk matematiğin temeli toplama,çıkarma, bölme,çarpma işlemleri öğrenme pratiğinde çıkarma ve bölme işlem tekniklerinde yoğunlaştırılıyor!
Bu suretle çocuğun muhakeme algısı mütemadiyen  toplama ve çarpma işleminin artma esası yerine çıkarma ve bölme işleminin eksiltme esası yönünde yönlendirilirken, muhakemesi sınırlandırılıyor- sanki tüketici bir toplumun oluşturulması hedefleniyor!
*
Pozitif bilimlerin öğreniminde esirgenen tüme varımcı yöntem din eğitiminde kullanılıyor!
Ne ki dini eğitimde çocuğu uyarması için ya da bir nesne olmaksızın bir hissin varlığına inanır hale getirmek için önce boyutlandırılan dini objelere  can veriliyor,etlendiriliyor, sonra tüme varım yöntemiyle ivmelenen idrak-algı yetisiyle beynin bunları uydurmasına neden olunuyor…
Öylece çocuk, yaratılan bu objeleri duyumsama,kokusunu, tadını, hissini almayla yetişiyor.
En hafifinden en ağırına hallüsinasyon hali oluşuyor-mesela bakıyorsunuz birden ve  sebepsiz ağlıyor, garip sanrılara giriyor-mesela,Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çocukluğundaki  bu eğitiminden dolayı mütemadiyen sebepsiz ağlıyor!

*
Kim bilir,aynı tezgahtan geçmiş  bi-haber öğretmenler vasıtasıyla başka hangi yöntemlerle çocukların yeni yetişen beyinleri sağılmaktadır?
Boşuna değil!İnsan ve toplum kendine ve birbirine yabancılaşırken,İslam bu kıvama getirilmiş toplumlarda ılımlaştırılıyor, hak ve hukuk kat’iyen gelişmiyor.
Birbirine yabancı, amaçsız, gelecekten kuşkulu toplum ve insanın insana kulluğu giderek geleceği karartıyor.
Çocuklarımızın iyi gelecekleri ve Aydınlık Bir Türkiye için çocuklarımızı bunların zulmünden kurtarmamız gerekiyor…

23.2.2012
Okumaya devam et  Darbe süreçlerinin değişmeyen tek adamı

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir