ERDOĞAN’IN BİR KOLTUĞUNDA ÇOK KARPUZ

ERDOĞAN'IN  BİR KOLTUĞUNDA ÇOK KARPUZ Başbakan Erdoğan ABD-PBS TV'de katıldığı programda Suriye lideri Esad için,"Reformları hayata geçirmekte gecikse de çekilme   çağrısı yapmak için henüz çok erken" diyor. </p>
İsrail'in hilafına HAMAS'ı terör örgütü olarak görmediğini ve o'nun işgal altında ülkesini korumaya çalışan bir direniş hareketi olduğunu vurguluyor. *
<p> Erdoğan sürekli reddediyor fakat kamuoyunda büyük bir kesim, onun; ne Türk halkı ne de TBMM'den herhangi bir olur almaksızın Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinde Eşbaşkanlık görevini yükümlendiğini biliyor. Eşbaşkanlık;ABD-İsrail ve müttefiklerinin Türkiye ve islam coğrafyasındaki  çıkarlarına üst düzey angajman anlamına geliyor. Şimdi Türkiye, Başbakan Erdoğan'ın bu yükümlülüğüyle, ardında çok yoğun bir gündem bekleyen 12 Haziran seçimine gidiyor!
*
Erdoğan'ın "Eşbaşkanlığı", 12 Haziran seçimine giden hiç bir siyasi partinin   propagandasında işlenmiyor!
"Eşbaşkanlık" görevi  zımnen kabul edilmiş ve siyasi partiler  "eşbaşkanlık"la beliren ve Türkiye'yi değiştirmiş yeni statüye karşı 12 Haziran seçimi ve sonrasında başarılı olmak için ilginç stratejiler geliştiriyor. *
Türkiye'nin  yeni statüsünde siyasi partilerin  stratejilerinin ana hattını ABD-İsrail ve müttefiklerinin çıkarlarına uyum ya da tasfiye edilmek korkusuyla o çıkarlara bir şekilde ilişiklenmek  çabası  oluşturuyor.
O güçlerin açık desteğiyle AKP ve CHP  yeni statüsüyle Türkiye'yi  Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da değiştirilen statülerine örnek etmeyi hedeflerken,MHP ve BDP tasfiye edilmeyi engellemeye çalışıyor.
*
Şimdilerde ABD-İsrail çıkarları gereği statüsü değiştirilmek istenen ve bu değişime direnen  Suriye;Türkiye'nin 12 Haziran seçimi ve ardını etkileyen unsur haline geliyor! Çünkü Suriye jeopolitiği  İran' için  Lübnan ve Filistin'le birlikte İsrail' e karşı ön cephe oluşturmaktadır.
Öte yanda kendilerine inkar politikası  uygulanıyor iddiasında bulunan Suriye Kürtleri'nin de  rejim değişikliği sonucunda bir statüye kavuşması halinde bunun Türkiye'ye ve bölgeye nasıl yansıyacağını da hesaplamak gerekiyor... * Eşbaşkan Erdoğan , büyük resimde Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinde  bölgenin siyasi,ekonomik ve sosyo-kültürel gerilimlerini ve küçüğünde  ABD-İsrail ile İran arasındaki gerilimde Türkiye'yi  yumuşatan bir konumda tutuyor.
Mesela,ne zaman İran ya da yakını örgütler İsrail'e karşı bir gerginlik yaratırsa, Türkiye devreye giriyor-işte,İsrail'e karşı yapay bir gerginlik oluşturarak  ana gerginliği gölgeliyor - bu suretle, İran'ı diyalog masasında tutuyor.
Ya da -işte şimdilerde, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'lu halkların İslami duyarlıklarını okşuyor,uluslararası çıkarları teminen uzun süredir yeraltında bulunan İslami Uyanışın temsilinde İslam Örgütlerini,halklarının ekonomik ve sosyal sorumluluklarıyla hemhal ve gözönünde bulunmaları için cesaretlendiriyor.
Böylece yüze çıkan örgütlere liderlik ederek onların ABD-İsrail'e karşı potansiyel gerilimlerini gidermeye yükümleniyor. *
O  nedenle Erdoğan  katıldığı programda,İsrail'in hilafına HAMAS'ı terör örgütü olarak görmediğini vurguluyor ve" Bütün Filistin ve Gazze'yi nasıl adeta bir açık hava hapishaneye koyabilirsiniz?Tabii ki buna karşı isyan edeceklerdir" derken asla samimi değildir, İsrailin tehdit kabul ettiği  HAMAS'a hamilikle onun yarattığı tehditi  Türkiye'ye yediriyor!
*
Yine Erdoğan, misyonu gereği ABD-İsrail yararına Suriye'de statünün değişmesine can atmaktadır-ne ki, 12 Haziran seçiminin bastırması sürecinde Suriye Kürtlerinin yeni bir statüye girmesi ile Türkiye Kürtlerinin statü arayışlarının hem zemin olmasından  kaçınıyor.
Bu yüzden patenti sahibi bulunduğu Kürt Sorununu reddediyor ve  Kürt vatandaşın sorunu  mertebesine indirgiyor.
İktidarı sürecinde hiç olmadığı kadar BDP ve ardındaki Kürt oluşumlara savaş açmıştır-sanki;Suriye ve Türkiye'den hareketle Kuzey Irak ve İran Kürtlerinin  ortak irtibatını keserek,bölgede  Kürt milliyetçiliğine set çekmektedir.
* O nedenle Türkiye'de Kürt Statüsünün temsilcisi  BDP, 12 Haziran'da  30-35 milletvekilini çıkarmanın olmazsa olmaz mücadelesini veriyor.
Seçim alanında AKP'nin amansız rekabeti karşısında Türkiye'nin yeni statüsünü belirleyen Fethullah Gülen'e  Kürt statüsünün temsilcisi kalmak üzere uzlaşma adı altında tehditi  sürüyor.
Aksi taktirde siyaseten  tasfiye edileceğine kanidir,-fakat,yıllardır destek aldığı bugün Fethullah Gülen yanında Türkiye'nin yeni statüsünü yapan CIA ve MOSSAD'ın-işte, Kastamonu'da  ikaz niteliğinde desteğini de alıyor!
BDP nin arkasının sıvandığı biliniyor... *
Tüm bu gelişmeler karşısında  varlığını Türk Milliyetçiliği karakterinden aldığı için MHP; tasfiye edilmek endişesindedir.
Devlet Bahçeli benzer bir uyarıda bulunuyor,"İktidar değişikliği yeni umutların yeşermesine vesile olur ama AKP aynı kafayla devam eder,anayasa değişikliği adı altında Türkiye'ye  yazılı gönderilen metinleri topluma kabul ettirmek gibi bir dayatmayla karşı karşıya kalırsa Türkiye'de huzur kalmaz.AKP aklını başına alsın,okyanus ötesi hesaba kurban gitmesin"diyor;
MHP'liliği Fethullah Gülen'in dikkatine sunuyor! *
Bu noktada Türkiye'den bölgeye de optimum istikrar için 12 Haziran'da  TBMM de nasıl bir yapı oluşacağını, -şu gün, ancak kendi kendini islami uyanışın büyük mürşidi sayan ve saydırmasını başaran Fethullah Gülen,CIA ve MOSSAD biliyor.
Halk ise bir koltukta -bırakınız, çoğunu iki karpuzun bile taşınamayacağından emindir! - erdogan
ERDOĞAN’IN  BİR KOLTUĞUNDA ÇOK KARPUZ

Başbakan Erdoğan ABD-PBS TV’de katıldığı programda Suriye lideri Esad için,”Reformları hayata geçirmekte gecikse de çekilme   çağrısı yapmak için henüz çok erken” diyor.

İsrail’in hilafına HAMAS’ı terör örgütü olarak görmediğini ve o’nun işgal altında ülkesini korumaya çalışan bir direniş hareketi olduğunu vurguluyor.
*

Erdoğan sürekli reddediyor fakat kamuoyunda büyük bir kesim, onun; ne Türk halkı ne de TBMM’den herhangi bir olur almaksızın Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinde Eşbaşkanlık görevini yükümlendiğini biliyor.

Eşbaşkanlık;ABD-İsrail ve müttefiklerinin Türkiye ve islam coğrafyasındaki  çıkarlarına üst düzey angajman anlamına geliyor.

Şimdi Türkiye, Başbakan Erdoğan’ın bu yükümlülüğüyle, ardında çok yoğun bir gündem bekleyen 12 Haziran seçimine gidiyor!
*
Erdoğan’ın “Eşbaşkanlığı”, 12 Haziran seçimine giden hiç bir siyasi partinin   propagandasında işlenmiyor!
“Eşbaşkanlık” görevi  zımnen kabul edilmiş ve siyasi partiler  “eşbaşkanlık”la beliren ve Türkiye’yi değiştirmiş yeni statüye karşı 12 Haziran seçimi ve sonrasında başarılı olmak için ilginç stratejiler geliştiriyor.
*
Türkiye’nin  yeni statüsünde siyasi partilerin  stratejilerinin ana hattını ABD-İsrail ve müttefiklerinin çıkarlarına uyum ya da tasfiye edilmek korkusuyla o çıkarlara bir şekilde ilişiklenmek  çabası  oluşturuyor.
O güçlerin açık desteğiyle AKP ve CHP  yeni statüsüyle Türkiye’yi  Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da değiştirilen statülerine örnek etmeyi hedeflerken,MHP ve BDP tasfiye edilmeyi engellemeye çalışıyor.
*
Şimdilerde ABD-İsrail çıkarları gereği statüsü değiştirilmek istenen ve bu değişime direnen  Suriye;Türkiye’nin 12 Haziran seçimi ve ardını etkileyen unsur haline geliyor!
Çünkü Suriye jeopolitiği  İran’ için  Lübnan ve Filistin’le birlikte İsrail’ e karşı ön cephe oluşturmaktadır.
Öte yanda kendilerine inkar politikası  uygulanıyor iddiasında bulunan Suriye Kürtleri’nin de  rejim değişikliği sonucunda bir statüye kavuşması halinde bunun Türkiye’ye ve bölgeye nasıl yansıyacağını da hesaplamak gerekiyor…
*
Eşbaşkan Erdoğan , büyük resimde Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinde  bölgenin siyasi,ekonomik ve sosyo-kültürel gerilimlerini ve küçüğünde  ABD-İsrail ile İran arasındaki gerilimde Türkiye’yi  yumuşatan bir konumda tutuyor.
Mesela,ne zaman İran ya da yakını örgütler İsrail’e karşı bir gerginlik yaratırsa, Türkiye devreye giriyor-işte,İsrail’e karşı yapay bir gerginlik oluşturarak  ana gerginliği gölgeliyor – bu suretle, İran’ı diyalog masasında tutuyor.
Ya da -işte şimdilerde, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’lu halkların İslami duyarlıklarını okşuyor,uluslararası çıkarları teminen uzun süredir yeraltında bulunan İslami Uyanışın temsilinde İslam Örgütlerini,halklarının ekonomik ve sosyal sorumluluklarıyla hemhal ve gözönünde bulunmaları için cesaretlendiriyor.
Böylece yüze çıkan örgütlere liderlik ederek onların ABD-İsrail’e karşı potansiyel gerilimlerini gidermeye yükümleniyor.
*
O  nedenle Erdoğan  katıldığı programda,İsrail’in hilafına HAMAS’ı terör örgütü olarak görmediğini vurguluyor ve” Bütün Filistin ve Gazze’yi nasıl adeta bir açık hava hapishaneye koyabilirsiniz?Tabii ki buna karşı isyan edeceklerdir” derken asla samimi değildir, İsrailin tehdit kabul ettiği  HAMAS’a hamilikle onun yarattığı tehditi  Türkiye’ye yediriyor!
*
Yine Erdoğan, misyonu gereği ABD-İsrail yararına Suriye’de statünün değişmesine can atmaktadır-ne ki, 12 Haziran seçiminin bastırması sürecinde Suriye Kürtlerinin yeni bir statüye girmesi ile Türkiye Kürtlerinin statü arayışlarının hem zemin olmasından  kaçınıyor.
Bu yüzden patenti sahibi bulunduğu Kürt Sorununu reddediyor ve  Kürt vatandaşın sorunu  mertebesine indirgiyor.
İktidarı sürecinde hiç olmadığı kadar BDP ve ardındaki Kürt oluşumlara savaş açmıştır-sanki;Suriye ve Türkiye’den hareketle Kuzey Irak ve İran Kürtlerinin  ortak irtibatını keserek,bölgede  Kürt milliyetçiliğine set çekmektedir.
*
O nedenle Türkiye’de Kürt Statüsünün temsilcisi  BDP, 12 Haziran’da  30-35 milletvekilini çıkarmanın olmazsa olmaz mücadelesini veriyor.
Seçim alanında AKP’nin amansız rekabeti karşısında Türkiye’nin yeni statüsünü belirleyen Fethullah Gülen’e  Kürt statüsünün temsilcisi kalmak üzere uzlaşma adı altında tehditi  sürüyor.
Aksi taktirde siyaseten  tasfiye edileceğine kanidir,-fakat,yıllardır destek aldığı bugün Fethullah Gülen yanında Türkiye’nin yeni statüsünü yapan CIA ve MOSSAD’ın-işte, Kastamonu’da  ikaz niteliğinde desteğini de alıyor!
BDP nin arkasının sıvandığı biliniyor…
*
Tüm bu gelişmeler karşısında  varlığını Türk Milliyetçiliği karakterinden aldığı için MHP; tasfiye edilmek endişesindedir.
Devlet Bahçeli benzer bir uyarıda bulunuyor,”İktidar değişikliği yeni umutların yeşermesine vesile olur ama AKP aynı kafayla devam eder,anayasa değişikliği adı altında Türkiye’ye  yazılı gönderilen metinleri topluma kabul ettirmek gibi bir dayatmayla karşı karşıya kalırsa Türkiye’de huzur kalmaz.AKP aklını başına alsın,okyanus ötesi hesaba kurban gitmesin”diyor;
MHP’liliği Fethullah Gülen’in dikkatine sunuyor!
*
Bu noktada Türkiye’den bölgeye de optimum istikrar için 12 Haziran’da  TBMM de nasıl bir yapı oluşacağını, -şu gün, ancak kendi kendini islami uyanışın büyük mürşidi sayan ve saydırmasını başaran Fethullah Gülen,CIA ve MOSSAD biliyor.
Halk ise bir koltukta -bırakınız, çoğunu iki karpuzun bile taşınamayacağından emindir!




Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir