GARİP BİR SEÇİM VE SONRASI

<p>GARİP BİR SEÇİM VE SONRASI
ABD'nin  serbest piyasa ekonomisini küreselleştirme başarısı küresel serbest ticaretin güvencesi olmasının önünü açıyor.
O nedenle ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi;ülkelerin siyasi ve ekonomik kriterlerini belirliyor, uyum kapasitelerine de yön veriyor.
Bunun anlamı  ülke ekonomilerin rekabetçi baskılara ve serbest piyasa güçlerine dayanabilir bir ekonomik varlık içinde olmalarını teminen  ülkelerde demokrasi,hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarının güvenceye alınmasıdır.
*
İslam algısının istenilen barışcıl ve istikrarlı bir dünyaya engel olduğu kurgusundadırlar.
İslam ülkelerinde bireysel dini duyguları ağır basan insan tipi yerine siyasal anlamda dini arayışları öne çıkaran milyonlarca  insan  oluşturuluyor ve sosyolojiler değiştiriliyor.
Türkiye'de AKP ile yaşanan ve devamı -işte, Tunus,Mısır,Libya,Yemen,Suriye'de ki değişim bu gereklilikten doğuyor.</p>
<p>*
1994 ten bu yana PKK  örgütü de stratejik savunma safhasından daha ileri gidemeyeceğini anlamış ve mücadelesini siyasal alanda yürütme kararı almıştır.
Türkiye'nin bölücü ve ayrılıkçı Kürtçü terör olarak adlandırdığı hareket-bugün, Türkiye'nin büyük bir kesimince ve Dünya'da, bir halkın demokratik siyasi hakları mücadelesi ve gerektiğinde başvurduğu şiddeti olarak kabulleniliyor.
Toplum olarak itildikleri noktadan sisteme direniyorlar ve gerektiğinde derinden gelen bir protesto duygusuyla şiddet gösteriyorlar; Kürt isyancıları olarak algılanıyorlar!</p>
<p>*
BDP; PKK terör örgütünün çatışmasızlık kararı ardından "Demokratik Türkiye-Demokratik  Özerk Kürdistan" siyasetini yapıyor.
"Demokratik Türkiye" konseptinde konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset taleplerinin pekişmesi için serhildan-sivil itaatsizlik eylemlerini sürdürüyor.
"Demokratik Özerk Kürdistan" konseptinde ise Kürt toplumunun ekonomi,siyasal,hukukî,öz savunma,sosyo-ekonomi,ekoloji ve diplomasi örgütlülüğü ya da gölge devletinin kurulmasına çalışıyor!
*
AKP iktidarının Kürt Sorununun çözümü için "Barış ve Kardeşlik Proje"sinin omurgasını demokratikleşme oluşturuyor.
Demokratik Anayasa,Genel Af, ifade ve örgütlenme özgürlükleri demokratikleşmenin esaslarıdır.
Nitekim AKP'nin yaktığı ışığın ardından  güçlü sivil toplum örgütleri TÜSİAD,DİSK ve TESEV hazırladıkları anayasa taslaklarında  hükümleri  uzun süredir tartışmaya açılmış mevcut anayasanın değiştirilemez 2. ve 3.maddelerini kaldırıyor;"milliyetçi değil çoğulcu felsefede,Türklüğe değil vatandaşlığa, laikliğe değil siyasal islama yol açan, merkezî değil  yerinden yönetime" dayanan,
Antilaik AKP ve bölücü Kürt Hareketinin alkışladığı anayasa düşüncesiyle  başka bir Türkiye'ye işaret ediyor! 
 
*
YeniCHP seçim bildirgesinde,anayasanın özgürlükleri güvence altına alan eşitlikçi,çoğulcu ve anayasal yurttaşlık ilkesinde  hazırlanacağını öngörüyor.
Doğu ve Güneydoğu'da toplumsal barışı sağlamak üzere Kürt vatandaşların kimlikleri önündeki engellerin kaldırılacağı,
Uluslararası standartlarda Hakikatleri Araştırma Komisyonunun,Türkiye Devletinin PKK bölücü terör örgütü ile  mücadelesinde faili meçhullerin aydınlatılacağı,1938 Dersim arşivlerinin açılacağı,geçmişin acı ve travmalarının bedelinin ödetileceğini kaydediyor!</p>
<p>*
Toplumdan ciddi milliyetçi tepkiler duyuluyor; ne TÜSİAD,ne TESEV,ne DİSK hazırladıkları anayasa taslaklarını işaret ettikleri yarının Türkiye'sinin seçim sürecinde tartışılmasına katlanamıyor!
Benzer şekilde yeniCHP;seçim bildirgesinde Demokratik Özerk Kürdistan'a kapı aralayacak vaadlerini asla seçim meydanlarında ağzına almıyor!
*
AKP iktidarı boyunca ulusalcı ve milliyetçi duyguları törpülenmiş seçmenin; 12 Haziran seçiminde  milliyetçi damarından yakalanması tüm siyasi partiler için vazgeçilmez oluyor.
Seçim barajının düşürülmesine muvaffak olamayan  ve bağımsız adaylarla seçime giren BDP; Kürt sorunu çözümünde asli taraf olmak için 35 milletvekili amaçlıyor.
Bunun için sevgisiz ortam,yoksulluk,haksızlıklardan kaçış,dışlanma duygusu,şiddetin tek çare olduğu inancı,aidiyet duygusu etnik propaganda ile siyasi taban  kurmayı hedefliyor.
Demokratik Türkiye talepleri için  camiilerin dışında  kılınan Cuma namazları ya da kurulan demokrasi çadırlarında  etnik milliyetçilik pompalanıyor...
*
AKP Seçim Beyannamesinde Kürt meselesinin,kardeşliği pekiştirecek şekilde tamamen "özgürlükler ve demokrasi" zemininde çözüme kavuşturulacağını beyan etmektedir.
Seçime doğru Kürt Sorununu reddedip yerine Kürt vatandaşın sorununu ikame ediyor-bu suretle, seçmeni milliyetçilik ile yakalamayı amaçlıyor.  
*
Abdullah Öcalan 3 yıldır devletin deriniyle görüşmektedir-ki,devletin derinini pek büyük olasılıkla Gülen,CIA,MOSSAD tayin ediyor.
Öcalan,CIA Başkanının Türkiye görüşmelerinin;Türkiye'nin ABD'nin Suriye politikasını alttan alta desteklemesiyle ilgili olduğunu,
Kürtlerin ne kadar katliamdan geçerlerse geçsin ABD için Suriye politikasının  daha önemli olduğuna işaretle -şu aralarda, Irak-İran-Suriye ve Türkiye'de çok etkin Kürtlerin ne Türkiye'de ne de Suriye'de aktif olmamaları gerektiğini ima ediyor.
Günü geldiğinde -işte,Tunus,Mısır,Libya,Yemen,Suriye'de örneği yaşanan halk ayaklanmalarını en çok Kürtlerin başarabileceğine dikkat çekiyor.
*
Eh!Bu şartlarda herşey birbiri içindedir.
Nitekim son MGK toplantı bildirgesi  seçim yolunda AKP iktidarının askerle kurduğu bir uzlaşma belgesi  niteliğinde,
sivil itiatsizlik eylemlerini insan hakları kisvesi altında gerçekleştirilen yeni tehdit algısı olarak adlandırıyor ve mücadele edileceğini vurguluyor.
Demokrasi çadırları ve sivil itiatsizliğe yönelik eylemler hedef alınıyor.
AKP ile laiklik konusunda ve Ergenekon yargılamalarında çatışır gibi görünen asker,Kürtler konusunda AKP ile ortaklaşıyor!
*
Siyasi partiler,önde gelen sivil toplum,-elbette,asker;12 Haziran'a sentetik milliyetçi duygularla yürümektedir -ki, seçimin ardından bu duygunun sönmesi  mukadderdir!
Türk Milliyetçisi MHP ise  seçim sonuçlarına  "ben de varım,anlamında"  "Bozkurtları" adres gösteriyor!
Bölücü Kürt Hareketi cebinde "Halk Ayaklanması" tehditini  sıkı-sıkı tutmaktadır!</p> - mossad agent

GARİP BİR SEÇİM VE SONRASI
ABD’nin  serbest piyasa ekonomisini küreselleştirme başarısı küresel serbest ticaretin güvencesi olmasının önünü açıyor.
O nedenle ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi;ülkelerin siyasi ve ekonomik kriterlerini belirliyor, uyum kapasitelerine de yön veriyor.
Bunun anlamı  ülke ekonomilerin rekabetçi baskılara ve serbest piyasa güçlerine dayanabilir bir ekonomik varlık içinde olmalarını teminen  ülkelerde demokrasi,hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarının güvenceye alınmasıdır.
*
İslam algısının istenilen barışcıl ve istikrarlı bir dünyaya engel olduğu kurgusundadırlar.
İslam ülkelerinde bireysel dini duyguları ağır basan insan tipi yerine siyasal anlamda dini arayışları öne çıkaran milyonlarca  insan  oluşturuluyor ve sosyolojiler değiştiriliyor.
Türkiye’de AKP ile yaşanan ve devamı -işte, Tunus,Mısır,Libya,Yemen,Suriye’de ki değişim bu gereklilikten doğuyor.

*
1994 ten bu yana PKK  örgütü de stratejik savunma safhasından daha ileri gidemeyeceğini anlamış ve mücadelesini siyasal alanda yürütme kararı almıştır.
Türkiye’nin bölücü ve ayrılıkçı Kürtçü terör olarak adlandırdığı hareket-bugün, Türkiye’nin büyük bir kesimince ve Dünya’da, bir halkın demokratik siyasi hakları mücadelesi ve gerektiğinde başvurduğu şiddeti olarak kabulleniliyor.
Toplum olarak itildikleri noktadan sisteme direniyorlar ve gerektiğinde derinden gelen bir protesto duygusuyla şiddet gösteriyorlar; Kürt isyancıları olarak algılanıyorlar!

*
BDP; PKK terör örgütünün çatışmasızlık kararı ardından “Demokratik Türkiye-Demokratik  Özerk Kürdistan” siyasetini yapıyor.
“Demokratik Türkiye” konseptinde konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset taleplerinin pekişmesi için serhildan-sivil itaatsizlik eylemlerini sürdürüyor.
“Demokratik Özerk Kürdistan” konseptinde ise Kürt toplumunun ekonomi,siyasal,hukukî,öz savunma,sosyo-ekonomi,ekoloji ve diplomasi örgütlülüğü ya da gölge devletinin kurulmasına çalışıyor!
*
AKP iktidarının Kürt Sorununun çözümü için “Barış ve Kardeşlik Proje”sinin omurgasını demokratikleşme oluşturuyor.
Demokratik Anayasa,Genel Af, ifade ve örgütlenme özgürlükleri demokratikleşmenin esaslarıdır.
Nitekim AKP’nin yaktığı ışığın ardından  güçlü sivil toplum örgütleri TÜSİAD,DİSK ve TESEV hazırladıkları anayasa taslaklarında  hükümleri  uzun süredir tartışmaya açılmış mevcut anayasanın değiştirilemez 2. ve 3.maddelerini kaldırıyor;”milliyetçi değil çoğulcu felsefede,Türklüğe değil vatandaşlığa, laikliğe değil siyasal islama yol açan, merkezî değil  yerinden yönetime” dayanan,
Antilaik AKP ve bölücü Kürt Hareketinin alkışladığı anayasa düşüncesiyle  başka bir Türkiye’ye işaret ediyor! 
 
*
YeniCHP seçim bildirgesinde,anayasanın özgürlükleri güvence altına alan eşitlikçi,çoğulcu ve anayasal yurttaşlık ilkesinde  hazırlanacağını öngörüyor.
Doğu ve Güneydoğu’da toplumsal barışı sağlamak üzere Kürt vatandaşların kimlikleri önündeki engellerin kaldırılacağı,
Uluslararası standartlarda Hakikatleri Araştırma Komisyonunun,Türkiye Devletinin PKK bölücü terör örgütü ile  mücadelesinde faili meçhullerin aydınlatılacağı,1938 Dersim arşivlerinin açılacağı,geçmişin acı ve travmalarının bedelinin ödetileceğini kaydediyor!

*
Toplumdan ciddi milliyetçi tepkiler duyuluyor; ne TÜSİAD,ne TESEV,ne DİSK hazırladıkları anayasa taslaklarını işaret ettikleri yarının Türkiye’sinin seçim sürecinde tartışılmasına katlanamıyor!
Benzer şekilde yeniCHP;seçim bildirgesinde Demokratik Özerk Kürdistan’a kapı aralayacak vaadlerini asla seçim meydanlarında ağzına almıyor!
*
AKP iktidarı boyunca ulusalcı ve milliyetçi duyguları törpülenmiş seçmenin; 12 Haziran seçiminde  milliyetçi damarından yakalanması tüm siyasi partiler için vazgeçilmez oluyor.
Seçim barajının düşürülmesine muvaffak olamayan  ve bağımsız adaylarla seçime giren BDP; Kürt sorunu çözümünde asli taraf olmak için 35 milletvekili amaçlıyor.
Bunun için sevgisiz ortam,yoksulluk,haksızlıklardan kaçış,dışlanma duygusu,şiddetin tek çare olduğu inancı,aidiyet duygusu etnik propaganda ile siyasi taban  kurmayı hedefliyor.
Demokratik Türkiye talepleri için  camiilerin dışında  kılınan Cuma namazları ya da kurulan demokrasi çadırlarında  etnik milliyetçilik pompalanıyor…
*
AKP Seçim Beyannamesinde Kürt meselesinin,kardeşliği pekiştirecek şekilde tamamen “özgürlükler ve demokrasi” zemininde çözüme kavuşturulacağını beyan etmektedir.
Seçime doğru Kürt Sorununu reddedip yerine Kürt vatandaşın sorununu ikame ediyor-bu suretle, seçmeni milliyetçilik ile yakalamayı amaçlıyor.  
*
Abdullah Öcalan 3 yıldır devletin deriniyle görüşmektedir-ki,devletin derinini pek büyük olasılıkla Gülen,CIA,MOSSAD tayin ediyor.
Öcalan,CIA Başkanının Türkiye görüşmelerinin;Türkiye’nin ABD’nin Suriye politikasını alttan alta desteklemesiyle ilgili olduğunu,
Kürtlerin ne kadar katliamdan geçerlerse geçsin ABD için Suriye politikasının  daha önemli olduğuna işaretle -şu aralarda, Irak-İran-Suriye ve Türkiye’de çok etkin Kürtlerin ne Türkiye’de ne de Suriye’de aktif olmamaları gerektiğini ima ediyor.
Günü geldiğinde -işte,Tunus,Mısır,Libya,Yemen,Suriye’de örneği yaşanan halk ayaklanmalarını en çok Kürtlerin başarabileceğine dikkat çekiyor.
*
Eh!Bu şartlarda herşey birbiri içindedir.
Nitekim son MGK toplantı bildirgesi  seçim yolunda AKP iktidarının askerle kurduğu bir uzlaşma belgesi  niteliğinde,
sivil itiatsizlik eylemlerini insan hakları kisvesi altında gerçekleştirilen yeni tehdit algısı olarak adlandırıyor ve mücadele edileceğini vurguluyor.
Demokrasi çadırları ve sivil itiatsizliğe yönelik eylemler hedef alınıyor.
AKP ile laiklik konusunda ve Ergenekon yargılamalarında çatışır gibi görünen asker,Kürtler konusunda AKP ile ortaklaşıyor!
*
Siyasi partiler,önde gelen sivil toplum,-elbette,asker;12 Haziran’a sentetik milliyetçi duygularla yürümektedir -ki, seçimin ardından bu duygunun sönmesi  mukadderdir!
Türk Milliyetçisi MHP ise  seçim sonuçlarına  “ben de varım,anlamında”  “Bozkurtları” adres gösteriyor!
Bölücü Kürt Hareketi cebinde “Halk Ayaklanması” tehditini  sıkı-sıkı tutmaktadır!


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir