Büyük Savaş Ne Zaman?

Büyük Savaş Ne Zaman? - syria 1034467 640
, ,

Büyük Savaş Ne Zaman?

Son günlerde yeni büyük savaş ihtimalleri üzerinde konuşanlar ve soru soranlar arttı. ABD ve İsrail ile İran arasındaki kriz ile Suriye’deki gelişmeler çığ misali gittikçe daha fazla kar toplamaktadır. Küresel mali kriz uzadıkça çözüm zorlaşıyor. Her geçen gün saflar belirginleşmekte, savaş öncesine benzer yığınaklar, hazırlıklar izlenmektedir. Muhtemel savaşta Türkiye’nin yeri ise endişeye sebep olmaktadır.
İnsanlık tarihi, savaşlar tarihidir. Halklar ve devletler, ekonomik, sosyal, kültürel, demografik bakımdan farklı gelişme çizgileri göstermiştir. Dün zayıf olan bugün güçlü hale gelmiş, dün nüfusu az olan bugün büyümüş, dün siyaseten yetersiz olan bugün kararlı hale gelmiştir. Bu gibi gelişmeler milletleri yeni yurt, geçim kaynağı, sınırları genişletme veya gasp edilmiş hakları geri alma yoluna sevk etmiştir. Nice devletler savunma savaşıyla büyümüştür.
Bir görüşe göre 1648 Westfalya Barışı’ndan günümüze bütün savaşların arkasında finans çevreleri bulunmaktadır. Genellikle Musevi kökenli bankerler, saraylara nüfuz ettikçe mali güçleriyle dış politikaları etkilemiştir. Sanayi devrimiyle başka ülkelere açılan krediler, hammadde temini ile pazar problemi birçok savaşın sebebidir. Son iki dünya savaşının temelinde de petrol ve pazar kavgası vardır.
1929 Ekonomik Krizi, II.Dünya Savaşı’na giden yolun ilk adımıdır. Günümüzde finans sektörünün oyunlarıyla gelişmiş devletler Çin kapısında dilenmekteler. Çok uluslu şirketlerin kasalarında nice devletleri kurtaracak nakit bulunduğu halde üzerlerine gidilememektedir. Bazılarına göre III:Dünya Savaşı çoktan başladı. Savaş öncesinde şartların olgunlaşma döneme savaş demek değildir. Bu dönemde kıran kırana pazarlıklar yaşanır, diplomatik veya ekonomik saldırıları gerçekleşebilir, ufak tefek sıcak çatışmalar da olabilir. Ancak tarihte bu tür her gelişme sonrasında mutlaka savaş çıkmış değildir.
ABD askerinin Irak’tan çekilmesi sonrası dikkatlerden kaçtı: Irak sessizce İran-Suriye’ye yamandı. Bağdat’ın İran-Suriye’yi destekler politikalarının ABD-İsrail’den gereken sertlikle karşılanmaması ilginçtir Sanki önceden biliniyordu, mutabakat sağlanmıştı. Sanki Maliki kendisine verilen talimatları yerine getirmenin rahatlığı içinde. Suriye-Irak-İran eksenine karşı Suudi Arabistan ve Körfez emirlikleri kılıçlarını telaşla bilemekteler. Körfeze ABD’nin yanında İngiltere ve Fransa da savaş gemilerini gönderdi. Bir kıvılcımla çıkacak ateşin Kuzey Afrika’dan Pakistan’a yayılmasının alt yapısı hazır.
Görünen o ki bu savaş Avrupa’ya uğramayacak. Suriye’nin arkasındaki Rusya ve Çin, savaşın çıkması ve uzamasını sağlayacaklar. Avrupa’da artık revizyonist cephe yok. Büyük savaşın kazananı olmayacağını çok iyi bilen devlet adamları kılı kırk yarıyorlar. Ancak uzayan mali kriz Avrupa’da da cepheleşmeye, gerginliklere yol açmış durumda. Büyük savaşın bunları yangına dönüştürme ihtimali zayıf değil. Burada da devletlerin ekonomisi ile birlikte siyaset damarlarına da nüfuz etmiş sermayenin sinsi tetiklemeleri etkili olabilecektir.
1980 öncesi Türkiye’de nicelerinin “büyük dava” için karşı görüşte olanları kurşunladıklarını, bir cenaze töreninden veya protesto gösterisinden beş cenaze daha çıktığını hatırlarız. Bu kanı durdurmak için ihtilal yapan Evren bile bir günde bu kanın nasıl durduğunu anlamadığını yazar. Şimdi benzer oyunlar Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta, Pakistan’da oynanmaktadır.
Aylar önceden başta Londra olmak üzere bazı merkezler ısrarla Türkiye’nin Suriye’yi haklamasını istediler. Türkiye buna karşı koyabildi. Ancak Suriye ile aradaki demirperde muhtemel savaşta Türkiye’nin tarafsız kalamayacağının işareti gibi. Füze Kalkanı Projesinde Malatya’daki üssün İran’a karşı olmadığını dostlarımıza her fırsatta söylüyoruz. Ancak İsrail ve batılı merkezler ısrarla bunun İran’a karşı İsrail için kurulduğunu haykırıyorlar. Gerçek böyle olsa dahi bu çevrelerin asıl hesabı nedir?
Asya ve Afrika tarihi, batılı güçlerin emirlerine amade olup yine onlar tarafından çöpe atılmış diktatörlerle dopdoludur. Niceleri sırtını büyük güce dayamanın rahatlığı içerisinde iktidarını ölünceye kadar sürdüreceğini zannetmiş. Talimatlar, bir gün öncekinin tersi de olsa yerine getirilmiş. Mısır’da Mübarek’in başına gelenler sadece bir örnek. Birçokları da “nasıl olsa dünya patronunun dediği olacak, o halde bunu en iyi şekilde ben yaparım, halkımı da fazla ezdirmem” tesellisiyle yıllarını geçirmişlerdir.
Sermaye çevreleri veya batılı güçlerin her istedikleri gerçekleşmeyebiliyor. Günümüzün iletişim imkanları her yöneticiyi daha basiretli hareket etmeye yardımcı olabilmektedir. Bölge ülkelerinde dış politik kararlar, partiler/sosyal kesimler/mezhepler üstü alınmalıdır. İktidardakiler, gelen baskılara sonuna kadar direnmeli, gerektiğinde halkı ve ülkesi için koltuğu bırakmaya hazır olmalıdır Dış baskılar ve oyunlar kamuoyu ve diğer aktörlerle paylaşılmalıdır. İktidar değişikliği durumunda yeni yönetimler halkını ateşe atmadan önce iki kere düşünmelidir. Toplumun ve siyasetin bütün kesimleri ülkenin geleceği ve menfaati konusunda siyasi çıkar hesabı yapmadan mutlaka uzlaşmalıdır.
Bütün bu gerçeklerden sonra “Büyük Savaş” ne zaman? ABD’de başkanlık seçimi öncesindeki ayların kritik olduğunu düşünüyorum.

Okumaya devam et  TÜRKİYE’DE SAVAŞ ÇIKSA GİDER MİSİN? ( AZERBAYCAN’DA RÖPORTAJ )

Prof. Dr. Alaeddin YALÇINKAYA
[email protected]
Öncevatan, 07.02.2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir