KARŞI BAĞIN BÜLBÜLÜ

KARŞI BAĞIN BÜLBÜLÜ - imagesCAA4I09R

KARŞI BAĞIN BÜLBÜLÜ - imagesCAA4I09R

KARŞI BAĞIN BÜLBÜLÜ

Hüseyin MÜMTAZ

 

                Özal’ın “Has Bahçesi”nin hem gül, hem bülbüllerinden olan Dimitri Kitsikis yine şakımaya başlamış.

Kabak olmadan çiçek açmış..

Bakmayın İttihatçılara “medyatik” olarak tepki gösterdiğimize.. Kerameti kendimizden menkul bir “Tarih yazma” misyonunu “tarifsiz kederler içinde” kaçınılmaz bir vehim olarak üstlendiğimizden beri; Enver-Talât-Cemal üçlüsünün “Üç Tarzı Siyaset”inin, Osmanlıcılık ve İslâmcılık bölümlerini yoğun bir şekilde kullandığımızı Yemen-Tunus-Libya-Suriye ve Mısır’daki sağır sultanlar bile duydu.

Kitsikis de herhalde “pruvasının neta, rüzgârının da kolayına” olduğuna hükmetti ki yine ve yeniden yakın denizlere yelken açma cesaretini kendinde buldu.

Gediz Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uygarlıklar Tarihi konularında misafir öğretim üyesi olarak ders vermeye başlayan Kitsikis, batmanın eşiğine gelen Yunanistan’ın Avrupa’dan kopacağını, Türkiye’yle birleşeceğini savunuyormuş. “En koyu Yunan milliyetçiler bile krize karşı bu çözüm üzerinde duruyor” diyormuş.

15 yıl önce “Türk-Yunan İmparatorluğu” adlı bir kitabı yayınlanan “tarihçi”, son yaşananların kendisini haklı çıkaracağını söylüyormuş.

“Benim 50 yıllık hayalim, Osmanlı döneminde 400 yıl boyunca kardeşçe yaşamış iki toplumun tekrar bir araya gelmesiydi” diyen Kitsikis, İstanbul’un Türkiye ve Yunanistan’ın Brüksel’i olabileceğini anlatmaya çalıştığına dikkat çekiyormuş. “Konfederasyon tarzında iki devletli, çevredeki diğer ülkelerin de şemsiyesi altına girebileceği yeni bir oluşum hayalimin gerçekleşeceğine olan inancım şimdi çok daha güçlü. Avrupa Birliği (AB)’nden kopacak Yunanistan’ı, ancak Türkiye kurtarabilir. Yunanistan’da bu konuşuluyor, en koyu Yunan milliyetçiler bile birliktelikten bahsediyor. Şartlar, müthiş bir değişimi hazırladı. Osmanlı’dan bağımsızlığın ilan edildiği 25 Mart 1821 tarihi artık özgürlük gününden çok, çöküşün başlangıcı olarak değerlendiriliyor” diyormuş.

Kitsikis, birlikteliğin Türkiye ve Yunanistan’ın gücüne güç katacağının altını çiziyor, buna daha önce AB’nin en büyük engel olduğuna dikkat çekerek, bu engelin adım adım ortadan kalktığını söylüyormuş.  AB ile Yunanistan ilişkilerinin bundan böyle eskisi gibi olamayacağına vurgulayarak, “Bir süre beraber çalıştığım merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal da hayalimi destekliyordu ama günün koşulları nedeniyle henüz olgunlaşmamış bir fikirdi. Şimdi ise tam zamanı. İki ülke arasında arabuluculuk yapmaya, her türlü göreve hazırım. Bu konu, yakında daha çok konuşulacak. Birbirimizle karşı karşıya gelmemiz için sebep yok, tekrar bir araya gelmemiz için ise çok. Ben iyimserim; Avrupa’da çıkan, en çok da Yunanistan’ı etkileyen ekonomik kriz, göreceksiniz çok şey değiştirecek” ifadelerini kullanıyormuş.

Okumaya devam et  Kıbrıs’ta Oyuna Gelmeyelim!

Vay anasını sayın seyirciler..

“İçimizdeki İmralılı” da uçakta Türkiye’ye getirilirken gözleri açıldığında “Ben ülkemi severim. Türkiye’ye dönünce hizmet edeceğim” dememiş miydi?

Kitsikis ne diyor? 1.İstanbul, Türkiye ve Yunanistan’ın Brüksel’i olacakmış. 2.İki devlet “konfederasyon” şeklinde birleşecekmiş. 3.”Osmanlı’dan bağımsızlığın ilan edildiği 25 Mart 1821 tarihi artık özgürlük gününden çok, çöküşün başlangıcı olarak değerlendiriliyor”muş.

İlle de İstanbul..

Hepsinin aklı fikri İstanbul’da değil midir?

Bütün Yunanlılar için zurnanın zart dediği yer İstanbul değil midir?

Kitsikis’in “Türk-Yunan İmparatorluğu”ndan kastının,  “Yunan unsur”un hâkim statüde bulunduğu bir federasyon şekli olduğu konusunda ciddi endişelerimiz vardır.

Çünkü danışmanlığını yaptığı Özal da, “başkalarıyla birliktelik” bağlamında, “Federasyon dâhil her şeyi konuşabiliriz” demişti?

Kitsikis Sorbonne mezunudur, 19’uncu yy. Türk-Yunan-Kıbrıs ilişkileri uzmanıdır ve Ottawa Üniversitesi Öğretim Üyesidir.

Elimde Kitsikis’in, orijinal adı “L’empire Ottoman= Osmanlı İmparatorluğu” olduğu halde Türkçeye çevrilirken İletişim Yayınları’nca (İstanbul 1996) nedense “Türk-Yunan İmparatorluğu” şeklinde isimlendirilen bir kitabı var. Kitsikis bu kitaba konu olan enteresan tarih tezinde; “Osmanlı İmparatorluğu’nun Yunanlılar için 400 yıllık bir kölelik devri olarak sayılmaması icabettiğini, tam tersine Yunan kültürünün kesin surette katkıda bulunduğu ve Yunanlıların övünç duymaları gereken bir tarih dilimi” olduğunu ileri sürer.

Kitsikis’e göre Büyük İskender, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları; Türk ve Yunanlıların ortak olarak kurdukları imparatorluklardır.

Kitsikis’in temel tezi “Frenkleri fatih, Türkleri ise kurtarıcı gibi gören Yunanlılar, Frenk işgalindeki Bizans topraklarını kurtarmak için Türklere yardım etmişler ve müştereken eski Doğu Roma İmparatorluk toprakları üzerinde Osmanlı İmparatorluğunu kurmuşlardır.” (s.10)

“Yükselen yeni İmparatorluk adına 15’inci YY’da Yunanistan Fethini başlatan kişi, Yunan asıllı Evrenos’tur.” (s. 50)

Ona göre Yunanistan’ın fethi de aynı yüzyılın sonlarına doğru bir başka Yunanlı, Zağanos tarafından tamamlanacaktır.

Okumaya devam et  Jack Straw: Kuzey Kıbrıs Uluslararasında Tanınmalıdır

Kitabın 56’ıncı sayfasındaki yoruma ise özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum:

“Bu ikilinin, sözü geçen toprakların büyük kısmını, aynı toprakları daha önce yitirmiş olan Yunanlıların elinden değil; Bulgar, Sırp ve Frenklerin ellerinden aldıkları söylenmelidir. Bir başka deyişle Yunanistan’ı, İstanbul’daki Ekümenik Patrikliğin yetki sahası içine dâhil etmişlerdir. Nesnel konuşmak gerekirse Evrenos ve Zağanos’un dolaylı olarak Rum Ortodoksluğunun çıkarları için savaşmış oldukları söylenebilir.”

İstanbul’u 1453’te kimin aldığını da Kitsikis’in ağzından dinlemek hayli enteresandır. Bilindiği gibi 1453’te fetih için zamanın erken olduğunu, yeni kurulan ve büyümekte olan imparatorluğun askeri ve ekonomik olarak biraz daha güçlenmesi gerektiğini savunan grubun başını “Türk asıllı” Çandarlı Halil Paşa çekiyordu. Kitsikis’e göre Türk asilzadelerin bu karşı koyuşu, İmparator Fatih ve genç dönmeler yani Evrenos, Zağanos ve Mahmut tarafından bastırılmıştır. “Yani İstanbul’un Türkler tarafından değil, Palaiologos’ların çöken hanedanı yerine Osmanlıların yükselen hanedanını yerleştiren ve bu şekilde de Rumluğa fazladan bir 400 yıllık büyüklük armağan eden Yunanlılar tarafından alınmış olduğu belirtilmelidir.” (s.57). “Dolayısı ile İstanbul’un fethi yerine Frenk sömürüsünden kurtarılması olgusundan bahsetmek daha doğru olacaktır. 29 Mayıs 1453, Atina ve Ankara’da Frenk Fethinden kurtuluş ve bağımsızlık günü olarak kutlanmalıdır.” (s.58)

İzmir’in “En Büyük Vakıf Üniversitesi Gediz Üniversitesi”nin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde, Kitsikis’in “Siyaset Bilimi ve Uygarlıklar Tarihi” dersini alan öğrencilere ben akıl-izan ve en önemlisi sabır temenni ediyorum.

O çocuklar bu derste, üniversiteye kadar olan 10 yıllık öğrenim hayatlarında öğrendikleri her şeyin aksi ile karşılaşacaklar.

Fakülte Dekanı ve Üniversite Rektörü, resmi tarihin/on yıllık resmi müfredatın tam zıttını savunan bu çakma “tez”e kendileri ikna oldular mı ki, öğrencilerin de Kitsikis’in rahle-i tedrisinden geçmesine olumlu/çekimser yaklaştılar?

Okumaya devam et  Lutfi Ozter: AKRİTAS Soykırım Planı II (Genel Harekât)

“Üniversite”ler her türlü “öğreti”nin özgürce tartışıldığı/öğretildiği çağdaş ve aydınlık eğitim ortamlarıdır anladık da, aynı yaklaşım, aynı kendi tarihini “külliyen red” olanağı Yunan Üniversitelerinde Yunanlı öğrencilere de sağlanıyor mu acaba?

Memleketin belli bazı bölgelerindeki üniversitelerde “Türk Tarihi” bölümleri açıl(a)mazken batısında “Büyük İskender, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının; Türk ve Yunanlıların ortak olarak kurdukları imparatorluklar” olduğunu öğretmek nasıl bir eğitim anlayışıdır acaba?

“Ortak Cumhuriyet”de, “Akritas Planı” uyarınca Türkleri kesmek var mıydı?

Hangi bağın bülbülüsün sen Kitsikis?

Kimin şarkısını/rembetikosunu söylüyorsun? 10 Ekim 2011

 

57’NCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir