“Tulumbacıları” Beklerken…

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL - TA3 1905 pp1
,

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL

Atalar ne demiş, “büyük lokma ye büyükDoç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL - TA3 1905 pp söz söyleme” …

Ne oldu bizim muhteşem “tulumbacılara” ve tulumbacıbaşı ağasına? Hani dünya ve bölgemiz yangın yeriydi, bizim hariciyeciler de gidip onları bir bir söndürecekti. Hatta daha yangın çıkmadan üfleyip, işi bitirecekti.

Ne oldu, nefesiniz mi yetmiyor yoksa, suyunuz mu bitti?

Büyükelçilere ders vereceğim diye bu kadar yüksekten uçunca, olacağı budur. O zaman elin adamı der, “teorini anladık, gel de seni bir de pratikte görelim” diye…

Açıkçası bundan iyi de pratik imkanı olmaz.

Her taraf yangın yeri. Seç beğen, ne de olsa kesmece bunlar!

***

Bu arada…

Hani, Türk dış politikasının en güçlü olduğu alan Ortadoğu-İslam dünyası idi?

Ortadoğu sokaklarına da artık biz hakim idik, Ahmedinejad’ın posterlerinin yerini bizimki almıştı…

Hani Hamas, Hizbullah dahil, bölgedeki örgütler üzerinde etkili olmaya başlamıştık.  Yeni kankiler onlar idi…

Bir diğer ifadeyle de, Yanki gitmiş, kankiler gelmişti…

Sahi, ne oldu yükselen yıldız İKÖ’ye?

Hani Arap Birliği içinde de etkili bir konumumuz söz konusu idi…

Ne oldu tüm bunlara, nerede aktif dış politika?

Yoksa, bekle-gör mü oynuyoruz biz de?

O zaman bu kadar hava kime?

***

Bir kez daha Atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Bize yine nal toplamak düşecek gibi…

Yoksa oyunun kuralı bunu mu gerektiriyor? Oyun içinde bir oyun mu var? O zaman, bu oyun kimin oyunu ve biz bu oyunun neresindeyiz?

Birileri bu soruları sormak zorunda!

En azından “oyun bozan”, “oyun kuran” bir ülke olmaya inanmaya başladığımız bir dönemde büyük hayal kırıklıkları yaşamamak için bu soruların birileri tarafından sorulması gerekiyor.

Diğerlerinin de havalarda uçacağına, bu sorulara makul cevaplar vermesi bekleniliyor.

Okumaya devam et  PKK’ya da Yahudi lobisine de iş düşüyor

***

Sahi, Ortadoğu-Afrika derken, ne oldu Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine? Yoksa normalleşme denilen şey bu mu?

Ya “sessiz diplomasi”ye ne demeli? Tanım değişti de, bundan da mı  haberimiz mi yok?

Sessiz diplomasi artık birinin susarken, diğerinin sınırın ötesinden atış yapması anlamına mı geliyor?

Peki, KKTC’deki gelişmelere ne demeli?

“Sıfır sorun” derken, Akdeniz’deki ada komşumuz KKTC ile “kılcal damarlar” üzerinden yürütülen operasyon karşısında verilen tepkiye ne demeli? Bunun adına yangına körükle gitmek denilmez mi? Bu oyuna gelmek değil midir?

Duygularla değil, rasyonalite ile hareket etmek lazım. Bunun için de Ankara’nın KKTC’ye yönelik acilen gaz alıcı bir operasyonu kaçınılmazdır. Bunun için yapması gerekenler de ortada.

Mesele bunu yapma konusundaki iradedir!

Yoksa, arife tarif gerekmez!

Değil mi ama?


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir