Göçük altında kalan insanlık

Dr. Ali Sak - turkan saylan

Dr. Ali Sak

Yukarıdaki başlık “Gırgır” dergisinden esinlenerek alınmıştır. Aslında aynı içeriği “kardeş etiyle beslenen yaratıklar” olarak da değiştirebiliriz. Ne anlam değişir ne de ifade. İkincisi biraz ağır geldiği için başlık olarak kullanmasam da düşüncelerim o şekildedir. Hani insan zaman zaman düşündüklerini dışa vurmaz, vuramaz ya, benimkisi de öyle bir şey işte; bir şekil gem vurdum düşüncelerime. Neden bu başlığı seçtim ve neden böyle ağır ithamlarda bulunuyorum. Kuran-ı Kerim sık kullanılan bir ifade vardır: “şüphesiz bunda düşünenler için ibretler vardır”. Aslında insana akıl verildiğini, ve bu aklın kullanması sonucunda kişinin olaylara kendi yorumunu getirmesi gerektiğini açıklayan mükemmel bir özet ve düşünebilenler ile düşünemeyenlerin ayrımını yapabilen olağanüstü bir tarif. Buyurun size yaşadıklarımızdan örnekler, üzerlerinde düşünmemizi ve ibret almamız gerektiren.

Yıl 1993, “Sivas Katliamı” ya da “Madımak Olayı” diye tarihe geçen olaylar zincirini hatırlayalım. Pir Sultan Abdal Derneği’nin düzenlemiş olduğu şenlikler çerçevesinde Madımak oteli bir grup insan (sürüsü) tarafından ateşe verilmiş ve otelde bulunan 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanı canlı canlı yanarak, ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmişti. Nedeni ise otelde toplananların dışardakiler ile karşıt görüşte olması. “Şüphesiz bunda düşünenler için ibretler vardır.”

Yetmedi değil mi?

Yıl 1999, Sakarya ve Gölcük merkezli 7.4 şiddetinde bir deprem olur ve tüm Marmara Bölgesi’nde, Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedilir. Resmi raporlara göre 17.480 ölüm, 23.781 yaralı, 505 kişi sakat kalır; 285.211 konut, 42.902 işyeri de hasar görür. Bu trajik olaydan tam iki ay sonra 9 Ekim 1999’da Istanbul’da türban yasaklarına karşı bir miting düzenlenir. Türbanlı bir kız(ımız) elinde bir pankartı kutsal saydığı başının üzerine kaldırarak taşır, üzerinde şöyle bir ifade: “7.4 yetmedimi”. Aslında yetmedimi değil, yetmedi mi yazılması gerekiyordu, artı soru işaretini de kaybetmişti bu kız(ımız). Tek yönlü beslenenlerde sık rastlanan sorunlardan biridir bu. Almış olduğunuz tek taraflı gıda maddesi nasıl vücudunuzu zayıf düşürürse, tek taraflı bilgi de beyninizi zayıf düşürür. Soru sormaya alışık olmadığınız için de soru işaretlerine yer olmaz hayatınızda. Yetmedi mi derken neyi kast ediyordu acaba bu kız(ımız)? Aklınca depremin faturasını başı açık kadınlara ve içki içenlere, kısaca kendisi gibi giyinmeyen ve düşünmeyenlere çıkarıyordu depremin faturasını. Başınız açık da olsa kapalı da olsa kafanızın dışındaki değil içindeki önemlidir aslında.

Okumaya devam et  İSRAİL’DEN İLK PREFABRİK EVLER GELDİ!

O ve onun gibi düşünenlerin akıllarınca kadınlar başı açık gezdiği için Allah Gölcük bölgesini yerle bir etmiş, 20 bin kişiyi öldürmüş, 25 bin kişiyi yaralamış, 100 binlerce konutu ve işyerini de harabe etmişti. Bu ve benzeri başlık atanlar kendilerini müslüman olarak tarif ederler. Cemaatleşme bu olsa gerek, kollektif düşünceye esir olmak gibi bir şey. Dünya görüşünüz dünya görüşlerine uymuyorsa gerekirse “katli vacip” diye fetva bile çıkarabilirler hakkınızda. Oysa insanların tümünün başı açık gezdiği, içkilerin su gibi aktığı, insanların ulu orta seviştikleri “gavur Amerika’’sında 7.0 şiddetindeki depremde aynı Allah sadece 2 kişinin hayatını almıştı. “Şüphesiz bunda düşünenler için ibretler vardır.”

Yetmedi değil mi?

Yıl 2009, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan Türkan Ergenekon davası çerçevesinde “darbecilikle2 suçlandı, derneği ve evi aşk mektuplarına varana kadar arandı, incelendi ve bu süreçte kanser tedavisi de gördüğü için saçları dökülmüştü. Kendilerinin ve okur kitlelerinin müslüman olduğu sanılan Vakit Gazetesi, kanser tedavisi gören Türkan Saylan ile ilgi şöyle bir başlık atmıştı: ” Hayatını örtü düşmanlığına adadı… Ömrünün son döneminde başörtü takmaya mecbur kaldı… Allah’ım sen her şeye kadirsin…”. Kanser hastalığına yakalanan ve ölen binlerce müslüman kimbilir ne günah işlemiştir de kanser hastalığına yakalanmıştır. “Şüphesiz bunda düşünenler için ibretler vardır.”

Yetmedi değil mi?

Yıl 2011, Van merkezli 7.2 şiddetinde deprem oluyor. Beşyüz civarında insan hayatını kayıp ediyor, yüzlercesi yaralı, binlercesi evsiz; ve 7.4 yetmedimi diye soranlardan hiç ders almamışız. Depremin en büyük etkisini gösterdiği ve adeta yıkılmadık evin kalmadığı Erciş’te ortaya çıkan tek taraflı beslenen sarıklı, cüppeli tarikat üyeleri “Bu şehre öğrenciler geldi bu şehrin kaderi değişti. Bu şehirde fuhuş yaşandı ve Allah belamızı verdi” diye seslendi. Onların zaten her zaman bilime şeytanca gözlerle bakmışlardır. “Şüphesiz bunda düşünenler için ibretler vardır.”

Okumaya devam et  ”50. yıl hediyesi olarak çifte vatandaşlık”

Yetmedi değil mi?

Yıl 2011, aynı deprem benzer olmasına karşın farklı bir yaklaşım. Kürt kökenli PKK teröristlerinin 26 askeri şehit etmesinin ardından modern görünümlü, çağdaş giyimli bir kız(ımız) televizyon ekranlarına çıkıp: “Herkes haddini bilecek. Yeri geldiği zaman taş atacaksın, kuş gibi avlayacaksın sonra yardım isteyeceksin. O polisler senin hemen yardımına koştu. O taş atanların eli kırılsın.” Dar milliyetçi düşünce evresi içinde güya deprem nedeniyle darda olan Kürt kökenli vatandaşlarımızı ötekileştiriyor. Dedik ya, başınız ister açık olsun ister kapalı, önemli olan kafanızın içindekilerdir. “Şüphesiz bunda düşünenler için ibretler vardır.”

Sonuç itibarıyla, yaşanları değerlendirecek olursak Türk toplumunun bir şekil kolektif psikolojik travma yaşamakta olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda aslında başlığımızı “fay hattında sıkışıp kalan insanlık” olarak da değiştirebiliriz. Pekala fay nedir? Yer kabuğu kayaçlarının zıt yönlü sıkışma ya da gerilme kuvvetlerinin etkisiyle koparak birbirine göre yer değiştirme sonucunda ortaya çıkan yapıya jeolojik tanımlamayla kırık ya da fay denilmektedir. Pekala insanlar arasındaki sıkışma ve gerilme kuvvetlerinin etkisiyle koparak birbirine sataşma ve çatışma sonucunda ortaya çıkan yapıya ne demeli? Tüm bu yaşadıklarımız bize şunu göstermektedir. İnsanlar arasındaki fay hatları da tıpkı jeolojik fay hatları gibi sürekli olarak gerginliği artırmaktadır. Peki nedir insanlar arasındaki fay hatları? Kiminde aşırı dincilik, diğerinde aşırı milliyetçilik, bir başkasında ise aşırı siyasetçilik. Tek taraflı bilgi akımı nedeniyle düşünceler, fikirler, duruşlar sabitleşmiş, kalıplaşmış ve kabuklaşmış; kabuğumuzu kırarak fay hatlarımızı gevşetmek sanki imkansızmış gibi, bulunduğumuz ortamda sürekli gerginlik ortamı yaratıyoruz. Pekala gerçektende fay hatlarımızı gevşetmek imkansız mı?

Belki bizler için imkansız olabilir fakat bizden sonra gelenlerin “fay hatlarını” gevşetmek için çocuklarımızın ve torunlarımızın çok yönlü bilgi akımı ve beslenimine önem vermemiz gerekmektedir. Ancak bu şekilde zamanla kabuklaşmış fay hatlarımızın gevşeyeceğine ve gerginliğin, sürtüşmenin, sataşmanın ve çatışmanın giderilebileceğine samimiyetle inanıyorum; daha doğrusu inanmak istiyorum.

Okumaya devam et  Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Kadını

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir