TÜRKİYE’DEN İSTİKRAR İHRACI

<p>           TÜRKİYE'DEN  İSTİKRAR  İHRACI
        İsrail Haaretz gazetesinde Zvi Bar'el, "Türkiye'nin Ortadoğu'da bir istikrar adası olarak öne çıktığını"yazıyor.
        "Yüzlerce Libyalının gömüldüğü,Mısır devriminin nereye döneceğinin belli olmadığı,Tunus'un unutulduğu,
Yemen'le ilgili haberlerin gazetelerin iç sayfalarında yer aldığı diplomatik  açıdan çorak bir arazinin ortasında Türkiye bir istikrar adası olarak dikkat çekiyor"diyor.
        *
        Yahudi;nesilden nesile aktarabildiği -o nedenle çok saygın, "Vaad edilmiş kutsal topraklarda Tanrı Krallığı kurmak" algısının çok meşakkatli sürecinde sosyalleşirken, devasa zenginliğiyle de küresel egemenliğini sürdürüyor.
        Yazık ki İslam'ın nesilden nesile aktarabildiği algıda sosyalleşmesi Yahudiye rekabet edemiyor!
        Yahudinin hedefine ulaşmak üzere geldiği bu coğrafyada, derdi; İsrail'in güvenliğini ve birliğini sağlamaktır.
        O yüzden Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da  islam coğrafyasının ekonomisi,siyaseti ve sosyo-kültürel yapısını  yeniden yapılandırıyor!</p>
<p>        *
        Bakın şu feleğe; yeniden yapılandırmada mazlum İslam ülkelerine de Mustafa Kemal'in "Hayatta en hakiki mürşid ilimdir" vecziyle  örnek olması gereken Türkiye'den, AKP talip oluyor!
        AKP;yeni Osmanlı  vizyonunda ve Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinin Eşbaşkanlığını yürütüyor ve Türkiye'ye iktidar edildiği süreci  vizyonu yönünde  harikulade bir başarı ile yönetmiş bulunuyor.
        Şimdi  güçlü konumundan hareketle Kuzey Afrika ve Ortadoğu'nun yapılandırılmasında misyonunu yerine getiriyor.</p>
<p>        *
        Nitekim daha Kasım ayında Başbakan Erdoğan Libya'dan uyarıyor,"İslam coğrafyasının yoksullukla, ayrımcılıkla, insan hakları ihlalleriyle anılıyor olması, aynı şekilde inançlarımıza yönelik açık bir haksızlıktır.Bu gerçekleri görüp üzerine cesaretle ve kararlılıkla gitmek zorundayız. Yeryüzündeki her türlü haksızlığa, her türlü hukuksuzluğa karşı onurlu bir duruş sergilerken, gerektiğinde kendimizi ve çevremizi de sorgulama olgunluğunu göstermek durumundayız"diyor.</p>
<p>        *
        Bugün yoksulluk,ayrımcılık,insan hakları ihlalleri mağduru Arap ülkeleri halkları isyanlardadır.
        Doğrusu,bu suretle; İsrail'i kuşatan ülkelerin halk tabanında ciddi potansiyele ulaşan  islami uyanış temsilcisi İslami Örgütlerin,bulundukları ülkelerde yasal siyasi süreçlere katılımının yolu açılıyor.
        İslami örgütlerin tehditlerinin;küresel serbest pazarlar rekabetinde olan ülkelerinde, ekonomik,siyasal ve sosyo-kültürel gerçekleri ve sorunlarıyla hemhal olmaları  halinde  minimize edileceği hesaplanıyor.
        K.Afrika ve Ortadoğu'nun diplomatik  açıdan çorak arazisinde siyasal gelişmeler,pek de yeni olmayan, Türkiye’nin Müslüman ülkelere "siyasal bir model" olabilirliği konusunu yeniden gündeme getiriyor.        
        Türkiye'nin bölgede  bir istikrar adası olarak öne çıkması ya da siyasi model oluşturmasına duyulan ihtiyaç,
Türkiye'nin iç dengelerinin belireceği 12 Haziran 2011 seçimini çok önemli kılıyor.</p>
<p>        *         
        Bu noktada  demokratik çözüm için Demokratik Özerklik projesini vazgeçilmezi yapan BDP'nin seçim sürecini hatırlamak gerekiyor.
        Devletle sürekli müzakerede Abdullah Öcalan 12 Haziran seçimlerinde BDP'nin mutlaka başarılı olmasını, aksi takdirde Erdoğan'ın "Ben Kürtlerden daha çok oy alıyorum, onlar Kürtlerin temsilcileri değildir" diyeceğini ve demokratik sürecin tıkanacağını savlıyor.
        Öcalan, BDP'nin  kürtçü taleplerini sürdürebilmesi için seçimde bu handikapı aşan bir oranda oy almasını teminen;AKP'nin merkezinde Fethullah Gülen'e, 1 Mart-bugün- obsiyonlu uzlaşma teklif ediyor.       
        Ne ki seçim barajının indirilmemesi üzerine Öcalan'ın işaretiyle BDP seçime,30 milletvekili çıkarmak hedefiyle bağımsız adaylarla katılacağını açıklıyor!</p>
<p>        *
        BDP;AKP'nin seçmenini çeşitli yöntemlerle kuşatarak etkisizleştirdiği işkilinden öte seçimde 30 bağımsız adayın kazanabilmesinin güçlüğünü de biliyor.
        1 Mart gelmiştir, Ahmet Türk, Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında halk isyanlarına dikkat çekiyor. Halkların eşitlik ve özgürlük taleplerinin dünyayı yerinden sarstığını ifadeyle, bu taleplerin diktatörlükleri sarsacağını söylüyor.
         "Artık herkes değişimin zorunlu olduğunu görecek ve bunları esas alacaktır. Bunun dışında da başka bir seçenek yoktur"diyor.
         KCK Yürütme Konseyi ise 13 Ağustos’tan bu yana devam eden eylemsizlik sürecinin ''AKP hükümetinin izlediği  politikalar nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini'' açıklıyor. ''Eylemsizlik sürecinin bitmesinden AKP hükümetinin sorumlu olduğu tartışmasızdır'' diyen KCK, saldırılar karşısında gerilla güçlerinin kendisini daha etkili savunacağını ancak saldırmayacağını kaydediyor.
        30 Bağımsız milletvekili peşinde tehdit sürüyor,aksi halde saldırılar 12 Haziran seçimi sonrasına mı erteleniyor?
       
        *
        Diyarbakır'ın Mısır'laşmaması ve ateşkesin sürmesinin Türkiye istikrarına katkısı son derece önem kazanıyor.
        BDP'nin rahatça grup kurabileceği sayıda milletvekili kazanması mevcut şartlarda  muhteşem bir başarı olarak addedilir-ki,bakalım;12 Haziran ne gösterir?
       
        *
        İstikrar adına Türkiye'nin iç dengelerinin sağlanabilmesinde  yeniCHP'nin de 12 Haziran seçimlerinde başarılı olması gerekiyor.
        Bir komplonun ardından  ulusalcılığını sulandıran yeniCHP'de başarının çıtası yüzde 30 oy oranında tutuluyor.
        Örgütlülüğü sorunlu  yeniCHP'nin bu oranda alacağı oy, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yürümek ve Türkiye'de
  istikrar  anlamına geliyor!</p>
<p>        *
        Türk Milliyetçisi hareketin -elbette,sokağa düşmesinin engellenmesi de istikrar için önem arzediyor.
        12 Haziran'da MHP'nin barajın biraz üstünde kazanımı,hareketin disipline edilmesine ve Devlet Bahçeli'nin tartışılmasına yol açar-ki, emperyalizmi ısıran Türk milliyetçiliğininde zaman aşınımına bırakılmasına sonucunu verir.
        Bu suretle istikrar da sağlanır!
 </p>
<p>        *
         İşte tam da bu noktada -nedenini bilmem, fakat model ülke Türkiye'nin Başbakanı Erdoğan-ne alaka?Çok sık şunları söylüyor.
         "Aylarca sonuçlanmayan seçim olmaz. Bizde 24 saatte seçim oluyor. Bir haftada YSK kesin neticeleri açıklıyor. Ama bazı ülkeler var ki; Mısır gibi aylarca netice açıklamıyor. Böyle olmamalı! Aynı desteği Tunus'a verelim. Tunus'ta da bu sağlansın"diyor!
 
        *
        Tarihi gelişiminde muazzam birikimiyle  küresel sermaye varlığını -asla, tesadüflere bırakamaz.
        Türkiye -üstelik,örnek bir anayasayı da hazırlama yolunda ve İslam coğrafyasına model ülke edilirken,
ak'la 12 Haziran 2011 seçiminin adrese teslim mi olacağı takılıyor.
        Çatıda Büyük Orta Doğu ve Medeniyetler İttifakı Projeleri tabanda  adrese teslim ekonomisi,siyaseti,sosyal politikaları,bunlara uyarlanmış sözde kuvvetler ayrılığında siyasetçileri,yargısı, bürokrasisi ve  askeriyle,
        Çoğunluğu bir lokma-bir hırka tevekkülünde halkıyla;
        Elbette Yahudi'nin algısındaki  hedefin oyuncağı olunuyor.
        Demokrasinin seçme ve seçilme özgürlüğü üzerinde kara bulutlar dolaşırken;  
        Atatürk oradan sesleniyor;                   
        "Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz"diyor.</p> - TurkiyeHalki

           TÜRKİYE’DEN  İSTİKRAR  İHRACI
        İsrail Haaretz gazetesinde Zvi Bar’el, “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir istikrar adası olarak öne çıktığını”yazıyor.
        “Yüzlerce Libyalının gömüldüğü,Mısır devriminin nereye döneceğinin belli olmadığı,Tunus’un unutulduğu,
Yemen’le ilgili haberlerin gazetelerin iç sayfalarında yer aldığı diplomatik  açıdan çorak bir arazinin ortasında Türkiye bir istikrar adası olarak dikkat çekiyor”diyor.
        *
        Yahudi;nesilden nesile aktarabildiği -o nedenle çok saygın, “Vaad edilmiş kutsal topraklarda Tanrı Krallığı kurmak” algısının çok meşakkatli sürecinde sosyalleşirken, devasa zenginliğiyle de küresel egemenliğini sürdürüyor.
        Yazık ki İslam’ın nesilden nesile aktarabildiği algıda sosyalleşmesi Yahudiye rekabet edemiyor!
        Yahudinin hedefine ulaşmak üzere geldiği bu coğrafyada, derdi; İsrail’in güvenliğini ve birliğini sağlamaktır.
        O yüzden Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da  islam coğrafyasının ekonomisi,siyaseti ve sosyo-kültürel yapısını  yeniden yapılandırıyor!

        *
        Bakın şu feleğe; yeniden yapılandırmada mazlum İslam ülkelerine de Mustafa Kemal’in “Hayatta en hakiki mürşid ilimdir” vecziyle  örnek olması gereken Türkiye’den, AKP talip oluyor!
        AKP;yeni Osmanlı  vizyonunda ve Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinin Eşbaşkanlığını yürütüyor ve Türkiye’ye iktidar edildiği süreci  vizyonu yönünde  harikulade bir başarı ile yönetmiş bulunuyor.
        Şimdi  güçlü konumundan hareketle Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun yapılandırılmasında misyonunu yerine getiriyor.

        *
        Nitekim daha Kasım ayında Başbakan Erdoğan Libya’dan uyarıyor,”İslam coğrafyasının yoksullukla, ayrımcılıkla, insan hakları ihlalleriyle anılıyor olması, aynı şekilde inançlarımıza yönelik açık bir haksızlıktır.Bu gerçekleri görüp üzerine cesaretle ve kararlılıkla gitmek zorundayız. Yeryüzündeki her türlü haksızlığa, her türlü hukuksuzluğa karşı onurlu bir duruş sergilerken, gerektiğinde kendimizi ve çevremizi de sorgulama olgunluğunu göstermek durumundayız”diyor.

        *
        Bugün yoksulluk,ayrımcılık,insan hakları ihlalleri mağduru Arap ülkeleri halkları isyanlardadır.
        Doğrusu,bu suretle; İsrail’i kuşatan ülkelerin halk tabanında ciddi potansiyele ulaşan  islami uyanış temsilcisi İslami Örgütlerin,bulundukları ülkelerde yasal siyasi süreçlere katılımının yolu açılıyor.
        İslami örgütlerin tehditlerinin;küresel serbest pazarlar rekabetinde olan ülkelerinde, ekonomik,siyasal ve sosyo-kültürel gerçekleri ve sorunlarıyla hemhal olmaları  halinde  minimize edileceği hesaplanıyor.
        K.Afrika ve Ortadoğu’nun diplomatik  açıdan çorak arazisinde siyasal gelişmeler,pek de yeni olmayan, Türkiye’nin Müslüman ülkelere “siyasal bir model” olabilirliği konusunu yeniden gündeme getiriyor.        
        Türkiye’nin bölgede  bir istikrar adası olarak öne çıkması ya da siyasi model oluşturmasına duyulan ihtiyaç,
Türkiye’nin iç dengelerinin belireceği 12 Haziran 2011 seçimini çok önemli kılıyor.

        *         
        Bu noktada  demokratik çözüm için Demokratik Özerklik projesini vazgeçilmezi yapan BDP’nin seçim sürecini hatırlamak gerekiyor.
        Devletle sürekli müzakerede Abdullah Öcalan 12 Haziran seçimlerinde BDP’nin mutlaka başarılı olmasını, aksi takdirde Erdoğan’ın “Ben Kürtlerden daha çok oy alıyorum, onlar Kürtlerin temsilcileri değildir” diyeceğini ve demokratik sürecin tıkanacağını savlıyor.
        Öcalan, BDP’nin  kürtçü taleplerini sürdürebilmesi için seçimde bu handikapı aşan bir oranda oy almasını teminen;AKP’nin merkezinde Fethullah Gülen’e, 1 Mart-bugün- obsiyonlu uzlaşma teklif ediyor.       
        Ne ki seçim barajının indirilmemesi üzerine Öcalan’ın işaretiyle BDP seçime,30 milletvekili çıkarmak hedefiyle bağımsız adaylarla katılacağını açıklıyor!

        *
        BDP;AKP’nin seçmenini çeşitli yöntemlerle kuşatarak etkisizleştirdiği işkilinden öte seçimde 30 bağımsız adayın kazanabilmesinin güçlüğünü de biliyor.
        1 Mart gelmiştir, Ahmet Türk, Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında halk isyanlarına dikkat çekiyor. Halkların eşitlik ve özgürlük taleplerinin dünyayı yerinden sarstığını ifadeyle, bu taleplerin diktatörlükleri sarsacağını söylüyor.
         “Artık herkes değişimin zorunlu olduğunu görecek ve bunları esas alacaktır. Bunun dışında da başka bir seçenek yoktur”diyor.
         KCK Yürütme Konseyi ise 13 Ağustos’tan bu yana devam eden eylemsizlik sürecinin ”AKP hükümetinin izlediği  politikalar nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini” açıklıyor. ”Eylemsizlik sürecinin bitmesinden AKP hükümetinin sorumlu olduğu tartışmasızdır” diyen KCK, saldırılar karşısında gerilla güçlerinin kendisini daha etkili savunacağını ancak saldırmayacağını kaydediyor.
        30 Bağımsız milletvekili peşinde tehdit sürüyor,aksi halde saldırılar 12 Haziran seçimi sonrasına mı erteleniyor?
       
        *
        Diyarbakır’ın Mısır’laşmaması ve ateşkesin sürmesinin Türkiye istikrarına katkısı son derece önem kazanıyor.
        BDP’nin rahatça grup kurabileceği sayıda milletvekili kazanması mevcut şartlarda  muhteşem bir başarı olarak addedilir-ki,bakalım;12 Haziran ne gösterir?
       
        *
        İstikrar adına Türkiye’nin iç dengelerinin sağlanabilmesinde  yeniCHP’nin de 12 Haziran seçimlerinde başarılı olması gerekiyor.
        Bir komplonun ardından  ulusalcılığını sulandıran yeniCHP’de başarının çıtası yüzde 30 oy oranında tutuluyor.
        Örgütlülüğü sorunlu  yeniCHP’nin bu oranda alacağı oy, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yürümek ve Türkiye’de
  istikrar  anlamına geliyor!

        *
        Türk Milliyetçisi hareketin -elbette,sokağa düşmesinin engellenmesi de istikrar için önem arzediyor.
        12 Haziran’da MHP’nin barajın biraz üstünde kazanımı,hareketin disipline edilmesine ve Devlet Bahçeli’nin tartışılmasına yol açar-ki, emperyalizmi ısıran Türk milliyetçiliğininde zaman aşınımına bırakılmasına sonucunu verir.
        Bu suretle istikrar da sağlanır!
 

        *
         İşte tam da bu noktada -nedenini bilmem, fakat model ülke Türkiye’nin Başbakanı Erdoğan-ne alaka?Çok sık şunları söylüyor.
         “Aylarca sonuçlanmayan seçim olmaz. Bizde 24 saatte seçim oluyor. Bir haftada YSK kesin neticeleri açıklıyor. Ama bazı ülkeler var ki; Mısır gibi aylarca netice açıklamıyor. Böyle olmamalı! Aynı desteği Tunus’a verelim. Tunus’ta da bu sağlansın”diyor!
 
        *
        Tarihi gelişiminde muazzam birikimiyle  küresel sermaye varlığını -asla, tesadüflere bırakamaz.
        Türkiye -üstelik,örnek bir anayasayı da hazırlama yolunda ve İslam coğrafyasına model ülke edilirken,
ak’la 12 Haziran 2011 seçiminin adrese teslim mi olacağı takılıyor.
        Çatıda Büyük Orta Doğu ve Medeniyetler İttifakı Projeleri tabanda  adrese teslim ekonomisi,siyaseti,sosyal politikaları,bunlara uyarlanmış sözde kuvvetler ayrılığında siyasetçileri,yargısı, bürokrasisi ve  askeriyle,
        Çoğunluğu bir lokma-bir hırka tevekkülünde halkıyla;
        Elbette Yahudi’nin algısındaki  hedefin oyuncağı olunuyor.
        Demokrasinin seçme ve seçilme özgürlüğü üzerinde kara bulutlar dolaşırken;  
        Atatürk oradan sesleniyor;                   
        “Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz”diyor.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir