Kürt’ün depreminden sana ne!

Bu gazeteye başladığım günlerde "Büyük Tanışma" diye bir yazı dizisi yapmıştım. Kimsenin pek umrunda olmadı. Enteresandır, bir tek Ertuğrul Özkök dikkat çekmişti. Toplumsal kutuplaşmanın nefret atmosferi o zamanlar daha ilk çatlaklarını açıyordu ülkede. Ben de giderek keskinleşen kutuplaşmada her toplumsal çevrenin duruma bakışını ve çözüm önerisini dile getiren bir yazı dizisi yapmıştım. O zaman vakit vardı, tanışmaya, konuşmaya, barışmaya. Şimdi Van depreminden sonra sosyal medyada halkımızın his dünyasına bakınca... Artık emin değilim. - ece

Bu gazeteye başladığım günlerde "Büyük Tanışma" diye bir yazı dizisi yapmıştım. Kimsenin pek umrunda olmadı. Enteresandır, bir tek Ertuğrul Özkök dikkat çekmişti. Toplumsal kutuplaşmanın nefret atmosferi o zamanlar daha ilk çatlaklarını açıyordu ülkede. Ben de giderek keskinleşen kutuplaşmada her toplumsal çevrenin duruma bakışını ve çözüm önerisini dile getiren bir yazı dizisi yapmıştım. O zaman vakit vardı, tanışmaya, konuşmaya, barışmaya. Şimdi Van depreminden sonra sosyal medyada halkımızın his dünyasına bakınca... Artık emin değilim. - eceBu gazeteye başladığım günlerde “Büyük Tanışma” diye bir yazı dizisi yapmıştım. Kimsenin pek umrunda olmadı. Enteresandır, bir tek Ertuğrul Özkök dikkat çekmişti. Toplumsal kutuplaşmanın nefret atmosferi o zamanlar daha ilk çatlaklarını açıyordu ülkede. Ben de giderek keskinleşen kutuplaşmada her toplumsal çevrenin duruma bakışını ve çözüm önerisini dile getiren bir yazı dizisi yapmıştım. O zaman vakit vardı, tanışmaya, konuşmaya, barışmaya. Şimdi Van depreminden sonra sosyal medyada halkımızın his dünyasına bakınca… Artık emin değilim.

Ahmet Hakan da yazmış. Twitter’da, şurada burada olayın Kürt coğrafyasında yaşanmasından dolayı akıl almaz alçaklıkta “hisler” ve “fikirler” dile getirilmiş. “Hükümetin yapamadığını Allah yaptı” gibi. Elbette daha yüce gönüllüler de varmış, “Türk milletini ne büyük olduğunu gösterelim, onlara yardım edelim” diyen gibiler mesela. Onlar?!

1999 depreminde “7.5 yetmedi mi!” diye pankart tutan bir Refah Partili kadın hatırlıyorum hala. Allah’ın siyasal İslam’ı desteklediğini zannedenlerden sonra şimdi Allah’ın bazı ırkları, siyasal olarak zamanı geldiğinde cezalandırdığını düşünenler de var demek ki.

“Siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?” diye sorduğumda bu ülkede bazı kitlelerin diğer bazı kitlelerin ölümü, hatta boğularak, yerlerde sürüklenerek, acı çekerek bir ölümü hak ettiğini inandığını düşünüyordum. Artık bundan eminim. Bu ülkenin yarısı diğer yarısının, birbirinden farklı sebeplerle ama hepsi politik olmak üzere, ölmesini istiyor. Gaddafi’nin yerlerde sürüklenmesi görüntülerinin “Ayy ne feci” olduğunu söyleyip, aynısını kendi kardeşi için diliyor, istiyor, bunun duasını ediyor, twitini atıyor insanlar. Ve bu durum hala bir toplumsal sorun olarak görülmüyor. Bu durum hala bu memleketin bir meselesi olarak tespit edilmiyor, bu sorunun nasıl çözüleceği üzerine kafa patlatılmıyor. Toplumun geçici bir asap bozukluğu olarak filan görülüyor belki. Küçük bir baş ağrısı. Hayır, bu memleketin beyninde bir tümör oluştu, oluşturuldu. Hızla büyüyen bir tümör bu. Bizi öldürecek. Buraya yazıyorum işte, bu ülke tam da iki yıl önce ortaya koyup tartışmaya açmaya çalıştığım ama pek umursanmayan yaygın toplumsal nefret yüzünden bozuşacak, çürüyecek. Bu, üzerine politika üretilmesi, ciddiye alınıp çözülmesi gereken bir sorun olarak tespit edilmediği sürece, giderek daha hızlı her yerinden kıvıl kıvıl kurtlar fışkıran bir ülkeye dönüşeceğiz. Bunu anlamamıza deprem de yetmezse… Bilmiyorum. Yetmedi mi?

Okumaya devam et  Türkiye – ABD arasında krize yol açan oteli yıkıyorlar

ECE TEMELKURAN


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir