“KONSEY” VE “REFERANDUM” İKİZLERİ

“KONSEY” ve “REFERANDUM” İKİZLERİ- Hüseyin MÜMTAZ - referandum

“KONSEY” ve “REFERANDUM” İKİZLERİ- Hüseyin MÜMTAZ

CHP’nin yemin etmemesi yahut MHP’nin etmesi, Aziz Yıldırım-Zahit Akman tutuklamaları beni hiç ilgilendirmiyordu, alt yazılara bakıyordum..

Göremedim..

Altta yazı olarak bile “bilgiye ulaşmamızı” uygun görmedi görsel basınımız…

“İçimizdeki İmralılı” devlet heyeti ile “çatı partisi, yemin krizi ve çatışmasızlık sürecine ilişkin” görüşmelerde bulunduğunu söylüyor, “Türk yetkililer” ile “imzalanmayan protokoller”den bahsediyor, “Heyetle Barış Konseyi’nin kurulmasına ilişkin bir mutabakata varmış durumdayız” ve “İkinci ve en önemli diğer bir husus da Anayasa Konseyi’nin kurulmasına ilişkindir” diyordu.

Öcalan: Türk yetkililerle Barış Konseyi konusunda anlaştık

Bütün canlı-cansız naklen yayın arabaları, 3G bağlantılar hep “Fenerbahçe Cumhuriyeti” üzerineydi, TÜRKİYE CUMHURİYETİ ile “imzalanmayan” protokoller üzerine hiçbir kanalda saatler süren ahkâmlar kesilmiyordu.

Kimse, “yalanlamıyordu”..

“Pampişler”le uğraşıyorduk.. (Hatırlatan dostlara selâm olsun..)

Eş zamanlı olarak 7 Temmuz günü Cenevre’de de, 74’den beri bilmem kaçıncısı yapılan Kıbrıs toplantıları vardı.

KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu 8’i gecesi geç saatlerde adaya döndü ve havaalanında “müzakerelerin ekime kadar, üç ay daha devam edeceğini ve ekimde şöyle veya böyle noktalanacağını” belirterek, “Kıbrıs Türk tarafının açılımlarla memnun olduğunu, artık sadece müzakere masasında pozitif olmanın yetmediğini, halka da pozitif şeyler söylemek gerektiğini, kendilerinin de yapabileceklerinin azamisini yaptığını ve halka da doğruları söylediğini” ifade etti. “Biz, önümüzü Cenevre toplantısında da göremediğimizi söyleyebiliriz” dedi.

9 Temmuz sabahı Dâvutoğlu, Libya-Suudi Arabistan-İran gezileri arasına sıkıştırdığı 12 saatlik bir ziyaret için KKTC’ye indi.

Akşam ayrılmadan da Eroğlu ile yaptığı ortak basın toplantısında; “Beklentimiz ve ümidimiz, bu yılın sonuna kadar Kıbrıs sorununda kapsamlı bir çözümün gerçekleşmesidir. Ve gelecek sene 2012’nin ilk aylarında bir referandum gerçekleşsin ve 2012 Temmuzunda AB dönem başkanlığını, biraz önce zikrettiğim temelde, Birleşik Kıbrıs devleti üstlensin. Bu devlette Kıbrıs Türk halkı da hak ettiği yeri, rolü alarak, yeni devletin kurucu unsuru olarak geleceğe birlikte yürünsün. Hedefimiz bu olmalıdır. Yoksa müzakerelerin önü açık şekilde ve sürekli benzer konular etrafında dönülerek yürütülmesinin bir sonuç getirmeyeceği aşikâr” dedi.

Kucağımıza, “Konsey bebek”den sonra adını ilk defa duyduğumuz; ne Cenevre sonrası Moon’dan, ne Hristofiyas’tan, ne de hem orada hem Ercan’da Eroğlu’ndan işitmediğimiz nur topu gibi bir oğlan çocuğu daha bıraktı.

Gitmeden adını da koydu, “Referandum olsun” dedi.

Allah analı-babalı büyütsün..

Demek ki; 1. Yılsonuna kadar çözüm; 2. Referandum; 3. AB Dönem Başkanı “Birleşik Kıbrıs”.

Süre 1 Temmuz 2012.. Gün hesabına vurursan bir yıldan az kaldı kıymetli okuyucu..

Uyusun da büyüsün “nenni”… “E bebeğim e,e,e” de; raflardan 2004’ün Annan kitaplarını, yazılarını, belgelerini indirmenin zamanıdır demek oluyor.

Ve 2004’den 7 yıl sonra yine, yeni ve yeniden; tam bir yıl süresince yatıp kalkıp bu referandumla uğraşacağız demek oluyor.

Sondan başlayalım; “Birleşik Kıbrıs”..

Manisalı diyor ki; “Eskiden Irak Suriye Sovyetler Birliğinin himayesinde yönetimlerini ayakta tutabiliyorlardı. Bugün ise iki küresel seçenekle karşı karşıya bırakılmışlardır; ya sürekli kaos yaşayacaklardır ya da bölünüp başkasının himayesi altına gireceklerdir.” (Cumhuriyet. 11.7.2011)

Al sana Güney Sudan..

“Yeni küresel seçenek” sonucu “sürekli kaos yaşamamak” için referandumla “bölündü”.

Ve Güney Sudan’ı Amerika “hemen”; AB de “hemenden bir sonra” tanıyıverdiler.

Meğer; “ABD, Güney Sudan’ı satın almış! İngiliz The Times gazetesi, Güney Sudan’ın referandumdan bir hafta önce batılı yatırım şirketlerinin Nil nehri ve kollarının suladığı bereketli toprakları aşiret reislerine verdikleri komik paralar karşılığında 49 yıllığına kiraladığını yazdı. Yıllarca süren iç savaşa iki milyon kurban verdi. Bu yılın başında yapılan referandumda bağımsızlığını kazandı. 2011’in ilk ve dünyanın 193’üncü ülkesi olan Güney Sudan’ın bağımsızlığını kazanmadan gizlice satıldığı ortaya çıktı. Amerikan tekellerinin, ülkenin yüzde 10’unu hektarı 0.06 dolardan 49 yıllığına kiralamış”.

(“The secret sale of Southern Sudan.. Tristan McConnell .The Times. Published: 02 July 2011.Africa …A week before Southern Sudan’s independence, investors…9 per cent of Southern Sudan’s total area has been…Norwegian People’s Aid (NPA), a charity. Foreign…truer than in Southern Sudan, a fragile country-in-waiting…said Jan Ledang, NPA’s country director…”)

Demek Sudan “referandumla” bölünüyor, Kıbrıs “referandumla” birleştirilmeye çalışılıyor.

Peki Çin bölünmüş, Kore bölünmüş, Çekoslovakya bölünmüş… Aynı halk, aynı din, aynı kültür, aynı dil… Kimsenin umurunda değil ama dili, dini, ırkı, tarihi, kültürü herşeyi farklı iki toplumun yaşadığı Kıbrıs neden ve ille “birleştirilmek” isteniyor?

Yoksa tek ve en önemli neden; “Türklerin kovulmadığı tek ada”nın “Kıbrıs” olması mı? (İtalyan tarihçi Vera Costantini)

Ya kov, yahut kovamıyorsan, hakimiyetin altına al.. En güzelini Neval Kavçar yazdı; “KKTC referandumla kurulmadı… Referandumla almadık ki o toprakları referandumla verelim” dedi.

Biz de “Ada’yı 1571’de Rum’dan almadık ki Rum’a verelim” noktasındayız!

Bu pilav daha çok su kaldıracak, daha çok yazı yazacağız bu konuda..

Ama zaman da geçiyor, saat çalışıyor; “Tik-tak-tik-tak”

“Birleşik Kıbrıs”a devam edeceğiz..

12 Temmuz 2011

57’NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ

57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir