KULLANILMAYAN DOĞALGAZDA YANLIŞTAN DÖNÜŞ

<p>Kullanılmayan Doğalgazda Yanlıştan Dönüş
Yemin krizi, şike gibi büyük meselelerle meşgul olurken “küçük” konular es geçildi. Her konu yerinde, zamanında tartışılmalıdır. Ancak toplumu aynı meseleye odaklandırıp, diğerlerini buzdolabına kaldırmak hatasına düşmemeliyiz.
Yaklaşık çeyrek asırlık doğalgaz tanışıklığımız, büyük kazançlar sağladı. Bunların başında İstanbulumuzda hava kirliliğini unutmamız gelmektedir. O yılları kimse hatırlamak dahi istemez. Bunun bir de faturası oldu ki ödüyoruz, ödeyeceğiz. Ancak gelen faturayı mutlaka inceleyip, hakkıyla ödememiz gerekmektedir. Bir yanlışlık varsa, hele hele bu bizden kaynaklanıyorsa düzeltmeliyiz.
Rusya, İran ve Azerbaycan ile gaz köprülerini kurarken, bu ülkeler boru hatları için büyük yatırımlara girdiler. Boru hatları için kredi alacaklar, gazı sattıkça borçlarını ödeyeceklerdi. İnşa edilen hatlar için her yıl almamız gereken asgari gaz miktarı tespit edildi. Biz her yıl en az alacağımız gaz miktarını bildirdik, onlar da buna göre boru hattı inşa ettiler. Şayet söz verdiğimiz gazdan daha az alırsak, aldığımız gaz ile asgari miktar arasındaki farkı ödeme taahhüdünde bulunduk.
1980’lerden itibaren böyle bir taahhüt altına girmemizin doğruluğu-yanlışlığı ayrı bir konudur. Bugün için bu sözleşmeyi yeniden yazamayız. Satıcı ülkeler açısından uluslararası ticarette al veya öde (take or pay) önemli sığınaktır. Önce batı hattından, daha sonra İran’dan, Mavi Akım’dan, Azerbaycan’dan hatlar kuruldu. Edirne’den Van’a hemen her vilayette, birçok ilçelerde gecekondu evleri dahil doğalgaza geçti. Vatandaş bir süre için ucuz ve temiz enerjinin mutluluğunu yaşadı. Ancak bu dönem fazla sürmedi.
Devletin bütçe açıkları için vergi artırımına ihtiyaç duyuldu. Bunun da en kestirme yolu enerjiye yüklenen vergilerdi. Yıllarca nerdeyse her ay gaza zam yapıldı. Artan petrol fiyatları gaza da yansıdı. Ancak bizde yapılan zamların önemli bir kısmı vergilerdir. Gazın maliyetinin kat kat fazlası vergi olarak ödendi, tıpkı benzinde, mazotta olduğu gibi.
Yunanistan’ın bugünkü haline bakarak iyi ki bu vergiler konmuş diyebilir miyiz? Hayır. Evine doğalgaz tesisatı döşeyen milyonlarca vatandaşımız sobaya döndü. Soba zehirlenmesinden ölenlerinin çoğunun gaz tesisatı var, fakat faturasını ödemeye gücü yetmediğinden kömür yakmak zorundalar. İşin duygusal tarafını bir tarafa bırakalım, gelelim maliye ve dış ticaret dengesine:
Bu alandaki rakamlarla sütunu doldurmadan basitçe şu bilgiyi verelim. Bugün için vatandaş 3 milyar liralık gaz kullanırken, bunun 2 milyarını vergi olarak ödemektedir. Devletimiz ise Rusya’ya, taahhüt ettiği gazı alamadığından, daha doğrusu fiyatlar yüksek olduğundan tüketilemediğinden, tüketilmeyen gaz için ilave 1 milyar dolar ödedik, ödüyoruz. Halbuki vergi bugünkünün yarısı kadar olsaydı vatandaş iki kat daha fazla gaz kullanacak, yine devletin kasasına 2 milyar girecekti. Bugün gaz faturasına güç yetiremeyenler de temiz yoldan ısınmaya devam edecek, gaz zehirlenmeleri yaşanmayacaktı. Devletin dış ticaret dengesi açısından baktığımızda yine T.C. olarak Rusya’ya aynı meblağı ödeyecektik.
Yeter ki dış ödemelerde zorlanmayalım, devletimiz sağ olsun, ölenlere rahmet olsun diyorsanız yanılıyorsunuz. Şöyle ki:
Kömürün önemli bir kısmı Sibirya’dan. Netice itibariyle dış ticaret dengemiz açısından kömür ithal kalemi büyümektedir. Kömüre ödenen döviz devletin dış ticaret açığını beslemektedir. Yani sadece vatandaş değil, devlet de bu hesapsızlıktan büyük zarar görmüştür. Sanayinin kullandığı gaz için de benzer hesap vardır. Hava kirliliği yer yer varlığını hissettirmeye başlamıştır. Bir komşum, civar evlerden gelen kömür dumanından rahatsız olduğu için dairesini satmaya kalktı. Halbuki hepsinde doğalgaz tesisatı var.
2010’da taahhüt edip almadığımız doğalgaz için Rusya’ya 1 milyar 50 milyon dolar ödememiz gerek. Bunu zamanında yapamadığımızdan üzerine faiz eklenecek. Tüketemediğimiz gazın bedeline bir de faiz.
Son haberlere göre, Rusya ile “al ya da öde” sözleşmemizi yenilemek istemiyoruz. Zaten Rusya da bugüne kadar sattığı veya satmadığı halde bedelini aldığı gaz sayesinde boru hatlarını amorti etti. Bu durumda Türkiye geç kalmış da olsa zamanında çıkışla doğru adım attı.
Ancak bu doğru adımın arkasından daha doğru adımların da atılması gerek: Verginin indirilmesi ile gaz tüketiminin artırılması. Artan tüketim ile maliyenin kaybının olmaması. Daha temiz şehirlerde yaşanılması. Duman zehirlenmesi hadiselerinin hiç değilse doğalgaz tesisatı olan yerlerde tarihe karışması… Bekliyoruz.
Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Öncevatan, 12.07.2011</p> - petrol

Kullanılmayan Doğalgazda Yanlıştan Dönüş
Yemin krizi, şike gibi büyük meselelerle meşgul olurken “küçük” konular es geçildi. Her konu yerinde, zamanında tartışılmalıdır. Ancak toplumu aynı meseleye odaklandırıp, diğerlerini buzdolabına kaldırmak hatasına düşmemeliyiz.
Yaklaşık çeyrek asırlık doğalgaz tanışıklığımız, büyük kazançlar sağladı. Bunların başında İstanbulumuzda hava kirliliğini unutmamız gelmektedir. O yılları kimse hatırlamak dahi istemez. Bunun bir de faturası oldu ki ödüyoruz, ödeyeceğiz. Ancak gelen faturayı mutlaka inceleyip, hakkıyla ödememiz gerekmektedir. Bir yanlışlık varsa, hele hele bu bizden kaynaklanıyorsa düzeltmeliyiz.
Rusya, İran ve Azerbaycan ile gaz köprülerini kurarken, bu ülkeler boru hatları için büyük yatırımlara girdiler. Boru hatları için kredi alacaklar, gazı sattıkça borçlarını ödeyeceklerdi. İnşa edilen hatlar için her yıl almamız gereken asgari gaz miktarı tespit edildi. Biz her yıl en az alacağımız gaz miktarını bildirdik, onlar da buna göre boru hattı inşa ettiler. Şayet söz verdiğimiz gazdan daha az alırsak, aldığımız gaz ile asgari miktar arasındaki farkı ödeme taahhüdünde bulunduk.
1980’lerden itibaren böyle bir taahhüt altına girmemizin doğruluğu-yanlışlığı ayrı bir konudur. Bugün için bu sözleşmeyi yeniden yazamayız. Satıcı ülkeler açısından uluslararası ticarette al veya öde (take or pay) önemli sığınaktır. Önce batı hattından, daha sonra İran’dan, Mavi Akım’dan, Azerbaycan’dan hatlar kuruldu. Edirne’den Van’a hemen her vilayette, birçok ilçelerde gecekondu evleri dahil doğalgaza geçti. Vatandaş bir süre için ucuz ve temiz enerjinin mutluluğunu yaşadı. Ancak bu dönem fazla sürmedi.
Devletin bütçe açıkları için vergi artırımına ihtiyaç duyuldu. Bunun da en kestirme yolu enerjiye yüklenen vergilerdi. Yıllarca nerdeyse her ay gaza zam yapıldı. Artan petrol fiyatları gaza da yansıdı. Ancak bizde yapılan zamların önemli bir kısmı vergilerdir. Gazın maliyetinin kat kat fazlası vergi olarak ödendi, tıpkı benzinde, mazotta olduğu gibi.
Yunanistan’ın bugünkü haline bakarak iyi ki bu vergiler konmuş diyebilir miyiz? Hayır. Evine doğalgaz tesisatı döşeyen milyonlarca vatandaşımız sobaya döndü. Soba zehirlenmesinden ölenlerinin çoğunun gaz tesisatı var, fakat faturasını ödemeye gücü yetmediğinden kömür yakmak zorundalar. İşin duygusal tarafını bir tarafa bırakalım, gelelim maliye ve dış ticaret dengesine:
Bu alandaki rakamlarla sütunu doldurmadan basitçe şu bilgiyi verelim. Bugün için vatandaş 3 milyar liralık gaz kullanırken, bunun 2 milyarını vergi olarak ödemektedir. Devletimiz ise Rusya’ya, taahhüt ettiği gazı alamadığından, daha doğrusu fiyatlar yüksek olduğundan tüketilemediğinden, tüketilmeyen gaz için ilave 1 milyar dolar ödedik, ödüyoruz. Halbuki vergi bugünkünün yarısı kadar olsaydı vatandaş iki kat daha fazla gaz kullanacak, yine devletin kasasına 2 milyar girecekti. Bugün gaz faturasına güç yetiremeyenler de temiz yoldan ısınmaya devam edecek, gaz zehirlenmeleri yaşanmayacaktı. Devletin dış ticaret dengesi açısından baktığımızda yine T.C. olarak Rusya’ya aynı meblağı ödeyecektik.
Yeter ki dış ödemelerde zorlanmayalım, devletimiz sağ olsun, ölenlere rahmet olsun diyorsanız yanılıyorsunuz. Şöyle ki:
Kömürün önemli bir kısmı Sibirya’dan. Netice itibariyle dış ticaret dengemiz açısından kömür ithal kalemi büyümektedir. Kömüre ödenen döviz devletin dış ticaret açığını beslemektedir. Yani sadece vatandaş değil, devlet de bu hesapsızlıktan büyük zarar görmüştür. Sanayinin kullandığı gaz için de benzer hesap vardır. Hava kirliliği yer yer varlığını hissettirmeye başlamıştır. Bir komşum, civar evlerden gelen kömür dumanından rahatsız olduğu için dairesini satmaya kalktı. Halbuki hepsinde doğalgaz tesisatı var.
2010’da taahhüt edip almadığımız doğalgaz için Rusya’ya 1 milyar 50 milyon dolar ödememiz gerek. Bunu zamanında yapamadığımızdan üzerine faiz eklenecek. Tüketemediğimiz gazın bedeline bir de faiz.
Son haberlere göre, Rusya ile “al ya da öde” sözleşmemizi yenilemek istemiyoruz. Zaten Rusya da bugüne kadar sattığı veya satmadığı halde bedelini aldığı gaz sayesinde boru hatlarını amorti etti. Bu durumda Türkiye geç kalmış da olsa zamanında çıkışla doğru adım attı.
Ancak bu doğru adımın arkasından daha doğru adımların da atılması gerek: Verginin indirilmesi ile gaz tüketiminin artırılması. Artan tüketim ile maliyenin kaybının olmaması. Daha temiz şehirlerde yaşanılması. Duman zehirlenmesi hadiselerinin hiç değilse doğalgaz tesisatı olan yerlerde tarihe karışması… Bekliyoruz.
Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Öncevatan, 12.07.2011

Okumaya devam et  Türkiye doğalgaz merkezi olabilir…

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir