MÜBAREK,USAME VS.VS. VE ERDOĞAN

Öyle de oluyor... - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

  MÜBAREK,USAME VS. VS. VE ERDOĞAN
             
“Güc” ü sermaye ile devlet politikasının asimetrik karışımı oluşturuyor.
Asimetri; kapitalist ve devlet adamı arasında  güce ilişkin güdüler ve çıkarların  birbirine indirgenmeyen iki farklı mantığıdır.
Mesela kapitalist nerede daha yüksek kâr varsa oraya yatırım yapmanın peşindedir,devlet adamı başka devletler karşısında güçlerini koruyup arttırmayı hedefliyor.
 
*
Ne ki tekelci güçler; devletlerinin de yardımıyla sermaye hareketleri ve kârlarından oluşturdukları birikimleri için pazarda  değiş-tokuş ilişkileri esnasında ortaya çıkan bu temel  asimetriden yararlanıyor.
Bu suretle bir ülkede zenginlik ve refah artışı  başka ülkeye zarar yazıyor.
*
Mesela ABD; sermayesinin uluslararası hareketini sınırlayan engelleri ortadan kaldırması ve denetimleri aşmasıyla, kendine üretimde meydan okuyan ülkelere karşı finans alanında karşılık verebilme gücüyle küresel liderdir.
Bu gücü teminen asimetrinin bir tarafında bulunan devlet adamlarını,politikacıları,sivil-asker bürokratı,akademisyeni,işadamını,yazarı-çizeri  yanına çekmekte çok mahirdir ve akla gelen her türlü manipülasyonla onlardan yararlanıyor…
*
İşte onlardan,Arap ülkelerine lider olmak hevesinde Mısır’da Hüsnü Mübarek’e ,Araplar ile  İsrail ve Filistin Örgütleri arasında arabuluculuk rolü,
Ya da Usame Bin Ladin’e,ABD’nin İslami radikalizm ve terör eksenli dış politikasında serbest piyasalarda demokrasi,insan hakları ve özgürlük kazanımlarına tehdit rolü biçildi!
İkisinin de katkısı; soğuk savaş’ın bitmesiyle savaşılacak bir düşmanın kalmadığı  ancak yeni ekonominin ortaya çıkarttığı ciddî ekonomik ve siyasî sorunların gündeme geldiği,hîle ve kandırma esasına dayalı ekonomik yapının iyice çürüdüğü, toplumsal sağduyunun yitirildiği bir dönemde,Irak Savaşıyla ABD egemenliğine  katkı sağlamak oldu!
*
İkisi birlikte İslam ülke ekonomilerinin serbest piyasa güçleri içinde yer almasını teminen Büyük Orta Doğu Proje’sinin,
Demokrasi,insan hakları,özgürlüklerin güvenceye alınmasında Medeniyetler İttifakı Projesinin yürütülmesinde “askeri” ve “siyasi” uygulamalara kapı aralayan politikalar yürüttüler.
Ortadoğu’da yeni bir süreç başlatılırken  bugün onlara  ihtiyaç kalmadı -işte, Mübarek’in idam cezasıyla yargılanması konuşuluyor,Usame Bin Ladin ise öldürüldü!
*
Ne Türk halkından ne TBMM’den yükümlenmemiş olmasına rağmen Recep Tayyip Erdoğan  Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinin Eşbaşkanlığına devam ediyor!
İnsana ömrü boyunca bıçak sırtında olduğunu hatırlatacak  bu görevde Erdoğan-üstelik Türkiye’nin biteviye büyüyen sorunları nedeniyle de 12 Haziran seçimini  sadece kazanmanın kendine yetmediğini biliyor- hayatın sürprizleri karşısında,  o’na uzun süreli iktidar gerekiyor!
*
Erdoğan 2015’te milletvekilliğini bırakacağını,halka hizmet için vakıf gibi başka yollarında bulunduğunu söylüyor.
Rağmen  başkanlık sistemine geçmek Anayasa tartışmalarında en önemli başlığı oluşturuyor ve Erdoğan’ın bu tartışmayı Cumhurbaşkanı olmak için bizzat yürüttüğüne inanılıyor.
Erdoğan’ın niyeti kendi partililerine verilen rotadır, diğer partilere -elbette,muhalefet etmek vesilesi oluyor!
*
Eski Meclis Başkanı Köksal Toptan Erdoğan’ın Başbakanlığın ardından Cumhurbaşkanlığı yapıp yapmayacağı yönündeki açıklama ve tartışmalar hakkında ,”Sayın Erdoğan hissettiğim kadarıyla Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Çok doğal da hakkı bana göre” diyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,”Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün süresi bize göre 5 yıldır. Başbakan başkanlık sistemini tartışabilir ama Anayasa’da gündeme gelmez.Recep Bey’in en ciddi sorunu cumhurbaşkanlığı konusudur”diyor.
*
Ekonomi giderek yükselen enflasyon ve cari açığın sarmalindedir,dengesizlikler ve finansal kırılganlıklar büyümektedir -ki seçimin ardından mali politikaların sıkılaştırılması gerekiyor.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da halk hareketleri taahhüt sektörüne zarar yazarken Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerindeki misyon nedeniyle Türkiye’nin en büyük ihracaat pazarı olan AB ile bozulan ilişkilerin düzeltilmesi zor görülüyor.
Yine bu projelerin uygulanması  sonucunda Türkiye siyaseti ulusal ve lâik ilkeye  rağmen  ayrışmış,dinci ve Kürtçü sermayenin çıkarları   farklılaşmıştır.
Üstelik yeni bir anayasa için uzlaşıda siyasi partiler kullandıkları dil nedeniyle her gün birbirlerinden uzaklaşıyor!
*
Cumhurbaşkanının 7 yıllık süresini 5 yıla,TBMM dönem süresini 5 yıldan 4 yıla  indiren  ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini düzenleyen yasa gereği -işte,Türkiye 2007 seçimlerinden 4 yıl sonra  12 Haziran’da  seçime giriyor.
Yasaya göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün süresi de 28 Ağustos 2012′ de sona eriyor ve yeni Cumhurbaşkanı seçiminin 60 gün içinde yapılması gerekiyor.
*
Başbakan Erdoğan 12 Haziran seçiminde 367’den fazla milletvekili çıkarması durumunda dahi  başkanlık sistemini de kuran yeni anayasanın, yeni meclisin toplanması, komisyonların çalışması,mecliste görüşmelerin yapılması ve oylanmasının 2012 yılına yetişmeyeceği öngörülüyor.
Ancak bazı usullerle hızlandırılarak  TBMM den çıkarılabilecek anayasanın ise Türkiye’de kırılmalara neden olacağı çok açıktır.
Aynı şekilde yalnızca başkanlık sistemini öngören bir anayasal değişiklikle Cumhurbaşkanı seçimine gitmenin de aynı sonucu vereceği bellidir.
TBMM den bu şekilde geçebilen yasanın halkoylamasında rağbet görmesi de beklenmemelidir!
Geriye sınırlı yetkilerle Cumhurbaşkanlığına aday olmak ve yeni bir başbakan ve kuvvetli muhalefet partileriyle çalışmak alternatifi bulunuyor!
*
Recep Tayyip Erdoğan  şahsında seçim sonrasında hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı;Türkiye’den Ortadoğu’ya demokrasi,insan hakları,özgürlükler konusunda kırılganlıkları,istikrarsızlığı ihraç etmek  anlamına geliyor.
Bu noktada; “Güc”ün sermaye ile devlet politikasının asimetriğinden yararlanıp kendine mahsus bir yöntemle yoluna devam etmesinin sürpriz olmayacağı belirtmek gerekiyor. 
*
Eh, Mustafa Kemal,”Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.
Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar” diyor.

Öyle de oluyor…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir